Esas No: 2013/105
Karar No: 2014/55
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2013/105 Esas 2014/55 Karar Sayılı İlamı
- ATEŞLİ SİLAHLAR VE BIÇAKLAR İLE DİĞER ALETLER HAKKINDA KANUNA MUHALEFET
- TEMEL CEZANIN BELİRLENMESİNDE İLKELER
- CEZANIN ÜST SINIRDAN BELİRLENMESİNDE KISTASLAR
- FİİLİN AĞIRLIĞI İLE ORANTILI CEZA TAYİNİ
- ATEŞLİ SİLAHLAR VE BIÇAKLAR İLE DİĞER ALETLER HAKKINDA KANUN (6136) Madde 13
- TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 53
- TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 54
- TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 61
"İçtihat Metni"
6136 sayılı Kanuna aykırılık suçundan sanık Ü.. Ç.."ın aynı kanunun 13/1, 5237 sayılı TCK"nun 53 ve 54. maddeleri uyarınca 3 yıl hapis ve 450 Lira adli para cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve müsadereye ilişkin, Şişli 11. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 19.06.2008 gün ve 96-749 sayılı hükmün sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 8. Ceza Dairesince 14.03.2012 gün ve 15145-8303 sayı ile;
“..Yerinde görülmeyen sair itirazların reddine ancak;
5237 sayılı TCK’nun 61. maddesi gereğince, mahkemenin suçun işleniş biçimini, suçun işlenmesinde kullanılan araçları, suçun işlendiği zaman ve yeri, suçun konusunun önem ve değerini, meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığını, failin kast veya taksire dayalı kusurunun ağırlığını, failin güttüğü amaç ve saiki göz önünde bulundurarak işlenen suçun kanuni tanımında öngörülen cezanın alt ve üst sınırı arasında temel cezayı belirlemesi gerekirken, sanığın kişiliği ile ilgili kriterleri esas alarak yasal olmayan gerekçelerle alt sınırın üzerinde ceza tayini" isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Şişli Adliyesinin kapatılmasından sonra yerel mahkeme dosyalarının devredildiği İstanbul 34. Asliye Ceza Mahkemesince 16.10.2012 gün ve 3308-3093 sayı ile;
“...Sanığın geçmişte aynı suçtan ve değişik suçlardan çok sayıda sabıkasının bulunması karşısında suç işleme konusundaki kararlı tutumu, uslanmaz kişiliği dikkate alınarak kendisine asgari hadden ayrılmak suretiyle teşdiden ceza tayin edildiği” gerekçesi ile ilk hükümde direnilmesine karar verilmiştir.
Bu hükmün de sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının “bozma” istekli 21.01.2013 gün ve 299737 sayılı tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; 6136 sayılı Kanuna aykırılık suçundan sanık hakkında aynı kanunun, bir ila üç yıl hapis ve adli para cezasını gerektiren 13/1. maddesi uyarınca hüküm kurulurken, temel hürriyeti bağlayıcı cezanın üst sınırdan 3 yıl olarak tayin edilmesine ilişkin gösterilen gerekçenin TCK"nun 61. maddesinde öngörülen kriterlere uygun olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
İncelenen dosya kapsamından;
12 Ocak 2008 günü saat 00.05 sularında şüphe üzerine durdurulan araçta bulunan sanığın üst aramasında bir adet 7.65 mm çapında Astra marka ruhsatsız tabanca, şarjör ve şarjör içerisinde bir adet fişeğin ele geçtiği,
İstanbul Kriminal Polis Laboratuvarı tarafından düzenlenen 12.01.2008 gün ve 578 sayılı ekspertiz raporuna göre; suç konusunun 6136 sayılı Kanuna göre yasak niteliği haiz ancak vahim nitelikte olmayan silah ve fişeklerden olduğunun belirlendiği,
Adli sicil kaydında yağma, uyuşturucu madde ticareti, hırsızlık, yaralama, resmi belgenin düzenlemesinde yalan beyanda bulunma, 6136 sayılı Kanuna aykırılık suçlarından sabıkası bulunan sanığın aşamalarda; ağabeyinden kalan suç konusu tabancayı hasımları olduğu için yanında taşıdığını, herhangi bir suçta kullanmadığını savunduğu,
Yerel mahkemece; “Sanığın geçmişte aynı suçtan ve değişik suçlardan çok sayıda sabıkasının bulunması karşısında suç işleme konusundaki kararlı tutumu, uslanmaz kişiliği dikkate alınarak” asgari hadden ayrılmak suretiyle teşdiden ceza tayin edildiğinin belirtildiği,
Anlaşılmaktadır.
