Esas No: 2018/25293
Karar No: 2018/25293
Karar Tarihi: 15/12/2020
AYM 2018/25293 Başvuru Numaralı ALPER ŞAHİN VE DİĞERLERİ Başvurusuna İlişkin Karar
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
ALPER ŞAHİN VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2018/25293) |
|
Karar Tarihi: 15/12/2020 |
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Hasan Tahsin GÖKCAN |
Üyeler |
: |
Burhan ÜSTÜN |
|
|
Hicabi DURSUN |
|
|
Muammer TOPAL |
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ |
Raportör |
: |
Volkan ÇAKMAK |
Başvurucular |
: |
1. Alper ŞAHİN |
|
|
2. Fatma ŞAHİN |
|
|
3. Kurban ŞAHİN |
|
|
4. Sultan ŞAHİN |
|
|
5. Taner ŞAHİN |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, hukuk davasında yargılamanın makul sürede tamamlanmaması ve aleyhe yüksek tutarda nispi vekâlet ücretine hükmedilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 6/8/2018 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. 2018/24645, 201825386, 2018/26005, 2018/26026 numaralı bireysel başvuru dosyaları, aralarında konu yönünden hukuki irtibat bulunması nedeniyle 2018/25293 numaralı bireysel başvuru dosyası ile birleştirilmiş olup inceleme 2018/25293 numaralı bireysel başvuru dosyası üzerinden yürütülmüştür.
5. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvurunun bir örneği görüş için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
8. Başvuruculardan Sultan ve Kurban Şahin"in oğlu, diğer başvurucuların ise kardeşi olan E.Ş., Çanakkale"nin Kumburun mevkisinde mukim şantiyede işçi olarak çalışmakta iken meydana gelen iş kazası sonucu 24/8/2007 tarihinde vefat etmiştir.
9. Başvurucular, Ezine Asliye Hukuk Mahkemesi (Mahkeme) nezdinde iş kazasında sorumluluğu bulunduğunu ileri sürdükleri beş şirket aleyhine 9/1/2008 tarihinde tazminat davası açmıştır. Davaya konu toplam istem 190.000 TL tutarındadır.
10. Mahkeme 13/1/2010 tarihli kararıyla davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine hükmetmiştir. Mahkeme keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırmak suretiyle müteveffanın tali, davalı şirketlerin ise asli kusurlu olduğuna kanaat getirmiştir. Mahkeme ayrıca maddi tazminat isteminin atiye bırakılması nedeniyle bu istem hakkında karar verilmesine yer olmadığı sonucuna ulaşmıştır. Manevi tazminat yönünden ise anne ve babaya toplam 60.000 TL, kardeşlere ise toplam 45.000 TL"nin davalı şirketler tarafından müştereken ve müteselsilen ödenmesine hükmetmiş, fazlaya ilişkin istemi reddetmiştir. Mahkeme ayrıca her bir davacı lehine ayrı ayrı vekâlet ücretinin davalı şirketlerce müştereken ve müteselsilen ödenmesine hükmetmiştir. Bununla birlikte Mahkeme, her bir davalı şirket lehine ayrı ayrı vekâlet ücretinin başvurucular tarafından ödenmesine hükmetmiştir.
11. Yargıtay 21. Hukuk Dairesi 29/3/2012 tarihli hükmü ile anılan kararı bozmuştur. Gerekçede kusur oranlarının takdirinde ve faizin hesabında hataya düşüldüğü, vekâlet ücreti belirlenmesinde ise toplam üzerinden hesap yapılmaması ve aleyhe hükmedilen miktarın lehe takdir edilen miktarı geçmemesi gerektiği ifade edilmiştir.
