Esas No: 2017/7804
Karar No: 2017/7804
Karar Tarihi: 3/12/2020
AYM 2017/7804 Başvuru Numaralı B.P. Başvurusuna İlişkin Karar
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
B.P. BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2017/7804) |
|
Karar Tarihi: 3/12/2020 |
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
GİZLİLİK TALEBİ KABUL
Başkan |
: |
Hasan Tahsin GÖKCAN |
Üyeler |
: |
Burhan ÜSTÜN |
|
|
Hicabi DURSUN |
|
|
Muammer TOPAL |
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ |
Raportör |
: |
Muzaffer KORKMAZ |
Başvurucu |
: |
B.P. |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 16/1/2017 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyon tarafından başvurucunun bu kararda incelenen şikâyeti haricindeki diğer iddialarının kabul edilemez olduğuna, karara konu olan iddianın kabul edilebilirlik incelemesinin ise Bölüm tarafından yapılmasına ve adli yardım talebinin kabul edilmesine karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
6. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. Türkiye 15 Temmuz 2016 tarihinde askerî darbe teşebbüsüyle karşı karşıya kalmış ve bu nedenle 21/7/2016 tarihinde ülke genelinde olağanüstü hâl ilan edilmiştir. Olağanüstü hâl 19/7/2018 tarihinde son bulmuştur. Kamu makamları ve yargı organları -olgusal temellere dayanarak- bu teşebbüsün arkasında Türkiye"de çok uzun yıllardır faaliyetlerine devam eden ve son yıllarda Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ve/veya Paralel Devlet Yapılanması (PDY) olarak isimlendirilen bir yapılanmanın olduğunu değerlendirmişlerdir (Aydın Yavuz ve diğerleri [GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, §§ 12-25).
9. Darbe teşebbüsü sırasında ve sonrasında ülke genelinde darbe girişimiyle bağlantılı ya da doğrudan darbe girişimiyle bağlantılı olmasa bile FETÖ/PDY ile bağlantılı olan ve aralarında yargı mensuplarının da bulunduğu çok sayıda kişi hakkında Cumhuriyet başsavcılıkları tarafından soruşturma başlatılmıştır. Bu kapsamda teşebbüsün savuşturulduğu gün Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca -aralarında Yüksek Mahkeme üyelerinin de bulunduğu- üç bine yakın yargı mensubu hakkında FETÖ/PDY ile bağlantılarının bulunduğu iddiasıyla başlatılan soruşturmada bu kişilerin büyük bölümü hakkında gözaltı ve tutuklama tedbirlerine başvurulmuştur (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 51, 350).
10. Başvurucu, en son Gaziantep Bölge İdare Mahkemesi üyesi olarak görev yapmıştır. Darbe teşebbüsünden sonra başvurucu hakkında Konya Cumhuriyet Başsavcılığı (Başsavcılık) tarafından ağır cezalık suçüstü hâli bulunduğu değerlendirilerek FETÖ/PDY"nin hiyerarşik yapılanmasında yer aldığı iddiasıyla soruşturma başlatılmıştır.
11. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) 16/7/2016 tarihinde başvurucunun görevden uzaklaştırılmasına karar vermiş, 24/8/2016 tarihinde ise başvurucuyu meslekten çıkarmıştır.
12. Başvurucu, Başsavcılık tarafından 18/7/2016 tarihinde gözaltına alınmıştır.
13. Başvurucu 19/7/2016 tarihinde Başsavcılıkta ifade vermiştir. Başvurucu ifadesinde özetle örgüt üyesi olmadığını, 2009 yılında Elâzığ İdare Mahkemesine üye olarak atandığını, 2011 yılında ise aynı Mahkemeye başkan olarak görevlendirildiğini, başkan olmasında dönem arkadaşı olan başka bir hâkimin ısrarının ve mahkemenin diğer üyelerinin farklı yerlere tayin olmasının etkili olduğunu, 2014 yılı kararnamesiyle de hizmet gereği ve sürenin dolması nedeniyle Gaziantep Bölge İdare Mahkemesi üyeliğine atandığını, Gaziantep"e atanmak için herhangi bir talebinin bulunmadığını belirtmiştir.
14. Başvurucu, Savcılık tarafından üzerine atılı silahlı terör örgütüne üye olma suçundan tutuklanması istemiyle Konya 2. Sulh Ceza Hâkimliğine sevk edilmiştir.
