Esas No: 2010/5-256
Karar No: 2010/269
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2010/5-256 Esas 2010/269 Karar Sayılı İlamı
Ceza Genel Kurulu 2010/5-256 E., 2010/269 K.
"İçtihat Metni"
Sanığın, mağdur Onur"a yönelik;
15 yaşından küçük çocuğa karşı vücuda organ sokmak sureti ile cinsel istismar suçundan 5237 sayılı TCY"nin 103/1-a maddesi yollaması ile 103/2-4-6 ve 62. maddeleri uyarınca 12 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, 53. maddenin (1), (2) ve (3). fıkraları uyarınca (1) numaralı fıkrada sayılan hakları kullanmaktan ceza süresince, kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri açısından ise koşullu salıverilmesine kadar yoksun bırakılmasına,
Cebir ve tehdit ile kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan 5237 sayılı TCY"nin 109/1. maddesi yollamasıyla 109/2-3f-5 ve 62/1. maddeleri uyarınca 5 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına, 53. maddenin (1), (2) ve (3). fıkraları uyarınca (1) numaralı fıkrada sayılan hakları kullanmaktan ceza süresince, kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri açısından ise koşullu salıverilmesine kadar yoksun bırakılmasına,
Sanığın mağdur Mert"e yönelik;
15 yaşından küçük çocuğa karşı vücuda organ sokmak sureti ile cinsel istismar suçundan 5237 sayılı TCY"nin 103/1-a maddesi yollaması ile 103/2-4-6, 43 ve 62. maddeleri uyarınca 15 yıl 7 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, 53. maddenin (1), (2) ve (3). fıkraları uyarınca (1) numaralı fıkrada sayılan hakları kullanmaktan ceza süresince, kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri açısından ise koşullu salıverilmesine kadar yoksun bırakılmasına,
Cebir ve tehdit İle kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan 5237 sayılı TCY"nin 109/1. maddesi yollamasıyla 109/2-3f-5, 43 ve 62/1. maddeleri uyarınca 6 yıl 3 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, 53. maddenin (1), (2) ve (3). fıkraları uyarınca (1) numaralı fıkrada sayılan hakları kullanmaktan ceza süresince, kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri açısından ise koşullu salıverilmesine kadar yoksun bırakılmasına,
Sanığa dört ayrı suçu nedeniyle verilen cezalarının CGTİK"nın 99. maddesi gereğince koşullu salıverilmeye esas olmak üzere toplanarak sonuç cezanın 38 yıl 16 ay 15 gün hapis cezası olarak belirlenmesine,
Sanığa verilen cezanın miktarı ve nevi gözönünde bulundurularak sanığın tutukluluk halinin devamına, hüküm özetinin Cumhuriyet Başsavcı I iğ ı"na gönderilmesine,
Sanığın tutuklu ve varsa nezarette kaldığı günlerin 5237 sayılı TCY"nin 63. maddesi gereği cezasından mahsubuna, 54. madde uyarınca Muğla Adli Emaneti"nin 2006/401 sırasında kayıtlı eşyaların dosyada delil olarak muhafazasına ilişkin, Muğla İkinci Ağır Ceza Mahkemesi"nce verilen 12.07.2007 gün ve 104-179 sayılı hüküm, sanık müdafii tarafından temyiz edilmekle, dosyayı inceleyen Yargıtay Beşinci Ceza Dairesi"nce 03.06.2008 gün ve 1796-5615 sayı ile;
"Dairemizce de benimsenen Yargıtay Ceza Genel Kuru/u"nun 20.11.2007 gün ve 2007/5-142 esas, 2007/240 karar, 17.072007 gün ve 2007/1-157 esas, 2007/168 karar sayılı Hamlarında da açıklandığı üzere, sanığın mağdur Mert"e yönelik zincirleme biçiminde kasten işlediği cinsel istismar suçunun neticesi sonucu gerçekleşen ve sorumluluğu için en az taksir derecesinde bir kusurunun bulunması gereken TCK"nın 103. maddesinin 6. fıkrasındaki suçun ağırlaşmış halinin teselsül edemeyeceği, zincirleme biçiminde gerçekleşen eylemlerin 103/6. maddeden önceki fıkralardaki hallerin olması nedeniyle 43. maddesi uyarınca yapılacak arttırmanın 103/6. madde ile tayin edilen ceza üzerinden değil bu maddenin tatbikinden önce bulunan ceza miktarı üzerinden yapılması ve 103/6. maddesiyle belirlenen cezaya eklenmesi gerektiğinin, yine 5275 sayılı Kanun"un 99. maddesi uyarınca cezaların toplanmasına ancak sanık hakkındaki hükümler kesinleştikten sonra karar verilebileceğinin gözetilmemesi,
