Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2012/1402 Esas 2014/112 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2012/1402
Karar No: 2014/112

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2012/1402 Esas 2014/112 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2012/1402 E.  ,  2014/112 K.
  • CEZA DAVASININ ŞİKAYETTEN VAZGEÇME NEDENİYLE DÜŞMESİ
  • DURUŞMA TUTANAKLARINDA HAKİM VE ZABIT KATİBİNİN İMZALARINDA EKSİKLİK
  • SANIKLARIN NÜFUS VE ADLİ SİCİL KAYITLARI GETİRTİLMEDEN HÜKÜM TESİSİ
  • CEZA MUHAKEMESİ KANUNU (CMK) (5271) Madde 290
  • CEZA MUHAKEMELERİ USULÜ KANUNU (MÜLGA) (1412) Madde 309
  • CEZA MUHAKEMELERİ USULÜ KANUNU (MÜLGA) (1412) Madde 317

"İçtihat Metni"

Kasten yaralama suçundan sanıklar hakkında açılan kamu davasının şikayetten vazgeçme nedeniyle düşmesine ilişkin, Safranbolu Sulh Ceza Mahkemesince verilen 15.02.2008 gün ve 329-3 sayılı hükmün Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 3. Ceza Dairesince 26.01.2012 gün ve 22581-2996 sayı ile;
"Cumhuriyet savcısının temyizi usule ilişkin olup, sanıklar hakkında düşme kararına hükmedilmiş olmasına göre, CMK"nın 290 ve 1412 sayılı CMUK"un 317. maddesi uyarınca temyiz isteğinin reddine" karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise, 09.05.2012 gün ve 173743 sayı ile;
"Sanıkların savunmalarının alındığı, hükmün açıklandığı esaslı işlemleri içeren duruşma tutanağında zabıt katibi imzasının eksik bırakılması, sanıkların kimliklerini belirlemeye yarayan nüfus kaydı getirtilmeden hüküm kurulması usulsüzlüğüne dayanan Cumhuriyet savcısının temyizi, muhtevası itibariyle kamu düzenine ilişkin usul kurallarına aykırılık taşıması nedeniyle, 1412 sayılı CMUK 309, 5271 sayılı CMK"nun 290. maddesi kapsamında değerlendirilmesi mümkün değildir" görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurarak, Özel Daire kararının kaldırılmasına ve dosyanın temyiz incelemesi yapılabilmesi amacıyla Yargıtay 3. Ceza Dairesine gönderilmesine karar verilmesi isteminde bulunmuştur.
CMK"nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 3. Ceza Dairesince 11.10.2012 gün ve 28617-34149 sayı ile, itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçeyle karara bağlanmıştır.
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulu tarafından çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; şikâyetten vazgeçme nedeniyle düşme kararı verilen davada, sanıkların nüfus ve sabıka kayıtlarının getirtilmemesi ile hükmün tefhim edildiği duruşma tutanağının birinci sayfasının zabıt kâtibi tarafından imzasız bırakılmasının Cumhuriyet savcısına sanıklar aleyhine temyize müracaat etme yetkisi verip vermeyeceğinin belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
Sanıklar hakkında kasten yaralama suçundan kamu davası açıldığı, duruşmaya hazırlık tutanağında nüfus ve sabıka kayıtlarının istenilmesine yönelik herhangi bir ara kararı bulunmadığı gibi, soruşturma aşamasında da söz konusu kayıtların getirtilmediği, ilk celse mağdur ile mağdur sanıkların karşılıklı olarak şikâyetlerinden vazgeçmeleri üzerine kamu davasının düşmesine karar verildiği, iki sayfadan ibaret olan duruşma tutanağının bütün sayfalarının hâkim tarafından imzalandığı, zabıt kâtibinin ise yalnızca ikinci sayfayı imzaladığı, yerel mahkemece duruşma tutanağı ile gerekçeli kararda nüfus ve sabıka kayıtlarının getirtilip okunduğundan söz edildiği, ancak dosya içerisinde nüfus ve adli sicil kayıtlarının veya istenilmelerine ilişkin yazı örneklerinin bulunmadığı,
Hükmün Cumhuriyet savcısı tarafından; "sanıkların nüfus ve sabıka kayıtları alınmadan karar verilmesi ve duruşma tutanağının zabıt kâtibi tarafından imzalanmaması" nedeniyle temyiz edildiği,
Anlaşılmaktadır.
