Esas No: 2016/40
Karar No: 2016/76
Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü 2016/40 Esas 2016/76 Karar Sayılı İlamı
T.C. UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ HUKUK BÖLÜMÜ ESAS NO : 2016 / 40 KARAR NO : 2016 / 76 KARAR TR : 15.2.2016 |
ÖZET : Karayolunda meydana gelen trafik kazası nedeniyle uğranılan maddi ve manevi zararın tazmini istemiyle açılan davanın, 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi gözetildiğinde, ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.
|
K A R A R
Davacı lar : 1-F. S.
2-M. A. T.
3-H.T. (dava devam ederken vefat etmesi nedeniyle: Mirasçıları
1-H.T.
2-Z.T.
3-A.T.
4-F.T.
5-M.T.
6-E.T.
7-R.T.
8-K. T.
Vekili : Av. N. T.
Davalı : Karayolları Genel Müdürlüğü
Vekili : Av. A.E.
[Adli Yargı Yerinde ayrıca Davalı olarak gösterilen : L.H.Sant.Yat.A.Ş.
Vekili : Av. P.B.]
O L A Y : Davacılar vekili dilekçesinde; müvekkillerinden F.S. adına tescilli, M.A.T."ın ise yolcusu bulunduğu, H.T. yönetimindeki 56 AS 798 plakalı aracın, 16.06.2011 tarihinde Pervari ilçesinden Siirt ili istikametine seyir halindeyken, akşam 20:30 sıralarında Şirvan-Kapılı köyü mevkisine gelindiğinde yol üzerindeki toprak yığınına çarptığını; trafik kazası sonucunda H. T.’ın yaralandığını, araçta ise Siirt Sulh Hukuk Mahkemesinin 2011/17 değ. İş dosyası ile yaptırdıkları tespite göre 6.500 TL"lik maddi hasar oluştuğunu ve aracın kullanılamaz hale geldiğini; 6001 sayılı Karayolları Genel Müdürlüğünün Teşkilat Ve Görevleri Hakkında Kanun’un Görev yetkiler başlıklı 4. maddesinin "(1) Genel Müdürlüğün görev ve yetkileri şunlardır…..b) Hazırlayacağı programlar uyarınca karayollarını yapmak, yaptırmak, emniyetle kullanılmalarını sağlayacak şekilde sürekli bakım altında bulundurmak, bakımını yaptırmak, onarmak, onarımını yaptırtmak, işletmek, işlettirmek…..e) Görev alanına giren karayollarında, uygun göreceği yol işaretlerini belirlemek, uygun yerlere koymak ve bu kapsama giren işleri yapmak veya yaptırmak.... " şeklinde olduğunu; yine 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu"nun Karayolları Genel Müdürlüğünün Görev Ve Yetkileri başlıklı 7.maddesinin “ Karayolları Genel Müdürlüğünün bu Kanunla ilgili görev ve yetkileri şunlardır: a) Yapım ve bakımdan sorumlu olduğu karayollarında can ve mal güvenliği yönünden gerekli düzenleme ve işaretlemeleri yaparak önlemleri almak ve aldırmak……”; Karayolu Trafik Güvenliği başlıklı 13. maddesinin “ *1* (Değişik fıkra: 25/06/2010-6001 S.K./34.mad.) Karayolunun yapımı, bakımı, işletilmesi ile görevli ve sorumlu bütün kuruluşlar, karayolu yapısını, trafik güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmakla yükümlüdür ”; Görevli Ve Yetkili Mahkeme başlıklı 110. maddesinin ise “11/01/2011-6099 S.K./14.mad.) İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dâhil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür.... " şeklinde düzenlendiğini; müvekkillerinin kaza sonucu hayati tehlike atlattıklarını, maddi ve manevi bakımdan zarara uğradıklarını; Jandarma tarafından tutulan olay yeri tespit tutanağında, yol üzerindeki toprak yığını için herhangi bir uyarıcı levha veya işaret konulmadığının belirtildiğini; müvekkillerinin maddi, manevi zarara uğramasına neden olan zararlandırıcı kazaya Karayolları Genel Müdürlüğünün yolun bakımı ve açık bulundurulması görevini ihmal etmesi şeklindeki kusurlu davranışının sebebiyet verdiğini, bu zararın davalı tarafından tazmin yükümlülüğü bulunduğunu ifade ederek; fazlaya ilişkin haklar ve talepler saklı kalmak kaydı ile, müvekkillerden F.S. için araçta gerçekleşen zarar karşılığı 6.500.00 TL maddi tazminatın olayın meydana geldiği tarihten; Mahkeme keşif gideri olarak 288,1 TL"nin 12.07.2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiz ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine; müvekkilleri M. A. T. ve H. T."ın her biri için kaza sonucu duydukları elem-ıstırap karşılığı 5000’er TL olmak üzere 10.000 TL manevi tazminatın olayın meydana geldiği tarihten itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan alınarak davacılara verilmesine karar verilmesi istemiyle Karayolları Genel Müdürlüğüne karşı 15.9.2011 tarihinde adli yargı yerinde dava açmıştır.