15. Başvurucu, Konya 2. Sulh Ceza Hâkimliğince yapılan sorgusunun ardından 19/7/2016 tarihinde silahlı terör örgütüne üye olma suçundan tutuklanmıştır. Tutuklama kararının ilgili kısmı şöyledir:
"Şüpheli B.P.nin üzerine atılı silahlı terör örgütüne üye olma suçunun vasıf ve mahiyeti, şüphelinin üyesi olduğu iddia edilen FETÖ örgütünün milli güvenlik kurulu tarafından terör örgütü olarak tespit edilmesi, FETÖ terör örgütünün mensubu olduğu belirtilen TSK da görevli bir kısım askeri unsurların mevcut anayasal düzeni değiştirmeye ve T.C. Hükumetini ortadan kaldırmaya yönelik silahlı darbe girişimi, şüphelinin üyesi olduğu iddia edilen örgütün çok gizli ve sistematik bir şekilde bir çok kamu kurumunda örgütlenmesi, şüpheli ile ilgili olarak iddia edilen suçlamaya bağlı tüm delillerin henüz tam olarak toplanmamış oluşu, şüpheli ile ilgili olarak HSYK tarafından yürütülen araştırma ve soruşturma kapsamında şüphelinin adı geçen örgüte üye olduğu yönünde tespitinin yapılarak şüphelinin bu iddiaya bağlı olarak meslekten açığa alınmış olması ve soruşturma izni verilmesi yönündeki 16/7/2016 tarih ve 2016/345 karar nolu HSYK 2. Dairesi kararı ile 16/7/2016 tarih ve 2016/7900 dosya-2016/9052 karar sayılı HSYK 3. Dairesi kararları, olayla ilgili olarak düzenlenen tutanaklar, şüphelinin beyanı, görgü tespit, arama ve yakalama tutanakları, mevcut dosya kapsamı göz önüne alınarak kuvvetli suç şüphesinin varlığına ilişkin tutuklama sebebinin varlığı, atılı suçun CMK.nun 100/11. maddesinde sayılmış katalog suçlardan olması ve iş bu suçun adı geçen maddenin amir hükmü gereğince bir özel tutuklama sebebinin varlığına kanuni karine olarak kabul etmesinden kaynaklanan özel tutuklama sebeplerinin varlığı, Türk Silahlı Kuvvetleri içerisinde bulunan Fetullahçı Terör örgütü mensuplarınca gerçekleştirilen Türkiye Cumhuriyeti anayasal düzenine cebren değiştirmeye teşebbüs etmek, cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ve meclisini ortadan kaldırmaya teşebbüs etmek suçları nedeniyle Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca soruşturmaya başlanmış olup aynı örgüt yapılanması içerisinde şüphelinin de üye olarak yer aldığının belirlenmesi iddiası, eylemin temadi ettiğinin iddia olunması, bu haliyle açığa alınma kararı da birlikte değerlendirildiğinde adli kontrol tedbirinin uygulanması suretiyle serbest bırakılması halinde haklarındaki delilleri karartma ihtimalinin görülmesi, ayrıca şüphelinin tutuklama yerine adli kontrol yükümlülüğü altına konulmasının bu kurumun şüphelinin ihtiyarına bağlı olarak işlemesi, şüphelinin dilediğinde bu kurumun kurallarına riayet etmeme iktidarının bulunup bu kurallara riayet edeceği yönünde vicdani kanaatin oluşmaması nedeniyle şüpheli hakkında adli kontrol altına alınma tedbirinin yeterli görülmemesi, şüphelinin üzerine atılı silahlı terör örgütüne üye olmak suçunun ihtiva ettiği cezanın alt ve üst sınırları gözetilerek tutuklama tedbirine müracaat etmede ölçüsüzlük görülmediğinden, şüpheli ve müdafinin serbest bırakılma taleplerinin reddi ile, şüpheli B.P.nin, silahlı terör örgütüne üye olmak suçundan dolayı, 2802 sk."nın 94 maddesi atfıyla CMK.nın 100 ve devamı maddeleri gereğince TUTUKLANMASINA... [karar verildi.]"
16. Başsavcılık başvurucu hakkındaki soruşturmanın Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülmesinin gerektiğini belirterek yetkisizlik kararı vermiştir.
17. Başvurucu, bu süreçte tutukluluğun devamına yönelik kararlara müteaddit defa itiraz etmiş ancak itirazları reddedilmiştir.
18. Başvurucu; bireysel başvurusuna konu tutukluluk hâlinin devamına dair verilen Ankara 9. Sulh Ceza Hâkimliğinin 8/12/2016 tarihli kararına karşı süresinde itiraz etmesine karşın bu itirazına herhangi bir cevap verilmediğini belirtmiştir.
19. UYAP üzerinden yapılan incelemede Ankara 9. Sulh Ceza Hâkimliğince 8/12/2016 tarihinde verilen ve başvurucuya 21/12/2016 tarihinde tebliğ edilen tutukluluk hâlinin devamına dair karara karşı başvurucunun 26/12/2016 tarihli dilekçesiyle itiraz ettiği görülmektedir. Buna karşılık anılan itiraza ilişkin olarak herhangi bir karar verildiği tespit edilememiştir.
