Esas No: 2017/26769
Karar No: 2017/26769
Karar Tarihi: 15/12/2020
AYM 2017/26769 Başvuru Numaralı HÜSEYİN TALAZ Başvurusuna İlişkin Karar
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
HÜSEYİN TALAZ BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2017/26769) |
|
Karar Tarihi: 15/12/2020 |
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Hasan Tahsin GÖKCAN |
Üyeler |
: |
Burhan ÜSTÜN |
|
|
Hicabi DURSUN |
|
|
Muammer TOPAL |
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ |
Raportör |
: |
Fatih HATİPOĞLU |
Başvurucu |
: |
Hüseyin TALAZ |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, gözaltı ve tutuklama tedbirlerinin hukuki olmaması, tutukluluğa ilişkin karar veren yargı mercilerinin tarafsız ve bağımsız olmaması, tutukluluğun makul süreyi aşması, soruşturma dosyasına erişimin kısıtlanması, avukat ile yapılan görüşmelerin teknik araçlarla kayda alınması dolayısıyla tutukluluğa etkili şekilde itiraz edilememesi, bağımsız ve tarafsız olmayan mahkemelerce yargılama yapılmasından dolayı mahkûmiyete bağlı tutmanın da hukuki olmaması nedenleriyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvurular 1/6/2017 ve 1/6/2018 tarihlerinde yapılmıştır.
3. Başvurular, başvuru formları ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvuruların kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir. Yapılan incelemede 2018/17511 numaralı başvurunun -konu ve kişi bakımından aralarında irtibat olması nedeniyle- 2017/26769 sayılı başvuru ile birleştirilmesine ve incelemenin bu dosya üzerinden yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
6. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
8. Türkiye 15 Temmuz 2016 tarihinde askerî darbe teşebbüsüyle karşı karşıya kalmış ve bu nedenle 21/7/2016 tarihinde ülke genelinde olağanüstü hâl ilan edilmiştir. Olağanüstü hâl 19/7/2018 tarihinde son bulmuştur. Kamu makamları ve yargı organları -olgusal temellere dayanarak- bu teşebbüsün arkasında Türkiye"de çok uzun yıllardır faaliyetlerine devam eden ve son yıllarda Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ve/veya Paralel Devlet Yapılanması (PDY) olarak isimlendirilen bir yapılanmanın olduğunu değerlendirmişlerdir (Aydın Yavuz ve diğerleri [GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, §§ 12-25).
9. Darbe teşebbüsü sırasında ve sonrasında ülke genelinde Cumhuriyet başsavcılıkları tarafından darbe girişimiyle bağlantılı ya da darbe girişimiyle doğrudan bağlantılı olmasa bile FETÖ/PDY"nin kamu kurumlarındaki örgütlenmesinin yanı sıra eğitim, sağlık, ticaret, sivil toplum ve medya gibi farklı alanlardaki yapılanmasına yönelik soruşturmalar yürütülmüş, çok sayıda kişi hakkında gözaltı ve tutuklama tedbirleri uygulanmıştır (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 51, Mehmet Hasan Altan (2) [GK], B. No: 2016/23672, 11/1/2018, § 12).
10. Başvurucu, Balıkesir Cumhuriyet Başsavcılığınca (Başsavcılık) FETÖ/PDY ile bağlantılı suçlardan başlatılan soruşturma kapsamında 26/4/2017 tarihinde gözaltına alınmış ve iki gün gözaltında kaldıktan sonra 28/4/2017 tarihinde Başsavcılığa sevk edilmiştir.
11. Başsavcılık aynı gün başvurucunun ifadesini almıştır. İfade tutanağında belirtildiğine göre isnat edilen FETÖ/PDY ile bağlantılı suçlara yönelik olay ve olgular ifade alma işlemi öncesinde başvurucuya açıklanmıştır. Ayrıca başvurucunun ifade alma işlemi sırasında Balıkesir Barosunca görevlendirilen müdafii de hazır bulunmuştur.
12. Başvurucu Başsavcılıktaki ifadesinde; 2009-2010 yıllarında Malatya"da bulunan Anafen Dershanesinde staj yaptığını, üniversite eğitimi sırasında tanıştığı T. isimli kişinin tavsiyesi üzerine Gaziantep"te öğretmen olarak görev yaptığını, 2015 yılında dershanelerin kapatılması olayı gündeme gelince iş aradığını ve TürkNet isimli firmada internet saha satış elemanı olarak işe başladığını, 3-4 ay burada çalıştıktan sonra Gaziantep"te açılan etüt merkezlerinde 6-7 ay çalıştığını, çalıştığı yerlerin örgüt ile ilgisinin olmadığını, 2016 yılında Balıkesir"e taşındığını ve birkaç ay sonra ZeplinKar isimli oto kiralama şirketinde işe başladığını ve hâlen burada çalıştığını ifade etmiştir. Başvurucu, kod adının olmadığını ve herkesin kendisini ismi ile tanıdığını, 2001 yılında Balıkesir"de bulunan örgüt ile bağlantılı olduğu anlaşılan Zağnos isimli dershaneye bir yıl üniversite sınavına hazırlık kursu için gittiğini, FETÖ/PDY ile şu anda bir bağlantısının olmadığını, öğretmenlik haricinde bu yapı adına herhangi bir faaliyette bulunmadığını ve örgütün toplantılarına katılmadığını, örgüt için bağış ve himmet vermediğini veya toplamadığını, polislerin ya da farklı bir grubun sohbet hocalığını yapmadığını, hocalık yapacak kadar dinî bilgiye sahip olmadığını beyan etmiştir. Başvurucu ayrıca Bank Asyada maaş hesabının olduğunu, 2013 yılı ve sonrasında bir defada en fazla 3.000 TL olmak üzere maaşından artırdığı değişik miktarlarda parayı birikim amacıyla söz konusu hesaba yatırdığını, Bank Asyaya talimat üzerine para yatırmasının söz konusu olmadığını, örgütle bağlantılı dershanede çalıştığı dönemlerde işini kaybetmemek için Zaman Gazetesine abone olduğunu ve 2008 yılından 2015 yılına kadar aboneliğinin devam ettiğini, çalıştığı dershanelerde zaman zaman Fetullah Gülen"in videolarının izletildiğini ve kitaplarının okunduğunu, bu programları müdür yardımcılarının organize ettiğini, sosyal medya hesabından örgütü öven herhangi bir paylaşım yapmadığını ifade ederek suçlamaları kabul etmemiştir.
13. Başsavcılık 28/4/2017 tarihinde başvurucuyu terör örgütü yöneticisi olma suçundan tutuklanması istemiyle sulh ceza hâkimliğine sevk etmiştir. Tutuklama talep yazısının ilgili kısmı şöyledir:
"... Şüphelilerin Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı"nın 25.04.2017 tarih ve 2017/68532sayılı yazısı ile Emniyet Genel Müdürlüğü"ne ve Balıkesir Cumhuriyet Başsavcılığı"na yazdığı talimat ve eklerine göre şüphelilerin FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün deşifre edilen mahrem imamlar yapılanması içerisinde kod adları ile yer alan ve polis mensupları içerisindeki yapı ile ilgili faaliyetlerde bulunan sohbet hocası-sorumlusu kişiler olduklarına dair tespitler şüphelilerden [V.Ç.] ve [S.A.da] bylock haberleşme sisteminin tespit edilmiş olması tüm şüphelilerde örgüt talimatı ile örtüşen tarih aralığında Bank Asya hesap hareketliliğinin bulunması, dosya kapsamına göre ve kolluk ifadelerindeki anlatımlara göre FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne ait olan eğitim kurumlarında ve dershanelerde öğretmen ve/veya öğrenci olarak bulunmuş olmaları, yine aynı örgüte ait basın yayın organlarının belli dönemlerde abonesi olduklarına dair beyanları ile diğer dosya kapsamına göre şüphelilerin üzerine atılı suçu işlediklerine dair kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olguların ve tutuklama nedeninin bulunduğu, bir kısım soruşturma işlemlerinin devam ettiği ve delilleri tam olarak toplanamamış olması hususları anlaşılmakla;
Şüphelilerin üzerlerine atılı suçun vasıf ve mahiyeti, mevcut delil durumu, suça dair yasada yazılı cezanın üst haddi dikkate alınarak 5271 sayılı CMK’nın 100. vd. maddeleri uyarınca TUTUKLANMALARINA,
Karar verilmesi kamu adına talep olunur."
14. Balıkesir 1. Sulh Ceza Hâkimliği aynı tarihte başvurucunun sorgusunu yapmıştır. Sorgu tutanağına göre başvurucuya isnat edilen suçlar anlatılmış ve sorgu esnasında başvurucunun Balıkesir Barosunca görevlendirilen müdafii de hazır bulunmuştur.
15. Başvurucu, Hâkimlikteki savunmasında Başsavcılıktaki ifadesine benzer beyanlarda bulunmuş ve suçlamaları kabul etmemiştir.
16. Balıkesir 1. Sulh Ceza Hâkimliği 28/4/2017 tarihinde başvurucunun terör örgütü yöneticisi olma suçundan tutuklanmasına karar vermiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:
"... Şüphelilerin üzerilerine yüklenen suçun vasıf ve mahiyeti, mevcut delil durumu itibari ile kuvvetli suç şüphesinin varlığı, suçun yasada öngörülen cezasının alt ve üst sınırı itibari ile kaçma şüphesi, şüphelilerin üzerine yüklenen suçun CMK"nın 100/3.maddesinde öngörülen suçlardan olması ve adli kontrol tedbirinin yetersiz kalacak olması hususları da dikkate alınarak CMK’nun 100 ve devamı maddeleri gereğince ... tutuklanmalarına, ... [karar verildi.]"
17. Başvurucu tutuklama kararına itiraz etmiş, Balıkesir 2. Sulh Ceza Hâkimliği 4/5/2017 tarihinde tutuklama kararındaki gerekçelere atfen itirazın reddine karar vermiştir.
