Esas No: 2013/736
Karar No: 2014/490
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2013/736 Esas 2014/490 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Mahkemesi : KAHRAMANMARAŞ 2. Ağır Ceza
Günü : 03.06.2008
Sayısı : 143-87
Hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçundan sanık K.. G.."in 5237 sayılı TCK"nun 155/2, 168/1, 62, 52 ve 50. maddeleri uyarınca özgürlüğü bağlayıcı cezadan çevrilen 2.000 Lira ve doğrudan hükmolunan 20 Lira adli para cezası ile cezalandırılmasına, ertelemeye ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına ilişkin, Kahramanmaraş 2. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 03.06.2008 gün ve 143-87 sayılı hükmün sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 15. Ceza Dairesince 21.03.2013 gün ve 19868-5315 sayı ile;
"...Hüküm fıkrasında sanık hakkında TCK"nın 168/1. maddesi gereğince 2/3 indirim yapılırken adli para cezası için belirlenen tam gün sayısının 1 gün olmasına rağmen 4 gün olarak belirlenmesi, ardından aynı yasanın 62. maddesi gereğince yapılan 1/6 oranındaki indirim neticesinde sonuç ceza miktarı değişmediğinden bozma nedeni yapılmamış, sanığın Kahramanmaraş Ağır Ceza Mahkemesinde verilen ve 19.06.2001 tarihinde kesinleşen mahkumiyetinin, Ceza Genel Kurulunun 06.12.2011 gün ve 4/217-244 sayılı kararı uyarınca hükmün açıklanmasına engel olduğu kabul edilerek teblignamedeki düşünceye iştirak edilmemiştir" açıklamasıyla onanmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 12.07.2013 gün ve 225609 sayı ile;
"...Kahramanmaraş 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 03.06.2008 gün ve 2007/143 Esas, 2008/87 Karar sayılı ilamı ile sanığın eylemine uyan TCK"nun 155/2, 168/1, 62/1, 52, 50/1-a, maddeleri uyarınca 2.000 YTL ve 20 YTL adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, hükmedilen adli para cezalarının hükmün açıklanmasının geri bırakılması kapsamında kaldığı, sanığın adli sicil kaydının tetkikinde; Kahramanmaraş 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 19.06.2001 gün ve 2001/184 Esas, 2001/136 Karar sayılı; "Açılan kamu davasının 4616 sayılı Kanunun 1. madde 4. fıkra gereğince kesin hükme bağlanmasının 5 yıl süre ile ertelenmesine" dair ilamın ceza hükmü içermemesi nedeniyle; Kahramanmaraş 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 2004/235 Esas, 2005/374 Karar sayılı ilamı ile hükmolunan 3.666 TL adli para cezasına ilişkin hükmün kesinleşme tarihinin 13.11.2006 tarihi olması ve suç tarihinden sonra kesinleşmesi nedeniyle hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına engel teşkil etmediği, mağdurun sanık hakkında şikayetçi olmadığının anlaşıldığı, mağdurun zararının giderildiği, sanık hakkında etkin pişmanlık hükümlerinin uygulandığı, bu itibarla adli sicil kaydındaki sabıkaları hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına engel teşkil etmeyen sanık hakkında, diğer objektif koşulların da gerçekleştiği anlaşılmakla, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi zorunludur.