20. Başvurucu 16/1/2017 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
21. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı başvurucu hakkındaki soruşturmanın Gaziantep Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülmesinin gerektiğini belirterek yetkisizlik kararı vermiştir.
22. Soruşturma dosyasını devralan Gaziantep Cumhuriyet Başsavcılığı 4/10/2017 tarihli iddianame ile başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan cezalandırılması istemiyle ilk derece mahkemesi sıfatını taşıyan Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesinde (Mahkeme) kamu davası açmıştır.
23. İddianamede, başvurucunun FETÖ/PDY hiyerarşisi içinde yer aldığı ileri sürülmüştür. İddianamede bu suçlamaya esas alınan olgular şöyle özetlenebilir:
i. HSYK"nın 16/7/2016 tarihli kararı ile başvurucunun görevinden uzaklaştırıldığı, 24/8/2016 tarihli kararı ile meslekten ihraç edildiği ve bu kararın kesinleştiği belirtilmiştir.
ii. Başvurucunun idari yargı hâkim adaylığı eğitimi döneminde Yıllık Albüm Kurulu üyeliği yaptığının tespit edildiği belirtilerek örgütün kendisine mensup hâkim ve Cumhuriyet savcısı adaylarının diğer adaylar arasında tanınması ve ön plana çıkartılması amacıyla adaylık dönemlerinde mezuniyet (yıllık) albüm kurullarının oluşturulduğu, yapıya mensup hâkim ve Cumhuriyet savcısı adaylarının bu kurullara üye veya başkan olarak seçilmesinin sağlandığı, bu şekilde albüm ve mezuniyet hazırlığı gibi faaliyetler gerekçe gösterilerek yapılan ziyaretlerle bu kişilerin kamu bürokrasisine ve yüksek yargı birimlerine tanıtılmasının hedeflendiği ifade edilmiştir.
iii. Başvurucunun 2011 yılında Elâzığ İdare Mahkemesine başkan olarak atandığı, 2014 yılında yapılan HSYK üyeliğine ilişkin seçimden sonra ise Gaziantep Bölge İdare Mahkemesi üyesi olarak görevlendirildiği ancak bu karara FETÖ/PDY üyesi oldukları iddiasıyla haklarında soruşturma yürütülen HSYK Birinci Dairesi üyelerinin muhalefet şerhi koyduğu, ayrıca başvurucu hakkında Gaziantep Bölge İdare Mahkemesi üyesi olarak görev yaptığı sırada yapılan şikâyet üzerine HSYK Üçüncü Dairesinin inceleme izni verilmesine dair 19/1/2016 tarihli kararına yine aynı şekilde FETÖ/PDY üyesi oldukları gerekçesi ile haklarında soruşturma yürütülen üyelerin muhalefet şerhi koyduğu belirtilmiştir. İddianamede, sayılan bu hususların örgüt içindeki hiyerarşi dâhilinde başvurucuyu korumaya yönelik bir hareket tarzı olarak değerlendirilmesi gerektiği ifade edilmiştir.
24. Mahkeme iddianamenin kabulüne karar vermiş ve başvurucu hakkındaki yargılama, Mahkemenin E.2017/1 sayılı dosyası üzerinden sürdürülmüştür.
25. Mahkeme 14/11/2017 tarihinde yaptığı ilk duruşmada başvurucunun savunmasını almıştır. Başvurucunun savunmasının ilgili kısmı şöyledir:
"... iddianamede bahsedilen yıllık albüm kurulunda yer almam ve Gaziantep BİM üyesi olarak atanmama ilişkin karara konulan muhalefet şerhi ile hakkımda inceleme izni verilmesine dair karardaki muhalefet şerhinden haberim olmamıştır, zira muhalefet şerhi koyan üçüncü kişilerin eylem ve işlemlerinden de sorumlu tutulmam hukuka aykırıdır, 13 yıllık meslek hayatımda işimi layıkıyla en iyi şekilde yapmaya çalıştım, şimdiye kadar istediğim hiç bir yere atanamadım, genelde de Ankara"nın doğusunda işlerin yoğun olduğu yerlerde çalıştım, 2005 yılında kura ile Ankara İdare Mahkemesi Üyeliğine atandım, burada 4 yıl çalıştıktan sonra 2009 yılında Elazığ İdare Mahkemesi Üyesi olarak göreve başladım, 2011 yılında mahkeme başkanı oldum, 2014 yılında da Gaziantep BİM"e üye olarak tayinim çıktı.
...