Sanığa atılı 6136 sayılı Kanuna aykırılık suçu, aynı kanunun 13/1. maddesinde 1 yıldan 3 yıla kadar hapis ve adli para cezasını gerektirecek şekilde yaptırıma bağlanmış, temel cezanın belirlenmesine ilişkin ilkeler ise 5237 sayılı TCK’nun 61/1. maddesinde, 765 sayılı TCK’nun 29. maddesine benzer olarak;
“(1) Hakim, somut olayda,
A) Suçun işleniş biçimini,
b) Suçun işlenmesinde kullanılan araçları,
c) Suçun işlendiği zaman ve yeri,
d) Suçun konusunun önem ve değerini,
e) Meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığını,
f) Failin kast veya taksire dayalı kusurunun ağırlığını,
g) Failin güttüğü amaç ve saiki,
bulundurarak, işlenen suçun kanuni tanımında öngörülen cezanın alt ve üst sınırı arasında temel cezayı belirler” şeklinde düzenlenmiştir
5237 sayılı TCK’nun “Adalet ve kanun önünde eşitlik ilkesi” başlıklı 3. maddesinin 1. fıkrasındaki, “Suç işleyen kişi hakkında işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunur” biçimindeki hüküm ile de, işlenen fiil ile hükmolunan ceza ve güvenlik tedbirleri arasında “orantı” bulunması gerektiği vurgulanmıştır.
Kanun koyucu, cezaların kişiselleştirilmesinin sağlanması bakımından hâkime, olayın özelliği ve işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı bir şekilde gerekçesini göstererek iki sınır arasında temel cezayı belirleme yetki ve görevi yüklemiştir. Hâkimin temel cezayı belirlerken dayandığı gerekçenin TCK’nun 61/1. maddesine uygun olarak, suçun işleniş biçimi, işlenmesinde kullanılan araçlar, işlendiği zaman ve yer, suç konusunun önem ve değeri, meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığı, failin kast veya taksire dayalı kusurunun ağırlığı, failin güttüğü amaç ve saiki ile ilgili dosyaya yansıyan bilgi ve belgelerin isabetle değerlendirildiğini gösterir biçimde kanuni ve yeterli olmalıdır.
Öte yandan, sanığın sabıka kaydında geçmiş hükümlülüklerinin bulunması, şartlarının varlığı halinde tekerrür uygulamasında dikkate alınabilecek bir husus olup, TCK’nun 61. maddesinde sayılan temel cezanın belirlenmesi ölçütleri arasında bulunmadığından alt sınırdan uzaklaşma gerekçesi olarak kullanılamayacaktır. Bununla birlikte sabıka kaydındaki geçmiş hükümlülükler ile bu hükümlülüklerin niteliği ve sayısının, aynı kanunun 61/1-f maddesinde yer alan “failin kastının ağırlığı”nın belirlenmesi sırasında hakim tarafından gözönüne alınabilmesinde de kanuni bir engel bulunmamaktadır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Arabası ile evine giderken durdurulduktan sonra yapılan üst aramasında bir adet tabanca, bir adet şarjör ve bir adet fişek ele geçen, savunmalarında suçunu ikrar eden sanık hakkında, temel hürriyeti bağlayıcı ceza üst sınırdan belirlenirken, “sanığın geçmişte aynı suçtan ve değişik suçlardan dolayı çok sayıda sabıkasının bulunması karşısında suç işleme konusundaki kararlı tutumu, uslanmaz kişiliği” şeklinde gösterilen, sanığın sabıka kaydında geçmiş hükümlülüklerinin bulunmasına vurgu yapan ve kişiliği ile ilgili ölçütleri esas alan gerekçe, 5237 sayılı TCK’nun 61. maddesi anlamında kanuni ve yeterli olmadığı gibi, suç konusu tabanca ile fişeğin birer adet olması ve tüm dosya içeriği gözönüne alındığında, adalet, hak ve nasafet kuralları ile aynı kanunun 3/1. maddesinde düzenlenen “orantılılık” ilkesiyle de bağdaşmamaktadır.
Bu itibarla, yerel mahkeme hükmünün "sanık hakkında temel hürriyeti bağlayıcı cezanın yasal olmayan gerekçeyle ve "orantılılık" ilkesiyle bağdaşmayacak şekilde üst sınırdan belirlenmesi" isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan altı Genel Kurul Üyesi; "sanık hakkında temel hürriyeti bağlayıcı ceza üst sınırdan belirlenirken yerel mahkemece gösterilen gerekçenin yasal ve yeterli olması nedeniyle, hükmün onanması gerektiği" düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- İstanbul 34. Asliye Ceza Mahkemesinin 16.10.2012 gün ve 3308-3093 sayılı direnme hükmünün, "sanık hakkında temel hürriyeti bağlayıcı cezanın yasal olmayan gerekçeyle ve "orantılılık" ilkesiyle bağdaşmayacak şekilde üst sınırdan belirlenmesi" isabetsizliğinden BOZULMASINA,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 11.02.2014 günü yapılan müzakerede oyçokluğuyla karar verildi.