18. Başvurucu söz konusu kararın 10/5/2017 tarihinde tebliğ edildiğini bildirmiştir.
19. Başvurucu 1/6/2017 tarihinde (2017/26769 sayılı dosya yönünden) bireysel başvuruda bulunmuştur.
20. Başsavcılık 10/11/2017 tarihli iddianame ile başvurucu hakkında terör örgütü yöneticisi olma suçundan aynı yer ağır ceza mahkemesinde kamu davası açmıştır.
21. İddianamede öncelikle FETÖ/PDY hakkında genel bilgiler verilmiş, özellikle emniyet yapılanması anlatılmış, daha sonra ise başvurucuya yönelik suçlama ve delillere yer verilerek başvurucunun örgüt içinde emniyet sorumlularından olduğu ileri sürülerek terör örgütü yöneticisi olduğu iddia edilmiştir.
22. Bu bağlamda iddianamede yer verilen olay ve olgular özetle şöyledir:
i. FETÖ/PDY"nin emniyet mahrem yapılanmasının "Ankara, Ege, Erzurum, Gaziantep, İrfan Bey, Marmara ve Okul" olmak üzere yedi büyük bölge şeklinde yapılandığı, her büyük bölgenin küçük bölgeler şeklinde alt yapılanmalarının olduğu, küçük bölgelerin altında ise il ve ilçe yapılanmalarının bulunduğu, ayrıca örgüte mensup üst konumda bulunan "Mahrem Sorumluların" "temsilciler, genel müdürler, müdürler, müdür yardımcıları/zümre başkanları, rehberlik araştırma merkezi/rehber, danışmalar, personel/sekreterler, bilişim, izdivaç, hukuk ve öğretmenler" olarak ayrıldığı, bu kişiler arasında örgütsel bir hiyerarşinin bulunduğu belirtilerek Balıkesir İl Emniyet Müdürlüğünce düzenlenen 5/5/2017 tarihli raporda başvurucuya ilişkin olarak "Büyük Bölge: Gaziantep, Küçük Bölge: Gaziantep, İl: Gaziantep, İlçe: Merkez, Kod Ad: Hakan, Birimi: Lise, Görevi: Öğretmen, Konumu: Öğretmen" şeklinde tespitlerin bulunduğu belirtilerek başvurucunun FETÖ/PDY"nin emniyet sorumlularından olduğu ileri sürülmüştür.
ii. Balıkesir İl Millî Eğitim Müdürlüğünün 27/4/2017 tarihli ve Sosyal Güvenlik Kurumu Balıkesir İl Müdürlüğünün 28/4/2017 tarihli yazılarına göre başvurucunun 2010-2016 yılları arasında FETÖ/PDY ile irtibatlı olduğu belirtilen özel eğitim kurumlarında çalıştığı belirtilmiştir.
iii. Başvurucunun FETÖ/PDY ile irtibatlı Bank Asya"da bulunan hesabının incelenmesinde; hesabın 2007 yılında açıldığı, hesapta 2013 yılı Haziran ayından 2013 yılı Ağustos ayına kadar 30 TL bulunduğu, 2013 yılı Eylül ve Ekim aylarında para bulunmadığı, 2013 yılı Kasım ve Aralık aylarında 4 TL olduğu, 2014 yılı Ocak ayında ise 3.721,96 TL bulunduğu, 2013 yılı Ocak ayından 2015 yılı Aralık ayına kadar artış ve azalışlar olduğu, 2015 yılı Aralık ayında 2.139,23 TL, 2016 yılı Temmuz ayında ise 655,98 TL olduğu, hesabın hâlen aktif olduğu ve kredi kartı kullanımının olduğu belirtilmiştir.
iv. Başvurucunun Emniyet tarafından düzenlenen 27/4/2017 tarihli tutanakla tespit edilen sosyal medyada paylaştığı mesajlarına yer verilmiştir. Bu mesajlar şöyledir:
"İçerideki gazeteciler için: "Onlar gazetecilikten değil, başka suçlardan, örgüt suçundan tutuklu" diyorlar. Peki 50 yıldır tefsir üzerine çalışan ve öğrenci yetiştiren Suat yıldırım hoca da mı örgüt suçlusu? O zaman yetiştirdiği binlerce ilahiyatlı da örgüt elemanı demektir. Bu duruma sessiz kalan müslüman kardeşime diyorum ki: El insaaf ve azıcık basiret!..."
"Alın size istikrar, Türkiyenin doğusu bağıra bağıra gidiyor Erdoğan başkanlık peşinde iyi uykular hepimize DEVLET DOĞU"DA TERÖRİSTLERİ TASFİYE EDEMEYİNCE ÖĞRETMENLERİ TASFİYE ETMEYE BAŞLADI. ALIN SİZE İSTİKRAR"
"Cüppeli"ye yazık oldu. Bir haftadır çıkıp "bunların arkasında İsrail var" diye hizmete iftira attı. Akp ise bugün "İsrail dostumuzdur" dedi."
"Akpliler haydi ! Cümleten amin diyoruz : "Kim İsrail şer şebekesinin dostuysa Allah bin belasını versin" AK Parti Sözcüsü Çelik: "İsrail Devleti ve halkı Türkiye"nin dostudur"
23. İddianame Balıkesir 3. Ağır Ceza Mahkemesince (Mahkeme) 17/11/2017 tarihinde kabul edilerek E.2017/505 sayılı dosya üzerinden kovuşturma aşaması başlamıştır. Mahkeme aynı tarihte yaptığı tensiple birlikte başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına da karar vermiştir. Karar gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Sanık Hüseyin Talaz hakkında iddia, savunma, banka kaydı, arama, araştırma ve el koyma tutanakları gibi belge ve bulgulara göre kuvvetli suç şüphesini gösteren somut olgular bulunduğundan, tutuklama sebeplerinin devam ettiği anlaşıldığından, atılı suç CMK’nın 100/3. maddesi kapsamında kalan ve kaçma şüphesinin kanunun hükmüne göre kabul edildiği suçlardan olduğundan, mahkemece henüz savunma tespit edilmediğinden, adli kontrolün uygulanması bu aşamada yeterli görülmediğinden sanığın tutukluluk halinin devamına ... karar verildi."
24. Mahkeme 6/2/2018 tarihinde yaptığı ilk duruşmada başvurucunun savunmasını almıştır. Başvurucunun savunmasının ilgili kısmı şöyledir:
"Ben iddianamede belirtildiği şekilde dersanede de çalıştım. Ailemin geçimini sağlamak için çalıştım. Dersanede çalıştığım gibi başka yerlerde de çalıştım. Defalarca KPSS sınavına girdiğim halde kazanamadığım için Milli Eğitim"e atanamadım. Formasyon eğitimim de yoktu. Bu nedenle dersanede çalışmak durumunda kaldım. Bank Asya"da ise 2007 yılında kredi kartı almak için hesap açmıştım. Dersanede çalıştığım dönemde de maaşım yatmıştı. Zaten cüzzi paralar yatıyordu. Bankayı destekleyecek şekilde kimsenin talimatıyla yüksek miktarda para yatırmış değilim. Bu yöndeki iddiayı da kabul etmiyorum. Facebook paylaşımları kendi yazdığım şeyler değildir, başkasının yazılarını paylaşmışımdır. Paylaşımlarımda suç unsuru olmadığını düşündüğümden paylaştım. Ben emniyet mahrem imam yapılanmasını tutuklandığımda öğrendim. Hakkımda bir tanık beyanı yoktur. Bylock kullanmamışım. Ne şekilde mahrem imam olduğumu anlamış değilim, kesinlikle kabul etmiyorum.
...
Raporda bulunan 0507 644 37 66 nolu hat bana aittir. 0 507 644 37 95 nolu hat eşim [N.T.ye] aittir. Ben Malatya"da stajer öğretmen olarak kısa bir süre bulunmuştum. Gaziantep"e 2010 yılında gelmiştim, Anafen Bahattin bey şubesinde çalıştım. Bu yöndeki bilgiler bana aittir. Bu bilgilere ulaşmak zor değildir. Hakan kod ismini kullanmadım, tespiti ve raporu kabul etmiyorum.
...
2014 Ocak ayında altın aldığım doğrudur, yine Eylül 2014 tarihinde kredi kartı borcu nedeniyle parayı eşimin hesabına yatırmış olabilirim."
25. Mahkeme duruşma sonunda başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına karar vermiştir. Karar gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Sanık Hüseyin Talaz hakkında iddia, savunma, banka kaydı, arama, araştırma ve el koyma tutanakları gibi belge ve bulgulara göre kuvvetli suç şüphesini gösteren somut olgular bulunduğundan, tutuklama sebeplerinin devam ettiği anlaşıldığından, atılı suç CMK’nın 100/3. maddesi kapsamında kalan ve kaçma şüphesinin kanunun hükmüne göre kabul edildiği suçlardan olduğundan, adli kontrolün uygulanması bu aşamada yeterli görülmediğinden sanığın tutukluluk halinin devamına ... karar verildi."