1412 sayılı CMUK"nun, 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi uyarınca yürürlükte bulunan 309. maddesi; "Maznunun lehine olan hukuki kaidelere muhalefet, maznunun aleyhine hükmün bozdurulması için Cumhuriyet Müddeiumumîliğine bir hak vermez", 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 290. maddesinde de; "Sanığın yararına olan hukuk kurallarına aykırılık sanık aleyhine hükmün bozdurulması için Cumhuriyet savcısına bir hak vermez" şeklinde hüküm altına alınmıştır. CMK"nun 290. maddesinin gerekçesinde ise; "Cumhuriyet savcısı gerçeğin araştırılması amacına yönelik veya kamu yararına ilişkin olmayan, yalnızca sanık yararına kabul edilmiş hukuk kuralının uygulanmaması, eksik veya yanlış uygulanmış olması nedeniyle hükmün sanık aleyhine bozulması için temyiz yoluna başvuramaz" denilmiştir. Bu düzenlemeler uyarınca Cumhuriyet savcısı, amacı yalnızca sanığın hak ve menfaatlerini korumak olan bir hukuk kuralının ihlal edilmiş bulunması durumunda sanığın lehine olan bu ihlali ileri sürerek, temyiz kanun yoluna müracaat edip hükmün sanık aleyhine bozulmasını isteyemeyecektir.
Her iki hüküm de sanıkların haklarını korumak ve lehlerine doğmuş olan bir durumun, aleyhlerine olacak şekilde ortadan kaldırılmasını önlemek amacıyla kabul edilmiş olup, maddedeki "sanık yararına" sözcüğünün; "sadece sanık yararına konulmuş olan" örneğin; sanığa ek savunma hakkı verilmemesi, önceden kendisine tebliğ olunan iddianamenin sorgudan önce okunmaması gibi, "hukuki kaideler" ibaresinin "usul hükümleri" olarak anlaşılması gerektiği öğreti ve uygulamada kabul edilmektedir. Sadece sanık yararına değil, aynı zamanda kamu düzenine veya yargılamanın işleyişine ilişkin usul kurallarının ihlali halinde bu hüküm uygulanmayacaktır. Yalnız sanık yararına kabul edilmiş usul kurallarına aykırılık halinde sanık aleyhine bir netice meydana gelmişse Cumhuriyet savcısının hükmü sanık lehine temyiz etmesinin önünde ise herhangi bir hukuki engel bulunmamaktadır.
Nitekim Ceza Genel Kurulunun 25.09.2007 gün ve 189-188 ile; 06.11.2007 gün ve 212-229 sayılı kararlarında; "Ceza muhakemesinin temel amacı olan maddi gerçeğin ortaya çıkarılmasına doğrudan veya dolaylı olarak hizmet eden, yargılamanın diğer süjelerinin hukukunu ilgilendiren ve ceza yargılamasının sair temel ilkeleriyle irtibatlı olan usul kuralları, maddede tanımlanan "salt sanık yararına vazedilmiş kurallar" kapsamında sayılmamaktadır" sonucuna ulaşılmıştır.
Öğretide; "Ceza muhakemesi normları iki çeşittir. Çoğunluğu oluşturan normların amacı hakikatin araştırılmasıdır. Azınlıkta olanlar, şüpheden yararlanması gereken sanığın lehine kabul edilmişlerdir. Hakikatin araştırılması için ve dolayısı ile sanık dâhil herkesin yani toplumun lehine kabul edilmiş norma aykırılık elbet bozma nedeni olacaktır. Fakat sadece sanık yararlansın diye konulmuş norma aykırı hareket edildi diye sanık aleyhine bozmanın amaca ters düşeceği açıktır. Bu konuda bütün güçlük, normun hakikatin araştırılması için mi, yoksa yalnızca sanık lehine mi konulmuş olduğunun tayininde ortaya çıkmaktadır. Suçun mahiyeti değişince sanığın müdafaasını yapabilecek halde bulundurulması, sanık lehine temyizde cezanın ağırlaştırılmaması normlarının sanık lehine konuldukları şüphe götürmez. Buna karşılık kısmen de olsa hakikatin araştırılması için kabul edilmiş normlar sadece sanık lehine kabul edilmiş sayılmaz." (Nurullah Kunter-Feridun Yenisey-Ayşe Nuhoğlu, Ceza Muhakemesi Hukuku, Onaltıncı Bası, Beta Yayınevi, İstanbul 2007, s. 1427) "Madde, sırf maznun lehine bir hüküm tesis etmiştir. Yalnız maznunun menfaati değil, umumi menfaat düşüncesi ile konulmuş olan hükümler buraya dâhil değildir." (Muhtar Çağlayan, Ceza Muhakemesi Usulü, 1980, s. 105) "Sanık lehine olan kaidelere aykırılık, son kararın sanık aleyhine bozulması için hak vermez. Örneğin; sanık beraat etmişse karar sanığa son söz verilmedi diye bozulamaz. Son sözün sanığa verilmesinin sebebi, kendi lehine bulup çıkaracağı bir delil ile lehinde karar verebilmektir. Burada en lehe karar