Adli Yargı Yerinde ayrıca L.H. Sant.Yat.A.Ş. de davalı olarak gösterilmiştir.
Şirvan Asliye Hukuk Mahkemesi, 8.10.2013 gün ve E:2011/394, K:2013/302 sayı ile uyuşmazlığın esasını inceleyerek karar vermiş; bu karar temyiz edilmiştir.
Yargıtay 17.Hukuk Dairesi; 30.6.2014 gün ve E:2014/12154, K:2014/10281 sayı ile, “Mahkemece toplanan delillere ve tüm dosya kapsamına göre davacıların olay nedeniyle manevi ısdırap ve elem duyduklarına ilişkin herhangi bir delil sunmadıklarından davanın manevi tazminat yönünden reddine, davanın maddi tazminat yönünden ise kısmen kabulü ile 4.875,00 TL"nin davalı Limak İnşaat A.Ş."den 16.06.2011 olay tarihinden, yine değişik iş tespit dosyasında yapılan 288,10 TL"nin 12.07.2011 tarihinden işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı L. İ. A.Ş."den tahsiline karar verilmiş, hüküm L. H.S.Yapımları A.Ş. ve Karayolları Genel Müdürlüğü vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dahili davalı L. H. Santral Yatırımları A.Ş. vekilinin temyiz isteminin incelemesinde :
Dava, trafik kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Türk Usul Hukuku Sisteminde, bazı istisnai haller dışında, "dâhili davalı" müessesesi bulunmamaktadır. Mahkemece, ancak davada taraf olan kişiler hakkında karar verilebilir. İhtiyari dava arkadaşlığının bulunduğu hallerde, bir dava açıldıktan sonra davalı tarafı değiştirmek ya da mevcut davalı taraf yanına bir başka davalı taraf ilave etmek, ıslâh suretiyle dahi mümkün değildir. Sorumlu olanlardan biri hakkında dava açıldıktan sonra diğer bir sorumlunun dahili dava edilmesi ve hakkında hüküm kurulması olanağı yoktur.
Somut olayda, davacı vekili, dava dilekçesinde davalı gösterilmeyen L. H. Santral Yatırımları AŞ."nin, hasara sebebiyet veren yolun yapım işinden sorumlu olarak davaya dahil edilmesi" için 30.11.2012 günlü oturumda başvuruda bulunulmuş, adı geçen davalı dahili davalı sıfatıyla davaya dahil edilmiştir.
Bu durumda mahkemece, L.H. Santral Yatırımları A.Ş. aleyhine usulüne uygun biçimde açılmış ve harcı yatırılmış bir dava olmadığı gözetilmeden, dahili davalı hakkında hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
2.Davalı Karayolları Genel Müdürlüğü vekilinin temyizine gelince :
Davacı, davalı Karayolları Genel Müdürlüğü"nü hizmet kusuru nedeniyle dava etmiştir. Kamu hizmeti görmekle yükümlü olan davalı kamu hizmeti sırasında verdiği zararlardan dolayı özel hukuk hükümlerine tabi değildir. İdari karar ve eylemlerden doğan zararlar niteliğinde bulunan zararın ödetilmesi istekleri 11.2.1959 günlü ve 17/15 sayılı Yargıtay İçtihatı Birleştirme Kararında değinildiği üzere tam yargı davasının konusunu oluşturur. Bu davaların ise 2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunun 2. maddesi hükmünce idari yargı yerinde açılması gerekir. Yargı yolu dava şartlarından olup mahkemece resen incelenmesi ve dava dilekçesinin yargı yolu bakımından reddi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı olarak davaya dahil edilen Limak Hidroelektrik Santral Yatırımları A.Ş. vekilinin, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle de davalı Karayolları Genel Müdürlüğü vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, bozma neden ve şekline göre davaya dahil edilen L. H.Santral Yatırımları A.Ş. vekili ile davalı Karayolları Genel Müdürlüğü vekilinin diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına…” karar vermiştir.