26. Mahkeme 20/2/2018 tarihinde yaptığı duruşmada başvurucunun terör örgütüne üye olma suçundan 8 yıl 9 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hükmen tutukluluk hâlinin devamına karar vermiştir. Mahkeme kararında öncelikle FETÖ/PDY"nin yapılanmasına ve gerçekleştirdiği eylemlere ayrıntılı şekilde yer verdikten sonra somut olaya ilişkin değerlendirme yaparak mahkûmiyet gerekçesini açıklamıştır. Karar gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
"... sanığın eylemleri değerlendirildiğinde; sanık Hüseyin Talaz"ın Balıkesir İl Milli Eğitim Müdürlüğü"nün 27/04/2017 tarihli yazısına göre; örgüte müzahir eğitim kurumlarında öğretmen olarak görev yaptığı,
FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütünün Emniyet Mahrem Yapılanmasının Ankara, Ege, Erzurum, Gaziantep, İrfan Bey, Marmara ve Okul olmak üzere 7 Büyük Bölge şeklinde yapılandığı, her Büyük Bölgenin Küçük Bölgeler şeklinde alt yapılanmalarının olduğu, Küçük Bölgelerin altında ise İl ve İlçe Yapılanmalarının bulunduğu, ayrıca yapıya mensup üst konumda bulunan "Mahrem Sorumluların" Temsilciler, Genel Müdürler, Müdürler, Müdür Yardımcıları/Zümre Başkanları, Rehberlik Araştırma Merkezi (RAM)/Rehber, Danışmalar, Personel/Sekreterler, Bilişim, İzdivaç, Hukuk ve Öğretmenler olarak ayrıldığı ve bu şekilde tanımlandığı, bu kişiler arasında da örgütsel bir hiyerarşinin bulunduğu, buna ilişkin olarak Balıkesir İl Emniyet Müdürlüğü K.O.M. Şube Müdürlüğünce düzenlenen 05/05/2017 tarihli raporun incelenmesinde sanığın; Büyük Bölge : Gaziantep, Küçük Bölge : Gaziantep, İl : Gaziantep, İlçe : Merkez, Kod Ad : Hakan, Birimi : Lise, Görevi : Öğretmen, Konumu : Öğretmen olduğu, örgütün mahrem imam yapılanmasında polis memurlarından oluşan grubun sorumlusu olduğu, bu mahrem yapılanma içinde Hakan kod adını kullanarak örgütsel faaliyetlerini gizlilik esasına göre yürüttüğünün tespit edildiği,
Bank Asya hesap hareketlerini incelenmesine ilişkin CD"nin incelenmesinde; Sanık Hüseyin Talaz"ın adına açılmış 21/11/2007 tarihli bir hesabın olduğu, hesapta 2013 aralık ayı itibariyle 4 TL para bulunduğu, bu tarihe kadar kredi kartı işlemleri için hesabın kullanıldığının anlaşıldığı, 23/01/2014 tarihinde altın hesabı açılmak suretiyle 3721 TL hesapta para bulundurulduğu, bu hesaptaki paranın daha sonra parça parça çekilerek Eylül 2014 tarihinde 47 TL para kaldığı, sanığın eşi [N.T.] adına 01/09/2005 tarihinde açılmış bir hesap olduğu Eylül 2014 tarihine kadar hesapta para bulunmazken Eylül 2014 tarihinde 2363 TL para bulunduğu, Kasım 2014 tarihinde de bu paranın çekilmiş olduğu bu şekilde örgütü maddeten destekleyen eylemleri hep birikte değerlendirildiğinde he ne kadar sanık hakkında 314/1 gereğince silahlı terör örgütü yöneticisi olmak suçundan kamu davası açılmış ise de tüm dosya kapsamı ve Balıkesir KOM Şube Müdürlüğü"nün 05/05/2017 tarihli raporuna göre ;sanığın örgütün eylemleri kapsamında söz sahibi olduğuna hiyerarşik açıdan da diğer üyelere oranla üstünlüğüne dair dosyada yeterli delil bulunmadığı anlaşılmış, sanığın örgüte aidiyeti bulunan Bank Asya"da örgüt liderinin talimatı doğrultusunda altın hesabı açtırıp örgütü maddeten desteklediği, FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne müzahir yayın kuruluşu olan Zaman gazetesi aboneliğinin devam ettiği, sosyal medya hesabında örgütü destekler paylaşımları olduğu, sanığın ayrıca mahrem imam yapılanmasında polis memurlarından oluşan grubun sorumlusu olduğu, bu mahrem yapılanma içinde "Hakan" kod adını kullanarak örgütsel faaliyetlerini gizlilik esasına göre yürüttüğünün tespit edildiği, bu yapılanma içerisinde bir grubun diğer gruptaki kişileri bilmemesi grup sorumlusu olan öğretmenlerin diğer kişileri bilmemesi hususunun örgütün hücre tipi veye kripto yapılanmasını ortaya çıkardığı, örgütte gizliliğin esas olduğu bu nedenle sanığın inkara dayalı savunmalarının suçtan kurtulmaya yönelik olduğu sonucuna varılarak sanığın savunmalarına itibar edilmemiş, toplanan delillere göre sanığın çeşitlilik, yoğunluk arzeden eylemlerinden sanığın örgüt hiyerarşisi içinde bilerek ve isteyerekyer aldığı ve bu hiyerarşik yapı içinde kendisine verilen görevi yerine getirdiği, bu suretle silahlı terör örgütü üyesi olmak suçunu işlediği ... [sabit olduğundan mahkumiyetine karar verilmiştir.]"
...
"Sanık Hüseyin Talaz"ın aleyhindeki mevcut delil durumu, sanık hakkında hükmolunan cezanın nevi ve süresi kaçma kuşkusu doğurduğundan 5271 sayılı CMK"nın 101, 104/2 maddeleri uyarınca sanığın tutukluluk halinin hükmen devamına ... karar verildi."
27. Başvurucu anılan karara karşı istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
28. Dosyanın tevzi edildiği Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesi 10/4/2018 tarihinde başvurucunun istinaf talebinin esastan reddine ve tutukluluk hâlinin devamın karar vermiştir. Başvurucunun anılan karara yaptığı itiraz Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesi tarafından 3/5/2018 tarihinde kesin olarak reddedilmiştir.
29. Başvurucu kararı hangi tarihte öğrendiğini bildirmemiştir.
30. Başvurucu 1/6/2018 tarihinde (2018/17511 sayılı dosya yönünden) bireysel başvuruda bulunmuştur.
31. Başvurucu, Bölge Adliye Mahkemesinin kararını temyiz etmiştir.
32. Yargıtay 16. Ceza Dairesi temyiz incelemesi sonunda 21/1/2019 tarihinde hükmü onamış ve başvurucu hakkındaki mahkûmiyet kararı kesinleşmiştir.
IV. İLGİLİ HUKUK
33. İlgili hukuk için bkz. Mustafa Özterzi [GK], B. No: 2016/14597, 31/10/2019, §§ 33-48; Emre Soncan, B. No: 2016/73490, 11/3/2020, §§ 32-38; Hasan Akboğa [GK], B. No: 2016/10380, 27/3/2019, §§ 19-34.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
34. Mahkemenin 15/12/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Gözaltının Hukuki Olmadığına İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
35. Başvurucu, kuvvetli suç şüphesi olmadığı hâlde yakalanarak gözaltına alınması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
36. Bakanlık görüşünde, başvurucunun bu bölümdeki iddialarına yönelik herhangi bir açıklamaya yer verilmemiştir.
2. Değerlendirme
37. Anayasa"nın "Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması" kenar başlıklı 13. maddesi şöyledir:
"Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."
38. Anayasa"nın "Kişi hürriyeti ve güvenliği" kenar başlıklı 19. maddesinin birinci fıkrası, üçüncü fıkrası ve beşinci fıkrası şöyledir:
"Herkes, kişi hürriyeti ve güvenliğine sahiptir.
...
Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yokedilmesini veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer hallerde hâkim kararıyla tutuklanabilir. Hâkim kararı olmadan yakalama, ancak suçüstü halinde veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde yapılabilir; bunun şartlarını kanun gösterir.
...
Yakalanan veya tutuklanan kişi, tutulma yerine en yakın mahkemeye gönderilmesi için gerekli süre hariç en geç kırksekiz saat ve toplu olarak işlenen suçlarda en çok dört gün içinde hâkim önüne çıkarılır. Kimse, bu süreler geçtikten sonra hakim kararı olmaksızın hürriyetinden yoksun bırakılamaz. Bu süreler olağanüstü hal ve savaş hallerinde uzatılabilir."
39. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Bu itibarla somut olayda başvurucunun bu bölümdeki iddialarının özünün gözaltının hukuki olmadığına ve gözaltı süresinin makul olmadığına yönelik olduğu anlaşılmakla anılan şikâyetlerin Anayasa"nın 19. maddesinin üçüncü ve beşinci fıkrası kapsamında incelenmesi gerekir.
a. Uygulanabilirlik Yönünden
40. Anayasa Mahkemesi, olağanüstü yönetim usullerinin uygulandığı dönemlerde alınan tedbirlere ilişkin bireysel başvuruları incelerken Anayasa"nın 15. maddesinde ortaya konulan temel hak ve özgürlüklere ilişkin güvence rejimini dikkate alacağını belirtmiştir (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 187-191). Soruşturma mercilerince başvurucuya yöneltilen suçlama, başvurucunun darbe teşebbüsünün arkasındaki yapılanma olduğu belirtilen FETÖ/PDY"nin üyesi olduğu iddiasıdır. Anayasa Mahkemesi anılan suçlamanın olağanüstü hâl ilanını gerekli kılan olaylarla ilgili olduğunu değerlendirmiştir (Selçuk Özdemir [GK], B. No: 2016/49158, 26/7/2017, § 57).