verildiğine göre, son söz verilmemiş olması daha lehe bir durum doğuracak değildir." (Öztekin Tosun, Suç Muhakemesi Hukuku Dersleri, Muhakemenin Yürüyüşü, İstanbul 1973, Sulhi Garan Matbaası s. 209) "Hukuk kurallarına aykırı verilen kararın temyiz denetiminde bozulacak olması doğaldır. Bu, hukuka aykırılıkların giderilmesi için başvurulacak zorunlu bir yoldur. Ancak bazen mahkeme kararlarındaki hukuka aykırılık, kararın bozulmasını gerektirmez. Gerçekten sanığın yararına olan hukuk kurallarına aykırılık, aleyhine hükmün bozdurulması için Cumhuriyet savcısına bir hak vermez. Böyle bir kuralın getirilmesinin amacı sanık menfaatine uygun olarak ortaya çıkan bir durum veya neticenin ortadan kaldırılmasını engellemektir." (Özbek-Kanbur- Doğan-Bacaksız, Tepe, Ceza Muhakemesi Hukuku, İkinci Bası, Seçkin Yayınevi, 2011, s. 750) "Amacı sanığın menfaatlerinin korunması olan hukuk kuralının ihlal edilmiş olması halinde Cumhuriyet savcısı, sanığın lehine olan bu ihlali öne sürerek kararın temyiz incelemesi sonunda bozulmasını isteyemeyecektir. Bu kuralın getirilmiş olmasının amacı, sanık menfaatine uygun olarak ortaya çıkmış olan halin veya neticenin ortadan kaldırılmasını engellemektir." (Ceza Muhakemesi Kanunu İzmir Şerhi, Veli Özer Özbek, Birinci Bası, Seçkin Yayınevi, Ankara 2005, s. 1128) "Sanığın yararına konulan kurallara aykırı davranılması, ilke olarak hükmün bozulmasını gerektirir ise de, bu aykırılık hükmün sanık aleyhine bozulması için Cumhuriyet savcısına hak vermemektedir." (Osman Yaşar, Ceza Muhakemesi Kanunu, Beşinci Bası, Seçkin Yayınevi, Ankara 2011, c. 3, s. 3987) şeklinde görüşler bulunmaktadır.
Uyuşmazlık konusu bu açıklamalar ışığında değerlendirildiğinde;
Hakkında kamu davası açılan kişilerle, yargılama yapılıp hüküm kurulan faillerin aynı olup olmadığının belirlenmesi açısından önem arzeden nüfus ve sabıka kayıtlarının getirtilip duruşmada okunması ile mahkemenin kanuna ve usulüne uygun olarak teşekkül edip etmediği ve yargılama usulüne uyulup uyulmadığının ispatını sağlayan duruşma tutanağının bütün sayfalarının zabıt kâtibi tarafından imzalanmasına ilişkin kurallar, "sırf sanık yararına vazedilmiş usul kuralları" olmamakla birlikte yargılanıp haklarında hüküm kurulan kişilerin, hakkında kamu davası açılan kişilerle aynı kişiler olmadıkları yönünde bir iddianın olmaması, duruşmanın kanuna ve usulüne uygun olarak oluşturulmamış bir heyet tarafından gerçekleştirildiği ya da tutanakların gerçeğe aykırı veya sahte olarak düzenlendiğine ilişkin herhangi bir itirazın bulunulmaması ve hükmün şikayetten vazgeçme nedeniyle düşme olması hususları gözönüne alındığında, bu kuralların ihlali halinde Cumhuriyet savcısının CMK"nun 290. maddesi kapsamında hükmü temyize hakkı bulunmadığının kabulü gerekmektedir.
Bu itibarla, mağdur sanıkların lehine olacak şekilde kamu davasının şikâyetten vazgeçme nedeniyle düşmesine karar veren yerel mahkemece sanıkların nüfus ve adli sicil kayıtları getirilip duruşmada okunmadan hüküm kurulması, mağdur ile mağdur sanıkların şikâyetten vazgeçtiklerine ilişkin beyanlarının alınıp, hükmün tefhim edildiği duruşma tutanağının ilk sayfasının zabıt kâtibi tarafından imzalanmamasının hukuka aykırı olduğuna dayanan Cumhuriyet savcısının temyizinin Özel Dairece CMK"nun 290. maddesi gerekçe gösterilerek incelenmemesinde bir isabetsizlik bulunmadığından itirazın reddine karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan Genel Kurul Başkanı ve sekiz Genel Kurul Üyesi; "duruşma tutanağının zabıt kâtibi tarafından imzalanmasına ve nüfus kaydının getirtilmesine ilişkin usul kuralları sadece sanık yararına getirilmiş hukuk kurallarından olmadıkları gözönüne alındığında CMK"nun 290. maddesinin uygulama şartlarının bulunmadığı ve bu nedenle itirazın kabulüne karar verilmesi gerektiği" düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,
2- Dosyanın mahalline gönderilebilmesi amacıyla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 04.03.2014 tarihinde yapılan müzakerede oyçokluğuyla karar verildi.

Hemen Ara