Akçadağ Anadolu Öğretmen Lisesinde yatılı olarak okuduktan sonra 1997 yılında 9 Eylül Hukuk Fakültesini kazandım, 2001 yılında mezun oldum, fakülte yıllarında soy ismini hatırlamadığım Zeki isimli Malatya"lı olduğunu bildiğim ingilizce bölümünde öğretmenlik okuyan kişi ile beraber kaldık, kaldığımız evin adresini tam olarak hatırlamıyorum, 2002 yılı Aralık ayında İdari Yargı Hakimlik sınavını kazandım 2003 yılı başlarında da staja başladım, stajım yaklaşık 2 yıl sürdü, 2005 yılında da kura ile Ankara İdare Mahkemesi Üyeliğine atandım, stajımı Ankara ilinde yaptım, Ankara İlinde amcamın oğlu M.P. ile birlikte kaldım, M.nin Sayıştay Denetçisi olduğunu biliyorum, M. ile biz kalırken yanımıza ara sıra yine amcamın oğlu olan M.nin polis akademisinde okuyan kardeşi M.P. de yanımıza gelirdi, ben staj dönemindeki kaldığımız evin adresini hatırlamıyorum, kız kardeşim M.M.nin eşi S.M.nin Danıştay"da Tetkik Hakimi iken KHK ile ihraç olduğunu biliyorum, 0 505 350... numaralı telefon hattımı 2003 yılında kullanmaya başladım, 2014 yılına kadar kullandım, 2014 yılında akıllı telefon aldığımdan bu hattımı vadofone çevirdim, 2014 yılında HSYK seçimlerinde herhangi bir şekilde izin kullanmadım, seçim çalışmalarına katılmadım, sadece oyumu kullandım, sonucu öğrenmek için orada bulundum, herhangi bir şekilde bylock kullandığım, Bank Asya"ya para yatırdığım, örgüte müzahir okullara çocuklarımı gönderdiğim tespit edilememiştir.
...
HSK"dan gelen yazı cevabı ekindeki CD"nin kopyasını aldım, inceledim, içeriğinde müfettiş soruşturması neticesinde hakkımda soruşturma açılmasına yer olmadığına dair karar vardır, bu da lehime bir durumdur, Gelen yazı cevaba bir diyeceğim yoktur, aleyhe bir durum söz konusu değildir, meslekten ihraç kararına karşı açtığım ve Danıştay 5. Dairesinin 2017/2315 esasında görülen davada HSK savunma dilekçesinde, ihraç gerekçesi olarak somut bir iddia veya isnatta bulunmamıştır, savunma ekinde yine HSK"nın bu dosyaya gönderdiği inceleme izni kararı ve atama muhalefet şerhi bulunmaktadır, yazılı savunmalarımı ve ekindeki belgeleri sunuyorum... Ben kesinlikle örgütün talimatı ve örgütle bağlantılı olarak herhangi bir faaliyette bulunmadım. Aleyhimde herhangi bir beyan yoktur. Bylock isimli programı kullanmadım. Yıllık kurul üyeliğini sosyal bir faaliyet olarak yerine getirdim. Beraatime karar verilmesini talep ederim."
26. Mahkeme, aynı tarihli duruşmada başvurucunun tahliyesine ve hakkında adli kontrol tedbiri uygulanmasına karar vermiştir. Karar gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
" ...Sanığın tutuklulukta geçirdiği süre, delillerin büyük ölçüde toplanmış olması, karartılması veya yok edilmesi ihtimalinin mevcut olmaması nazara alınarak CMK"nın 109/3-a maddesi gereğince yurt dışına çıkış yasağı getirilmek sureti ile Adli Kontrol Tedbirine hükmedilerek BİHAKKIN TAHLİYESİNE ... [karar verildi]."
27. HSYK Üçüncü Dairesinin 19/1/2016 tarihli kararıyla -iddianamede yer alan ve başvurucu hakkında inceleme iznini içeren- başlayan süreç sonucunda verilen Hâkimler ve Savcılar Kurulu Birinci Dairesinin 2018/1923 sayılı ve 1/3/2018 tarihli kararı, 16/1/2018 tarihli duruşmada okunarak yargılama dosyasına dâhil edilmiştir. Bu kararda, başvurucu hakkında Gaziantep Bölge İdare Mahkemesi üyesi olarak görev yaptığı dönemde yapılan ve inceleme izni verilen şikâyete ilişkin olarak soruşturma yapılmasına yer olmadığına karar verildiği görülmüştür.