Sanık hakkında; sabıka ilamındaki Kahramanmaraş 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 19.06.2001 gün ve 2001/184 Esas, 2001/136 Karar sayılı; "Açılan kamu davasının 4616 sayılı Kanunun 1. madde 4. fıkra gereğince kesin hükme bağlanmasının 5 yıl süre ile ertelenmesine" dair ilamın hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına engel teşkil etmemesi ve bu nedenle mahkemece hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi gerektiği" görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
CMK"nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 15. Ceza Dairesince 03.10.2013 gün ve 19914-14831 sayı ile, itirazın yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; yerel mahkemenin hükmün açıklanmasının geri bırakılması hükmünün uygulanmamasına yönelik olarak gösterdiği gerekçenin kanuni ve yeterli olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
Sanığın adli sicil kaydında iki adet ilamın bulunduğu,
Bunlardan ilkinin, 17.09.2004 tarihinde işlenen 6136 sayılı Kanuna aykırılık suçu nedeniyle Kahramanmaraş 3. Asliye Ceza Mahkemesince 25.04.2005 gün ve 235-374 sayı ile 6136 sayılı Kanunun 13/3, 765 sayılı TCK"nun 59/2, 72 ve 647 sayılı Kanunun 4 ve 6. maddeleri uyarınca verilen erteli 4.826.346.000 Lira ağır para cezasına ilişkin mahkûmiyet hükmü olup, temyiz edilmesi sonucu 13.11.2006 tarihinde kesinleştiği,
İkincisinin ise 1997 yılı Nisan-Mayıs aylarında işlenen hizmet nedeniyle emniyeti suiistimal suçundan Kahramanmaraş Ağır Ceza Mahkemesince 19.06.2001 gün ve 184-136 sayı ile 4616 sayılı Kanunun 1/4. maddesi uyarınca verilen kamu davasının kesin hükme bağlanmasının 5 yıl süreyle ertelenmesine ilişkin olduğu,
2006 yılı Şubat ayı olan suç tarihi itibariyle sanığın kasıtlı bir suçtan mahkumiyetinin bulunmadığı,
Müştekinin sanık hakkındaki şikayetinden vazgeçtiği ve sanığın müştekinin zararının tamamını kamu davası açılmadan önce karşıladığı,
Yerel mahkemece, sanık hakkında hükmolunan adli para cezasının kanunen ertelenmesine imkan bulunmamasına rağmen, "sanığın sabıkalı oluşu, suç işleme yönündeki olumsuz tutumu" şeklindeki gerekçe ile ertelenmesine, "sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkum olmuş olması" şeklindeki gerekçeyle de hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verildiği,
Anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlık konusunda sağlıklı bir hukuki çözüme ulaşılması bakımından öncelikle hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının niteliği ve uygulanma şartları üzerinde durulması gerekmektedir.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, hukukumuzda ilk kez çocuklar hakkında 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanununun 23. maddesi ile kabul edilmiş, 19.12.2006 tarihinde yürürlüğe giren 5560 sayılı Kanunun 23. maddesiyle 5271 sayılı Kanunun 231. maddesine eklenen 5 ila 14. fıkra ile büyükler için de uygulamaya konulmuş, aynı Kanunun 40. maddesi ile 5395 sayılı Kanunun 23. maddesi değiştirilmek suretiyle, denetim süresindeki farklılıklar hariç tutulmak kaydıyla çocuk suçlular ile yetişkin suçlular, hükmün açıklanmasının geri bırakılması açısından aynı şartlara tâbi kılınmıştır.
Başlangıçta yalnızca yetişkin sanıklar yönünden şikâyete bağlı suçlarla sınırlı olarak hükmolunan bir yıl veya daha az süreli hapis ya da adli para cezaları için kabul edilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması, 5728 sayılı Kanunun 562. maddesi ile 5271 sayılı Kanunun 231. maddesinin 5 ve 14. fıkralarında yapılan değişiklikle, Anayasanın 174. maddesinde güvence altına alınan inkılâp kanunlarında yer alan suçlar istisna olmak üzere, iki yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezalarına ilişkin tüm suçları kapsayacak şekilde düzenlenmiş, maddeye 6545 sayılı Kanunla "denetim süresi içinde, kişi hakkında kasıtlı bir suç nedeniyle bir daha hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemez" hükmü eklenmiştir.
5560, 5728, 5739 ve 6008 sayılı Kanunlarla 5271 sayılı CMK’nun 231. maddesinde yapılan değişiklikler göz önüne alındığında, hükmün açıklanmasının geri bırakılabilmesi için;
1) Suça ilişkin olarak;
a- Yapılan yargılama sonucu hükmolunan cezanın iki yıl veya daha az süreli hapis ya da adli para cezası olması,
b- Suçun Anayasanın 174. maddesinde güvence altına alınan inkılâp kanunlarında yer alan suçlardan olmaması,
2) Sanığa ilişkin olarak;
a- Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış bulunması,
b- Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi,
c- Mahkemece sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önüne alınarak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate ulaşılması,
d- Sanığın, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul etmediğine dair beyanının olmaması,
Şartlarının gerçekleşmesi gerekmektedir.
Bu şartların varlığı halinde, mahkemece hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilecek ve onsekiz yaşından büyük olan sanıklar beş yıl, suça sürüklenen çocuklar ise üç yıl süreyle denetimli serbestlik tedbirine tâbi tutulacaktır.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının objektif şartlarından birisi de, sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış bulunmasıdır. Nitekim, CMK’nun 231. maddesinin 6. fıkrasının (a) bendinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilmesi için "sanığın daha önceden kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış bulunması gerektiği" düzenlemesine yer verilmiştir.
