Esas No: 2013/301
Karar No: 2014/329
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2013/301 Esas 2014/329 Karar Sayılı İlamı
- TAKDİRİ İNDİRİM SEBEPLERİ VE UYGULANMASI
- SANIĞIN GEÇMİŞİ VE SOSYAL İLİŞKİLERİNİN ETKİSİ
- 1982 ANAYASASI (2709) Madde 141
- CEZA MUHAKEMESİ KANUNU (CMK) (5271) Madde 34
- CEZA MUHAKEMESİ KANUNU (CMK) (5271) Madde 308
- TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 53
- TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 62
- TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 63
- TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 142
- TÜRK CEZA KANUNU (MÜLGA) (765) Madde 59
"İçtihat Metni"
Hırsızlık suçundan sanık R.. T.."un 5237 sayılı TCK"nun 142/1-b, 53 ve 63. maddeleri gereğince 2 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve mahsuba ilişkin, Gaziantep 4. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 05.06.2007 gün ve 36-624 sayılı hükmün sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince 07.11.2012 gün ve 14934-19779 sayı ile;
“...Sanığın 26.01.2006 tarihli celsede suçunu ikrar ettiği, sanık savunmanının son oturumda lehe olan yasa hükümlerinin uygulanması isteğinin, 5237 sayılı TCK"nun 62/1. maddesini de kapsaması karşısında, "Sanığın yargılama sürecindeki pişmanlığına göre hakkında TCK"nun 62. maddesinin uygulanmasına" denmek sureti ile çelişkiye neden olacak şekilde karar verilmesi" isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 02.01.2013 gün ve 287700 sayı ile;
“...Sanığın şikâyetçiler V.. A.. ve K.K."ın yaşadığı eve geceleyin girmek suretiyle bir adet VCD cihazını çaldığı, olay yerinde yapılan parmak izi incelemesi ile eylemin sanık tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı anlaşılmaktadır.
Ancak sanık kolluk ile Cumhuriyet Savcılığındaki ifadelerinde suçlamayı reddetmesine rağmen, mahkeme aşamasında suçlamayı kabul etmiştir. Sanığın dosya içeriği itibarıyla işlediği suçtan pişmanlığını içeren bir beyanı da bulunmamaktadır. Mahkeme tarafından da sanığın kişiliği gözetilerek, pişmanlığı bulunmadığı gerekçesi ile hakkında TCK"nun 62. maddesinin uygulanmasına yer olmadığın karar verilmiştir.
Öte yandan sanık hakkında Özel Dairenin "Sanığın yargılama sürecindeki pişmanlığına göre hakkında TCK"nun 62. maddesinin uygulanmasına" denilerek bozulan yerel mahkeme kararının yukarıda ifade edildiği gibi uygulanmasına yer olmadığına karar verilmiştir ki, bir çelişki de bulunamamaktadır.
Bu açıklamalar çerçevesinde değerlendirildiğinde, sanık hakkında mahkemenin TCK"nun 62. maddesinin uygulanmama gerekçesi yasal ve yeterli olup çelişki oluşturmamaktadır" görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurarak, Özel Daire bozma kararının kaldırılmasına ve yerel mahkeme hükmün onanmasına karar verilmesi talebinde bulunmuştur.
CMK"nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 6. Ceza Dairesi tarafından 15.02.2013 gün ve 736-2846 sayı ile, itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Yargıtay Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; hırsızlık suçundan mahkûmiyetine karar verilen sanık hakkında TCK"nun 62. maddesinin uygulanmaması ile bu konuda gösterilen gerekçe arasında çelişki bulunup bulunmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
Müştekilerin evinden VCD cihazının çalınmasına ilişkin yürütülen soruşturma kapsamında hırsızlık suçundan birden fazla sabıkası bulunan sanığın parmak izinin tespit edildiği,
Kollukta ve sorguda alınan ifadelerinde suçlamayı inkar eden sanığın, kovuşturma aşamasında tutuklu olarak geldiği ilk oturumda; “Suçlamayı kabul ediyorum, evin kapısı açıktı, içeriden bir VCD alarak çıktım. VCD yi ne yaptığımı hatırlamıyorum” şeklinde açıklamalarda bulunduğu, sonraki oturumlara katılmadığı,
Sanığın adli sicil kaydında hırsızlık, mala zarar verme, konut dokunulmazlığının ihlali, kasten yaralama, görevli memura direnme, kullanma amacıyla uyuşturucu madde bulundurma ve 6136 sayılı Kanuna aykırılık suçlarından 27 ayrı mahkûmiyet hükmünün bulunduğu,
Sanık müdafiinin son oturumda sanığın samimi ikrarda bulunduğundan bahisle takdiri ve kanuni indirim nedenlerinin uygulanmasını talep ettiği, yerel mahkemece hırsızlık suçundan mahkûmiyet hükmü kurulurken; "sanığın kişiliği yargılama sürecindeki pişmanlığına göre hakkında TCK"nun 62. maddesinin uygulanmasına yer olmadığına" karar verildiği,
Anlaşılmaktadır.
1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun “Takdiri indirim nedenleri” başlıklı 62. maddesindeki; “Fail yararına cezayı hafifletecek takdiri nedenlerin varlığı halinde, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine, müebbet hapis; müebbet hapis cezası yerine, yirmibeş yıl hapis cezası verilir. Diğer cezaların altıda birine kadarı indirilir. Takdiri indirim nedeni olarak, failin geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları, cezanın failin geleceği üzerindeki olası etkileri gibi hususlar göz önünde bulundurulabilir. Takdiri indirim nedenleri kararda gösterilir” şeklindeki düzenleme 765 sayılı TCK’nun 59. maddesindeki; “Kanuni tahfif sebeplerinden ayrı olarak mahkemece her ne zaman fail lehine cezayı hafifletecek takdiri sebepler kabul edilirse ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis cezası yerine müebbet ağır hapis ve müebbet ağır hapis yerine 30 sene ağır hapis cezası hükmolunur, diğer cezalar altıda birden fazla olmamak üzere indirilir” biçimindeki düzenleme ile temelde aynı olmakla birlikte, ikinci fıkra yönünden kısmen farklıdır.
