Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2012/4-1508 Esas 2013/13 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2012/4-1508
Karar No: 2013/13

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2012/4-1508 Esas 2013/13 Karar Sayılı İlamı

     Özet:

Sanık, mühür bozma suçundan Eskişehir 4. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından beraat ettirildi. Ancak, Yargıtay 4. Ceza Dairesi sanığın suçlu olduğuna karar verdi ve yerel mahkemenin kararını bozdu. Yerel mahkeme ise direndi ve sanığın cezalandırılmaması gerektiğine hükmetti. Dosya Ceza Genel Kurulu tarafından incelendi ve asli dava zamanaşımının dolmuş olması nedeniyle sanık hakkındaki kamu davasının düşmesine karar verildi. Kanun maddeleri: 765 sayılı TCK’nun 274/1. maddesi, 102/4. maddesi ve 5271 sayılı CMK’nun 223/8. maddesi.
Ceza Genel Kurulu         2012/4-1508 E.  ,  2013/13 K.

    "İçtihat Metni"

    Tebliğname : 2010/122726
    Yargıtay Dairesi : 4. Ceza Dairesi
    Mahkemesi : ESKİŞEHİR 4. Asliye Ceza
    Günü : 27.10.2009
    Sayısı : 421-806

    Mühür bozma suçundan sanık Y. K..’nın beraatine ilişkin, Eskişehir 4. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 08.03.2006 gün ve 577-141 sayılı hükmün, katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 4. Ceza Dairesince 09.03.2009 gün ve 9082-4332 sayı ile;
    “Her ne kadar TEDAŞ"ın 02.01.2004 tarihli yazısında kaçak tutanağına konu mühürleme tutanağının kayıtlarında bulunamadığı bildirilmiş ise de; 02.01.2004 tarihli mühür bozma tutanağında sanığın sayacının daha önce işletme görevlileri tarafından elektriği kesilerek mühürlenmesine rağmen mührü bozarak elektrik kullanmaya devam ettiğinin belirtildiği ve 29.11.2004 tarihli oturumda dinlenen tutanak düzenleyicisi tanıkların da kesilen elektriğin mührünün bozularak kullanıldığını bildirmelerine karşın, dosya içeriğine uygun olmayan gerekçelerle beraat kararı verilmesi,” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
    Yerel mahkeme ise 27.10.2009 gün ve 421-806 sayı ile;
    “Sanığın içten biçimde bilahare gelmemeleri üzerine kendiliğinden akşam üstü açıp kullandığını savunmasına karşın, tutanak içeriğinde sözü edilen kesilme sırasında esas olanın mühür altına alındığı sırada işbu eylemin, durumun tutanak ile de belge ve imza altına alınmasıdır. İdareden sorulduğunda böyle bir mühürleme tutanağının bulunmadığı açıkça bildirilmiştir. Ceza ve yargılama hukuku genel prensipleri ile TCK"nun 203. maddesinin öngörüp yaptırım altına aldığı eylemin niteliği birlikte değerlendirildiğinde herhangi bir nedenden ötürü, herhangi bir olasılık ile mühür altına alınmamış olması kuşkusu sanığın cezalandırılması yönüne gidilmeye engel olmuştur. Akımın kesilmiş olması, mühür ile biraraya getirilmesi olmazsa olmaz anlamında teknik bir durum değildir. Her ne sebeple olursa olsun, sanığın eylemi var olan mührü bozmaktır. Mührün yapılmamış olması halinde cezalandırılmasının mümkün ve doğru olmayacağı hukuki kanaati ile kuşku sanık lehine yorumlanarak yeniden beraatına karar verilmiştir” gerekçesiyle ilk hükümde direnmiştir.
    Bu hükmün de katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay C. Başsavcılığının “zamanaşımı nedeniyle bozma ve düşme” istekli 14.02.2012 gün ve 122726 sayılı tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
    TÜRK MİLLETİ ADINA
    CEZA GENEL KURULU KARARI
    Özel Daire ile yerel mahkeme arasındaki uyuşmazlık, suçun sübutuna ilişkin ise de; dava zamanaşımının gerçekleşip gerçekleşmediği hususunun Yargıtay İç Yönetmeliğinin 27. maddesi uyarınca öncelikle değerlendirilmesi gerekmektedir.
    Sanığa yüklenen mühür bozma suçunun 765 sayılı TCK’nun 274/1. maddesinde öngörülen yaptırımı üç aydan iki seneye kadar hapis ve ağır para cezası olup, anılan Kanunun 102/4. maddesi uyarınca 5 yıllık asli dava zamanaşımı süresine tâbidir. Dava zamanaşımını kesen son işlem olan sorgunun 27.04.2005 tarihinde yapıldığı ve eylemin daha fazla cezayı gerektiren başka bir suçu oluşturma ihtimalinin bulunmadığı olayda, sorgunun yapıldığı tarih ile inceleme tarihi arasında, 765 sayılı TCK’nun 102/4. maddesinde öngörülen 5 yıllık asli dava zamanaşımınnın 27.04.2010 tarihinde dolduğu anlaşılmaktadır.
    Bu itibarla; yerel mahkeme direnme hükmünün asli dava zamanaşımının dolmuş olması nedeniyle bozulmasına, ancak yeniden yargılama yapılmasını gerektirmeyen bu konuda, 1412 sayılı CMUK’nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 322. maddesi uyarınca karar verilmesi mümkün bulunduğundan, sanık hakkındaki kamu davasının 765 sayılı TCK’nun 102/4 ve 5271 sayılı CMK’nun 223/8. maddeleri uyarınca düşmesine karar verilmelidir.
    SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    1- Eskişehir 4. Asliye Ceza Mahkemesinin 27.10.2009 gün ve 421-806 sayılı direnme hükmünün gerçekleşen dava zamanaşımı nedeniyle BOZULMASINA,
    Yeniden yargılama gerektirmeyen bu konuda, 1412 sayılı CMUK’nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 322. maddesi uyarınca karar verilmesi mümkün bulunduğundan, sanık hakkındaki kamu davasının 765 sayılı TCK’nun 102/4 ve 5271 sayılı CMK’nun 223/8. maddeleri uyarınca DÜŞMESİNE,
    2- Dosyanın mahalline iadesi için Yargıtay C.Başsavcılığına TEVDİİNE, 15.01.2013 günü yapılan müzakerede tebliğnamedeki isteme uygun olarak oybirliğiyle karar verildi.

    Hemen Ara