Bu bilgiler ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Sanığın adli sicil kaydında yer alan iki adet ilamdan, Kahramanmaraş Ağır Ceza Mahkemesinin 19.06.2001 gün ve 184-136 sayılı ilamının kamu davasının kesin hükme bağlanmasının 5 yıl süreyle ertelenmesine ilişkin bulunması, kasıtlı bir suçtan mahkumiyete ilişkin olan Kahramanmaraş 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 25.04.2005 gün ve 235-374 sayılı ilamının 13.11.2006 olan kesinleşme tarihinin ise, incelemeye konu dosyanın suç tarihinden sonra olması nedeniyle, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının objektif şartlarından birisi olan, daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış bulunma şartı sanık hakkında gerçekleşmiş olup, yerel mahkemece sanık hakkında, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına ilişkin olarak "kasıtlı bir suçtan mahkûm olmuş olması" şeklinde gösterilen gerekçe usul ve kanuna aykırıdır.
Her ne kadar yerel mahkemece, sanığın cezasının ertelenmemesine ilişkin olarak "sabıkalı olması" şeklindeki gerekçenin yanında, "suç işleme yönündeki olumsuz tutumu" olarak açıklanan gerekçenin, hükmün açıklanmasının geri bırakılması hükmünün, "mahkemece sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önüne alınarak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate ulaşılması" şeklindeki subjektif şartının değerlendirilmesinde dikkate alınabileceği, dolayısıyla yerel mahkemenin hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına ilişkin hükmünün isabetli olduğu ileri sürülebilir ise de, sanık hakkında hükmolunan sonuç ceza adli para cezası olup, bu cezanın ertelenmesine kanuni engel bulunduğundan, ertelememeye ilişkin olarak gösterilen gerekçe de kanuni olmayıp, bu gerekçenin hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının değerlendirilmesinde dikkate alınması mümkün değildir.
Dolayısıyla, suç tarihinden önce kasıtlı bir suçtan mahkûmiyeti bulunmayan sanığın, müştekinin zararının tamamını karşılamış olması karşısında, mahkemece kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önüne alınarak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate ulaşılıp ulaşılmadığına ilişkin değerlendirme yapılarak, sonucuna göre sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının uygulanıp uygulanmayacağının belirlenmesi zorunludur.
Diğer taraftan, 5237 sayılı TCK"nun 168/1. maddesi uyarınca yapılan 2/3 oranında indirim sonucu, adli para cezası için belirlenen tam gün sayısının 1 gün yerine 4 gün olarak belirlenmesi de usul ve kanuna aykırıdır. Bu itibarla, itirazın kabulüne, Özel Daire onama kararının kaldırılmasına, yerel mahkeme hükmünün, sanığın suç tarihinden önce kasıtlı bir suçtan mahkûmiyeti bulunmadığı gözetilmeden, kasıtlı bir suçtan mahkûm olduğu gerekçesiyle hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilmesi ve 5237 sayılı TCK"nun 168/1. maddesi uyarınca yapılan 2/3 oranında indirim sonucu, adli para cezası için belirlenen tam gün sayısının 1 gün yerine 4 gün olarak belirlenmesi isabetsizliklerinden bozulmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan beş Genel Kurul Üyesi; "itirazın reddine karar verilmesi gerektiği" görüşüyle karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2-Yargıtay 15. Ceza Dairesinin 21.03.2013 gün ve 19868-5315 sayılı onama kararının KALDIRILMASINA,
3- Kahramanmaraş 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 03.06.2008 gün ve 143-87 sayılı kararının, sanığın suç tarihinden önce kasıtlı bir suçtan mahkûmiyeti bulunmadığı gözetilmeden, kasıtlı bir suçtan mahkûm olduğu gerekçesiyle, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilmesi ve 5237 sayılı TCK"nun 168/1. maddesi uyarınca yapılan 2/3 oranında indirim sonucu, adli para cezası için belirlenen tam gün sayısının 1 gün yerine 4 gün olarak belirlenmesi isabetsizliklerinden BOZULMASINA,
4-Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 04.11.2014 günü yapılan müzakerede oyçokluğuyla karar verildi.