ŞİRVAN ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 16.12.2014 gün ve E:2014/588, K:2014/514 sayı ile, “(…) Değişik iş dosyasında hesaplanan zarar miktarı olan 6,500 TL üzerinden dosya incelendiğinde maddi tazminatın hesaplanmasında esas alınabilecek trafik bilirkişisi raporu doğrultusunda davacının tali kusurlu olduğu, Karayollarının bakımından sorumlu kuruluşun asli kusurlu olduğu gözetilerek %25 kusur indirimi yapılmış ve bulunan 4,875 TL üzerinden maddi tazminatın kabulüne, değişik iş dosyasında yapılan masrafların davalıdan tahsiline, davacı sürücünün kusur durumuna göre hesaplanan 1,625 TL üzerinden maddi tazminat talebinin reddine Karar verilmiş, karar davalılar tarafından temyiz edilmiş Yargıtay 17 Hukuk Dairesinin 2014/12154 Esas 2014/10281 Karar sayılı ilamı ile mahkememizin kararı dahili davalı L. H. santral yatırımları A.Ş aleyhine usulüne uygun biçimde açılmış ve harcı yatırılmış bir dava olmadığı gözetilmeden dahili davalı hakkında hüküm kurulması ve davalı Karayolları Genel Müdürlüğü aleyhine açılan davanın ise hizmet kusuru olması nedeni ile idari yargı mercilerinin görevli olması hususlarının gözetilmemesi nedeni ile bozulmuş mahkememizce usul ve yasaya uygun Yargıtay Bozma İlamına uyma kararı verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı L.Anonim Şirketi aleyhine açılan dava bakımından KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA;
2-Davalı Kara Yolları Genel Müdürlüğü aleyhine açılan davada dava konusu zararın idarenin eylemi sonucu meydana gelmiş olması nedeniyle mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE, dosyanın görevli Batman İdare Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE…” karar vermiş; bu karar temyiz edilmeyerek kesinleşmiş ve dava dosyası İdare Mahkemesine gönderilmiştir.
Batman İdare Mahkemesi, 30.8.2015 gün ve E:2015/1324, K:2015/1693 sayı ile; “(…) 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu"nun 3. maddesinin 1. bendinde; idari davaların; Danıştay, İdare Mahkemeleri ve Vergi Mahkemeleri başkanlıklarına hitaben yazılmış imzalı dilekçelerle açılacağı, 2/a bendinde; tarafların ve varsa vekillerinin veya temsilcilerinin ad ve soyadları veya unvanları ve adreslerinin, 2/b bendinde; davanın konusu ve sebepleri ile dayandığı delillerin, 2/c bendinde; davaya konu olan idari işlemin yazılı bildirim tarihinin, 2/d bendinde; tam yargı davalarında uyuşmazlık konusu miktarın dilekçelerde gösterileceği, 3. bendinde ise; dava konusu kararın ve belgelerin asılları veya örneklerinin dava dilekçesine ekleneceği, dilekçeler ile bunlara ekli evrak örneklerinin karşı taraf sayısından bir fazla olacağı hükmüne yer verilmiştir.
Aynı Kanun"un 9. maddesinin 2. fıkrasında ise; adli veya askeri yargı yerlerine açılan ve görevsizlik sebebiyle reddedilen davalarda, görevsizlik kararının kesinleşmesinden sonra birinci fıkrada yazılı otuz günlük süre geçirilmiş olsa dahi, idari dava açılması için öngörülen süre henüz dolmamış ise bu süre içinde idari dava açılabileceği hüküm altına alınmıştır.
Avrupa İnsan Haklan Mahkemesi"nin Mesutoğlu-Türkiye kararında özetle; mahkemeye erişim hakkının mutlak olmadığı, bazı sınırlamalara tabi olabildiği, bununla birlikte, getirilen kısıtlamaların, hakkın özünü ortadan kaldıracak ölçüde, kişinin mahkemeye erişimini engellememesi gerektiği, mahkemeye erişim hakkına getirilen bu tür sınırlamaların ancak meşru bir amaç güdüldüğü takdirde ve hedeflenen amaç ile başvurulan araçlar arasında makul bir orantı olması halinde sözleşmenin 6/1 maddesi ile bağdaşabileceğini, bu ilkelerden, dava açma hakkının doğal olarak yasayla belirlenen şartlar olmakla birlikte, mahkemelerin yargılama usullerini uygularken bir yandan davanın hakkaniyetine halel getirecek kadar abartılı şekilcilikten, öte yandan, kanunla öngörülmüş olan usul şartlarının ortadan kalkmasına neden olacak kadar aşırı bir gevşeklikten kaçınmaları gerektiği belirtilmiştir.