28. Yapılan yargılama sonunda Mahkemenin 26/3/2019 tarihli kararıyla başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan beraatine karar verilmiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
"...Sanığın staj döneminde yıllık albüm kurulunda yer almasının, mahkeme başkanlığına atanmasının, Gaziantep BİM üyesi olarak atanmasına dair karara FETÖ/PDY silahlı terör örgütü üyesi oldukları gerekçesi ile haklarında soruşturma yürütülen kurul üyelerinin muhalefet şerhi koymasının ve HSYK Üçüncü Dairesinin inceleme izni verilmesine dair karara muhalefet şerhi konulmasının örgütsel faaliyet olarak yapıldığına ilişkin sanık savunmasının aksine somut ve yeterli delillerin bulunmadığı, sanığın mensup olduğu iddia edilen örgütle organik bağ içerisine girip sürekli şekilde çeşitlilik ve yoğunluk gösteren eylemlerde bulunduğuna ilişkin başkaca mahkumiyetine yeterli, inandırıcı delilin de bulunmadığı anlaşılmakla, şüpheden sanığın yararlanacağına ilişkin evrensel ceza hukuku ilkesi ile varsayıma dayalı hüküm kurulamayacağı gözetilerek, sanığın atılı suçtan beraatine... [karar verildi.]"
29. Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığı, hukuka aykırı olduğu gerekçesiyle karara karşı temyiz kanun yoluna başvurmuştur.
30. Bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla yargılama temyiz aşamasında derdesttir.
IV. İLGİLİ HUKUK
31. İlgili hukuk için bkz. Adem Türkel, B. No: 2017/632, 23/1/2019, §§ 24-39; Yıldırım Turan [GK], B. No: 2017/10536, 4/6/2020, §§ 27-82.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
32. Mahkemenin 3/12/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
33. Başvurucu; mesleğinden kaynaklanan usule ilişkin bazı güvencelere riayet edilmeksizin ve kuvvetli suç şüphesi bulunmamasına rağmen tutuklandığını, ayrıca tutuklama kararı verilirken özel hayata ilişkin bilgi ve belgelerin kullanıldığını belirterek bu nedenlerle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının, özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
34. Bakanlık görüşünde, tutuklama kararının verildiği andaki genel koşullar ve somut olayın özel koşulları birlikte değerlendirildiğinde başvurucu yönünden kaçma ve delilleri etkileme tehlikesine yönelen tutuklama nedenlerinin olgusal temellerinin olmadığının söylenemeyeceği belirtilmiştir.
35. Bakanlık görüşünde ayrıca soruşturma konusu suç için öngörülen yaptırımın ağırlığı, işin niteliği ve önemi de gözönünde tutulduğunda başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin ölçülü olduğu ve adli kontrol uygulamasının yetersiz kalacağı sonucuna varılmasının keyfî olduğunun savunulamayacağı ileri sürülmüştür. Bakanlık görüşünde, bu hususlar dikkate alınarak başvurucunun tutuklanmasında herhangi bir keyfiyetin bulunmadığı hususuna vurgu yapılmış ve tutuklamanın hukuki olmadığına dair şikâyetin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilmez bulunması gerektiği ifade edilmiştir.
36. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında başvuru formundaki açıklamalarını tekrarlamış ve tutuklama kararının hukuka aykırı olduğunu ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
37. Anayasa"nın "Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması" kenar başlıklı 13. maddesi şöyledir:
"Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."
38. Anayasa"nın "Kişi hürriyeti ve güvenliği" kenar başlıklı 19. maddesinin birinci fıkrası ile üçüncü fıkrasının birinci cümlesi şöyledir:
"Herkes, kişi hürriyeti ve güvenliğine sahiptir.
...
Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yokedilmesini veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer hallerde hâkim kararıyla tutuklanabilir."
39. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Bu itibarla başvurucunun tutuklamanın hukuki olmadığına yönelen bu bölümdeki iddialarının Anayasa"nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası bağlamında, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmesi gerekir.
1. Uygulanabilirlik Yönünden
40. Anayasa Mahkemesi, olağanüstü yönetim usullerinin uygulandığı dönemlerde alınan tedbirlere ilişkin bireysel başvuruları incelerken Anayasa"nın 15. maddesinde ortaya konulan temel hak ve özgürlüklere ilişkin güvence rejimini dikkate alacağını belirtmiştir. Buna göre olağanüstü bir durumun bulunması ve bunun ilan edilmesinin yanı sıra bireysel başvuruya konu temel hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden tedbirin olağanüstü durumla bağlantılı olması hâlinde inceleme Anayasa"nın 15. maddesi uyarınca yapılacaktır (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 187-191).
41. Soruşturma mercilerince başvurucuya yöneltilen ve tutuklama tedbirine konu olan suçlama, başvurucunun darbe teşebbüsünün arkasındaki yapılanma olduğu belirtilen FETÖ/PDY"nin üyesi olduğu iddiasıdır. Anayasa Mahkemesi, anılan suçlamanın olağanüstü hâl ilanını gerekli kılan olaylarla ilgili olduğunu değerlendirmiştir (Selçuk Özdemir [GK], B. No: 2016/49158, 26/7/2017, § 57).