12. Mahkeme bozma kararına uyarak 5/11/2014 tarihinde davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine hükmetmiştir. Gerekçede öncelikle bozma kararı uyarınca iş hukuku mevzuatı gerekleri gözetilerek yeniden yaptırılan bilirkişi incelemesi uyarınca kusur oranlarının belirlendiği ifade edilmiştir. Buna göre Sultan Şahin lehine her bir davalıdan ayrı ayrı 699,73 TL olmak üzere maddi tazminat ödenmesine, Kurban Şahin"in maddi tazminat talebinin yasal koşulları bulunmadığından reddine hükmedilmiştir. Manevi tazminat istemi yönünden ise Kurban ve Sultan Şahin lehine toplam 60.000 TL manevi tazminatın davalılar tarafından müştereken ve müteselsilen ödenmesine, diğer başvurucular lehine ise toplam 45.000 TL manevi tazminatın davalılar tarafından müştereken ve müteselsilen ödenmesine hükmedilmiş, fazlaya ilişkin istemler ise reddedilmiştir. Mahkeme ayrıca her bir davacı lehine ayrı ayrı vekâlet ücretinin davalı şirketlerce müştereken ve müteselsilen ödenmesine hükmetmiştir. Bununla birlikte Mahkeme her bir davalı şirket lehine ayrı ayrı vekâlet ücretinin başvurucularca ödenmesine hükmetmiştir.
13. Anılan hüküm Yargıtay 21. Hukuk Dairesi 25/6/2018 tarihli kararıyla onanmıştır.
14. Başvurucular, nihai kararı tebellüğ ettikten sonra süresinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. İlgili Mevzuat
15. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 323. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
"(1) Yargılama giderleri şunlardır:
...
ğ) Vekille takip edilen davalarda kanun gereğince takdir olunacak vekâlet ücreti.
...""
16. 6100 sayılı Kanun"un 326. maddesinin (1) ve (3) numaralı fıkraları şöyledir:
"(1) Kanunda yazılı hâller dışında, yargılama giderlerinin, aleyhine hüküm verilen taraftan alınmasına karar verilir.
(3) Aleyhine hüküm verilenler birden fazla ise mahkeme yargılama giderlerini, bunlar arasında paylaştırabileceği gibi, müteselsilen sorumlu tutulmalarına da karar verebilir.""
17. 19/3/1969 tarihli ve 1136 sayılı Avukatlık Kanunu"nun 164. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
"Avukatlık ücreti, avukatın hukukî yardımının karşılığı olan meblâğı veya değeri ifade eder.""
18. 1136 sayılı Kanun"un 168. maddesinin (3) numaralı fıkrası şöyledir:
"Avukatlık ücretinin takdirinde, hukukî yardımın tamamlandığı veya dava sonunda hüküm verildiği tarihte yürürlükte olan tarife esas alınır."
19. 1136 sayılı Kanun"un 169. maddesi şöyledir:
"Yargı mercilerince karşı tarafa yükletilecek avukatlık ücreti, avukatlık ücret tarifesinde yazılı miktardan az ve üç katından fazla olamaz.""
20. 28/12/2013 tarihli ve 28865 sayılı Resmî Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren (Karar tarihinde yürürlükte bulunan) Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi"nin 3. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
"Müteselsil sorumluluk da dahil olmak üzere, birden fazla davalı aleyhine açılan davanın reddinde, ret sebebi ortak olan davalılar vekili lehine tek, ret sebebi ayrı olan davalılar vekili lehine ise her ret sebebi için ayrı ayrı avukatlık ücretine hükmolunur.""