41. Bu itibarla başvurucu hakkında uygulanan gözaltı tedbirinin hukuki olup olmadığının ve gözaltı süresinin makul olup olmadığının incelenmesi Anayasa"nın 15. maddesi kapsamında yapılacaktır. Bu inceleme sırasında öncelikle başvurucunun gözaltı sürecinin Anayasa"nın 13. ve 19. maddeleri başta olmak üzere ilgili maddelerinde yer alan güvencelere aykırı olup olmadığı tespit edilecek; aykırılık saptanması hâlinde ise Anayasa"nın 15. maddesindeki ölçütlerin bu aykırılığı meşru kılıp kılmadığı değerlendirilecektir (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 193-195, 242; Selçuk Özdemir, § 58).
b. Başvuru Yollarının Tüketilmesi Hakkında
42. Somut olayda hakkındaki mahkûmiyet hükmü 21/1/2019 tarihinde kesinleşen başvurucunun bireysel başvurunun karara bağlandığı tarih itibarıyla tazminat talebinde bulunması için 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 142. maddesinde öngörülen dava açma süresi geçmiş bulunmaktadır. Bu nedenle gözaltı tedbiri için 5271 sayılı Kanun"un 141. maddesinde öngörülen tazminat yolunun başvurucu yönünden ulaşılabilir olmadığı ve dolayısıyla başvurucunun mağduriyetini giderebilecek nitelikte, tüketilmesi gereken bir başvuru yolunun bulunmadığı açıktır (tutuklama yönünden benzer bir değerlendirme için bkz. Abdullah Akyüz [GK], B. No: 2013/9352, 2/7/2015, §§ 45-50). Dolayısıyla başvurunun bu kısmının diğer kabul edilemezlik kriterleri yönünden incelenmesi gerekir.
c. Şikâyetin İncelenmesi
i. Genel İlkeler
43. Genel ilkeler için bkz. Hasan Akboğa, §§ 43-56.
ii. İlkelerin Olaya Uygulanması
44. Somut olayda öncelikle başvurucunun gözaltına alınmasının kanuni dayanağının olup olmadığının belirlenmesi gerekir. Başvurucu, soruşturma kapsamında silahlı terör örgütü üyeliği suçlamasıyla 5271 sayılı Kanun"un 91. maddesindeki hükümler çerçevesinde gözaltına alınmıştır. Dolayısıyla başvurucu hakkında uygulanan gözaltı tedbirinin kanuni dayanağı bulunmaktadır.
45. Kanuni dayanağı bulunduğu anlaşılan gözaltı tedbirinin ön koşulu olan başvurucunun suç işlediğine dair somut belirtilerin bulunup bulunmadığının irdelenmesi gerekir. Başvurucunun soruşturma kapsamında FETÖ/PDY üyeliğinden gözaltına alındığı anlaşılmaktadır. Somut olayın koşullarında başvurucu hakkında soruşturma mercilerince değinilen olgu ve delillerin somut suç belirtisi olarak kabul edilmesinin mümkün olduğu değerlendirilmiştir.
46. Ayrıca suç işlediği hakkında somut belirtinin bulunduğu tespit edilen başvurucunun yakalanmasının amacının bu suç şüphesine ilişkin soruşturma işlemlerinin yürütülmesini ve maddi gerçeğin ortaya çıkarılmasını temin etmek olduğu hususunda tereddüt bulunmamaktadır (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Hülya Kar [GK], B. No: 2015/20360, 27/2/2019, § 20; Hasan Akboğa § 63). Dolayısıyla başvurucunun yakalanmasının ve sonrasında uygulanan gözaltı tedbirinin anayasal açıdan meşru bir amaca dayanmadığı söylenemez.
47. Son olarak başvurucu hakkındaki gözaltı tedbirinin ölçülü olup olmadığının da belirlenmesi gerekir. Yakalama ve gözaltının ölçülü olup olmadığının değerlendirilmesinde; yakalama tedbirine başvurulmasının gerekçesi, kamu makamlarının ve başvurucunun tutumu gözönünde bulundurulur (Hasan Akboğa, § 64).
48. Somut olayda başvurucuya isnat edilen suçun niteliği ve işin önemi dikkate alındığında gözaltı tedbirinin ölçülü olmadığını söylemek mümkün görünmemektedir.
49. Açıklanan gerekçelerle gözaltı işlemi yoluyla başvurucunun kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına yapılan müdahalenin Anayasa"nın 19. maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan güvencelere aykırı olmadığı sonucuna ulaşıldığından gözaltına ilişkin iddiaların dile getirildiği başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
50. Buna göre başvurucunun kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına gözaltı yoluyla yapılan müdahalenin Anayasa"nın 13. ve 19. maddelerinde yer alan güvencelere aykırılık oluşturmadığı görüldüğünden 15. maddesinde yer alan ölçütler yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek bulunmamaktadır.
B. Tutuklamanın Hukuki Olmadığına İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
51. Başvurucu, kuvvetli suç şüphesini gösteren somut olgular ortaya konulmadan ve adli kontrol tedbirinin neden yetersiz kalacağı tartışılmadan tutuklanması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir. Başvurucu ayrıca kanunda suç olarak düzenlenmeyen bir kısım eyleminin suçlama konusu yapılarak tutuklandığını belirterek mülkiyet hakkı, özel hayata ve aile hayatına saygı hakkı ile kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkesinin ihlal edildiğini iddia etmiştir.
52. Bakanlık görüşünde, tutuklama kararında kuvvetli suç şüphesinin ortaya konulduğu ileri sürülerek tutuklama kararının verildiği andaki genel koşullar ve somut olayın özel koşulları ile Balıkesir Sulh Ceza Hâkimliği ve itiraz mercii tarafından verilen kararların içeriği birlikte değerlendirildiğinde başvurucu yönünden kaçma ve delilleri etkileme tehlikesine yönelen tutuklama nedenlerinin olgusal temellerinin olmadığının söylenemeyeceği belirtilmiştir.
53. Bakanlık görüşünde ayrıca soruşturma konusu suç için öngörülen yaptırımın ağırlığı, işin niteliği ve önemi de gözönünde tutulduğunda başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin ölçülü olduğu ve adli kontrol uygulamasının yetersiz kalacağı sonucuna varılmasının keyfî olduğunun savunulamayacağı ileri sürülmüştür. Bakanlık görüşünde, bu hususlar dikkate alınarak başvurucunun tutuklanmasında herhangi bir keyfiyetin bulunmadığı hususuna vurgu yapılmış ve tutuklamanın hukuki olmadığına dair şikâyetin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez bulunması gerektiği ifade edilmiştir.
2. Değerlendirme
54. Anayasa"nın "Kişi hürriyeti ve güvenliği" kenar başlıklı 19. maddesinin birinci fıkrası ile üçüncü fıkrasının birinci cümlesi şöyledir:
"Herkes, kişi hürriyeti ve güvenliğine sahiptir.
...
Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yokedilmesini veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer hallerde hâkim kararıyla tutuklanabilir."
55. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, § 16). Bu itibarla somut olayda başvurucunun bu bölümdeki iddialarının özünün tutuklanmasının hukuki olmadığına yönelik olduğu anlaşılmakla başvurucunun bu bölümdeki şikâyetlerinin Anayasa"nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası kapsamında incelenmesi gerekir.
a. Uygulanabilirlik Yönünden
56. Olağanüstü hâl ilanına konu olaylar kapsamında suçlanan başvurucunun tutuklanmasına karar verildiği tarihte olağanüstü hâl devam etmektedir. Bu itibarla başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin hukuki olup olmadığının incelenmesi Anayasa"nın 15. maddesi kapsamında yapılacaktır. Bu inceleme sırasında öncelikle başvurucunun tutuklanmasının başta Anayasa"nın 13. ve 19. maddeleri olmak üzere diğer maddelerinde yer alan güvencelere aykırı olup olmadığı tespit edilecek, aykırılık saptanması hâlinde ise Anayasa"nın 15. maddesindeki ölçütlerin bu aykırılığı meşru kılıp kılmadığı değerlendirilecektir (bkz. §§ 40, 41).
b. Kabul Edilebilirlik Yönünden
i. Genel İlkeler
57. Genel ilkeler için bkz. Mustafa Özterzi, §§ 85-90; Zafer Özer, B. No: 2016/65239, 9/1/2020, §§ 38-45.
ii. İlkelerin Olaya Uygulanması
58. Başvurucu, FETÖ/PDY üyesi olma suçundan 5271 sayılı Kanun"un 100. maddesi uyarınca tutuklanmıştır. Dolayısıyla başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin kanuni dayanağı bulunmaktadır.
59. Bu aşamada tutuklama tedbirinin ön koşulu olan suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti bulunup bulunmadığı hususu değerlendirilecektir.
60. Balıkesir 1. Sulh Ceza Hâkimliğinin tutuklama kararında, başvurucunun üzerine atılı suçu işlediğine dair kuvvetli şüphelerin bulunduğu belirtilmiş ve başvurucu yönünden kuvvetli suç şüphesini oluşturan somut olguların dosyada bulunduğu sonucuna varılmıştır (bkz. § 16).
61. İddianamede ise Başsavcılık; başvurucunun "Hakan" kod adını kullandığı ve FETÖ/PDY"nin emniyet sorumlularından olduğu, örgüt liderinin Bank Asyaya para yatırılması çağrısından sonra adı geçen Bankadaki hesabına 2014 yılı Ocak ayında 3.721,96 TL yatırdığı ileri sürülmüş ve sosyal medyada örgütü destekler mahiyette mesajlar paylaştığı iddia edilmiştir.
62. Anayasa Mahkemesi daha önceki kararlarında FETÖ/PDY"nin mali kaynağını oluşturduğu ve örgüte bu yolla gelir sağladığı tespit edilen Bank Asyaya örgüt liderinin ve yöneticilerinin çağrıları üzerine para yatırılmasının somut olayın koşullarına göre suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti olarak kabul edilmesinin temelsiz ve keyfî olmayacağı sonucuna varmıştır (Metin Evecen, B. No: 2017/744, 4/4/2018, § 59; Ali Biray Erdoğan, B. No: 2016/16189, 18/4/2018, § 40). Buna göre soruşturma makamlarınca ve/veya tutuklama tedbirine karar veren mahkemelerce FETÖ/PDY üyesi olmakla suçlanan başvurucunun Bank Asya hesabında 2014 yılı Ocak ayından sonra para artışı yaşanmasının somut olayın koşullarına göre suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti olarak kabul edilmesi, anılan Bankanın durumu itibarıyla temelsiz ve keyfî bir tutum olarak değerlendirilemez.
63. Ayrıca soruşturma makamlarınca emniyet raporu dayanak gösterilerek başvurucunun örgütün emniyet sorumlularından olduğu ve "Hakan" kod adını kullandığı belirtilmiştir. Bu bağlamda anılan olgunun da FETÖ/PDY ile başvurucu arasında örgütsel bir ilişki bulunduğuna -dolayısıyla başvurucunun FETÖ/PDY ile bağlantılı bir suç işlediğine- dair kuvvetli belirti olarak kabulü mümkündür.