42. Bu itibarla başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin hukuki olup olmadığının incelenmesi Anayasa"nın 15. maddesi kapsamında yapılacaktır. Bu inceleme sırasında öncelikle başvurucunun tutuklanmasının başta Anayasa"nın 13. ve 19. maddeleri olmak üzere diğer maddelerinde yer alan güvencelere aykırı olup olmadığı tespit edilecek; aykırılık saptanması hâlinde ise Anayasa"nın 15. maddesindeki ölçütlerin bu aykırılığı meşru kılıp kılmadığı değerlendirilecektir (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 193-195, 242; Selçuk Özdemir, § 58).
2. Kabul Edilebilirlik Yönünden
43. Somut olayda başvurucu 8/12/2016 tarihli tutukluluk hâlinin devamına ilişkin karara itiraz ettiğini ancak itirazın sonucunun kendisine tebliğ edilmediğini belirtmiştir. UYAP üzerinden yapılan incelemede de başvurucunun itirazı hakkında karar verildiğine ilişkin bir bilgi veya belgeye ulaşılamamıştır. Bu nedenle başvuru yollarının tüketildiği kabul edilmelidir. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
3. Esas Yönünden
a. Genel İlkeler
44. Tutuklamanın hukukiliğinin incelenmesinde dikkate alınacak genel ilkeler için bkz. Zafer Özer, B. No: 2016/65239, 9/1/2020, §§ 38-45.
b. İlkelerin Olaya Uygulanması
45. Somut olayda öncelikle başvurucunun tutuklanmasının kanuni dayanağının olup olmadığının belirlenmesi gerekir. Başvurucu, silahlı terör örgütü üyesi olma suçlamasıyla 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 100. maddesi uyarınca tutuklanmıştır.
46. Diğer yandan Anayasa Mahkemesi, Yıldırım Turan kararında -Yüksek Mahkeme üyelerinden farklı olarak- hâkim ve Cumhuriyet savcılarının kişisel suçlarına ilişkin olarak soruşturma yürütülmesi için bir izin şartı bulunmadığını ifade ettikten sonra başvurucu hakkındaki tutuklama tedbirine konu olan terör örgütü üyeliği suçunun kişisel suç niteliğinde olduğunu ve bu nedenle başvurucunun anılan suçtan tutuklanmasının herhangi idari bir mercinin izin ya da kararına bağlı olmadığını belirtmiştir (Yıldırım Turan, §§ 136-147).
47. Başvurucunun terör örgütüne üye olma suçundan tutuklandığı somut başvuruda anılan kararlarda yer alan değerlendirmelerden ve varılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır. Dolayısıyla başvurucunun mesleğinden kaynaklanan güvencelere aykırı bir şekilde, 24/2/1983 tarihli ve 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu"na aykırı olarak tutuklandığı iddiası yerinde görülmemiştir. Buna göre başvurucunun tutuklanmasının kanuni bir dayanağının olmadığı söylenemez.
48. Bu aşamada tutuklama tedbirinin ön koşulu olan suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti bulunup bulunmadığı hususu değerlendirilecektir.
49. Konya 2. Sulh Ceza Hâkimliğinin tutuklama kararında, başvurucu yönünden kuvvetli suç şüphesini oluşturan somut olguların bulunduğuna genel olarak değinilmiş, bu noktada HSYK"nın başvurucu hakkında verdiği açığa alma kararına özel olarak vurgu yapılmış ancak herhangi bir olguya ilişkin başka açıklamaya yer verilmemiştir.
50. İddianamede ise başvurucunun meslekten ihraç edilmesine, idari yargı hâkim adaylığı eğitimi döneminde Yıllık Albüm Kurulu üyeliği yapmasına, 2011 yılında Elâzığ İdare Mahkemesine başkan olarak atanmasına, 2014 yılında yapılan HSYK üyeliği seçiminin ardından Gaziantep Bölge İdare Mahkemesi üyesi sıfatıyla görevlendirilme kararına FETÖ/PDY üyesi oldukları iddiasıyla haklarında soruşturma yürütülen HSYK Birinci Dairesi üyelerinin muhalefet şerhi koymasına ve son olarak hakkında yapılan şikâyet üzerine HSYK Üçüncü Dairesinin inceleme izni verilmesine dair kararında yine aynı şekilde FETÖ/PDY kapsamında soruşturulan üyelerin muhalefet şerhinin bulunmasına ilişkin tespite dayanılmıştır.
