AYM 2018/36051 Başvuru Numaralı KEMAL ALKAN Başvurusuna İlişkin Karar

Abaküs Yazılım
Birinci Bölüm
Esas No: 2018/36051
Karar No: 2018/36051
Karar Tarihi: 15/12/2020

AYM 2018/36051 Başvuru Numaralı KEMAL ALKAN Başvurusuna İlişkin Karar

 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

KEMAL ALKAN BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2018/36051)

 

Karar Tarihi: 15/12/2020

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Burhan ÜSTÜN

 

 

Hicabi DURSUN

 

 

Muammer TOPAL

 

 

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

Raportör

:

Elif ÇELİKDEMİR ANKITCI

Başvurucu

:

Kemal ALKAN

Vekili

:

Av. Hatice YILMAZ

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru; tutuklanmanın hukuka aykırı olması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının, sağlık sorunlarından dolayı ceza infaz kurumunda tutulma koşulları uygun olmamasına rağmen tutuklama kararı verilmesi nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 12/12/2018 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Projesi (UYAP) bilişim sistemi aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:

7. Başvurucu 1981 doğumludur ve İstanbul"da yaşamaktadır.

8. Başvurucu emniyet müdürü olarak görev yapmaktayken Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) üyesi olduğu isnadıyla İstanbul 12. Sulh Ceza Hâkimliğinin (Hâkimlik) 9/11/2018 tarihli kararıyla tutuklanmıştır.

9. Tutuklama kararının gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:

" ... atılı suçun niteliği, mevcut delil durumu, kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin varlığı, atılı suçun yasada öngörülen cezasının üst sınırı, şüphelinin Fetö/Pdy Silahlı Terör Örgütünün kriptolu haberleşme programı olan ByLock programını [...] numaralı GSM hattından kullandığına yönelik tespit, şüphelinin ByLock IP"lerine 110 kez erişim sağladığına yönelik tespit, Fetö/Pdy Silahlı Terör Örgütünün tepe yöneticisi olarak adı geçen [O.K.] (Yargıdan sorumlu ikinci imam) ile irtibat sağladığına dair HTS kayıtları, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca 18/04/2017 tarih, 2017/68532 sayılı soruşturma kapsamında ele geçen Mikro SD kartın incelenmesinde şüphelinin Fetö mensubiyeti olan teslimiyeti, sadakati ve bağlılığının üst seviyede olan kişileri ifade eden A4 kodu ile fişlendiğine yönelik tespit, somut olgu ve kuvvetli suç şüphesi sayılmakla, suçun katalog suçlardan olması, bu aşamada, atılı suçun CMK 100/3 de tutuklama sebebinin varsayıldığı katalog suçlardan olması, verilmesi beklenilen cezanın üst sınırı, şüphelinin çıkartılan yakalama emri ile yakalanmış olması göz önüne alındığında adli kontrol hükümlerinin uygulanmasının yetersiz kalacağı anlaşıldığından CMK" nun 100 ve devamı maddeleri uyarınca şüphelinin tutuklanmasına..."

10. Başvurucunun tutuklama kararına itirazı, İstanbul 1. Sulh Ceza Hâkimliğinin 26/11/2018 tarihli kararıyla reddedilmiştir.

11. Başvurucu tutuklanmasının ardından Bakırköy/Metris 1 No.lu T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna yerleştirilmiş, 12/11/2018 tarihinde Silivri 8 No.lu L Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna (İnfaz Kurumu) nakledilmiştir.

12. Başvurucu 12/12/2018 tarihinde tedbir talebiyle bireysel başvuruda bulunmuştur. 30/1/2015 tarihinde böbrek nakli ameliyatı olduğunu ileri süren başvurucu, Ceza İnfaz Kurumundaki tutulma koşullarının uygun olmaması nedeniyle tutuklanmasının hayati risk taşıdığını iddia ederek tahliye edilmesi yönünde tedbir kararı verilmesini talep etmiştir.