Kanuna aykırı, sanık müdafiin temyiz itirazları ile duruşmalı inceleme sırasındaki savunmaları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükmün 5320 sayılı Kanun"un 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK"nın 321. maddesi uyarınca bozulmasına, ancak bu cihetin yeniden duruşma yapılmaksızın aynı Kanun"un 322. maddesine göre düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, sanık hakkında mağdur Mert"e yönelik nitelikli cinsel İstismar suçundan kurulan hükümde yer alan, 5237 sayılı TCK"nın 43. maddesi gereğince hükmedilen sonuç 15 yıl 7 ay 15 gün hapis cezasının mahkemenin artırım ve indirim oranları ile ilgili takdirine bağlı kalınarak 15 yıl hapis olarak düzeltilmek, yine sanık hakkında hükmolunan cezaların 5275 sayılı Kanun"un 99. maddesi uyarınca toplanmasına ilişkin bölümün hüküm fıkrasından çıkartılmak suretiyle sair yönleri usul ve yasaya uygun olan hükmün bu kısımlarının düzeltilerek, sanık hakkında kurulan diğer mahkumiyet hükümlerinin ise doğrudan onanmasına" karar verilmiştir.
Yargıtay C.Başsavcılığınca 09.12.2010 gün ve 252909 sayı ile;
"1- 2659 sayılı Adli Tıp Kanunu"nun 19.02.2003 tarih ve 4810 sayılı Kanunla değişik 16, 7/f ve 23/B maddeleri birlikte değerlendirildiğinde, mağdurlarla ilgili olarak basit ya da nitelikli cinsel istismar eylemleri sonucunda ruh sağlığında 5237 sayılı TCK"nın 103/6. maddesi kapsamında bir bozulma olup olmadığının tespiti görevi Adil Tıp Altıncı İhtisas Kurulu"nun görevi dahilinde olup, kurulun bir başkan ve adli tıp uzmanı iki üye ile birlikte, tetkik edilecek konunun uzmanı Çocuk Psikiyatrisi bir üye olmak üzere en az dört üyenin iştirakiyle karar vermesi gerektiği halde, Adli Tıp Kanunu"nun 23. maddesinin B bendinin 2. fıkrasının son cümlesindeki "Şu kadar ki tetkik edilecek konu, ilgili uzman üye hazır bulunmadıkça müzakere edilemez" hükmüne aykırı olarak Çocuk Psikiyatrisi bir üye heyete iştirak etmeksizin veya 2659 sayılı Adli Tıp Kanunu"nun 4810 sayılı Kanunla değişik 24/1. maddesi gereğince çocuk psikiyatrisi bir uzman bilirkişi görevlendirilip olay nedeniyle mağdurun ruh sağlığında bir bozulma olup olmadığı konusunda rapor almadan, ya da çocuk psikiyatrisi uzmanının da olduğu bir rapora dayanılmadan, başkan ile İki Adli Tıp Uzmanı ile birlikte Kadın Hastalıkları Doğum Uzmanı, Radyoloji Uzmanı, Üroloji Uzmanı ve Çocuk Cerrahisi Uzmanının iştirakiyle 22.08.2007 tarih ve 3393 sayılı "olaya bağlı olarak mağdurun ruh sağlığının bozulduğu, durumunun TCK"nın 103/6. maddesine mümas bulunduğuna" dair mütalaasına dayanılarak yazılı şekilde mahkemece hüküm kurulması,
2- Mağdurun olay nedeniyle ruh sağlığının bozulmuş olması halinde bu ruh sağlığı bozulmasının sürekli ve kalıcı nitelikte olup olmadığının alınan mütalaada belirtilmesi gerektiği hususu,
5237 sayılı TCK"nın 103/6. maddesiyle ilgili olarak Ceza Genel Kurulu"nun 20.11.2007 tarih ve 142-240 sayılı İlamında da belirtildiği gibi:
"Cinsel istismar suçlarında, görünüşte neticesi sebebiyle ağırlaşmış suç halinin söz konusu olduğu ve gerek uygulamada gerekse öğretide kabul edildiği üzere ortada bağımsız bir suç bulunmayıp, meydana gelen ağır neticeden dolayı cezanın ağırlaştırıldığı kabul edilmektedir. Mağdurun ruh sağlığının bozulması halinde, bağımsız ve müstakil ceza belirlenmesini gerektiren bir suç halı bulunmayıp, suçun temel şekline nazaran cezanın daha ağır belirlenmesini gerektiren bir artırım nedeni söz konusudur. Cezanın hesaplanmasında bu hal diğer artırım nedeniyle birlikte gözetilecektir.