B. Yargıtay İçtihatları
21. Yargıtay 16. Hukuk Dairesinin 5/12/2017 tarihli ve E.2015/18471, K.2017/8540 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
""Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 3/2. maddesi hükmüne göre; ret sebebi ortak olan davalılar vekili lehine tek avukatlık ücretine hükmolunur hükmü uyarınca ret sebebi aynı olan ve kendisini vekille temsil ettiren davalılar lehine tek vekalet ücreti tayin ve takdiri gerekirken her biri yararına ayrı ayrı avukatlık ücretine karar verilmiş olması isabetsiz ise de, bu husus, yargılamanın yeniden yapılmasını gerekli kılmadığından; hükmün 3. 4. ve 5. bentleri hüküm yerinden çıkartılarak yerine “750,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılar [H.], [B.B.B.], [A.A.Ç. ve M.Ç.]"a verilmesine” ibaresinin yazılmasına ve hükmün bu şekliyle düzeltilerek onanmasına…""
22. Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 3/11/2016 tarihli ve E.2015/4784, K.2016/14899 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
""…Davacı vekilinin vekalet ücretine yönelik temyiz itirazlarına gelince;
Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 3/2. maddesi “Müteselsil sorumluluk da dahil olmak üzere, birden fazla davalı aleyhine açılan davanın reddinde, ret sebebi ortak olan davalılar vekili lehine tek, ret sebebi ayrı olan davalılar vekili lehine ise her ret sebebi için ayrı ayrı avukatlık ücretine hükmolunur” hükmünü amirdir. Somut olayda, dava, tek bir nedenden dolayı reddedildiği, dolayısıyla yukarıda anılan madde uyarınca tüm davalılar lehine tek avukatlık ücretine hükmedilmesi gerektiği halde her bir davalı için ayrı ayrı vekalet ücretine hükmedilmesi doğru değildir…""
23. Yargıtay hukuk dairelerinin benzer yönde kararları mevcuttur (çok sayıda karar arasından bkz. Yargıtay 16. Hukuk Dairesi 29/12/2015, E.2015/8355, K.2015/16453; Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 11/2/2015, E.2014/2504, K.2015/1914; Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 18/2/2014, E.2013/15852, K.2014/2076; Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 24/2/2010, E.2010/597, K.2010/2009)
V. İNCELEME VE GEREKÇE
24. Mahkemenin 15/12/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucuların İddiaları
25. Başvurucular, makul sürede yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
a. Kabul Edilebilirlik Yönünden
26. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir nedeni de bulunmadığı anlaşılan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
27. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin yargılamanın süresi tespit edilirken sürenin başlangıç tarihi olarak davanın ikame edildiği tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak -çoğu zaman icra aşamasını da kapsayacak şekilde- yargılamanın sona erdiği tarih, yargılaması devam eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği tarih esas alınır (Güher Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 50, 52).
28. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin yargılama süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken yargılamanın karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın süratle sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate alınır (Güher Ergun ve diğerleri, §§ 41, 45).
29. Anılan ilkeler ve Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda verdiği kararlar dikkate alındığında 10 yılı aşkın bir sürede tamamlanan yargılamaya ilişkin sürecin makul olmadığı sonucuna varmak gerekir.
30. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
B. Mahkemeye Erişim Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
31. Başvurucular, davada kendisini vekille temsil ettiren her bir davalı için Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi"ne aykırı şekilde ayrı ayrı vekâlet ücretine hükmedilmesinin mahkemeye erişim hakkını ihlal ettiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
32. Anayasa’nın "Hak arama hürriyeti" kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Herkes, meşrû vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma (Değişik ibare: 3.10.2001-4709/14 md.) ile adil yargılanma hakkına sahiptir."
33. Anayasa"nın 13. maddesi şöyledir:
"Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."
a. Kabul Edilebilirlik Yönünden
34. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir nedenin de bulunmadığı anlaşılan aleyhe birden fazla vekâlet ücretine hükmedilmesine yönelik iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
i. Hakkın Kapsamı ve Müdahalenin Varlığı
35. Anayasa"nın 36. maddesinin birinci fıkrasında herkesin yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddiada bulunma ve savunma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Dolayısıyla mahkemeye erişim hakkı, Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğünün bir unsurudur. Diğer yandan Anayasa"nın 36. maddesine adil yargılanma ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye"nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılanma hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi"ni (Sözleşme) yorumlayan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Sözleşme"nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının mahkemeye erişim hakkını içerdiğini belirtmektedir (Özbakım Özel Sağlık Hiz. İnş. Tur. San. ve Tic. Ltd. Şti., B. No: 2014/13156, 20/4/2017, § 34).
36. Anayasa"nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğü, bir temel hak olmanın yanında diğer temel hak ve özgürlüklerden gereken şekilde yararlanılmayı ve bunların korunmasını sağlayan en etkili güvencelerden biridir. Bu bakımdan davanın bir mahkeme tarafından görülebilmesi ve kişinin adil yargılanma hakkı kapsamına giren güvencelerden faydalanabilmesi için ilk olarak kişiye iddialarını ortaya koyma imkânının tanınması gerekir. Diğer bir ifadeyle dava yoksa adil yargılanma hakkının sağladığı güvencelerden yararlanmak mümkün olmaz (Mohammed Aynosah, B. No: 2013/8896, 23/2/2016, § 33).