5237 sayılı TCK’nun 62. maddesinin ikinci fıkrasında takdiri indirim nedenleri sayıldıktan sonra “gibi” denilmek suretiyle takdiri indirim nedenlerinin kanunda sayılanlarla sınırlı olmadığı, aksine bunların örnek olarak sayıldığı açıkça vurgulanmıştır. Burada sayılan “failin geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları, cezanın failin geleceği üzerindeki olası etkileri” gibi nedenler, uygulamada hâkimi sınırlayıcı değil, yol gösterici nitelikteki gerekçelerdir. Bunun sonucu olarak da 5237 sayılı TCK’nun, tıpkı 765 sayılı TCK’nda olduğu gibi takdiri indirim nedenleri yönünden sınırlayıcı sistemi değil, serbest değerlendirme sistemini benimsediği kabul edilmektedir.
Serbest takdir sisteminin bir gereği olarak da olayda sanık yararına takdiri indirimin uygulanmasını gerektiren nedenlerin varlığını veya yokluğunu belirleme yetkisi yargılamayı yapan hâkime ait olacaktır. Zira yargılama süreci boyunca maddi gerçeğe ulaşma ve adaleti sağlama yolunda çaba harcayan hâkim, sanığı birebir gözlemleyen ve bu bağlamda takdiri indirim nedenlerinin varlığı ya da yokluğunu en iyi tespit edebilecek konumdaki kişidir. Hâkim; “failin geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları, cezanın failin geleceği üzerindeki olası etkileri”nin yanında, her somut olaya göre değişebilecek ve önceden öngörülemeyecek nedenleri de birlikte değerlendirerek, bu hususta hak, adalet ve nasafet kurallarına uygun biçimde uygulama yapacaktır.
07.06.1976 gün ve 3-4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı ile bu doğrultudaki birçok Ceza Genel Kurulu kararında açıkça vurgulandığı üzere; kanun koyucu, hâkime takdiri indirim hükmünün uygulanması konusunda geniş bir takdir yetkisi tanıyarak, uygulamada çıkabilecek olan ve önceden öngörülme imkanı bulunmayan çeşitli halleri kapsayacak bir kalıp bulmanın zorluğu karşısında, hâkimin bu yetkisini sınırlamaktan özenle kaçınmış, bu tavrını 5237 sayılı TCK’nda da devam ettirmiştir.
Ancak, hâkimin bu konudaki takdir yetkisi sınırsız değildir. Bütün kararlarda olduğu gibi takdiri indirimin uygulanmasına veya uygulanmamasına ilişkin kararlar da gerekçeli olmalıdır. Bununla birlikte gösterilen gerekçelerin hak, adalet ve nasafet kuralları ile dosya içeriğine uygunluğunun Yargıtay denetimine tâbi olacağında da şüphe bulunmamaktadır.
Anayasamızın 141. ve 5271 sayılı CMK"nun 34. maddeleri uyarınca bütün mahkeme kararlarının gerekçeli yazılması zorunludur. Gerekçe, verilen hükmün dayanaklarının akla, hukuka ve dosya içeriğine uygun olarak izah edilmesidir. Yasal ve yeterli olmayan, dosya içeriğine uymayan bir gerekçeyle karar verilmesi hem kanun koyucunun amacına uygun düşmeyecek, hem de tarafları tatmin etmeyerek keyfiliğe yol açacaktır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Parmak izinin tespit edilmesi sonucunda suç konusu eylemi nedeniyle hakkında soruşturma başlatılan ve adli sicil kaydında hırsızlık suçu da dahil olmak üzere pek çok suçtan sabıkası bulunan sanığın, önceki ifadelerinde suçlamayı kabul etmeyip kovuşturma aşamasında aleyhindeki deliller nedeniyle suçu işlediğini beyan etmesi samimi ikrar olarak kabul edilemeyeceği gibi, yerel mahkeme iradesinin sanık hakkında TCK"nun 62. maddesinin uygulanmamasına yönelik bulunduğu ve bu tercihin dosya kapsamı ile de uyumlu olduğu anlaşıldığından, hırsızlık suçundan mahkûmiyetine karar verilen sanık hakkında TCK"nun 62. maddesinin uygulanmaması ile bu konuda gösterilen gerekçe arasında çelişki bulunduğu söylenemeyecektir.
Bu nedenle, sanık hakkında takdiri indirim nedenlerinin uygulanmamasına yönelik yerel mahkeme hükmü usul ve kanuna uygun olup, hükmün bozulmasına ilişkin Özel Daire kararında isabet bulunmamaktadır.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne, Özel Daire bozma kararının kaldırılmasına, usul ve kanuna uygun bulunan yerel mahkeme hükmünün onanmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan altı Genel Kurul Üyesi; "Sanık hakkında TCK"nun 62. maddesinin uygulanmaması ile bu konuda gösterilen gerekçe arasında çelişki bulunduğundan, itirazın reddine karar verilmesi gerektiği" düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 07.11.2012 gün ve 14934-19779 sayılı bozma kararının KALDIRILMASINA,
3- Usul ve kanuna uygun bulunan Gaziantep 4. Asliye Ceza Mahkemesinin 05.06.2007 gün ve 36-624 sayılı hükmünün ONANMASINA,
4- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 17.06.2014 tarihinde yapılan müzakerede oyçokluğuyla karar verildi.