Zincirleme suç halinin varlığı halinde, neticesi sebebiyle ağırlaşmış suç bakımından uygulamanın ne şekilde yapılacağı sorununa gelince;
Mağdurun ruh veya beden sağlığının bozulmasının artırım nedeni olabilmesi için, kalıcı bir hasarın varlığı gerekmektedir. Kalıcı hasarın varlığı ise, doktor raporu ile belirlenecektir. Mağdurda oluşan bu kalıcı hasar ise, ancak bir kez oluşacaktır. Örneğin mağdurun ruh sağlığının kalıcı şekilde bozulması bir kez meydana gelir, gerçekleşen her eylemde ruh sağlığının yeniden bozulması söz konusu değildir. Bu nedenle suçun temel şeklinin zincirleme şekilde gerçekleştirildiği hallerde, mağdurun ruh sağlığının bozulması halinde, bu bozulmanın bir kez gerçekleştiği nazara alınarak, neticesi sebebiyle ağırlaşmış suç haline zincirleme suç hükümlerinin uygulanmasına olanak bulunmamaktadır. Aksi halde sanık hakkında fazla ceza tayin edilmesi söz konusu olur" denilmekle;
Yüksek Yargıtay Beşinci Ceza Dairesi"nin 23.03.2009 tarih ve 1618-3551 sayılı ilamında da;
"Adli Tıp Kurumu Altıncı İhtisas Kurulu"nun 25.06.2006 tarihli raporunda mağdurede travma sonrası stres bozukluğu denilen "ağ/r nöroz bozukluğu" tespit edildiği ve mağduresi bulunduğu olayda durumunun 5237 sayılı TCK"nın 103/6. maddesine mümas bulunduğunun bildirildiği, 05.12.2007 ve 28.03.2008 tarihli muayenelerinde daha önce tespit edilen post travmatlk stres bozukluğu bulgularının zail olduğunun saptandığı, Adli Tıp Genel Kurulu"nun 08.05.2008 tarihli raporunda ise post travmatlk stres bozukluğunun düzelmesi mümkün olabilecek ruhsal bozukluklardan olduğunun tıbben bilinmekle sonraki muayenesinde görülmemesinin beklenir bir durum olduğunun açıklandığı, buna karşılık TCK"nın 103/6. maddesinde düzenlenen atılı suçun neticesi sebebiyle ağırlaşmış halinin uygulanabilmesi için suçun sonucunda oluşan ruh sağlığı bozulmalarının sürekli ve kalıcı olması gerektiğinin kurumdan daha önce verilen benzer raporlardan bilindiği nazara alınıp kuşkulu bu durumun sanık lehine yorumlanarak TCK"nın 103. maddesinin 6. bendinin uygulanamayacağının gözetilmemesi," hususu bozma nedeni yapılmış olmakla;
Gerek Adli Tıp İhtisas Kurulu gerekse Genel Kurul kararları ile bunları değerlendiren Yüksek Beşinci Ceza Dairesi"nin ve Yüksek Ceza Genel Kurulu"nun 5237 sayılı TCK"da düzenlenen 103/6. maddesindeki, görünüşte neticesi sebebiyle ağırlaşmış suç halinin söz konusu olduğu hallerde mağdurun ruh veya beden sağlığının bozulmasının artırım nedeni olabilmesi için, sürekli ve kalıcı bir hasarın varlığı gerekmektedir. Bu hasarın varlığı ise, doktor raporu ile belirlenecektir. Dolayısıyla bu hususu içermeyen Adli Tıp Altıncı İhtisas Kurulu"nun 22.08.2007 tarih ve 3393 sayılı ^
