Esas No: 2009/6-87
Karar No: 2009/132
Karar Tarihi: 26.05.2009
Hırsızlık - Suçta Tekerrür - Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2009/6-87 Esas 2009/132 Karar Sayılı İlamı
Ceza Genel Kurulu 2009/6-87 E., 2009/132 K.
Ceza Genel Kurulu 2009/6-87 E., 2009/132 K.
- HIRSIZLIK
- SUÇTA TEKERRÜR
- 5237 S. TÜRK CEZA KANUNU [ Madde 50 ]
- 5320 S. CEZA MUHAKEMESİ KANUNUNUN YÜRÜRLÜK VE UYGULAMA ... [ Madde 8 ]
- 647 S. CEZALARIN İNFAZI HAKKINDA KANUN (MÜLGA) [ Madde 4 ]
- 765 S. TÜRK CEZA KANUNU (MÜLGA) [ Madde 492 ]
- 765 S. TÜRK CEZA KANUNU (MÜLGA) [ Madde 522 ]
- 765 S. TÜRK CEZA KANUNU (MÜLGA) [ Madde 523 ]
- 1412 S. CEZA MUHAKEMELERİ USULÜ KANUNU (MÜLGA) [ Madde 305 ]
- 1412 S. CEZA MUHAKEMELERİ USULÜ KANUNU (MÜLGA) [ Madde 317 ]
"İçtihat Metni"
Sanık N....Ş....’ün, üç ayrı hırsızlık suçundan 3 kez, 765 sayılı TCY’nın 492/1, 522 ve 523. maddeleri uyarınca 2 ay 20’şer gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, her bir hapis cezasının 5237 sayılı TCY’nın 50/1-a maddesi uyarınca 320 YTL adli para cezasına çevrilmesine, sonuç olarak 960 YTL. adli para cezası ile cezalandırılmasına ilişkin, İ... 20. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 24.03.2006 gün ve 897-277 sayılı hükmü sanık müdafiinin temyizi üzerine inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesi 13.02.2009 gün ve 11943-2483 sayı ile;
“…5275 sayılı Yasanın 122. maddesi ile 647 sayılı Yasanın yürürlükten kaldırılmış olması ve hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 5237 sayılı TCY’nın 50/5. maddesinde öngörülen düzenlemeye göre, hükmolunan cezanın tür ve miktarı bakımından, 5219 sayılı Yasa ile değişik 1412 sayılı CMUK’nun 305/1. maddesi gereğince hükmün temyizi olanaklı bulunmayıp kesin nitelikte olduğundan, sanık N....Ş... savunmanının temyiz isteğinin 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi yollamasıyla 1412 sayılı CMUK’nun 317. maddesi uyarınca reddine…
…” karar vermiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca 20.04.2009 gün ve 142183 sayı ile olağanüstü itiraz yasa yoluna başvurulmak suretiyle; 765 sayılı TCY uyarınca verilen hürriyeti bağlayıcı cezaların, 647 sayılı Yasanın 4. maddesi yerine hatalı uygulama ile 5237 sayılı TCY’nın 50. maddesi uyarınca paraya çevrilmiş olmasından kaynaklanan durumda, 647 sayılı Yasanın 4. maddesi uygulanmış olsa idi temyizi kabil olacak olan bir kararın mahkemece yapılan maddi hata sonucunda temyiz hakkına engel olacak şekilde kesin karara dönüşmesi kabul edilemeyeceğinden, Özel Daire Kararının kaldırılmasına ve hükmün esasının incelenmesi için dosyanın Özel Daireye gönderilmesine karar verilmesi talep edilmiştir.
Dosya Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Yargıtay Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasındaki uyuşmazlık, sanık hakkında yanılgılı uygulama sonucu 765 sayılı TCY’nın 492/1, 522, 523 ve 5237 sayılı TCY’nın 50. maddeleri uyarınca ayrı ayrı 3 kez hükmolunan 320 YTL. adli para cezasının temyizinin olanaklı olup olmadığına ilişkindir.
5320 sayılı Ceza Usulü Kanunun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanunun 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 1412 sayılı CYUY’nın 305. maddesi uyarınca, iki milyar liraya kadar (iki milyar dâhil) para cezalarına dair olan hükümler ile yukarı sınırı onmilyar lirayı geçmeyen para cezasını gerektiren suçlardan dolayı verilen beraat hükümleri ve yasalarda kesin olduğu belirtilen hükümlerin temyiz yeteneği bulunmamaktadır.
647 sayılı Yasanın yürürlükte bulunduğu dönemde işlenen suçlar yönünden 647 sayılı Yasanın 4. maddesi uygulanmak suretiyle kısa süreli hürriyeti bağlayıcı cezadan çevrilen para cezalarının, anılan maddenin 4. fıkrasındaki; “
“Bu hükmün uygulanması, kanun yollarına başvurmada engel teşkil etmez.”
” hükmü uyarınca, miktarına bakılmaksızın temyizi olanaklı ise de; 647 sayılı Yasanın 4. maddesinde yer alan ve kısa süreli hürriyeti bağlayıcı cezaların paraya veya maddede yazılı tedbirlere çevrilmesine ilişkin olan bu ilkelere benzer düzenlemelere yer veren 5237 sayılı TCY’nın 50. maddesinde, “
“Uygulamada asıl mahkûmiyet, bu madde hükümlerine göre çevrilen adli para cezası veya tedbirdir.”
” hükmünün yer almasına karşın, “
“Bu hükmün uygulanması, kanun yollarına başvurmada engel teşkil etmez.”