37. Anayasa Mahkemesi bireysel başvuru kapsamında yaptığı değerlendirmelerde mahkemeye erişim hakkının bir uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına geldiğini ifade etmiştir (Özkan Şen, B. No: 2012/791, 7/11/2013, § 52).
38. Mahkemelerin gereksiz yere meşgul edilmemesi ve uyuşmazlıkların makul sürede bitirilebilmesi amacıyla belli yükümlülükler öngörülebilir. Bu yükümlülüklerin kapsamını belirlemek kamu makamlarının takdir yetkisi içindedir. Öngörülen yükümlülükler dava açmayı imkânsız kılmadıkça ya da aşırı derecede zorlaştırmadıkça mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği söylenemez. Davanın sonucuna göre kaybeden tarafa yüklenen vekâlet ücretinin davanın açıldığı tarih itibarıyla öngörülebilir olduğu takdirde mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğinden söz edilemez (Serkan Acar, B. No: 2013/1613, 2/10/2013, §§ 38, 40).
39. Somut olayda tazminat davasında kendini vekille temsil ettiren davalılar yararına ve başvurucular aleyhine birden fazla hükmedilen vekâlet ücreti nedeniyle başvurucunun mahkemeye erişim hakkına yönelik bir müdahalenin bulunduğu görülmektedir.
ii. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı
40. Adil yargılanma hakkının görünümlerinden biri olan mahkemeye erişim hakkı, mutlak bir hak olmayıp bu hakkın sınırlandırılması mümkündür. Ancak mahkemeye erişim hakkına müdahalede bulunulurken temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasına ilişkin genel ilkeleri düzenleyen Anayasa"nın 13. maddesinin gözönünde bulundurulması gerekmektedir.
41. Anayasa"nın 13. maddesi uyarınca temel hak ve özgürlükler, demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olmaksızın Anayasa"nın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir.
42. Somut başvuruda öncelikle müdahalenin Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen kanunilik koşuluna uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekmektedir.
43. 6100 sayılı Kanun"da yargılama giderlerinden sayılan ve mahkeme tarafından haklılık durumuna göre taraflara yükletileceği belirtilen vekâlet ücretinin birden fazla davalı aleyhine açılan davalarda ne şekilde yükleneceği açık değildir. Ancak 1136 sayılı Kanun uyarınca bağlayıcı olan Türkiye Barolar Birliği Yönetim Kurulu tarafından hazırlanıp Bakanlığa gönderilen ve 2014 yılı için yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi"nin 3. maddesinin (2) numaralı fıkrasında birden fazla davalıya karşı açılan davaların reddinde, ret sebebinin ortak olması hâlinde tek vekâlet ücretine karar verileceği ifade edilmiştir (İrfan Çinkaya, B. No: 2014/11854, 5/10/2017, § 34).
44. Davanın niteliği itibarıyla zorunlu dava arkadaşı konumunda ve müteselsil sorumluluk içerisinde bulunulan ya da aynı hukuksal nedene dayanılarak birden fazla davalı hakkında açılan uyuşmazlıklarda davanın reddinde ortak sebebe dayanılması hâlinde temyiz mercii olan Yargıtayın ilgili Daireleri davalılar ayrı ayrı vekiller vasıtasıyla temsil edilmiş olsalar dahi tüm davalılar için tek bir vekâlet ücretine hükmedileceğini kararlarında tekrar tekrar vurgulamıştır (bkz. §§ 21, 23).
45. Bireysel başvuruya esas olan tazminat davasına konu yargılama sürecinde Mahkeme tazminat taleplerinin fazlaya ilişkin kısımlarını reddederken başvurucuların durumlarını esas almış ve davalıları ödenecek tazminattan müştereken ve müteselsilen sorumlu tutmuştur. Bir başka ifadeyle davanın reddedilen kısmı için davalılar adına farklı bir gerekçe söz konusu değildir.
46. Mahkeme tarafından davanın tüm davalılar için aynı gerekçeyle reddedilen kısmı nedeniyle tüm davalılar lehine ayrı ayrı vekâlet ücretine karar verilirken Mahkeme ve Yargıtay kararlarında bu hususun yasal dayanağı açıklanmamıştır.