^mağdurun ruh sağlığının bozulduğu, durumunun TCK"nın 103/6. maddesine mümas bulunduğuna" dair mütalaasına dayanılarak yazılı şekilde mahkemece hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır" gerekçeleriyle itiraz yasa yoluna başvurularak; Yargıtay Beşinci Ceza Dairesi"nin 03.06.2008 gün ve 1796-5615 sayılı sanık Ercan"ın neticesi sebebiyle ağırlaşmış iki kez nitelikli cinsel istismar suçundan mahkumiyetine ilişkin hükmünün onanmasına ve düzeltilerek onanmasına dair ilamın kaldırılması, Muğla İkinci Ağır Ceza Mahkemesi"nce yapılan yargılaması sonunda cinsel İstismar suçları yönünden verilen hükümlerin;
"Mahkemece 2659 sayılı Adli Tıp Kanunu"nun 19.02.2003 tarih ve 4810 sayılı Kanunla değişik 16, 7/f, 23/B ve 24/1. maddeleri gereğince usulünce teşekkül etmiş ilgili ihtisas kurulundan mağdurların ruh sağlığının bozulup bozulmadığı, bozulmuş ise de bunun sürekli ve kalıcı nitelikte olup olmadığı konusunda görüş alınıp, sonucuna göre sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerektiğinin gözetilmemesi" nedeniyle CMUK"nın 321. maddesi uyarınca bozulmasına karar verilmesi talep olunmuştur.
Yargıtay Birinci Başkanlığı"na gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulu"nca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
Sanığın 15 yaşından küçük mağdurlara nitelikli cinsel istismarda bulunarak, ruh ve beden sağlıklarının bozulmasına neden olduğu kabul edilen olayda, Yargıtay C.Başsavcılığı ile Özel Daire"sinden oluşan ve Ceza Genel Kurulu"nca çözümlenmesi gereken uyuşmazlıklar;
1- Mağdurlar hakkında düzenlenen raporun 2659 sayılı Yasa"nın 7/f, 23/B ve 24/1. maddeleri gereğince usulünce teşekkül etmiş İhtisas Kurulu"ndan alınıp alınmadığı,
2- Mağdurların olay nedeniyle ruh sağlığının bozulmuş olması halinde bu ruh sağlığı bozulmasının sürekli ve kalıcı nitelikte olup olmadığının alınan mütalaada belirtilmesinin gerekip gerekmediği
Noktalarında toplanmaktadır.
Uyuşmazlığın çözümünde sağlıklı bir hukuki sonuca varılabilmesi için, 25.02.2003 tarihli Resmi Gazete"de yayımlanarak, yayımından üç ay sonra yürürlüğe giren 4810 sayılı Yasa İle köklü değişikliklere uğramış bulunan 2659 sayılı Adli Tıp Kurumu Yasası"nın, İhtisas Kurullarının kuruluş şekli ve çalışma düzeni hakkındaki düzenlemelerinin incelenmesinde yarar bulunmaktadır.
Anılan Yasa"nın, "Adli Tıp İhtisas Kurulları" başlıklı 7. maddesi;
"Adli Tıp Kurumu"nda altı ihtisas kurulu bulunur. Aşağıdaki ihtisas kurulları, bir başkan ve adli tıp uzmanı iki üye ile;
f) Altıncı Adli Tıp İhtisas Kurulu birer;
- Kadın Hastalıkları ve Doğum,
- Radyoloji,
- Üroloji,
- Ruh Sağlığı ve Hastalıkları,
- Çocuk Psikiyatrisi,
-Adli/Antropoloji,
- Çocuk Cerrahisi,
Uzmanlarından oluşur.
İhtisas Kurullarında yeteri kadar raportör bulundurulur" hükmünü;
"Adli Tıp Genel Kurulu"nun ve İhtisas Kurullarının Çalışması" başlıklı 23. maddesi;
"A) Adli Tıp Genel Kurulu,...
B) Adli Tıp İhtisas Kurullarının Çalışması:
Adil Tıp İhtisas Kurulları Başkanının başkanlığında işin niteliğine göre en az dört üye ile toplanır ve oyçokluğu ile karar alır. Oylar/n eşitliği halinde Başkanın bulunduğu taraf oy çokluğunu sağlamış sayılır.