64. Diğer taraftan başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir. Bu değerlendirmede tutuklama kararının verildiği andaki genel koşullar gözardı edilmemelidir. Darbe teşebbüsü sonrasında teşebbüsle veya FETÖ/PDY ile bağlantılı suçlara ilişkin soruşturmalarda delillerin sağlıklı bir şekilde toplanabilmesi ve soruşturmaların güvenlik içinde yürütülebilmesi için tutuklama dışındaki koruma tedbirlerinin yetersiz kalması söz konusu olabilir. Yine FETÖ/PDY ile bağlantılı kişilerin teşebbüs sırasında veya sonrasında ortaya çıkan kargaşadan yararlanmak suretiyle kaçma imkânı ve bu dönemde delillere etki edilmesi ihtimali normal zamanda işlenen suçlara göre çok daha fazladır (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 271, 272; Selçuk Özdemir, §§ 78, 79).
65. Başvurucunun tutuklanmasına karar verilen silahlı terör örgütüne üye olma suçu, Türk hukuk sistemi içinde ağır cezai yaptırımlar öngörülen suç tipleri arasında olup isnat edilen suça ilişkin olarak kanunda öngörülen cezanın ağırlığı kaçma şüphesine işaret eden durumlardan biridir (aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Hüseyin Burçak, B. No: 2014/474, 3/2/2016, § 61; Devran Duran [GK], B. No: 2014/10405, 25/5/2017, § 66). Ayrıca anılan suç, 5271 sayılı Kanun"un 100. maddesinin (3) numaralı fıkrasında yer alan ve kanun gereği tutuklama nedeni varsayılabilen suçlar arasındadır.
66. Somut olayda Balıkesir 1. Sulh Ceza Hâkimliğince başvurucunun tutuklanmasına karar verilirken kaçma şüphesine dayanıldığı görülmektedir. Dolayısıyla tutuklama kararının verildiği andaki genel koşullar ve somut olayın yukarıda belirtilen özel koşulları ile Balıkesir 1. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından verilen kararın içeriği birlikte değerlendirildiğinde başvurucu yönünden dayanılan tutuklama nedenlerinin olgusal temellerinin olduğu söylenebilir.
67. Başvurucu hakkındaki tutuklama tedbirinin ölçülü olup olmadığının da belirlenmesi gerekir. Bir tutuklama tedbirinin Anayasa"nın 13. ve 19. maddeleri kapsamında ölçülülüğünün belirlenmesinde somut olayın tüm özellikleri dikkate alınmalıdır (Gülser Yıldırım (2) [GK], B. No: 2016/40170, 16/11/2017, § 151). Öncelikle terör suçlarının soruşturulması kamu makamlarını ciddi zorluklarla karşı karşıya bırakmaktadır. Bu nedenle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı, adli makamlar ve güvenlik görevlilerinin -özellikle organize olanlar olmak üzere- suçlarla ve suçlulukla etkili bir şekilde mücadelesini aşırı derecede güçleştirmeye neden olabilecek şekilde yorumlanmamalıdır (aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Devran Duran, § 64). Özellikle darbe teşebbüsüyle veya FETÖ/PDY ile bağlantılı soruşturmaların kapsamı ve niteliği ile FETÖ/PDY"nin özellikleri de dikkate alındığında bu soruşturmaların diğer ceza soruşturmalarına göre çok daha zor ve karmaşık olduğu ortadadır (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 350).
68. Somut olayın yukarıda belirtilen özellikleri dikkate alındığında Balıkesir 1. Sulh Ceza Hâkimliğinin isnat edilen suç için öngörülen yaptırımın ağırlığını, işin niteliğini ve önemini de gözönünde tutarak başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin ölçülü olduğu ve adli kontrol uygulamasının yetersiz kalacağı sonucuna varmasının keyfî ve temelsiz olduğu söylenemez.
69. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun tutuklamanın hukuki olmadığı iddiasına ilişkin olarak bir ihlalin bulunmadığı açık olduğundan başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
70. Buna göre başvurucunun kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına tutuklama yoluyla yapılan müdahalenin Anayasa"da (13. ve 19. maddelerde) bu hakka dair yer alan güvencelere aykırılık oluşturmadığı görüldüğünden Anayasa"nın 15. maddesinde yer alan ölçütler yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek bulunmamaktadır.
C. Soruşturma Dosyasına Erişimin Kısıtlandığına İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
71. Başvurucu; soruşturma dosyasında bulunan kısıtlama kararı nedeniyle hakkında toplanan delillerin neler olduğunu bilemediği için etkin bir savunma geliştiremediğini, bu nedenle tutuklama kararına etkili şekilde itiraz edemediğini ileri sürmüştür.
72. Bakanlık görüşünde, başvurucunun bu bölümdeki iddialarına yönelik herhangi bir açıklamaya yer verilmemiştir.
2. Değerlendirme
73. Anayasa Mahkemesi, soruşturma dosyalarına erişime yönelik olarak verilen kısıtlama kararlarının tutuklu kişilerin özgürlüklerinden mahrum bırakılmalarına karşı itirazda bulunma hakkı üzerindeki etkisini birçok kararda incelemiştir. Bu kararlarda, öncelikle yakalanan veya tutuklanan kişiye yakalama ya da tutuklama sebeplerinin ve hakkındaki iddiaların bildirilmesi gerektiği ancak buradaki bildirim yükümlülüğünün isnat edilen suçlamalara esas tüm bilgi ve delilleri kapsamadığı belirtilmiş; bu bağlamda başvurucunun tutuklamaya konu suçlamalara ilişkin temel unsurları bilip bilmediği dikkate alınmıştır (Günay Dağ ve diğerleri [GK], B. No: 2013/1631, 17/12/2015, §§ 168-176; Hidayet Karaca [GK], B. No: 2015/144, 14/7/2015, §§ 105-107; Süleyman Bağrıyanık ve diğerleri, B. No: 2015/9756, 16/11/2016, §§ 248-257).
74. Somut olayda ifade ve sorgu tutanakları, tutukluluğa ilişkin kararlar, başvurucu veya müdafileri tarafından verilen tutukluluğa ilişkin dilekçeler ve soruşturma dosyasındaki bilgi ve belgeler incelendiğinde başvurucunun tutukluluğa temel teşkil eden bilgi ve belgelerden haberdar olduğu, bunların içeriği hakkında yeterli bilgiye sahip bulunduğu, tutukluluk durumuna karşı itirazlarını sunma konusunda kendisine yeterli imkânın tanındığı görülmektedir.
75. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
D. Tutukluluğa İlişkin Karar Veren Yargı Mercilerinin Bağımsız ve Tarafsız Olmadığına İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
76. Başvurucu; tutuklama kararını veren sulh ceza hâkimliği ile kavuşturma aşamasında tutukluluğun devamına karar veren ve tutukluluk itirazlarını inceleyen ağır ceza mahkemelerinin doğal hâkim ilkesine aykırı olarak kurulduğunu, bağımsız ve tarafsız olmadığını, bu nedenle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
77. Bakanlık görüşünde, Anayasa Mahkemesince birçok kararda benzer şikâyetlerin incelendiği ve sulh ceza hâkimliklerinin yapısal özellikleri dikkate alınarak söz konusu iddiaların açıkça dayanaktan yoksun olduğu sonucuna varıldığı belirtilerek somut başvuruda aynı mahiyetteki iddialara ilişkin olarak anılan kararlarda varılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durumun bulunmadığı ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
78. Anayasa Mahkemesince sulh ceza hâkimliklerinin kanuni hâkim güvencesini sağlamadığı, tarafsız ve bağımsız mahkeme olmadığı ve tutukluluğa itirazın bu yargı mercilerince karara bağlanmasının hürriyetten yoksun bırakılmaya karşı etkili bir itirazda bulunmayı imkânsız hâle getirdiğine ilişkin iddialar birçok kararda incelenmiş; bu kararlarda sulh ceza hâkimliklerinin yapısal özellikleri dikkate alınarak söz konusu iddiaların açıkça dayanaktan yoksun olduğu sonucuna varılmıştır (Hikmet Kopar ve diğerleri [GK], B. No: 2014/14061, 8/4/2015, §§ 101-115; Mehmet Baransu (2), B. No: 2015/7231, §§ 64-78, 94-97).
79. Öte yandan Anayasa Mahkemesi; terör suçlarına ilişkin davalara bakmakla görevli olan ağır ceza mahkemelerinin tutukluluğa ilişkin karar vermesine veya bu kararlara yönelik itirazları değerlendirmesiyle ilgili olarak bu mahkemelerin doğal hâkim güvencesini sağlamadıkları, tarafsız ve bağımsız mahkeme olmadıkları şikâyetlerini incelemiş ve anılan mahkemelerin kuruluşu, bu mahkemelerin görev alanlarının belirlenmesi ve burada görev yapan hâkimlerin statüsünü dikkate alarak söz konusu iddiaların açıkça dayanaktan yoksun olduğu sonucuna varmıştır (Mustafa Başer ve Metin Özçelik, B. No: 2015/7908, 20/1/2016, §§ 119-133; Süleyman Bağrıyanık ve diğerleri, §§ 183-197).
80. Somut başvuruda, sulh ceza hâkimliklerinin ve -terör suçlarına ilişkin davalara bakan- ağır ceza mahkemelerinin yapısıyla ilgili olarak aynı mahiyetteki iddialarla ilgili anılan kararlarda varılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
81. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
E. Tutukluluğun Makul Süreyi Aştığına İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
82. Başvurucu; uzun süredir tutuklu olduğunu, tahliye taleplerinin ve itirazlarının -tutukluluğun devamını meşru kılacak- ilgili ve yeterli gerekçe olmadan reddedildiğini belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
83. Bakanlık görüşünde, 5271 sayılı Kanun 141. maddesinde düzenlenen tazminat davası açılmadan başvuru yapıldığından başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemezlik kararı verilebileceği ileri sürülmüş; Anayasa Mahkemesi tarafından esastan inceleme yapılacak olması durumunda ise başvurucu hakkında verilen tutukluluk hâlinin devamına dair kararlarda değinilen hususların ve eylemlere ilişkin olarak dayanılan delillerin içeriği dikkate alındığında kuvvetli suç şüphesinin, kaçma ve delilleri etkileme tehlikesine yönelen tutuklama nedenlerinin olgusal temellerinin bulunduğu belirtilmiştir.