13. Bölümün 21/12/2018 tarihli tedbir kararıyla başvurucunun tahliye edilmesi yönündeki istemi reddedilmiş ancak başvurucunun sağlık durumuna uygun koşulların sağlanarak sağlık hizmetlerine erişiminin sağlanması yönünde gerekli tedbirlerin alınmasına karar verilmiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:

"...başvurucunun halen bulunduğu Ceza İnfaz Kurumu"na nakil edildikten sonra hastaneye sevkinin sağlandığı ve kurum cevabi yazısında belirtilen tetkik ve tedavi işlemlerinin yapıldığı, hastalığına ilişkin tüm ilaçlarının aksatılmadan başvurucuya verildiği, bunun dışında kurumda mesai saatleri içinde aile hekimi, mesai saatleri dışında 112 Acil Servis vasıtasıyla Silivri Ceza İnfaz Kurumu Devlet Hastanesi acil servisinden faydanma imkanının bulunduğu, dosyada bulunan bilgi ve belgeler itibarıyla başvurucunun sağlık durumuna uygun koşullarda, tedavi sürecinin hassas bir şekilde takip edilmesi durumunda, ceza infaz kurumunda bulunmasının tek başına yaşamına ya da maddi veya manevi bütünlüğüne yönelik ciddi bir tehlike oluşturmayağı anlaşılmaktadır. Dolayısıyla somut olayda bu genel kuraldan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmadığından başvurucunun tahliyeye yönelik tedbir talebinin reddine karar verilmesi gerekir.

...

Diğer taraftan başvurucu tarafından dosyaya sunulan raporlar ile Ceza İnfaz Kurumu tarafından ibraz edilen bilgi ve belgeler birlikte değerlendirildiğinde, 30/1/2015 tarihinde canlı vericiden böbrek nakli yapılan başvurucunun tedavisinin aksatılması, sağlık durumuna uygun fiziki koşullarda tutulmaması durumlarında başvurucunun yaşamına ya da maddi veya manevi bütünlüğüne yönelik bir tehlike ortaya çıkabileceği, bu nedenle başvurucunun tutulma koşullarının sağlık durumuna uygun olarak sağlanması gerektiği sonucuna ulaşılmıştır."

14. Başvurucu 8/2/2019 tarihinde sunduğu dilekçesiyle Anayasa Mahkemesince verilen tedbir kararının yerine getirilmediğini, bu bağlamda sağlık hizmetlerine geç eriştiğini veya yeteri kadar bu hizmetlerden yararlanamadığını dile getirerek tahliye edilmesi yönünde tedbir kararı verilmesini yeniden talep etmiştir.

15. Anayasa Mahkemesince başvurucunun sağlık hizmetlerine erişiminin sağlanması yönünde herhangi bir işlem tesis edilip edilmediği ve sağlık durumunun takip edilip edilmediği hususlarında İnfaz Kurumundan 12/3/2019 tarihinde bilgi istenmiştir.

16. İnfaz Kurumu 19/3/2019 tarihinde, başvurucuyla ilgili sağlık işlemleri hakkında bilgi vermiştir. İnfaz Kurumu yazısının ilgili kısmı şöyledir:

" 1-) Kurumumuz revir biriminde 12/11/2018 tarihinde böbrek nakli tanısıyla muayene olmuş ve Silivri Ceza İnfaz Kurumu Devlet Hastanesi iç hastalıkları bölümüne sevki yapılmış,

2-) Kurumumuz revir biriminde 30/11/2018 tarihinde esansiyel (primer) hipertansiyon, böbrek nakli, akut gastrit, diğer tanısıyla reçete verilmiş, aynı tarihte Silivri Ceza İnfaz Kurumu Devlet Hastanesi üroloji bölümüne sevki yapılmış ayrıca 05/12/2018 tarihinde böbrek nakli tanısıyla reçete verilmiş, kurumumuz revir biriminde 07/12/2018 tarihinde anksiyete bozuklukları, diğer tanısıyla reçete verilmiş olup, hastalığına ilişkin tüm ilaçlarının aksatılmadan adı geçene verilmekte olduğu, 21.12.2018 tarihinde Silivri Devlet Hastanesi Enfeksiyon polikliniğine sevki sağlanmış olup yapılan muayene sonucu sağlık kuruluna sevk edilmiştir.