Üyelerden birinin özürlü olması veya yokluğu halinde eksiklik diğer kurullardan alınacak üye ile tamamlanır. Şu kadar ki tetkik edilecek konu, ilgili uzman üye hazır bulunmadıkça müzakere edilemez.
C) Adli Tıp Kurumu Genel Kurulu ve İhtisas Kurulları lüzum görüldüğü hallerde kararını vermeden önce incelediği konu ile ilgili bulunan evrakın onanmış örneklerini mahallinden isteyebileceği gibi aslı üzerinde de inceleme yapması zorunlu olduğunda bunları da isteyebilir.
Adli Tıp Kurumu Genel Kurulu ve İhtisas Kurulları ilgili kişileri gerektiğinde muayene ve bunları usulüne göre dinleyebilir. Her türlü tetkikatı yapar ve yaptırabilir.
Adil Tıp Genel Kurulu kararları nihai olmakla beraber mahkemelerin delilleri serbestçe takdir hususundaki yetkilerini kısıtlamaz.
Umumi Hıfzısıhha Kanunu"nun 10. maddesinin hükümler/saklıdır.
Adil Tıp Genel Kurulu ve Adli Tıp İhtisas Kurullarının çalışma esas ve usulleri yönetmelikte gösterilir" hükmünü;
"Adli Tıp Kurumu"nda bilirkişi dinlenmesi ve toplantılara katılma" başlıklı 24. maddesi;
V- Adli Tıp Genel Kurulu ve Adli Tıp İhtisas Kurulları ile Adli Tıp İhtisas Daireleri, inceledikleri konularla ilgili olarak Adli Tıp Kurumu"nda bulunmayan tıp ve diğer uzmanlık dallarında Adil Tıp Kurumu dışından uzmanların bilirkişi olarak davet edilmesine karar verebilirler. Uzman kişiler oy hakları olmamakla beraber görüşlerini bir raporla Adil Tıp Genel Kurulu, Adli Tıp İhtisas Kurulu veya Adil Tıp İhtisas Dairesi Başkanlığına bildirirler.
Bilirkişilere yönetmelikteki esaslara göre Adil Tıp Genel Kurulu, Adil Tıp İhtisas Kurulu ve Adli Tıp İhtisas Dairesi Başkanlığınca yaptıkları çalışmaya uygun ücret takdir olunur.
II- a) Adil Tıp Genel Kurulu, Adil Tıp İhtisas Kurulları ile Adil Tıp İhtisas Daireleri, inceledikleri konularla ilgili olarak kendi kurul veya dairelerinde bulunmayan, Adli Tıp Kurumu"ndaki diğer kurul veya dairelerde bulunan uzmanların davet edilmesine karar verebilirler. Uzman kişiler, o olayla ilgili toplantıya katılır ve oy kullanırlar.
b)...
c)..." hükmünü;
Taşımaktadır.
Bu düzenlemelere göre, anılan Yasa"nın 7. maddesinin (f) bendi uyarınca, Adli Tıp Kurumu Altıncı İhtisas Kurulu"nun, bir başkan ve adli tıp uzmanı iki üye ile birer kadın hastalıkları ve doğum, radyoloji, üroloji, ruh sağlığı ve hastalıkları, çocuk psikiyatrisi, adli antropoloji ve çocuk cerrahisi uzmanından oluşacağı, aynı Yasa"nın 23. maddesinin (B) bendi uyarınca da ihtisas kurulunun başkan ve işin niteliğine göre, bu uzmanlardan en az dört üyenin katılımıyla toplanacağı, ancak incelenecek konunun, ilgili uzman üyenin hazır bulunmaması halinde görüşülemeyeceği açıktır. Kaldı ki, incelenecek konuda ihtisas kurulunda konuyla ilgili bir uzman bulunmaması halinde, diğer ihtisas kurullarında bulunması halinde buradan gelecek uzmanın katılımıyla görüşme yapılabileceği gibi, 24. madde uyarınca dışarıdan ilgili uzman kişinin bilirkişi olarak getirtilip görüşüne başvurulması da olanaklıdır. Bu hükümler ile amaçlanan, ceza yargılaması bakımından, somut gerçeğin saptanmasında, hükme esas alınmaya en uygun ve elverişli bilimsel görüşün, bilirkişi raporu olarak ceza mahkemelerine sunulmasıdır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Adli Tıp Kurumu Altıncı İhtisas Kurulu"nca, Ruh Sağlığı Hastalıkları Uzmanı başkanlığında, ikisi Adli Tıp Uzmanı, kadın hastalıkları doğum uzmanı, üroloji uzmanı, ruh sağlığı uzmanı ve Çocuk Cerrahi uzmanından oluşan yedi kişilik kurul tarafından düzenlenen;
