Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2008/1-208 Esas 2009/27 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2008/1-208
Karar No: 2009/27

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2008/1-208 Esas 2009/27 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2008/1-208 E.  ,  2009/27 K.

    "İçtihat Metni"

    Tebliğname: 116175
    Yargıtay Dairesi : 1.Ceza Dairesi
    Mahkemesi      : SAMSUN 2. Ağır Ceza
    Günü            : 28.02.2008
    Sayısı            : 205-32

    Sanık A. D.. hakkında, kendisini ve ailesini rahatsız ettiği gerekçesiyle amcası olan İ.D..’a av tüfeği ile ateş etmek suretiyle adam öldürmeye eksik teşebbüs suçunu işlediğinden bahisle, 765 sayılı TCY.nın 448, 61, 51/2. maddeleri uyarınca cezalandırılması istemiyle açılan kamu davası sonunda, Samsun 2. Ağır Ceza Mahkemesince 03.05.2005 gün ve 28-77 sayı ile; eylemin kasten yaralamaya tam teşebbüs suçunu oluşturduğu kabul edilerek, 765 sayılı TCY.nın 456/4, 62, 457/1, 51/1 ve 59. maddeleri uyarınca 2 ay 15 gün hapis cezasına hükmedilmiş ise de, hükmün sanık müdafii ile yerel Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay’a gönderilen dosyanın, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 19.07.2005 gün ve 130415 sayılı yazısı ile 5320 sayılı Yasanın 8/2. maddesi gereğince lehe yasa değerlendirmesi için iade edilmesi nedeniyle, Samsun 2. Ağır Ceza Mahkemesince 17.11.2005 gün ve 28-77 sayı ile; sanığın 5237 sayılı TCY.nın 81, 35/2, 29 ve 62. maddeleri uyarınca 2 yıl 6 ay hapis cezası ile tecziyesine hükmedilmiş olup, sanık müdafii tarafından temyiz edilen hüküm, Yargıtay 1. Ceza Dairesince 25.07.2007 gün ve 3173-6228 sayı ile; “Oluş ve kabule göre sanık A.D..’ın amcası olan İ. D..’a; yapılan keşifte tespit edildiği gibi 2,45 metre gibi etkili mesafeden merdivenleri çıkmadan tavana doğru av tüfeği ile korkutmak amacıyla ateş ettiği, kastının adam öldürme olmayıp eylemin silahla tehdit suçunu oluşturduğu halde yanlış vasıflandırma yapılarak yazılı şekilde karar verilmesi” isabetsizliğinden bozulmuştur.
     Bu karara, Samsun 2. Ağır Ceza Mahkemesince 28.02.2008 gün ve 205-32 sayı ile direnilerek “sanığın 5237 sayılı TCY.nın 81, 35/2, 29 ve 62. maddeleri uyarınca 2 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak mahrumiyetine, zoralıma, yargılama giderine….” hükmedilmiştir.
    Hükmün sanık A..müdafii ile yerel Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 11.09.2008 gün ve 116175 sayılı bozma istekli tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Yargıtay Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
    TÜRK MİLLETİ ADINA
    CEZA GENEL KURULU KARARI
    Sanık A..’ın 01.02.2005 tarihinde amcası olan mağdur İ..’in küfürlü konuşmalarına ve gürültü yapmasına kızarak, eline geçirdiği tüfekle onun evine gidip bir el ateş ettiği konusunda tereddüt bulunmamakla birlikte, ortaya çıkan ve Genel Kurulca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık, kabul edilen eylemin hangi suçu oluşturduğuna ilişkindir.
    Suçun maddi unsurunu oluşturan eylemin ne olduğu konusunda bir uyuşmazlık bulunmadığına göre; tespit edilen eylemin hangi suçu oluşturduğunun belirlenebilmesi, manevi unsurun, bir başka deyişle suç kastının açıkça ortaya çıkartılmasını gerekli kılmaktadır.
    Kast, insanın iç dünyası ile ilgili bir kavram olduğundan, kastın açıkça ifade edilmediği durumlarda, iç dünyaya ait bu olgunun dış dünyaya yansıyan davranışlara bakılarak belirlenmesi yoluna gidilmektedir. Kişinin eyleminin, bir suçu oluşturup oluşturmadığının, oluşturuyorsa da hangi suçu oluşturduğunun saptanması için, eylemin bir evresindeki durumun değil, eylemin yapılması için verilen kararın, bu kararın icra ediliş biçiminin, olay öncesi, sırası ve sonraki davranışların da dikkate alınıp, tüm kanıtların birlikte değerlendirilmesi gerekir. 
    Bu şekilde sanığın iç alemine ait olan kastını, dışa yansıyan davranışlara ve eylemin dış alemdeki etkilerine göre belirlemeye çalıştığımızda, olayımız açısından değerlendirilmesi gereken üç temel husus bulunmaktadır:
    1-Suç öncesinin ve sanığın suçu işlerken sarf ettiği sözlerin değerlendirilmesi:
     Bitişik evlerde oturan taraflardan mağdurun, sanığın amcası olduğu ve sık sık arkadaşları ile içki içip gürültü yapmak dışında, aralarında öldürmeyi gerektirecek ciddi bir husumetin bulunmadığı anlaşılmaktadır.
    Öte yandan, mağdurun iddia, sanığın da ikrar ettiği üzere, sanık A. D..ın, ateş ederken “seni öldüreceğim” diye bağırmış olması nazara alınarak, bu sözlerin sanık tarafından bilinçli olarak seçildiğinin kabul edilmesi halinde, öldürme kastıyla hareket edildiği ve kastın belirlenmesine yönelik olarak başka bir araştırma yapmaya da gerek olmadığı sonucuna varılabilirse de; somut olayda, sanığın samimi olarak ifade ettiği gibi “bu sözleri özellikle seçmediğini, bir anlık kızgınlıkla söylediğini” şeklindeki aksi sabit olmayan savunması karşısında sırf bu sözlerden yola çıkılarak sanığın öldürme kastıyla hareket ettiği kanaatine ulaşılamaz.
    2-Sanık, mağdur ve tanık beyanlarının değerlendirilmesi:
    Sanık, ilk aşamadan itibaren amcasına çok kızdığını ve kendisini korkutarak, küfretme ve gürültü etme şeklindeki hareketlerine son vermesini sağlamak için tavana doğru ateş ettiğini savunmaktadır.
    Tarafsız görgü tanığı bulunmayan olayda, sanığın babası ve yeğeni olan iki tanığın ifadesi de sanığı doğrulamaktadır.
    Buna karşılık, mağdur ilk ifadelerinde sanığın kendisini hedef alarak ateş ettiğini ancak eğilmek suretiyle vurulmaktan kurtulduğunu söylerken, mahkemedeki anlatımında sanığın kendisini vurmak için ateş ettiğini zannetmediğini, fakat kendisinin olay sırasında eğildiğini ifade etmiş ve sanıktan hiçbir aşamada şikayetçi olmamıştır.
    Dolayısıyla, olayı yeterince açıklamayan sanık savunması ve tanık beyanlarıyla, bilirkişi raporu başta olmak üzere dosya kapsamıyla uyum göstermeyen tutarsız mağdur ifadelerinin de tek başlarına “suç kastını” belirlemeye yeterli netlik ve doğrulukta olmadıkları söylenebilir.
    3-Sanık ve mağdurun olay sırasındaki davranışları ve fiilin dış dünyada meydana getirdiği etkilerin değerlendirilmesi:
    İncelenen dosyadan; mağdurun yara almadan kurtulduğu olay sırasında mağdur ile sanık arasındaki mesafenin yaklaşık 2,5 metre olduğu, aralarında saçma geçişine engel olmayacak şekilde aralıklı olarak inşa edilmiş olan merdiven boşluğu korkulukları dışında isabete mani olacak herhangi bir engelin ya da sanığı engelleyen herhangi bir kimsenin bulunmadığı, olay yerine tek kırma tüfekle gelmiş olan sanığın yanına ikinci bir fişek de almadığı, saçma izlerinden bir kısmının kapının tavanla birleştiği yerde, bir kısmının da odanın iç kısmında tavanda yer aldığının tespit edildiği, bilirkişi tarafından da isabetle belirtildiği gibi, tespit edilen mesafede mağdurun kendisine ateş edildikten sonra eğilerek vurulmaktan kurtulmasının fiziken mümkün olmadığı  açıkça anlaşılmaktadır.
    Yapılan değerlendirmelere göre;
    Daha önce aralarında öldürmeyi gerektirecek bir husumet bulunmayan amcasına gürültü yapması ve küfretmesi nedeniyle kızmış olan sanığın, yanına daha nitelikli birkaç fişek yerine içinde kuş saçması ile doldurulmuş bir fişek bulunan tek kırma av tüfeğini alarak amcasının evine gitmek ve evin dış kapısından girer girmez, merdivenlerin yukarısında, kendisine 2,5 metre mesafede ayakta durmakta olan amcasına tehevvürle “seni öldüreceğim” biçiminde bağırdıktan sonra, mani sebebin olmadığı anlaşılan fiziki ortamda, kaçma veya eğilerek vurulmaktan kurtulma imkanı bulunmayan mağduru rahatlıkla vurma olanağına sahipken, mağdur yerine tavana doğru ateş etmekten ibaret olan eylemi bir bütün halinde adam öldürmeye teşebbüs değil, “korkutma kastıyla” icra edilen silahla tehdit suçunu oluşturur.  
    Bu itibarla, Özel Daire bozma kararı yerinde görüldüğünden, yerel mahkeme direnme hükmünün bozulmasına ve dosyanın mahalline gönderilmesine karar verilmelidir.
    Çoğunluk görüşüne katılmayan bir Genel Kurul Üyesi, onama yönünde karşıoy kullanmıştır.
    SONUÇ :
    Açıklanan nedenlerle;
     1-Samsun 2. Ağır Ceza Ceza Mahkemesinin 28.02.2008 gün ve 205-32 sayılı direnme hükmünün BOZULMASINA,
      2-Dosyanın Samsun 2. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, tebliğnamedeki düşünceye uygun olarak 17.02.2009 günü oyçokluğu ile karar verildi.

     

    Hemen Ara