51. Buna göre başvurucuya yöneltilen ve tutuklamaya konu olan suçlamanın dayanaklarından birisi, hâkim olarak görev yapan başvurucunun mesleğinden ihraç edilmesidir.
52. Anayasa Mahkemesinin daha önce birçok kez vurguladığı üzere kişiler hakkında görevden uzaklaştırma ve/veya kamu görevinden çıkarma tedbirlerinin uygulanmasının -tek başına- suç işlendiğine dair kuvvetli bir belirti olarak kabulü mümkün değildir (Mustafa Baldır, B. No: 2016/29354, 4/4/2018, § 70; Mustafa Açay, B. No: 2016/66638, 3/7/2019, § 54; Ali Aktaş, B. No: 2016/14178, 17/7/2019, § 53; Zafer Özer, § 57).
53. Diğer taraftan iddianamede başvurucunun idari yargı hâkim adaylığı eğitimi döneminde Yıllık Albüm Kurulu üyeliği yaptığı belirtilerek örgütün kendisine mensup hâkim ve Cumhuriyet savcısı adaylarının bu kurullara üye veya başkan olarak seçilmesini sağladığı ve albüm/mezuniyet hazırlığı gibi faaliyetler gerekçe gösterilerek yapılan ziyaretlerle bu kişilerin kamu bürokrasisi ve yüksek yargı birimlerine tanıtılmasının hedeflendiği ifade edilmiştir. Başvurucu ise Yıllık Albüm Kurulu üyeliğini sosyal bir faaliyet olarak yerine getirdiğini ifade etmiştir (bkz. § 25).
54. Yıllık albüm kurulu üyeliğinin örgütsel bir faaliyet olarak değerlendirilebilmesi, bunun ancak terör örgütünden alınan bir talimat uyarınca gerçekleştiğinin ortaya konulması hâlinde mümkündür. Aksi durumda farazi bir kabulden hareket edilerek kuvvetli suç belirtisi değerlendirmesi yapılması söz konusu olabilir. Bu bağlamda başvuru konusu olay incelendiğinde; soruşturma mercileri tarafından yalnızca bahsi geçen değerlendirmenin yapıldığı ancak FETÖ/PDY ile iltisaklı olan hâkim ve Cumhuriyet savcısı adaylarının örgütün yönlendirmesiyle organize şekilde yıllık albüm kurulu üyelikleri yaptıklarına ilişkin bilgi verilerek somutlaştırma yapılmadığı ve aynı şekilde başvurucunun örgütsel bir faaliyetle Yıllık Albüm Kurulu üyeliği görevini aldığına ilişkin somut bir olgunun ortaya konulmadığı görülmektedir. Bu yönüyle başvurucunun hâkim adaylığı dönemindeki Yıllık Albüm Kurulu üyeliğinin somut olayın koşulları çerçevesinde suç işlendiğine dair kuvvetli bir belirti olarak kabulü mümkün değildir. Nitekim Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 14/3/2019 tarihli ve E.2018/4907, K.2019/1777 sayılı kararında da yıllık kurulu üyeliğinin örgütsel faaliyet olarak değerlendirilemeyeceği belirtilmiştir.
55. Öte taraftan soruşturma mercileri; başvurucunun Elâzığ İdare Mahkemesine başkan olarak atanmasını ve FETÖ/PDY üyesi oldukları iddiasıyla soruşturulan HSYK üyelerinin bir kısmının başvurucu hakkında verilen iki ayrı kararda muhalefet şerhlerinin bulunmasını, örgüt içindeki hiyerarşi dâhilinde başvurucuyu korumaya yönelik bir hareket tarzı olarak değerlendirmiştir.
56. Türk yargı organları yakın dönemde verdikleri birçok kararda FETÖ/PDY"nin devletin anayasal kurumlarını ele geçirmeyi, sonrasında devleti, toplumu ve fertleri kendi ideolojisi doğrultusunda yeniden şekillendirmeyi ve oligarşik özellikler taşıyan bir zümre eliyle ekonomiyi, toplumsal ve siyasal gücü yönetmeyi amaçlayan, bu doğrultuda mevcut idari sisteme paralel şekilde örgütlenen bir terör örgütü olduğunu ve bu örgütün 15 Temmuz 2016 tarihinde gerçekleştirilen darbe teşebbüsünün arkasındaki yapılanma olduğunu kabul etmişlerdir (Mustafa Baldır, § 74).
57. FETÖ/PDY"nin kamuda en yoğun şekilde örgütlendiği alanlardan birinin yargı olduğu ve örgütün bu kapsamda HSYK"da yapılanmaya çalıştığı bilinmektedir (dayanak değerlendirmeler için bkz. Zafer Özer, §§ 55, 60).