2. Değerlendirme
84. Anayasa"nın 19. maddesinin yedinci fıkrası şöyledir:
"Tutuklanan kişilerin, makul süre içinde yargılanmayı ve soruşturma veya kovuşturma sırasında serbest bırakılmayı isteme hakları vardır. Serbest bırakılma ilgilinin yargılama süresince duruşmada hazır bulunmasını veya hükmün yerine getirilmesini sağlamak için bir güvenceye bağlanabilir."
85. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, § 16). Başvurucunun tutukluluğun makul süreyi aştığına yönelik bu bölümdeki iddialarının Anayasa"nın 19. maddesinin yedinci fıkrası bağlamındaki kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmesi gerekir.
a. Uygulanabilirlik Yönünden
86. Başvurucunun tutuklanmasına neden olan suçlama, Türkiye"de olağanüstü hâl ilanına sebebiyet veren temel olay olan 15 Temmuz darbe teşebbüsünün arkasındaki yapılanma olduğu belirtilen ve silahlı bir terör örgütü olduğu kabul edilen FETÖ/PDY"nin üyesi olduğuna ilişkindir. Başvurucunun tutukluluk sürecinde olağanüstü hâl devam etmiştir. Bu itibarla başvurucunun tutukluluğunun makul süreyi aşıp aşmadığının incelenmesi Anayasa"nın 15. maddesi kapsamında yapılacaktır. Bu inceleme sırasında öncelikle başvurucunun tutukluluk süresinin Anayasa"nın 13. ve 19. maddeleri başta olmak üzere ilgili maddelerinde yer alan güvencelere aykırı olup olmadığı tespit edilecektir (Erdal Tercan ([GK], 2016/15637, 12/4/2018, § 188).
b. Başvuru Yollarının Tüketilmesi Hakkında
87. Anayasa Mahkemesi tutukluluğun kanunda öngörülen azami süre veya makul süreyi aştığı iddiasıyla yapılan bireysel başvurularda, bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla başvurucu tahliye edilmiş veya ilk derece mahkemesi kararıyla başvurucunun mahkûmiyetine karar verilmiş ise dava sonuçlanmış olsun (Hamit Kaya, B. No: 2012/338, 2/7/2013, §§ 45-50) ya da olmasın (Erkam Abdurrahman Ak, B. No: 2014/8515, 28/9/2016, §§ 48-62; İrfan Gerçek, B. No: 2014/6500, 29/9/2016, §§ 33-45) 5271 sayılı Kanun"un 141. maddesinde öngörülen tazminat davası açma imkânının tüketilmesi gereken etkili bir hukuk yolu olduğu sonucuna varmıştır.
88. Bununla birlikte tüketilmesi gereken başvuru yollarının her şeyden önce ulaşılabilir olması gerekmektedir. Dolayısıyla mevzuatta bu yollara yer verilmesi tek başına yeterli değildir. Anayasa Mahkemesi, tutukluluğun makul süreyi aştığı iddiasına ilişkin olarak bireysel başvurunun karara bağlandığı tarih itibarıyla tazminat talebinde bulunulması için kanunda öngörülen sürenin geçtiği durumlarda bu tazminat yolunun ulaşılabilir olmadığını ve tüketilmesinin gerekmediğini belirtmiştir (Abdullah Akyüz, §§ 45-50).
89. Somut olayda hakkındaki mahkûmiyet hükmü 21/1/2019 tarihinde kesinleşen başvurucunun bireysel başvurunun karara bağlandığı tarih itibarıyla tazminat talebinde bulunması için 5271 sayılı Kanun"un 142. maddesinde öngörülen dava açma süresi geçmiş bulunmaktadır (bkz. § 32). Bu nedenle söz konusu tazminat yolunun tutukluluğun makul süreyi aştığı iddiası bakımından ulaşılabilir olmadığı ve dolayısıyla başvurucunun mağduriyetini giderebilecek nitelikte tüketilmesi gereken bir başvuru yolunun bulunmadığı açıktır. Dolayısıyla başvurunun bu kısmının diğer kabul edilemezlik kriterleri yönünden incelenmesi gerekir.
c. Şikâyetin İncelenmesi
i. Genel İlkeler
90. Genel ilkeler için bkz. Erdal Tercan, §§ 190-200.
ii. İlkelerin Olaya Uygulanması
91. Başvurucu 26/4/2017 tarihinde gözaltına alınmış ve terör örgütü yöneticisi olma suçundan 28/4/2017 tarihinde tutuklanmıştır. Başsavcılık tarafından yürütülen soruşturma sonucunda hazırlanan 10/11/2017 tarihli iddianameyle başvurucunun terör örgütü yöneticisi olma suçundan cezalandırılması talep edilmiştir. Tutuklu olarak sürdürülen yargılama sonunda 20/2/2018 tarihinde verilen hükümle başvurucunun terör örgütüne üye olma suçundan mahkûmiyetine karar verilmiştir. Mahkeme hükümle birlikte başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına da karar vermiştir. Böylece başvurucunun bir suç isnadına bağlı olarak tutulması hüküm tarihinde sona ermiştir. Başvurucu anılan karara karşı istinaf kanun yoluna başvurmuş, Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesi 10/4/2018 tarihinde başvurucunun istinaf talebinin esastan reddine ve tutukluluk hâlinin devamın karar vermiştir. Başvurucunun anılan karara yaptığı itiraz Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesi tarafından 3/5/2018 tarihinde kesin olarak reddedilmiştir. Başvurucu, Bölge Adliye Mahkemesinin kararını temyiz etmiş; Yargıtay 16. Ceza Dairesi temyiz incelemesi sonunda 21/1/2019 tarihinde hükmü onamış ve başvurucu hakkındaki mahkûmiyet kararı kesinleşmiştir. Buna göre başvurucu 26/4/2017 ile 20/2/2018 tarihleri arasında 9 ay 25 gün süreyle bir suç isnadına bağlı olarak hürriyetinden yoksun bırakılmıştır.
92. Başvurucu, kamu makamlarınca ve yargı organlarınca 15 Temmuz darbe teşebbüsünün arkasındaki yapılanma olduğu kabul edilen FETÖ/PDY ile bağlantılı olduğu değerlendirilen kişilere yönelik olarak Başsavcılık tarafından yürütülen bir soruşturma kapsamında tutuklanmıştır. İddianamede; başvurucunun "Hakan" kod adını kullandığı ve FETÖ/PDY"nin emniyet sorumlularından olduğu, örgüt liderinin Bank Asyaya para yatırılması çağrısından sonra adı geçen Bankadaki hesabına 2014 yılı Ocak ayında 3.721,96 TL yatırdığı ileri sürülmüş ve sosyal medyada örgütü destekler mahiyette mesajlar paylaştığı belirtilmiştir. Sonuç olarak başvurucunun isnat edilen suç yönünden kuvvetli suç şüphesi altında olduğu sulh ceza hâkimlikleri ve yargılamayı yapan Ağır Ceza Mahkemesi tarafından verilen tutukluluğa ilişkin kararlarda açıkça belirtilmiştir. Başvurucu hakkındaki tutuklama ve tutukluluğun devamı kararlarında atıf yapılan ve/veya soruşturma dosyasında bulunduğu ifade edilen deliller dikkate alındığında -tutukluluğun ön şartı olan- suç işlendiğine dair kuvvetli belirtinin bulunduğuna ilişkin olarak anılan kararların ilgili ve yeterli olduğu değerlendirilmiştir (bkz. §§ 16, 23, 25, 26, 61-63).
93. Öte yandan sulh ceza hâkimliklerinin ve ağır ceza mahkemelerinin tutukluluğun devamı kararlarının gerekçelerinde yer alan tutuklama nedenlerine ve ölçülülüğe ilişkin açıklamalar incelendiğinde kaçma şüphesine, isnat edilen suçun 5271 sayılı Kanun"un 100. maddesinin (3) numaralı fıkrasında yer alan ve kanun gereği tutuklama nedeni varsayılabilen suçlar arasında olmasına, suça göre tutuklama tedbirinin ölçülü/orantılı olmasına, adli kontrol tedbirlerinin yetersiz kalacağına dayanıldığı görülmektedir.
94. Türk yargı organlarınca FETÖ/PDY"nin devletin anayasal kurumlarını ele geçirmeyi, sonrasında devleti, toplumu ve fertleri kendi ideolojisi doğrultusunda yeniden şekillendirmeyi ve oligarşik özellikler taşıyan bir zümre eliyle ekonomiyi, toplumsal ve siyasal gücü yönetmeyi amaçlayan, bu doğrultuda mevcut idari sisteme paralel şekilde örgütlenen bir terör örgütü olduğu kabul edilmektedir (ilgili kararların bir kısmı için bkz.Selçuk Özdemir, §§ 20, 21; Alparslan Altan [GK], B. No: 2016/15586, 11/1/2018 § 10).
95. FETÖ/PDY, bir taraftan başta eğitim ve din olmak üzere farklı sosyal, kültürel ve ekonomik alanlarda yasal faaliyetlerde bulunurken diğer taraftan bazen bu yasal kuruluşların içinde gizlenmiş olan, bazen de yasal yapıdan tamamen farklı şekilde konumlanan ve hareket eden, özellikle de kamusal alana yönelik faaliyetlerde bulunan illegal bir yapılanma niteliğindedir (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 26).