” hükmüne yer verilmemesi nedeniyle, gerek 5237 sayılı Yasanın 50. maddesi uyarınca kısa süreli hürriyeti bağlayıcı cezaya seçenek olarak hükmedilen, gerekse 52. madde uyarınca doğrudan hükmedilen 2 milyar lirayı (2000 YTL.) aşmayan adli para cezalarına ilişkin hükümlerin temyiz yeteneği bulunmamaktadır.
Somut olayda, suç tarihinin 27.07.2001 olması karşısında yerel mahkemece lehe yasa değerlendirmesi yapılmış ve 765 sayılı TCY’nın sanık lehine sonuçlar doğurduğu kabul edilerek, bu Yasa uyarınca ceza tayin edilmiştir. Ne var ki, 765 sayılı TCY’sı uyarınca tayin edilmiş bulunan cezanın, 5237 sayılı TCY’nın 50. maddesi uyarınca paraya çevrilemeyeceği düşünülmemiş ve karma uygulamaya neden olacak şekilde, belirlenmiş olan hapis cezaları 647 sayılı Yasanın 4. maddesi yerine, 5237 sayılı TCY’nın 50/1-a maddesi uyarınca adli para cezasına çevrilmiştir.
Ceza Genel Kurulu’nun 10.03.2009 gün ve 43-56 sayılı kararında da vurgulandığı üzere; hükümde açık hukuka aykırılıkların bulunması, kesin nitelikteki bir hükme temyiz edilebilirlik vasfı kazandırmaz, Yargıtay’ca denetim olanağı bulunmayan bir hükmün hukuka aykırılıklar taşıdığı gerekçesiyle temyizen incelenmesi olanaksızdır. Zira, 1412 sayılı CYUY’nın 315. maddesi uyarınca temyiz istemi üzerine, hükmü veren mahkemece öncelikle, hükmün temyizinin olanaklı bulunup bulunmadığı, süresinde açılmış bir temyiz davası olup olmadığı, istemde bulunanların buna hak ve yetkileri bulunup bulunmadığı değerlendirilerek, bu koşulların birinin eksik olduğunun saptanması halinde temyiz isteminin reddine karar verilecektir. Yerel Mahkemece bu hususlarda yanlış bir değerlendirme yapılması veya hiç değerlendirme yapılmaması halinde ise, Yargıtay’ca öncelikle bu üç husus 1412 sayılı Yasanın 317. maddesi uyarınca değerlendirilerek, temyiz koşullarının bulunup bulunmadığı saptanacak, ancak temyiz koşullarının varlığı saptandığı ahvalde temyiz incelemesi yapılabilecektir. Aksi kabul hukuka aykırılık taşıyan her hükmün temyizen incelenebileceği sonucunu doğurur. Hukuk sistemi her sorunun çözümünü de kendi içinde üretmiştir. Hukuka aykırılık taşıyan bir hükümdeki yanlışlıkların olağan denetim yoluyla giderilmesi olanağının bulunmadığı durumlarda, bu aykırılıkların olağanüstü denetim yollarıyla giderilmesi mümkün olabilecektir. Somut olayda da, hükümdeki bu hukuka aykırılığın 5271 sayılı Yasanın 309 ve 310. maddelerinde düzenlenen yasa yararına bozma yasa yoluyla giderilmesi olanağı bulunmaktadır.
Kaldı ki; Yerel Mahkemece, sanığın her bir müştekiye yönelik olarak gerçekleştirdiği eylemler nedeniyle lehe olan yasanın ayrı ayrı belirlenmesi ve her üç uygulamada da 765 sayılı TCY uyarınca ceza tayin edildikten sonra, tespit edilen hürriyeti bağlayıcı cezaların 5237 sayılı TCY’nın 50/1-a maddesi uyarınca paraya çevrilmiş olması karşısında, maddi bir hatadan bahsedilemeyeceğinin ve mahkemece yapılmış bilinçli bir uygulamanın söz konusu olduğunun kabul edilmesi gerekir.
Açıklanan nedenlerle, olayımız bu kapsamda değerlendirildiğinde, her bir müştekiye karşı olan eylem nedeniyle 765 sayılı TCY’nın 492/1, 522, 523 ve 5237 sayılı TCY’nın 50. maddeleri uyarınca hükmedilen 320 YTL. adli para cezası, 5320 sayılı Yasanın 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 1412 sayılı CYUY’nın 305. maddesi uyarınca kesin nitelikte olup, hükmün temyiz yeteneği bulunmamaktadır. Nitekim, Ceza Genel Kurulu’nun 14.04.2009 gün ve 238/94 sayılı kararı da aynı doğrultudadır.
Bu itibarla; itirazın reddi ile dosyanın incelenmeksizin Yerel Mahkemeye gönderilmesine karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan bir kısım Genel Kurul Üyesi ise, “
“Doğru uygulama yapılsa idi temyize tabi olacak bir hükmün, Yerel Mahkemece yapılan bir uygulama hatası ya da maddi hata nedeniyle temyiz edilemez hale gelmesinin kabul edilemeyeceği”
” gerekçesiyle itirazın kabulü yönünde karşıoy kullanmışlardır.
SONUÇ
:
Açıklanan nedenlerle,
1- Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının REDDİNE,
2- Dosyanın incelenmeksizin mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 12.05.2009 günü yapılan ilk müzakerede yasal çoğunluk sağlanamadığından, 26.05.2009 günü yapılan ikinci müzakerede oyçokluğu ile karar verildi.