3-) 24.12.2018 tarihinde Kampüs Devlet Hastanesi Dahiliye polikliniğine sevk edilmiş ve muayenesi yapılmıştır. 26.12.2018 tarihinde Kampüs Devlet Hastanesi üroloji polikliniğine sevk edilmiş ve yapılan muayene sonucunda hastanın Dr. Sadi Konuk Eğitim ve Araştırma Hastanesi (Nefroloji) polikliniğine sağlık kurulu kararı ile sevk edilmiştir. Ayrıca sağlık kurulu kararı ile yapılan Dr. Sadi Konuk Eğitim ve Araştırma Hastanesi (Nefroloji) polikliniğine sevki 11.01.2019 tarihinde gerçekleşmiştir.

4-) Ayrıca 5275 sayılı yasanın 16. Maddesine istinaden 03.01.2019 tarihinde Kampüs Devlet Hastanesi sağlık kuruluna sevki sağlanmıştır. Karar olarak; hastanın maruz kaldığı ağır bir hastalık olmadığından ceza infaz kurumu koşullarında hayatını yalnız idame ettirebileceğine, hastalığının sürekli bir tedaviyi gerektirmesi gibi zorunlu hallerin bulunduğuna fakat, cezasının infazının geri bırakılmasına gerek olmadığına sağlık kurulunca karar verilmiştir olarak belirtilmiş olup, Tutuklu Kemal ALKAN’ın Adli Tıp kurumundan da rapor alması için 14.01.2019 tarihinde Adli Tıp kurumuna sevki sağlanmıştır.

5-) 06/02/2019 tarihinde Silivri Ceza İnfaz Kurumu Devlet Hastanesine sevki yapılmış olup Dahiliye bölümünde muayenesi yaptırılmıştır. 15/02/2019 ve 20/02/2019 tarihlerinde Bakırköy Dr. Sadi Konuk Eğitim ve Araştırma Hastanesine sevki yapılmış olup Nefroloji böümünde muayenesi yaptırılmıştır.

Ayrıca kurumumuzda bulunduğu süre boyunca sağlık durumu takip edilmiş kendisinetedavi sürecinde doktorlar tarafından yazılan reçetelerde belirtilen tüm ilaçları verilmiştir."

17. Başvurucu yargılandığı İstanbul 33. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 14/3/2019 tarihinde sağlık durumu nedeniyle tahliye edilmiştir. Diğer taraftan Mahkemenin 26/12/2019 tarihli kararıyla başvurucunun üzerine atılı suçu işlediği gerekçesiyle mahkûmiyetine karar verilmiş olup yargılamanın inceleme tarihi itibarıyla istinaf aşamasında olduğu tespit edilmiştir.

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

18. Mahkemenin 15/12/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları

19. Başvurucu; şartları oluşmamasına karşın tutuklanmasının hukuki olmadığını, tutuklanana kadar soruşturmanın sağlıklı yürütülmesini engelleyecek davranışının bulunmamasına ve kaçma şüphesinin olmamasına rağmen tutuklanması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

2. Değerlendirme

20. Anayasa"nın 19. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına sahip olduğu ilke olarak konduktan sonra ikinci ve üçüncü fıkralarında, şekil ve şartları kanunda gösterilmek şartıyla kişilerin özgürlüğünden mahrum bırakılabileceği durumlar sınırlı olarak sayılmıştır (Ramazan Aras, B. No: 2012/239, 2/7/2013, § 43). Anılan maddenin üçüncü fıkrasında; suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişilerin ancak kaçmalarını, delilleri yok etmelerini veya değiştirmelerini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer hâllerde hâkim kararıyla tutuklanabileceği hükme bağlanmıştır (Mustafa Ali Balbay, B. No: 2012/1272, 4/12/2013, § 72).

21. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında ilk tutuklamaya ilişkin yargısal denetimin en önemli parçası, Anayasa"nın 19. maddesinin üçüncü fıkrasında tutuklama tedbirine başvurmanın zorunlu koşulları arasında sayılan suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti bulunup bulunmadığı hususudur. Bu kapsamda, bir suçun işlenmiş olabileceğine ilişkin ciddi belirtilerin varlığı ilk tutma bakımından yeterli olabilir (Hikmet Kopar ve diğerleri [GK], B. No: 2014/14061, 8/4/2015, § 84).