28.08.2006 gün ve 2866/B sayılı raporda, 02.01.2000 doğumlu Mert"in yapılan muayenesinde uyku bozukluğu, sosyal izolasyon İrritabilite, flash-back"ler ile kendisini gösteren travma sonrası stres bozukluğu denilen ağır nöroz arazının tespit edildiği, bu duruma göre 03.11.2005 tarihlerinde mağduru bulunduğu olay nedeniyle durumunun TCY"nin 103/6. maddesine mümas bulunduğu, 28.08.2006 gün ve 2866/A sayılı raporda 18.02.1996 doğumlu Onulun yapılan muayenesinde uyku irritabilite, flash-back"ler, negativizm anksiete hali ile kendisini gösteren travma sonrası stres bozukluğu denilen ağır nöroz arazının tespit edildiği, bu duruma göre 28.01.2006 tarihinde mağduru bulunduğu olay nedeniyle durumunun TCY"nin 103/6. maddesine mümas bulunduğu,
Belirtilmiş,
Yerel mahkemece de, Adli Tıp Kurumu Altıncı İhtisas Kurulu"nun mağdurlar hakkındaki bu raporları hükme esas alınmıştır. Mağdurlar 1996 ve 2000 doğumlu olup, suç tarihi itibariyle 15 yaşından küçüktürler, Altıncı İhtisas Kurulu"nda muayene esnasında ve raporun düzenlenmesi sırasında, inceieme konusunun uzmanı olan çocuk psikiyatrisi uzmanınm, görüşmelere katılmadığı görülmektedir. Bu nedenle Adli Tıp Kurumu Yasası"nın 7/f ve 23/B maddelerine aykırı olarak, konunun uzmanı olan çocuk psikiyatrisi uzmanı bulunmadan düzenlenen raporların, hükme esas alınamayacağında kuşku yoktur. O halde, mağdurlar hakkında, yeniden ve yasaya uygun bir şekilde oluşturulmuş bir kuruldan rapor alınarak, sanığın hukuki durumunun buna göre belirlenmesi gerekmektedir.
Bu itibarla yerel mahkemece, yasaya aykırı olarak düzenlenmiş bir raporun hükme esas alınması suretiyle sanık hakkında suç nitelemesi yapılarak mahkumiyetine karar verilmesi ve bu hükmün Özel Daire"ce düzeltilerek onanması isabetsiz olup, bu konuda haklı nedenlere dayanan Yargıtay C.Başsavcılığı İtirazının kabulüne karar verilmelidir.
Diğer itiraz nedenine gelince; hükme esas alınan Adli Tıp Kurumu raporlarının yasaya aykırı olduğunun ve hükme esas alınamayacağının saptandığı nazara alındığında, anılan raporun İçeriğine yönelik olan ve mağdurların ruh sağlığının bozulmasının kalıcı nitelikte olup olmadığının belirtilmesi hususundaki itiraz nedeninin, bu aşamada değerlendirilmesinde hukuki bir yarar bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Sonuç: Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay Beşinci Ceza Dairesi"nin 03.06.2008 gün ve 1796-5615 sayılı düzelterek onama kararının, nitelikli cinsel istismar suçu yönünden KALDIRILMASINA,
3- Muğla İkinci Ağır Ceza Mahkemesi"nin 12.07.2007 gün ve 104-179 sayılı hükmünün, nitelikli cinsel istismar suçu yönünden Yargıtay Beşinci Ceza Dairesi"nin bozma kararına ek olarak;
Mağdurlar hakkında Adli Tıp Kurumu Altıncı İhtisas Kurulu"nca 28.08.2006 gün ve 2866/A, aynı gün ve 2866/B sayı ile düzenlenen raporların, yasaya aykırı olarak düzenlenmiş olması karşısında, bu raporların hükme dayanak yapılarak, sanık hakkında mahkumiyet kararı verilmesi isabetsizliğinden de BOZULMASINA,
4- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığı"na TEVDİİNE, 21.12.2010 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.