Esas No: 2013/589
Karar No: 2014/275
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2013/589 Esas 2014/275 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Mahkemesi : BAŞKALE 1. Asliye Ceza
Günü : 30.03.2010
Sayısı : 379-61
5607 sayılı kanuna muhalefet suçundan sanık B.. K.."ın beraatine ilişkin, Başkale 1. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 30.03.2010 gün ve 379-61 sayılı hükmün katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 7. Ceza Dairesince 10.04.2013 gün ve 27111-8714 sayı ile;
"Tevsii tahkikata gerek bulunmadığına üyeler O. K. ve S. T.in karşı oylarıyla ve oyçokluğu ile karar verilerek yapılan incelemeye göre;
Yapılan duruşmaya, toplanan ve karar yerinde açıklanan delillere, gösterilen gerekçeye ve takdire göre katılan vekilinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükmün istem gibi onanmasına" oyçokluğuyla karar verilmiş,
Daire Üyeleri O. K, ve S. T.; "13.07.2009 tarihli muhafaza altına alma tutanağında mazotların sanık B.. K.."a ait olduğunun tesbit edildiği belirtilmesine ve sanık hazırlık ifadesinde suçu ikrar edip ifadeyi imzalamasına göre zabıt mümzileri dinlenilerek bu ismin nasıl tesbit edildiği araştırılmadığından zabıt mümzilerinin dinlenilmesi için hükmün bozulması gerektiği" düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
Yargıtay C.Başsavcılığı ise 07.06.2013 gün ve 13296 sayı ile;
“Dosya kapsamına göre 12.07.2009 tarihinde İran topraklarından Türkiye topraklarına kaçakçıların girdiğinin tesbiti üzerine olaya müdahale edildiği, kaçakçıların kaçması üzerine olay yerinde 29 at ve 3000 Litre motorinin ele geçirildiği, olay anında sanığın yakalanamadığı, ancak olaydan bir gün sonra sanığın gelerek suça konu kaçakçılığı kendisinin yaptığını beyanla soruşturma aşamasında ifade verdiği sanık B.. K.. hakkında kaçak petrol suçundan kamu davası açıldığı, ancak mahkeme aşamasında suçlamayı kabul etmediği anlaşılmaktadır.
Sanığın mahkeme aşamasında anılan suçu inkar ettiğinin anlaşılması karşısında, soruşturma aşamasındaki müdafii de bulunmayan ifadesi, tek başına hükme esas alınamayacak ise de, soruşturma aşamasında sanığa suç isnadı konusunda hiçbir makul sebep bulunmadığı halde, olayın ertesi günü gelerek kolluğu ifade verdiği ve olay yeri muhafaza altına alma tutanağını imzaladığı sabit olup, olay mahalli olan bölgede suça konu nakil vasıtası olan ve kaçakçılık suçunda sıklıkla kullanıldığı bilinen ve genellikle yargılama aşamasında yediemin olarak sanık ve/veya sanıklara teslim edilen atların tekrar kullanılmak üzere geri alınması düşüncesinin de sanığı soruşturma aşamasında ikrara yönelttiği düşünülebilecektir. Nitekim suça konu atlar ile ilgili teminat yatırmak suretiyle atların geri teslim alındığı anlaşılmaktadır.
Öte yandan olay yeri muhafaza alma tutanağını imzalayan tutanak mümzilerin maddi hakikate ulaşmak açısından dinlenilmesinin de zorunlu olduğu anlaşılmaktadır. Bu halde sadece sanığın suçu mahkemede inkar etmesi beraati için yeterli değildir. Sanığın mahkumiyetini gerektiren deliller de ayrıca bulunmakta olup bu hususun hakim tarafından duruşmada serbestçe takdir edilmesinde zorunluluk bulunduğu anlaşılmaktadır.
Bu sebeplerle karşı oy yazısında da isabetle belirtildiği gibi zabıt mümzileri dinlenilerek bu ismin nasıl tesbit edildiği araştırılarak sanığın hukuki durumunun tayin ve tesbiti yerine yazılı şekilde hüküm kurulması hatalı olmuştur” görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
5271 sayılı CMK"nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 7. Ceza Dairesince 26.06.2013 gün ve 10066-16062 sayı ile; oyçokluğuyla itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
Özel Daire çoğunluğu ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın beraatine karar verilen somut olayda eksik araştırma ile hüküm kurulup kurulmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
Olay yeri tespit tutanağına göre; 12.07.2009 günü saat 02.15 sıralarında İran Devleti topraklarından ülkemize yasa dışı geçiş yapan bir grubun görüntüsünün alındığı, sınır hattından geçiş esnasında dur ihtarını dikkate almayan grup kaçmaya çalışırken havaya 6 adet atış yapıldığı, yapılan atış sonrasında 50 adet 60 litrelik jelikan tabir edilen, yaklaşık 3000 litre İran menşeli kaçak mazot olduğu değerlendirilen sıvı madde ile dolu bidon ve bu maddeyi taşımak maksadıyla kullanılan 29 adet atın yakalandığı, sınır ihlali yapan grubun araziden ve gecenin karanlığından faydalanarak İran topraklarına kaçtıkları,
13.07.2009 tarihli muhafaza altına alma tutanağında; “12.07.2009 günü 02.15 sıralarında arazide sahipsiz vaziyette 29 adet at ve bu atlara yüklü halde 50 adet 60 litrelik jelikan diye tabir edilen bidonlarda tahmini toplam 3000 litre kaçak İran mazotu olduğu değerlendirilen sıvı maddelerin Hasan oğlu B.. K..’a ait olduğu, ele geçirilen 29 adet atın ve 50 adet 60 litrelik jelikan bidonların şüpheli B.. K..’ın rızasıyla muhafaza altına alındığı” bilgilerinin yer aldığı, tutanağın altında, sanık, Jandarma Ast. Çavuş E.Y. ve Uzman Jandarma Çavuş H. Ö.’ün imzasının olduğu,
Mazotlar üzerinde yapılan incelemede mazotların marker seviyesinin geçersiz ve gümrüklenmiş değerinin 5.304 Lira olduğunun tespit edildiği,
Anlaşılmaktadır.