22. Başvurucu hakkındaki sorgu zaptından başvurucunun ByLock uygulamasının kullanıcısı olduğu anlaşılmaktadır.

23. Anayasa Mahkemesi, ByLock uygulamasının özellikleri gözönüne alındığında kişilerin bu uygulamayı kullanmalarının veya kullanmak üzere elektronik/mobil cihazlarına yüklemelerinin soruşturma makamlarınca FETÖ/PDY ile olan ilgi bakımından bir belirti olarak değerlendirilebileceğini belirtmektedir (Aydın Yavuz ve diğerleri [GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, §§ 106, 267). Buna göre soruşturma makamlarınca ve/veya tutuklama tedbirine karar veren mahkemelerce FETÖ/PDY üyesi olmakla suçlanan başvurucunun ByLock uygulamasını kullanmasının ve/veya kullanmak üzere elektronik/mobil cihazlara yüklemesinin somut olayın koşullarına göre suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti olarak kabul edilmesi -anılan programın özellikleri itibarıyla- temelsiz ve keyfî bir tutum olarak değerlendirilemez.

24. Diğer taraftan Anayasa Mahkemesince tutuklama gerekçeleri ve tutuklamaya ilişkin süreç üzerinden yapılan denetim sonucunda olayda tutuklama nedenlerinin bulunup bulunmadığının ve bu tedbirin ölçülü olup olmadığının da belirlenmesi gerekir (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 268). Başvurucunun tutuklanmasına ve tutuklamaya yönelik itirazın reddine ilişkin kararlarda belirtilen gerekçeler ile tutuklama süreci dikkate alındığında somut olayda tutuklama nedenlerinin bulunmadığı ve tutuklamanın ölçüsüz olduğu söylenemez (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 269-276; Selçuk Özdemir [GK], B. No: 2016/49158, 26/7/2017, §§ 77-82).

25. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun tutuklanmasının hukuki olmadığı iddiasına ilişkin olarak bir ihlalin bulunmadığı açık olduğundan başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

B. Kötü Muamele Yasağının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları

26. Başvurucu; 2015 tarihinde böbrek nakli ameliyatı olması nedeniyle tutulma koşullarının kendisi açısından hayati tehlike yarattığını, diğer hükümlü ve tutuklularla birlikte aynı tuvalet ve banyoyu kullanmasının enfeksiyon kapma riskini artırdığını, ayrıca kalabalık olan koğuşta kalan diğer bireylerden hastalık kapma ihtimalinin yüksek olduğunu ifade ederek tutuklama kararı verilmesi nedeniyle anayasal haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

2. Değerlendirme

27. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun şikâyetlerinin özü, ceza infaz kurumu şartlarında kalmasının hayati tehlike yaratmasına rağmen tutuklama kararı verilmesine yönelik olduğu anlaşıldığından başvurucunun iddiaları kötü muamele yasağı kapsamında değerlendirilmiştir.

28. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün “Düşme kararı” kenar başlıklı 80. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

 “(1) Bölümler ya da Komisyonlarca yargılamanın her aşamasında aşağıdaki hâllerde düşme kararı verilebilir:

ç) Bölümler ya da Komisyonlarca saptanan herhangi bir başka gerekçeden ötürü, başvurunun incelenmesinin sürdürülmesini haklı kılan bir neden görülmemesi.”

29. Başvurucunun ihlal iddialarının temelinde böbrek nakli ameliyatı olmasına rağmen infaz kurumunda tutulmasının kötü muamele yasağını ihlal ettiği iddiası yer almaktadır. Bu bağlamda başvurunun incelenmesini haklı kılan temel neden, tutuklanmasından dolayı başvurucunun ceza infaz kurumunda tutulması olup İstanbul 33. Ağır Ceza Mahkemesinin 14/3/2019 tarihli kararıyla tahliye edildiği dikkate alındığında başvurunun incelenmesini haklı kılan nedenin kalmadığı anlaşılmaktadır (benzer doğrultudaki kararlar için bkz. Salih Tuğrul, B. No: 2014/1988, 17/5/2016; Zeki Hakan Nebioğlu, B. No: 2015/2418, 8/5/2019; İbrahim Ethem Kuriş, B. No: 2016/16436, 8/1/2020).

30. Açıklanan gerekçelerle incelenmesinin sürdürülmesini haklı kılan bir neden kalmadığı anlaşıldığından başvurunun bu kısmının düşmesine karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvurunun incelenmesinin sürdürülmesini haklı kılan bir neden kalmaması nedeniyle DÜŞMESİNE,

C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 15/12/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

Hemen Ara