Dava dilekçesi ve eklerinin incelenmesinden; tazminat istemiyle ilk olarak Şirvan Asliye Hukuk Mahkemesi nezdinde açılan davada, anılan mahkemenin 17/12/2014 tarih ve 2014/514 Nolu kararı ile, uyuşmazlığın çözümünde idari yargının görevli olduğu gerekçesiyle görev yönünden reddine ve dosyanın Mahkememize gönderilmesine karar verildiği anlaşılmıştır.
Yukarıda anılan mevzuat hükümleri uyarınca; ayrı yargı düzenleri arasında dava dosyasının gönderilmesine ilişkin 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu"nda ve gerekse de 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nda herhangi bir düzenlemeye yer verilmemesine karşın, AİHM"nin yukarıda anılan kararında da belirtildiği üzere, usul kurallarının hakkın özünü ortadan kaldıracak ölçüde, kişinin mahkemeye erişimini engellememesi gerektiği hukukun genel ilkelerinden olduğundan, görevsiz yargı yolunda açılan dava neticesinde, yargı yerince dosyanın gönderilmesi halinde, 2577 sayılı Kanun"un 3. maddesi gereğince dava dilekçesinin reddine karar verilmesi gerekmektedir.
Bu durumda; davanın,
1-Mahkememize hitaben (Batman İdare Mahkemesi Başkanlığı"na şeklinde) yazılmış olduğu,
2-İki nüsha ve imzalı,
3-Yargı harçları ile posta avansının tam olarak yatırıldığı,
yukarıda anılan usule uygun olarak hazırlanacak dava dilekçesiyle yeniden açılması gerekmektedir.
Açıklanan nedenlerle; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu"nun 3. maddesine uygun olmayan dava dilekçesinin, anılan Kanun"un 15. maddesinin 1. fıkrası (d) bendi gereğince, bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren (30) gün içinde noksanlıklar tamamlanmak suretiyle 3. maddeye uygun şekilde düzenlenerek yeniden dava açılmak üzere reddine, 5. fıkrası uyarınca, yenilenen dilekçelerde aynı yanlışlık yapıldığı takdirde, açılacak davanın reddedileceği hususunun davacıya bildirilmesine…” karar vermiştir.
Davacılar vekili bu kez; müvekkillerinden F. S. için araçta gerçekleşen zarar karşılığı 6.500.00 TL maddi tazminatın olayın meydana geldiği tarihten; Mahkeme keşif gideri olarak 288,1 TL’nin 12.07.2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiz ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesi; müvekkilleri M. A.T. ve H. T.’ın (mirasçıları) her biri için kaza sonucu duydukları elem-ıstırap karşılığı 5000’er TL olmak üzere 10.000 TL manevi tazminatın olayın meydana geldiği tarihten itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan alınarak davacılara verilmesi istemiyle 19.11.2015 tarihinde idari yargı yerinde dava açmıştır.
Batman İdare Mahkemesi, 27.11.2015 gün ve E:2015/1760, K:2015/2498 sayı ile; davanın yetki yönünden reddine, dava dosyasının yetkili Siirt İdare Mahkemesine gönderilmesine karar vermiştir.
SİİRT İDARE MAHKEMESİ: 6.1.2016 gün ve E:2015/693 sayı ile, “(…) Dava, trafik kazası nedeniyle meydana gelen maddi ve manevi zararın tazmini istemiyle açılmış tazminat davasına ilişkindir.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1.maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı; 10. maddesinde, yapım ve bakımdan sorumlu olduğu yolları trafik düzeni ve güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmanın gerekli görülen kavşaklara ve yerlere trafik ışıklı işaretleri, işaret levhaları koymak ve yer işaretlemeleri yapmanın Belediye Trafik birimlerinin görev ve yetkileri arasında olduğu belirtilmiştir.
Öte yandan 2918 sayılı Yasanın 19.01.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.
Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir”; Geçici 21. maddesinde de “Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz” denilmiştir.
2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3. Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvurulan üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, şu gerekçesi ile anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir: Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayrımına gidilmemiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’da tanımlanan Karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2.,125. ve 155. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir...” (Any. Mah.nin 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı karan; R.G. 27.3.2014, Sayı: 28954, s.136-147.)
Anayasa’nın 158 inci maddesinin son fıkrasında “Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır.” denilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, yasa koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısıyla 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun’dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa’nın 158 inci maddesi uyarınca, başta Mahkememiz olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir.
Dava dilekçesi ve eklerinin incelenmesinden, H. T.sevk ve idaresindeki ve F. S. adına kayıtlı 56 … 798 plâkalı otomobiliyle trafik kazası yaptığından bahisle, F. S. için 6.500,00 TL maddi zararın olayın meydana geldiği tarihten, keşif giderleri için 288,10 TL maddi zararın 12.07.2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle, şöfor mahallindeki H.T. ve yolcu mahallindeki M.A. T. için 10.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren yasal faiziyle ödenmesi istemiyle ilk olarak Şirvan Asliye Hukuk Mahkemesi nezdinde açılan davada, anılan mahkemenin 17/12/2014 tarih ve 2014/514 Nolu kararı ile, uyuşmazlığın çözümünde idari yargının görevli olduğu gerekçesiyle görev yönünden reddine ve dosyanın Mahkememize gönderilmesine karar verildiği anlaşılmıştır.
Bu durumda, 2918 sayılı Yasanın 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
Nitekim Uyuşmazlık Mahkemesinin" kararlan da bu yöndedir.
Açıklanan nedenlerle, Mahkememizin görevsizliği nedeniyle, 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunun 19.maddesi uyarınca, görevli yargı yerinin belirlenmesi için dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesi"ne gönderilmesine, Uyuşmazlık Mahkemesi"nin görevli yargı yerinin belirlenmesi hakkında bir karar verene kadar işin ertelenmesine…” karar vermiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE:
Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Ali ÇOLAK, Yusuf Ziyaattin CENİK, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Süleyman Hilmi AYDIN, Mehmet AKBULUT ve Fikret ERES’in katılımlarıyla yapılan 15.2.2016 günlü toplantısında:
l-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; İdare Mahkemesince, 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesine göre başvuruda bulunulmuş olduğu, idari yargı dosyasının Mahkemece, ekinde adli yargı dosyası ile birlikte Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.
II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Uğurtan ALTUN’un davada adli yargının, Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın ise davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava, karayolunda meydana gelen trafik kazası nedeniyle uğranılan maddi ve manevi zararın davalı idarece giderilmesi isteminden ibaret bulunan bir tazminat davasıdır.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1. maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı belirtilmiş; aynı Kanunun, “Karayolları Genel Müdürlüğünün görev ve yetkileri” başlıklı 7. maddesinde; “ Karayolları Genel Müdürlüğünün bu Kanunla ilgili görev ve yetkileri şunlardır:
a) Yapım ve bakımdan sorumlu olduğu karayollarında can ve mal güvenliği yönünden gerekli düzenleme ve işaretlemeleri yaparak önlemleri almak ve aldırmak,
b) Tüm karayollarındaki işaretleme standartlarını tespit etmek, yayınlamak ve kontrol etmek,
c) (Mülga: 17/10/1996 - 4199/47 md.)
d) Trafik ve araç tekniğine ait görüş bildirmek, karayolu güvenliğini ilgilendiren konulardaki projeleri incelemek ve onaylamak,
e) Yapım ve bakımından sorumlu olduğu karayollarında, İçişleri Bakanlığının uygun görüşü alınmak suretiyle, yönetmelikte belirlenen hız sınırlarının üstünde veya altında hız sınırları belirlemek ve işaretlemek,
f) Trafik kazalarının oluş nedenlerine göre verileri hazırlamak ve karayollarında, gerekli önleyici teknik tedbirleri almak veya aldırmak,
g) Yapım ve bakımından sorumlu olduğu karayollarında trafik güvenliğini ilgilendiren kavşak, durak yeri, aydınlatma, yol dışı park yerleri ve benzeri tesisleri yapmak, yaptırmak veya diğer kuruluşlarca hazırlanan projeleri tetkik ve uygun olanları tasdik etmek,
h) Yetkili birimlerce veya trafik zabıtasınca tespit edilen trafik kaza analizi sonucu, altyapı ve yolun fiziki yapısı ile işaretlemeye dayalı kaza sebepleri göz önünde bulundurularak önerilen gerekli önlemleri almak veya aldırmak,
i) (Mülga: 3/5/2006 – 5495/4 md.)