96. Başvurucuya isnat edilen suçlamanın niteliği, başvurucunun üyesi olduğu iddia edilen terör örgütünün (FETÖ/PDY) yukarıda ifade edilen örgütlenme biçimi ve işleyişi, soruşturma/kovuşturma konusu edilen olayların özellikleri birlikte dikkate alındığında tutukluluğun devamı kararlarındaki gerekçelerin tutukluluğun devamının hukuka uygunluğunu ve tutulmanın meşruluğunu haklı gösterecek özen ve içerikte olduğu, dolayısıyla tutukluluk hâlinin devamına ilişkin bu gerekçelerin tutukluluk süresi itibarıyla ilgili ve yeterli olduğu sonucuna varılmıştır.
97. Diğer taraftan darbe teşebbüsünün başlamasıyla birlikte doğrudan darbe teşebbüsüyle bağlantılı eylemlere veya FETÖ/PDY"nin -yargı organları da dâhil olmak üzere- kamu kurumlarındaki örgütlenmesinin yanı sıra eğitim, sağlık, ticaret, sivil toplum ve medya gibi farklı alanlardaki yapılanmasına ve faaliyetlerine yönelik olarak da soruşturma mercilerince soruşturmalar yapılmış ve bu soruşturmalar çerçevesinde çok sayıda kişi hakkında gözaltı ve tutuklama tedbirleri uygulanmıştır. Anılan türdeki soruşturmaların diğer ceza soruşturmalarına göre daha zor ve karmaşık olduğu konusunda herhangi bir tereddüt bulunmamaktadır (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 52).
98. Başsavcılıkça yürütülen soruşturma sonunda başvurucu hakkında terör örgütü yöneticisi olma suçundan düzenlenen iddianame Mahkemece kabul edilmiş ve kovuşturma aşaması başlamıştır (bkz. §§ 21-26). Başvurucunun bağlantılı olduğu iddia edilen örgütün özellikleri, bu örgütün yapılanmasının boyutu ve faaliyetlerinin niteliği, bu türdeki soruşturmaların yürütülmesinin -diğer soruşturmalara göre- zorluğu aşikârdır. Mahkemece yapılan toplam iki duruşmada delillerin toplandığı ve karar verildiği görülmektedir. Bu itibarla genel olarak davanın yürütülmesinde derece mahkemelerince hareketsiz kalınan bir dönem olmadığı gibi yargılamada özensizlik gösterildiği de tespit edilmemiştir.
99. Bu bağlamda başvurucu hakkındaki tutukluluğun devamına ilişkin kararların gerekçelerinin hürriyetten yoksun bırakılmanın meşru nedenlerinin belirtilmesi bakımından ilgili ve yeterli olması, soruşturma/kovuşturma sürecinin zor ve karmaşık olması ve soruşturma/kovuşturma sürecinin yürütülmesinde bir özensizliğin tespit edilmemiş olması dikkate alındığında 9 ay 25 günlük tutukluluk süresinin makul olduğu sonucuna varılmıştır.
100. Açıklanan gerekçelerle açık bir ihlalin bulunmadığı sonucuna ulaşıldığından başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
101. Buna göre başvurucunun kişi hürriyeti ve güvenliği hakkında tutukluluğun devam ettirilmesi suretiyle yapılan müdahalenin Anayasa"nın 13. ve 19. maddelerinde yer alan güvencelere aykırılık oluşturmadığı görüldüğünden Anayasa"nın 15. maddesinde yer alan ölçütler yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek bulunmamaktadır.
F. Tutukluluğun Hukukiliğine Etkili İtiraz Etme Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
102. Başvurucu, tutuklu bulunduğu ceza infaz kurumunda avukatı ile yaptığı görüşmelerin teknik araçlarla kayda alınması ve bu sırada bir görevlinin görüşmeyi izlemesi nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
103. Bakanlık görüşünde, başvurucunun bu bölümdeki iddialarına yönelik herhangi bir açıklamaya yer verilmemiştir.
2. Değerlendirme
104. Anayasa Mahkemesine başvuru konusu olaylarla ilgili delilleri sunmak suretiyle olaylar hakkındaki iddialarını kanıtlamak ve dayanılan Anayasa hükmünün kendilerine göre ihlal edildiğine dair açıklamalarda bulunarak hukuki iddialarını ortaya koymak başvurucuya düşer. Başvurucunun kamu gücünün işlem, eylem ya da ihmali nedeniyle ihlal edildiğini ileri sürdüğü hak ve özgürlük ile dayanılan Anayasa hükümlerini, ihlal gerekçelerini, dayanılan deliller ile ihlale neden olduğu ileri sürülen işlem veya kararların neler olduğunu başvuru dilekçesinde belirtmesi şarttır. Başvuru dilekçesinde kamu gücünün ihlale neden olduğu iddia edilen işlem, eylem ya da ihmaline dair olayların tarih sırasına göre özeti yapılmalı; bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklerden hangisinin hangi nedenle ihlal edildiği, buna ilişkin gerekçe ve deliller açıklanmalıdır (Veli Özdemir, B. No: 2013/276, 9/1/2014, §§ 19, 20).
105. Somut olayda başvurucu başvuru formları ve eklerinde, avukatı ile yaptığı görüşmelerin teknik araçlarla kayda alınması ve bir görevlinin huzurunda yapılması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Ancak başvurucu, teknik olarak kayda alındığını ve bir görevlinin izlediğini ileri sürdüğü görüşmelerine ilişkin olarak uygulamanın hangi yasal düzenlemeye göre yapıldığına, görüşmelerin zamanına veya değerlendirmeye esas alınabilecek sair hususlara ve başvuru yollarını tüketip tüketmediğine dair herhangi bir belge sunmadığı gibi bu konulara ilişkin bir bilgiye de yer vermemiştir.
106. Dolayısıyla başvurucunun kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürdüğü hususlarda deliller sunarak olaylarla ilgili iddialarını kanıtlama ve -olaylarla ilişkilendirerek- hangi Anayasa hükmünün ne şekilde ihlal edildiğine ilişkin açıklamalarda bulunmak suretiyle hukuki iddialarını ortaya koyma ve temellendirme yükümlülüğünü yerine getirmediği anlaşılmıştır.
107. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddialarının temellendirilmemiş olduğu anlaşıldığından başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
G. Mahkûmiyet Kararına Bağlı Tutmaya İlişkin Şikâyetler Yönünden
1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
108. Başvurucu; kendisi hakkında yargılamayı yapan Ağır Ceza Mahkemesinin Hâkimler ve Savcılar Kurulunun (HSK) bir kararıyla belirlendiğini, özel yetkili mahkemeler kaldırılmasına rağmen HSK kararlarıyla ihtisaslaşma adı altında bazı mahkemelere özel yetkiler verildiğini, bu durumun doğal hâkim ilkesine aykırı olduğunu ifade etmiştir.
109. Başvurucu ayrıca bir kısım kamu görevlisi ile HSK"nın üst kademesindeki yöneticilerinin açıklamalarının ve yine HSK"nın birtakım işlemlerinin yargı organının bağımsız ve tarafsızlığı ilkesi ile bağdaşmadığını, tüm bu nedenlerle hem kendisi hakkında yargılama yapan Mahkemenin hem de bu Mahkemece verilecek hükmün hukuka uygunluğunu denetleyecek Yüksek Mahkemenin bağımsız ve tarafsız olduğunun söylenemeyeceğini iddia ederek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir. Başvurucu ayrıca eylem tarihinde suç olarak düzenlenmeyen Bank Asyaya para yatırma, bir dershanede öğretmenlik yapma ve içeriği suç olmayan sosyal medya mesajlarının mahkûmiyet kararına esas alınması nedeniyle kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
110. Bakanlık görüşünde; başvurucu tarafından yargılamayı yapan Mahkemenin bağımsızlığını ve tarafsızlığını ihlal eden hususlara dair somut herhangi bir açıklama yapılmadığı, dolayısıyla bu iddianın temellendirilemediği, bu nedenle başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez bulunmasına karar verilmesi gerektiği ileri sürülmüştür.
2. Değerlendirme
111. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, § 16). Somut olayda ihlal iddialarının özü itibarıyla, yargılamayı yapan ve hükümle birlikte verilen tutukluluğun hukuka uygunluğunu denetleyecek mahkemelerin doğal hâkim güvencesi ile tarafsızlık ve bağımsızlık niteliklerinden yoksun olduğuna ilişkin olduğu anlaşılmaktadır. Bu nedenle başvurucunun bu başlık altındaki iddiaları Anayasa"nın 19. maddesi kapsamında değerlendirilecektir. Bu kapsamda öncelikle mahkemelerin bağımsız ve tarafsızlığına ilişkin şikâyet değerlendirilecek, sonrasında ise mahkûmiyete bağlı tutmanın niteliği, kapsamı ve somut olaydaki durum inceleme konusu yapılacaktır.
112. Anayasa Mahkemesinin daha önceki kararlarında da belirtildiği gibi doğal hâkim ilkesi, suçun işlenmesinden veya çekişmenin doğmasından önce davayı görecek yargı yerini kanunun belirlemesi şeklinde tanımlanmaktadır. Bu bağlamda doğal hâkim ilkesi yargılama makamlarının suçun işlenmesinden veya çekişmenin meydana gelmesinden sonra kurulmasına veya yargıcın atanmasına, başka bir anlatımla sanığa veya davanın taraflarına göre hâkim atanmasına engel oluşturur (AYM, E.2014/164, K.2015/12, 14/1/2015).
113. Bununla birlikte kanuni (doğal) hâkim güvencesi, yeni kurulan mahkemelerin veya kurulu bulunan mahkemelere yeni atanan hâkimlerin önceden işlenen suçlara ilişkin olarak hiçbir şekilde yargılama yapamayacakları biçiminde anlaşılamaz. Belirli bir olay, kişi veya toplulukla sınırlı olmamak kaydıyla yeni kurulan bir mahkemenin veya kurulu bulunan bir mahkemeye yeni atanan hâkimin kurulma veya atanma tarihinden önce gerçekleşen uyuşmazlıklara bakmaları kanuni hâkim güvencesine aykırılık teşkil etmez (AYM, E.2014/164, K.2015/12, 14/1/2015).