Sanık aynı gün kollukta müdafii olmaksızın verdiği ifadesinde; 12.07.2009 günü İran topraklarına kaçak mazot almaya gittiğini, ismini bilmediği bir İranlıdan kaçak İran mazotu aldığını, atlarıyla Türkiye topraklarına girdikten sonra askerlerin gördüğünü, panik yapıp atları ve mazotları bırakarak olay yerinden kaçtığını, yakalanan 29 at ve bu atlara yüklü 50 adet 60 litrelik jelikan içersindeki mazotların kendisine ait olduğunu beyan etmiş,
Mahkemede ise; olay tarihinde yakalanan 29 adet at ile bu atlara yüklü vaziyette bulunan 50 adet 60 litrelik jelikanlar içinde bulunan toplam 3000 litre mazotların kendisine ait olmadığını savunmuştur.
Ceza muhakemesinin amacı, usul kurallarının öngördüğü ilkeler doğrultusunda somut gerçeğin her türlü şüpheden uzak bir biçimde kesin olarak belirlenmesi, suçu sabit olan failin cezalandırılması, kamu düzeninin bozulmasının önlenmesi ve bozulan kamu düzeninin yeniden kurulmasıdır. Gerek 1412 sayılı CMUK, gerekse 5271 sayılı CMK, adil, etkin ve hukuka uygun bir muhakeme yapılması suretiyle maddi gerçeğe ulaşmayı amaçlamaktadır. Bu nedenle hüküm kesinleşinceye kadar, inceleme imkanı bulunan delillerin ele alınıp değerlendirilmesi, diğer bir deyişle adaletin tam olarak gerçekleşmesi için, olaya ışık tutabilecek nitelikteki tüm kanuni delil ve belgelerin araştırılıp tartışılması zorunludur.
Bu bilgiler ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
İran Devletinden ülkemiz topraklarına yasa dışı geçiş yapan bir grubun görüntüsünün alınması üzerine başlatılan soruşturma sırasında arazide 29 adet at ve bu atlara yüklü 50 adet 60 litrelik mazotun ele geçirilmesinden bir gün sonra kolluk kuvvetlerince düzenlenen tutanakta suça konu kaçak mazot ve nakil vasıtası atların sanığa ait olduğunun tespit edildiğinin belirtildiği ve sanık Berrak’ın aynı gün verdiği ifadede suçu kabul ederek atların ve mazotun kendisine ait olduğunu beyan etmesine rağmen tutanak düzenleyicisi tanıklar dinlenip ele geçen mazot ve nakil vasıtası atların sanığa ait olduğunun nasıl tespit edildiğinin sorulmadığı ve eksik soruşturmaya dayalı olarak sanığın beraatine karar verildiği görülmektedir.
Bu nedenle, tutanak düzenleyicisi tanıklar dinlenerek, suça konu kaçak mazot ve atların sanığa ait olduğu hususunun nasıl tespit edildiği sorularak sonucuna göre sanığın hukuki durumunun takdir ve tayin edilmesi gerekmektedir.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne, Özel Daire onama kararının kaldırılmasına, yerel mahkeme hükmünün eksik araştırma ile hüküm kurulması isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.
İtirazın kabulü yönünde oy kullanan A. K.; "Kaçakçılık suçundan sanık hakkında verilen beraat hükmü, katılan vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Yargıtay 7. Ceza Dairesi"ndeki temyiz incelemesi sırasında, iki üye tutanak düzenleyicilerinin tanık olarak dinlenmesi gerektiğini ileri sürmüş, buna gerek olmadığına oyçokluğuyla karar verilmiş, mevcut delillere göre beraat hükmünün esasına ilişkin bir oylama yapılmadan, beraat hükmünün onanmasına karar verilmiş, aynı iki üye tutanak düzenleyicilerinin dinlenmesi gerektiğini belirterek karşı oy kullanmışlardır.
Eksik araştırmaya ilişkin görüşün kabul edilmemesi durumunda, hükmün esasına ilişkin oylama yapılmadan hükmün onanması yasaya aykırı olup, ortada geçerli bir Yargıtay kararından söz edilemez.
Açıklanan nedenlerle, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı"nın itirazının bu değişik gerekçeyle kabul edilmesi ve yöntemine uygun şekilde oylama yapılarak karar verilmesi için, dosyanın Yargıtay 7. Ceza Dairesi"ne gönderilmesi gerektiği kanısındayım" şeklinde farklı görüş bildirmiş,
Çoğunluk görüşüne katılmayan onüç Genel Kurul Üyesi ise; itirazın reddi gerektiği düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay 7. Ceza Dairesinin 10.04.2013 gün ve 27111-8714 sayılı onama kararının KALDIRILMASINA,
3- Başkale Asliye Ceza Mahkemesinin 30.03.2010 gün ve 379-61 sayılı kararının, eksik araştırmayla hüküm kurulması isabetsizliğinden BOZULMASINA,
4- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına TEVDİİNE, 13.05.2014 günü yapılan birinci müzakerede yeterli çoğunluk sağlanmadığından, 20.05.2014 günü yapılan ikinci müzakerede oyçokluğuyla karar verildi.