j) (Değişik: 17/10/1996 - 4199/5 md.) Trafik zabıtasının görev ve yetkileri saklı kalmak üzere Bu Kanunun 13,14,16,17,18,47/a ve 65 inci maddeleri hükümlerine aykırı hareket edenler hakkında suç veya ceza tutanağı düzenlemek; 47 nci maddenin (b), (c) ve (d) bentlerinde belirtilen kural ihlallerinin tespiti halinde, durumu bir tutanakla belirlemek ve gerekli işlemin yapılması için en yakın trafik kuruluşuna teslim etmek,
k) Bu Kanunla ve bu Kanuna göre çıkarılmış olan yönetmeliklerle verilen diğer görevleri yapmaktır.
(Son fıkra Mülga : 28/3/1985 - 3176/16 md.)” hükmüne yer verilmiştir.
Öte yandan 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.
Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir”; Geçici 21. maddesinde de “Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz” denilmiştir.
Dava dosyasının incelenmesinden; davacılardan F.S. adına tescilli, M.A.T.nin ise yolcusu bulunduğu, H.T. yönetimindeki aracın, 16.06.2011 tarihinde Pervari ilçesinden Siirt ili istikametine seyir halindeyken, akşam 20:30 sıralarında Şirvan-Kapılı köyü mevkisine gelindiğinde yol üzerindeki toprak yığınına çarptığı, trafik kazası sonucunda H.T.nin yaralandığı, kullanılmaz hale gelen araçta maddi hasar oluştuğu, davacıların maddi ve manevi zarara uğramasına neden olan kazaya, Karayolları Genel Müdürlüğünün yolun bakımı ve açık bulundurulması görevini ihmal etmesi şeklindeki kusurlu davranışının sebebiyet verdiği iddia edilerek, uğranılan maddi ve manevi zararın tazmini istemiyle dava açıldığı anlaşılmaktadır.
2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3.Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, şu gerekçesi ile anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir: “… Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayırımına gidilmemiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’da tanımlanan Karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2.,125. ve 155. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir…” (Any. Mah.nin 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararı; R.G. 27.3.2014, Sayı: 28954, s.136-147.)
Anayasa’nın 158 inci maddesinin son fıkrasında “ Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır.” denilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, yasa koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısıyla 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun’dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa’nın 158 inci maddesi uyarınca, başta Mahkememiz olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir.
Bu durumda, 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
Açıklanan nedenlerle, davanın görüm ve çözümünde adli yargı yeri görevli olduğundan; Siirt İdare Mahkemesinin başvurusunun kabulü ile; Şirvan Asliye Hukuk Mahkemesinin 16.12.2014 gün ve E:2014/588, K:2014/514 sayılı kararının, davalı Karayolları Genel Müdürlüğü yönünden verilen görevsizlik kararına ilişkin kısmının kaldırılması gerekmiştir.
S O N U Ç : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Siirt İdare Mahkemesinin BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile Şirvan Asliye Hukuk Mahkemesinin 16.12.2014 gün ve E:2014/588, K:2014/514 sayılı kararının, davalı Karayolları Genel Müdürlüğü yönünden verilen GÖREVSİZLİK KARARINA İLİŞKİN KISMININ KALDIRILMASINA, 15.2.2016 gününde, Üye Süleyman Hilmi AYDIN’ın KARŞI OYU ve OY ÇOKLUĞU İLE KESİN OLARAK karar verildi.
Başkan Serdar ÖZGÜLDÜR
|
Üye Ali ÇOLAK
Üye Süleyman Hilmi AYDIN |
Üye Yusuf Ziyaattin CENİK
Üye Mehmet AKBULUT |
Üye Alaittin Ali ÖĞÜŞ
Üye Fikret ERES |
KARŞI OY
Uyuşmazlık Mahkemesi’nin 28.09.2015 gün ve E:2015/580 K:2015/592 sayılı kararında belirtmiş olduğum düşünce doğrultusunda sayın çoğunluğun görüşüne katılamıyorum. 15.2.2016
ÜYE
Süleyman Hilmi AYDIN