58. Bununla birlikte başvurucunun 2011 yılında HSYK Birinci Dairesi tarafından Elâzığ İdare Mahkemesine başkan olarak atanması ve FETÖ/PDY üyesi oldukları iddiasıyla soruşturulan HSYK üyelerinin bir kısmının başvurucu hakkında verilen iki ayrı kararda muhalefet şerhlerinin bulunması hususlarının terör örgütünden alınan talimatlar kapsamında başvurucuyu korumaya yönelik olarak gerçekleştiğinin soruşturma mercilerince somut olarak ortaya konulamadığı -başvurucunun Yıllık Albüm Kurulu üyeliğinin kuvvetli belirti teşkil edip etmediğine dair yukarıda yapılan değerlendirmeye benzer şekilde- görülmektedir. Bu nedenle, sayılan olguların inceleme konusu olayın koşulları çerçevesinde suç işlendiği şüphesi açısından kuvvetli bir belirti olarak kabulü mümkün değildir (benzer yöndeki karar için bkz. Ümit Özkan, B. No: 2017/78, 4/11/2020, § 64).
59. Bu itibarla başvurucunun savunması ve dosya kapsamına göre somut olayda tutuklama için gerekli olan suç işlendiğine dair kuvvetli belirtinin yeterince ortaya konulamadığı kanaatine ulaşılmıştır.
60. Varılan bu sonuç karşısında tutuklama nedenlerinin bulunup bulunmadığına ve tutuklamanın ölçülü olup olmadığına ilişkin ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir.
61. Açıklanan gerekçelerle suç işlediğine dair kuvvetli belirtiler ortaya konulmadan başvurucu hakkında tutuklama tedbirinin uygulanmasının kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına ilişkin olarak olağan dönemde Anayasa"nın 19. maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan güvencelere aykırı olduğu sonucuna varılmıştır.
62. Bununla birlikte anılan tedbirin Anayasa"nın olağanüstü dönemlerde temel hak ve özgürlüklerin kullanımının durdurulmasını ve sınırlandırılmasını düzenleyen 15. maddesi kapsamında meşru olup olmadığının incelenmesi gerekir.
4. Anayasa"nın 15. Maddesi Yönünden
63. Anayasa Mahkemesi pek çok kararında Anayasa"nın olağanüstü hâl döneminde temel hak ve özgürlüklerin kullanımının durdurulmasını ve sınırlandırılmasını düzenleyen 15. maddesinin suç işlendiğine dair belirtilerin varlığı ortaya konulmadan gerçekleştirilen tutuklamaları meşru kılmadığına, suç işlendiğine dair belirti olduğu ortaya konulmadan tutuklama tedbirinin uygulanmasının durumun gerektirdiği ölçüde bir müdahale olmadığına karar vermiştir (Mehmet Hasan Altan (2) [GK], B. No: 2016/23672, 11/1/2018, §§ 152-157; Turhan Günay [GK], B. No: 2016/50972, 11/1/2018, §§ 83-89; Mustafa Baldır, B. No: 2016/29354, 4/4/2018, §§ 83-88).
64. Açıklanan gerekçelerle -Anayasa"nın 15. maddesiyle birlikte değerlendirildiğinde de- başvurucunun Anayasa"nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası bağlamındaki kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
5. 6216 Sayılı Kanun"un 50. Maddesi Yönünden
65. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun"un 50. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir."
66. Başvurucu 1.500.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
67. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan kararında ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağı hususunda genel ilkeler belirlenmiştir (B. No: 2014/8875, 7/6/2018, [GK]). Mahkeme diğer bir kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal kararının yerine getirilmemesinin sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin devamı anlamına geleceği gibi ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına da işaret etmiştir (Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019).
68. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural mümkün olduğunca eski hâle getirmenin yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması, ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§ 55, 57).
69. Başvuruda, tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle Anayasa"nın 19. maddesinin üçüncü fıkrasının ihlal edildiğine karar verilmiştir. Başvurucu hakkındaki davada 14/11/2017 tarihinde başvurucunun tahliyesine karar verilmiş ve başvurucunun tutukluluk hâli sona ermiştir.
70. Öte yandan somut olayda ihlalin tespit edilmesinin başvurucunun uğradığı zararların giderilmesi bakımından yetersiz kalacağı açıktır. Başvurucunun kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına yönelik müdahale nedeniyle yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya net 30.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Kamuya açık belgelerde başvurucunun kimliğinin gizli tutulması talebinin KABULÜNE,
B. Tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
C. Anayasa"nın 19. maddesinde güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
D. Başvurucuya net 30.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
E. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin bilgi için Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesine (ilk derece mahkemesi sıfatıyla-E.2017/1) GÖNDERİLMESİNE,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 3/12/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.