Esas No: 2013/418
Karar No: 2014/173
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2013/418 Esas 2014/173 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Yargıtay Dairesi : 4. Ceza Dairesi
Mahkemesi : BALIKESİR 2. Ağır Ceza
Günü : 02.10.2012
Sayısı : 69-188
Görevi kötüye kullanma suçundan sanık A.. K.."ın 5237 sayılı TCK"nun 257/1, 62 ve 50. maddeleri uyarınca 3.000 Lira adli para cezası ile cezalandırılmasına ilişkin, Balıkesir 2. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 27.01.2011 gün ve 208-16 sayılı hükmün sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 4. Ceza Dairesince 17.01.2012 gün ve 17396-827 sayı ile;
“Sanığın aynı kişiye birden fazla keyfi davranışının 765 sayılı TCK"nun 228/1, 80 ve 5237 sayılı TCK"nun 257/1, 43/1 maddelerinde tanımlanan suçu oluşturduğu, cezanın alt sınırdan verilmesi, eski ve yeni ceza yasalarındaki temel cezalandırma maddelerindeki alt sınırının aynı olması ve hapsin paraya çevrilmesi karşısında eski yasa uygulamasının sanığın daha lehine olduğu gözetilmeden, görevi kötüye kullanma suçundan eski ve yeni ceza yasaları karşılaştırılıp hüküm kurulması" isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel mahkeme ise 02.10.2012 gün ve 69-188 sayı ile;
"...Sanığın müdahile yönelik eylemlerine ilk olarak 2004 yılı içerisinde başlamasına rağmen sanık hakkında temadi eden görevi kötüye kullanmak suçuyla ilgili olarak en son eylem ve suç tarihinin 24.10.2005 tarihi olduğu, sanığın kaymakamlık görevi esnasında 24.10.2005 tarih ve 966 sayılı Havran Kaymakamlığı kararı ile müdahil hakkında disiplin soruşturmasına başlayarak iki gün maaş kesim cezası verdiği ve bu karara karşı Bölge İdare Mahkemesi"nce 25.12.2006 tarihinde 2006/1028-2540 sayılı kararın verildiği, sanığın bunun üzerine ikinci kez müdahil hakkında bu cezayı tatbik ettiği ancak verilen kararların Bölge İdare Mahkemesi"nden döndüğü, bu itibarla sanığın kül halindeki eylemlerinin 5237 sayılı TCK"nun yürürlüğe girmesinden sonra da devam etmesi sebebiyle sanık hakkında 5237 sayılı TCK"nun 257/1. maddesinin tatbikinin gerektiği...” gerekçesi ile ilk hükümde direnilmesine karar vermiştir.
Bu hükmün de sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının “onama” istekli 19.05.2013 gün ve 5518 sayılı tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; suçun nitelendirilmesine, zincirleme suç hükümlerinin uygulanmasının gerekip gerekmediğine ve sanık lehine olan kanun hükümlerinin tespitine ilişkin ise de, öncelikle yerel mahkeme kararının eylemli uyma sonucu verilmiş yeni hüküm olup olmadığı hususunun Yargıtay İç Yönetmeliğinin 27. maddesi uyarınca ön sorun olarak ele alınması gerekmektedir.
İncelenen dosya kapsamından;
Yerel mahkemece 19.06.2012 günlü celsede bozma ilamına uyulmamasına karar verildiği, ancak önceki kararda sanık hakkında zincirleme suç hükümleri uygulanmadığı halde, bozma kararının “aynı kişiye birden fazla keyfi davranıştan bahsedilerek 765 sayılı TCK"nun 80 ve 5237 sayılı TCK"nun 43. maddelerinin sanık hakkında uygulanması gerektiği" bölümünden sözedilerek sanığa 5237 sayılı TCK"nun 257/1, 43/1. ve 53. maddelerin uygulanması ihtimaline göre ek savunma hakkı tanındığı, ek savunması tutanağa geçirildikten sonra, 12 sayfadan ibaret savunma dilekçesinin de dosyaya konulduğu,
Sanığın ek savunmasında tanık olarak dinlenmesini talep ettiği, daha önce ifadesine başvurulmayan Kaymakamlık Yazı İşleri Müdürü vekili Selçuk Uçalak"ın bir sonraki oturumda tanık olarak ifadesine başvurulduğu, adı geçenin özellikle 24.10.2005 tarihli maaştan kesme cezası ile ilgili açıklamalarda bulunduğu, 2 sayfadan ibaret 28.07.2012 tarihli yazılı açıklamalarının da dosya içine alındığı,
İlk hükmün gerekçesinde, "Lehe kanun değerlendirilmesi" başlığı altında bir paragrafa yer verilmiş ve suç tarihi itibarıyla lehe kanunun tespitinde zorunluluk bulunduğu belirtilmişken, direnme kararının gerekçesinde; sanık hakkında 765 sayılı TCK"nun uygulanamayacağı, sanığın son eylem tarihinin 24.10.2005 olması ve kül halindeki eylemlerinin 5237 sayılı TCK"nun yürürlüğe girmesinden sonra da devam etmesi nedeniyle 5237 sayılı TCK"nun 257/1. maddesinin tatbikinin gerekeceği açıklamalarının yazıldığı,
Anlaşılmaktadır.
Ceza Genel Kurulunun süreklilik kazanmış uygulamalarına göre, şeklen direnme kararı verilmiş olsa dahi;
a) Bozma kararı doğrultusunda işlem yapmak,
b) Bozma kararında tartışılması gereken hususları tartışmak,
c) Bozma sonrasında yapılan araştırmaya, incelemeye, toplanan yeni delillere dayanmak,
d) İlk kararda yer almayan ve daire denetiminden geçmemiş bulunan yeni ve değişik gerekçelerle hüküm kurmak,
Suretiyle verilen hüküm, özde direnme kararı olmayıp, bozmaya eylemli uyma sonucu verilen yeni bir hükümdür. Bu nitelikteki bir hükmün temyiz edilmesi halinde ise incelemenin Yargıtayın ilgili dairesi tarafından yapılması gerekir.
İlk hükmün, Özel Dairece, sanığın aynı kişiye birden fazla keyfi davranışının 765 sayılı TCK"nun 228/1. maddesinde tanımlanan suçu oluşturduğu, zincirleme suç hükümlerinin uygulanması gerektiği ve lehe kanun karşılaştırmasında hata yapıldığından bahisle bozulmasından sonra, yerel mahkemece direnme kararı verildiği belirtilmiş ise de, direnme hükmünde son eylem tarihinin 24.10.2005 olduğundan bahisle lehe kanun değerlendirmesine gerek bulunmayıp 5237 sayılı TCK"nun 257/1. maddesinin tatbikinin gerekeceği açıklamaları yazılmış, sanığın bozma doğrultusunda TCK"nun 43. maddesi uyarınca ek savunması alınmış ve yeni bir tanık ifadesi tespit edilmek suretiyle bozmadan sonra araştırma yapılmış olup, böylece yeni ve değişik gerekçelerle hüküm kurulmuştur.
Bu itibarla, Özel Daire denetiminden geçmemiş bulunan bu yeni hükmün doğrudan ve ilk kez Ceza Genel Kurulu tarafından ele alınması mümkün görülmediğinden, dosyanın incelenmek üzere Yargıtay 4. Ceza Dairesine gönderilmesine karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Balıkesir 2. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 02.10.2012 gün ve 69-188 sayılı karar yeni hüküm niteliğinde olduğundan, dosyanın temyiz incelemesi için Yargıtay 4. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 08.04.2014 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.