47. Bu bağlamda, 1136 sayılı Kanun, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi ve Yargıtay içtihatları gözetildiğinde, ortak bir sebebe dayalı olarak kısmen ret hükmü kurulan dava için reddedilen kısım üzerinden her bir davalı lehine vekâlet ücretine hükmedilmesi şeklinde derece mahkemesi tarafından mahkemeye erişim hakkına yönelik olarak gerçekleştirilen müdahalenin öngörülebilir bir kanuni temelinin olmadığı açıktır.
48. Açıklanan gerekçelerle ret sebebi ortak olan davada her bir davalı lehine hem ayrı ayrı hem de her bir başvurucudan ayrı ayrı alınarak hükmedilen vekâlet ücretleri yönünden Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
C. 6216 Sayılı Kanun"un 50. Maddesi Yönünden
49. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun"un 50. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
50. Başvurucular, yeniden yargılama yapılması ve tazminata hükmedilmesi talebinde bulunmuştur.
51. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018) kararında ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağı hususunda genel ilkeler belirlenmiştir. Anayasa Mahkemesi diğer bir kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal kararının yerine getirilmemesinin sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin devamı anlamına geleceği gibi ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına da işaret etmiştir (Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019).
52. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural mümkün olduğunca eski hâle getirmenin yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması, ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların giderilmesi ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§ 55, 57).
53. İhlalin mahkeme kararından kaynaklandığı durumlarda Anayasa Mahkemesi, 6216 sayılı Kanun"un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 79. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca, ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın bir örneğinin ilgili mahkemeye gönderilmesine hükmeder. Anılan yasal düzenleme, usul hukukundaki benzer hukuki kurumlardan farklı olarak ihlali ortadan kaldırmak amacıyla yeniden yargılama sonucunu doğuran ve bireysel başvuruya özgülenen bir giderim yolunu öngörmektedir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi tarafından ihlal kararına bağlı olarak yeniden yargılama kararı verildiğinde usul hukukundaki yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak ilgili mahkemenin yeniden yargılama sebebinin varlığını kabul hususunda herhangi bir takdir yetkisi bulunmamaktadır. Dolayısıyla böyle bir karar kendisine ulaşan mahkemenin yasal yükümlülüğü, ilgilinin talebini beklemeksizin Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı nedeniyle yeniden yargılama kararı vererek devam eden ihlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemleri yerine getirmektir (Mehmet Doğan, §§ 58, 59; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), §§ 57-59, 66, 67).
54. İncelenen başvuruda Ezine Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından yapılan yargılama sonucu adil yargılanma hakkı kapsamında mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır. Dolayısıyla mahkemeye erişim hakkı yönünden somut başvuruda ihlalin mahkeme kararından kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
55. Bu durumda mahkemeye erişim hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Yapılacak yeniden yargılama ise usul hukukunda yer alan benzer kurumlardan farklı ve bireysel başvuruya özgü bir düzenleme içeren 6216 sayılı Kanun"un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda yeniden yargılama sürecinde mahkemelerce yapılması gereken iş, öncelikle hak ihlaline yol açan mahkeme kararının ortadan kaldırılmasından ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere ilgili mahkemeye gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
56. Somut başvuruda ayrıca makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna da varılmıştır.
57. Makul sürede yargılanma hakkına ilişkin ihlalin tespit edilmesiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvuruculara net 20.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
58. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 1.473,50 TL harç tutarının başvuruculara ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Mahkemeye erişim hakkına ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
C. Anayasa’nın 36. maddesinde hüküm altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamında mahkemeye erişim hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
D. Anayasa’nın 36. maddesinde hüküm altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamında makul sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
E. Kararın bir örneğinin mahkemeye erişim hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Ezine Asliye Hukuk Mahkemesine (E.2012/181, K.2014/192) GÖNDERİLMESİNE,
F. Makul sürede yargılanma hakkının ihlali nedeniyle, ihlalin tespiti ile giderilemeyecek olan zararlarına karşılık başvuruculara 20.000 TL tazminatın MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
G. 1.473,50 TL harç tutarının başvuruculara MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,
H. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucuların Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
İ. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 15/12/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.