“Sanığın adli sicil kaydına esas ilamın silinme şartları gerçekleştiğinden engel oluşturmadığı anlaşılmakla, 5271 sayılı CMK’nun 231. maddesinde sayılan nesnel (objektif) ve öznel koşullar değerlendirilip sonucuna göre sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılıp bırakılamayacağına karar verilmesi gerektiği gözetilmeden; hakkında 765 sayılı TCK’nun 59. maddesinin uygulanması sırasında yargılama sırasındaki davranışları ve 647 sayılı Yasanın 4. maddesinin uygulanması sırasında kişiliği olumlu olarak değerlendirilen sanığın, kişilik özelikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışlarına dair kanaati içermeyen yetersiz gerekçeyle hakkında aynı Kanunun 231/5. maddesinin uygulanmasına yer olmadığına karar verilmesi” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca 31.10.2011 gün ve 83347 sayı ile;
"...Sanığın adli sicil kaydının silinme koşulları gerçekleştiği, hükmolunan hapis cezanın niteliği ve sanığa yüklenen suçtan ötürü giderilmesi gereken maddi bir zararın bulunmadığı anlaşılmakta ise de; sübjektif bir koşul olarak mahkemenin takdirine bırakılan sanığın yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate ulaşılması, koşulu gerçekleşmemiştir.
Yargılamayı yapan, sanığı doğrudan doğruya gözlemleyen hakim, sanığın bir daha suç işlemeyeceği hususunda yeterli vicdani kanaate ulaşamadığından, takdir hakkını ‘hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığı’ yönünde kullanmıştır.
5271 sayılı Kanunun 231.maddesinin uygulanmama gerekçesi de, kurulan hüküm bir bütün olarak incelendiğinde diğer yasa maddelerinin uygulanması sırasında gösterilen gerekçelerle çelişki yaratmayacak şekilde gösterilmiştir.
Bu nedenle, Yüksek Dairenin bozma düşüncesinde isabet görülmemiştir” görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurularak, Özel Daire bozma kararının kaldırılmasına ve yerel mahkeme hükmünün onanmasına karar verilmesi isteminde bulunulmuştur.
6352 sayılı Kanunun 99. maddesiyle değişik 5271 sayılı CMK’nun 308. maddesi uyarınca dosyanın gönderildiği Yargıtay 2. Ceza Dairesince 01.11.2012 gün ve 23552-44816 sayı ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yargıtay C.Başsavcılığı arasında oluşan ve Yargıtay Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanık hakkında CMK"nun 231/5. maddesinin uygulanmama gerekçesinin yasal ve yeterli olup olmadığının belirlenmesine ilişkin ise de, öncelikle dava zamanaşımının gerçekleşip gerçekleşmediği hususu değerlendirilmelidir.
Sanığa yüklenen “görevli memura hakaret” suçunun 765 sayılı TCK’nun 266/1. maddesinde öngörülen yaptırımı iki aydan sekiz aya kadar hapis ve iki yüz elli liradan beş yüz liraya para cezasıdır. Anılan Kanunun 102/4. maddesi uyarınca bu suçun asli dava zamanaşımı 5 yıl, 104/2. maddesi de göz önünde bulundurulduğunda kesintili dava zamanaşımı 7 yıl 6 aydır.
Daha ağır cezayı gerektiren başka bir suçu oluşturma ihtimali bulunmayan ve 10.06.2004 tarihinde gerçekleşen eylemle ilgili olarak 765 sayılı TCK"nun 102/4 ve 104/2. maddelerinde öngörülen 7 yıl 6 aylık dava zamanaşımı, Özel Daire bozma kararına karşı itiraz kanun yoluna başvurulmasından sonra, inceleme tarihinden önce 10.12.2011 tarihinde dolmuş bulunmaktadır.
Bu itibarla; Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının değişik gerekçe ile kabulüne, Özel Daire bozma kararının kaldırılmasına, yerel mahkeme hükmünün gerçekleşen zamanaşımı nedeniyle bozulmasına, ancak bu husus yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 1412 sayılı CMUK’nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak sanık hakkındaki kamu davasının vaki zamanaşımı nedeniyle düşmesine karar verilmelidir.
SONUÇ:
1- Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının değişik gerekçe ile KABULÜNE,
2- Yargıtay 2. Ceza Dairesinin 18.10.2011 gün ve 27395-36782 sayılı bozma kararının KALDIRILMASINA,
3- Kozluk Asliye Ceza Mahkemesinin 16.10.2008 gün ve 40-82 sayılı hükmünün gerçekleşen dava zamanaşımı nedeniyle BOZULMASINA, ancak bu husus yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 1412 sayılı CMUK’nun 5320 sayılı Yasanın 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak, sanık hakkındaki kamu davasının, 765 sayılı TCK’nun 102/4, 104/2 ve 5271 sayılı CMK’nun 223/8. maddeleri uyarınca DÜŞMESİNE,
4- Dosyanın mahalline gönderilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİNE, 15.01.2013 günü yapılan müzakerede oybirliği ile karar verildi.