114. Yukarıda da değinildiği üzere Anayasa Mahkemesi birçok kararında terör suçlarına ilişkin davalara bakmakla görevli olan ağır ceza mahkemelerinin tutukluluğa ilişkin karar vermesine veya bu kararlara yönelik itirazları değerlendirmesiyle ilgili olarak bu mahkemelerin doğal hâkim güvencesini sağlamadığı, tarafsız ve bağımsız mahkeme olmadığı şikâyetlerini incelemiş ve anılan mahkemelerin kuruluşu, bu mahkemelerin görev alanlarının belirlenmesi ve burada görev yapan hâkimlerin statüsünü dikkate alarak söz konusu iddiaların açıkça dayanaktan yoksun olduğu sonucuna varmıştır (bkz. § 80).
115. Somut olayda başvurucu hakkında mahkûmiyet ve tutukluluğun devamı kararlarını veren Ağır Ceza Mahkemesi ile Bölge Adliye Mahkemesinin anılan ilkeler uyarınca genel hükümlere göre kurulduğu konusunda tereddüt bulunmamaktadır. Başvurucunun bu mahkemelerde görev yapan hâkimlerin kendisiyle ilgili subjektif değerlendirmeler yaptığı yönünde bir iddiası da yoktur. Sonuç olarak tüm dosya kapsamı dikkate alındığında yargılamayı yapan, mahkûmiyet veya tutukluğun devamı kararlarını veren hâkimlerin ya da mahkemelerin anılan dosya nedeniyle subjektif değerlendirme yaptıkları veya tarafsız davranmadıkları sonucuna varılamamaktadır. Dolayısıyla somut başvuruda, terör suçlarına ilişkin davalara bakan ağır ceza mahkemelerinin yapısıyla ilgili olarak aynı mahiyetteki iddialarla ilgili anılan kararlarda varılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
116. Bu bağlamda başvurucu mahkûmiyete bağlı tutmanın hukuka aykırı olduğunu iddia etmiştir. Somut olayda Balıkesir 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 20/2/2018 tarihli kararıyla başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan mahkûmiyetine karar verildiği ve anılan suçtan verilen mahkûmiyet hükmünün kanun yolu incelemesi sonucu onanarak kesinleştiği anlaşılmaktadır.
117. Anayasa"nın 19. maddesinin birinci fıkrasında herkesin kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkına sahip olduğu ilke olarak konduktan sonra ikinci ve üçüncü fıkralarında şekil ve şartları kanunda gösterilmek şartıyla kişilerin özgürlüğünden mahrum bırakılabileceği durumlar sınırlı olarak sayılmıştır. Dolayısıyla kişinin özgürlük ve güvenlik hakkının kısıtlanması ancak Anayasa"nın anılan maddesi kapsamında belirlenen durumlardan herhangi birinin varlığı hâlinde söz konusu olabilir (Murat Narman, B. No: 2012/1137, 2/7/2013, § 42).
118. Anayasa"nın 19. maddesinde tanımlanan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ilk istisnası "Mahkemelerce verilmiş hürriyeti kısıtlayıcı cezaların ve güvenlik tedbirlerinin yerine getirilmesi" olarak belirlenmiştir. Bu kapsamda yargı organlarınca verilecek mahkûmiyet kararlarının sonucu olarak hapis cezası veya güvenlik tedbirlerinin uygulanması kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlali kabul edilmeyecektir. Diğer taraftan suç şüphesine bağlı tutma kapsamında olan durumdan farklı olarak anılan istisna bir mahkûmiyet kararına bağlı olarak tutmayı ifade etmektedir (Tahir Canan (2), B. No: 2013/839, 5/11/2014, § 33). Buna göre hakkında mahkûmiyet kararının verildiği tarihten itibaren mahkûmiyet sonrası tutma kapsamında başvurucunun hürriyetinden yoksun bırakılma söz konusudur.
119. Bununla birlikte Anayasa’nın 19. maddesinin ikinci fıkrası ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 5. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi kapsamına mahkemelerce verilmiş mahkûmiyet hükmünün yerine getirilmesi hâllerinde ortaya çıkan özgürlükten yoksun bırakma hâlleri dâhil ise de anılan kurallar, mahkûmiyet kararının değil tutmanın hukuka uygun olmasını güvence altına almaktadır. Dolayısıyla bu güvence kapsamında, kişi hakkında hükmedilen hapis cezasının yerindeliği veya orantılılığı incelemeye tabi tutulamayacaktır (Günay Okan, B. No: 2013/8114, 17/9/2014, § 18).
120. Bir mahkûmiyet kararının infazına ilişkin olarak Anayasa"nın 19. maddesi açık bir hüküm içermemektedir. Ancak Anayasa"nın 19. maddesinin amacı kişileri keyfî bir şekilde hürriyetten yoksun bırakılmaya karşı korumak olup maddede öngörülen istisnai hâllerde kişi hürriyetine getirilecek sınırlamaların da maddenin amacına uygun olması gerekir (Abdullah Ünal, B. No: 2012/1094, 7/3/2014, § 38). Bir kimsenin mahkemelerce verilmiş hürriyeti kısıtlayıcı cezaların ve güvenlik tedbirlerinin yerine getirilmesi kapsamında hürriyetinden yoksun bırakıldığının söylenebilmesi için her şeyden önce hürriyeti kısıtlayıcı ceza veya güvenlik tedbirinin bir mahkeme tarafından verilmesi, ikinci olarak yerine getirilecek kararın hürriyeti kısıtlayıcı ceza veya güvenlik tedbirlerine ilişkin olması gerekir. Ceza veya güvenlik tedbiri içermeyen bir karara dayanılarak bir kimsenin hürriyetinden yoksun bırakılması mümkün değildir. Son olarak hürriyetten yoksun bırakılmanın mahkemece verilen hürriyeti kısıtlayıcı ceza veya güvenlik tedbirinin kapsamını aşmaması gerekir (Ercan Bucak (2), B. No: 2014/11651, 16/2/2017, § 40; Şaban Dal, B. No: 2014/2891, 16/2/2017 § 32; Ç.Ö. [GK], B. No: 2014/5927, 19/7/2018 § 33).
121. Bunların yanı sıra mahkûmiyete bağlı olarak tutulan kişilerin tutulmalarının dayanağını oluşturan mahkûmiyet hükmüyle ilgili olarak tutulmaya devam edilmeyi hukuka aykırı hâle getirecek yeni bir meselenin (mahkûmiyete konu olan eylemin suç olmaktan çıkarılması, bir cezasızlık hâlinin bulunduğunun anlaşılması, mahkûmiyet hükmünü geçersiz kılan bir kanun değişikliğin yapılması gibi) ortaya çıktığını belirterek serbest bırakılmak amacıyla yetkili bir yargı merciine başvurduğunda da Anayasa"nın 19. maddesinin ikinci ve sekizinci fıkrası kapsamındaki güvencelerin tatbiki söz konusu olabilecektir (Aydın Kılıç, B. No: 2014/8740, 12/12/2018 § 44)
122. Bu bağlamda mahkûmiyete bağlı olarak tutulmanın koşulları ile suç isnadına bağlı olarak tutulmanın koşulları farklı olduğundan mahkûmiyete bağlı olarak hürriyetinden yoksun bırakılan kişilerin suç isnadına bağlı olarak tutulmaya ilişkin koşulların bulunmadığına yönelik başvuruları, Anayasa"nın 19. maddesinin ikinci fıkrasındaki güvenceler kapsamında değerlendirilemeyecektir (benzer yöndeki değerlendirme için bkz. Ç.Ö., § 48). Dolayısıyla başvurucunun suç isnadına bağlı tutma kapsamında kalan şikâyetleri tutuklamanın hukuki olmadığı iddiası kapsamında değerlendirilmiştir.
123. Somut olayda, Balıkesir 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 20/2/2018 tarihli kararıyla başvurucunun terör örgütüne üye olma suçundan mahkûmiyetine karar verildiği ve anılan suçtan verilen mahkûmiyet hükmünün kanun yolu incelemesi sonucu onanarak kesinleştiği anlaşılmaktadır. Dolayısıyla başvurucu, Türk hukuk mevzuatına uygun şekilde bir mahkeme tarafından verilen mahkûmiyet hükmünün infazı kapsamında tutulmaktadır. Ayrıca başvurucunun mahkûmiyete bağlı olarak tutulmasını hukuka aykırı hâle getirecek istinai bir durum da söz konusu değildir. Kaldı ki başvurucunun bu yönde bir iddiası da bulunmamaktadır.
124. Öte yandan başvurucu, gerçekleştiği tarihte suç olarak düzenlenmeyen bir kısım eyleminin mahkûmiyet kararına esas alınması nedeniyle kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkesinin ihlal edildiğini de ileri sürmüştür. Başvurucu hakkındaki mahkûmiyet kararının gerekçesi incelendiğinde mahkûmiyete esas alınan temel olgunun başvurucunun örgütün emniyet yapılanmasında bir grubun sorumlusu olduğu ve kod adı kullandığı yönündeki tespit olduğu anlaşılmaktadır. Dolayısıyla söz konusu kararda Bank Asyaya para yatırma veya bir dershanede öğretmenlik yapma tek başına mahkûmiyete esas alınan olgular değildir. Bu itibarla somut başvuruda başvurucunun ileri sürdüğü hususlar bakımından suç ve cezaların kanuniliği ilkesi yönünden ayrıca inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir.
125. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun mahkûmiyet sonrası tutulması yönünden bir ihlalin bulunmadığı açık olduğundan başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Gözaltının hukuka aykırı olması dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Tutuklamanın hukuki olmaması dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Soruşturma dosyasına erişimin kısıtlanması dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
4. Tutukluluğa ilişkin karar veren yargı mercilerinin bağımsız ve tarafsız olmadığına ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
5. Tutukluluğun makul süreyi aştığına ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
6. Tutukluluğun hukukiliğine etkili itiraz etme hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
7. Mahkûmiyet kararına bağlı tutmanın hukuka aykırı olduğuna ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 15/12/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.