AYM 2017/17496 Başvuru Numaralı EROL AKSOY (4) Başvurusuna İlişkin Karar

Abaküs Yazılım
İkinci Bölüm
Esas No: 2017/17496
Karar No: 2017/17496
Karar Tarihi: 16/12/2020

AYM 2017/17496 Başvuru Numaralı EROL AKSOY (4) Başvurusuna İlişkin Karar

 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

EROL AKSOY BAŞVURUSU (4)

(Başvuru Numarası: 2017/17496)

 

Karar Tarihi: 16/12/2020

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

Celal Mümtaz AKINCI

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

Raportör

:

Zehra GAYRETLİ

Başvurucu

:

Erol AKSOY

Başvurucu Vekilleri

:

Av. Buğra Alp KOCAMAN

 

 

Av. Turgut TAVŞANOĞLU

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru; isnadın niteliğinin değiştiğinin bildirilmemesi, mahkûmiyet kararının gerekçesiz olması ve delillerin hatalı değerlendirilmesi nedenleriyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 6/2/2017 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.

7. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda bulunmuştur.

III. OLAY VE OLGULAR

8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

A. Başvurucu Hakkında Açılan Davalar

9. Başvurucu, bireysel başvuru konusu olayların geçtiği tarihte İktisat Bankası A.Ş. (Banka) ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti"nde kurulan Trade Deposit Bank Off-Shore Ltd.nin (TDB) yönetim kurulu başkanı ve hâkim ortağıdır.

10. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu (BDDK) 15/3/2001 tarihinde Bankanın yönetim ve denetiminin Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna (TMSF) devredilmesine karar vermiştir.

11. Başvurucunun yönetim kurulu başkanı olarak görev yaptığı dönemde 18/6/1999 tarihli ve 4389 sayılı mülga Bankalar Kanunu"na muhalefet, uyarı ve talimatlara aykırılık, özel banka parasını zimmete geçirme, gerçeğe aykırı muhasebeleştirme yapma ve sair suçları işlediği iddia edilerek farklı tarihlerde düzenlenen iddianamelerle başvurucu hakkında ceza davaları açılmıştır.

12. Farklı mahkemelerde görülmekte olan ceza davaları, İstanbul 8. Ağır Ceza Mahkemesinin (Mahkeme) E.2004/82 sayılı dosyasında birleştirilerek yargılamaya bu dosya üzerinden devam edilmiştir.

13. Yargılama sonucunda Mahkemenin 9/10/2013 tarihli kararı ile başvurucu hakkında bir kısım suçlardan açılan kamu davalarının zamanaşımı nedeniyle ortadan kaldırılmasına karar verilmiştir.

B. Bireysel Başvuru Konusu Yargılama Süreci

14. Yönetim kurulu başkanlığını başvurucunun yaptığı Avrupa ve Amerika Holding A.Ş. (Holding) 1992 yılında kurulmuştur. Holding bünyesinde farklı sektörlerde faaliyet gösteren çok sayıda şirket bulunmaktadır.

15. Holding bünyesindeki şirketlerden biri olan AKS Televizyon Reklamcılık ve Filmcilik Sanayi ve Ticaret A.Ş.nin (AKS) %80 hissesi Ç. Grubuna ait şirketlere 3/6/1999 tarihinde satılmıştır. Bu satış işlemi vadeli senet (bono) karşılığında gerçekleştirilmiştir.

16. Başvurucunun beyanına göre satış işlemi karşılığında alınan senetler AKS adına çeşitli finans kuruluşlarından alınan kredilerin geri ödenmesinde kullanılmıştır. Bu kapsamda AKS"nin kredi borcu bulunan finans kuruluşlarından biri olan TDB, kredi alacağına karşılık olarak senetleri teslim almış ve daha sonra Bankaya ciro ederek tahsil etmiştir.

17. Başvurucu, TDB"den alınarak iskonto edilen senetlerin borçlusu olan Ç. Grubuna ait şirketlere Banka Yönetim Kurulunun 7/1/2000 tarihli ve (1) sayılı kararı ile döviz kredisi tahsis edildiğini belirterek bu işlemin Ç. Grubunun toplam grup kredi risklerini takip edebilmek için yapılan kayda dayalı kredi tahsisi olduğunu savunmuştur.

18. Öte yandan Bankanın TMSF"ye devredilmesinden sonra Banka hesapları üzerinde BDDK tarafından yapılan inceleme sonucunda söz konusu vadeli senetlerin TDB tarafından cirolanarak Bankaya verildiği, ancak Banka tarafından bu işlemin Ç. Grubuna ait şirketler üzerinden kredi kullandırılmış gibi gösterildiği, bu şekilde gerçeğe aykırı kayıt ve belgeler düzenlemek suretiyle banka zararı yaratıldığı belirtilerek suç duyurusunda bulunulmuştur.

19. Olayla ilgili olarak başlatılan soruşturma sonucunda Şişli Cumhuriyet Başsavcılığının 30/4/2001 tarihli iddianamesi ile başvurucunun da aralarında bulunduğu Banka yönetim kurulu üyeleri hakkında hizmet sebebiyle emniyeti kötüye kullanma suçundan kamu davası açılmıştır.

20. İddianamede şüpheliler hakkında Bankaca tahsis edilmemesi gereken krediler açarak Banka kaynaklarını, sermayesi ve yönetimi Erol Aksoy [başvurucu] ailesine ait olan TDB"ye aktararak menfaat sağladıkları ve böylece Bankayı zarara uğrattıkları iddia edilmiştir.

21. Şişli 9. Asliye Ceza Mahkemesinde görülen yargılama sonucunda 31/5/2005 tarihli karar ile başvurucunun yönetim kurulu başkanı olarak görev yaptığı sırada Bankaca tahsis edilmemesi gereken kredileri hile ve desiseler kullanma ve gerçeğe aykırı kayıt ve belgeler düzenleme suretiyle firmalara tahsis etme yönündeki suça konu eyleminin 4389 sayılı Kanun"un 22. maddesinin (3) numaralı fıkrasında düzenlenen banka zimmeti suçunu oluşturabileceği gerekçesiyle görevsizlik kararı verilerek dava dosyası görevli ağır ceza mahkemesine gönderilmiştir.

22. Mahkemenin E.2005/95 sayılı dosyasına kaydedilen dava dosyasının hukuki ve fiilî bağlantı nedeniyle Mahkemenin E.2004/82 sayılı dosyasında birleştirilmesine ve yargılamaya E.2004/82 sayılı dosya üzerinden devam edilmesine karar verilmiştir.

23. Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen duruşma tutanaklarının incelenmesinden yargılamanın toplam elli bir celsede tamamlandığı anlaşılmaktadır. Duruşma tutanaklarına göre başvurucunun eylemlerinde zimmet teşkil eden fiiller bulunup bulunmadığı, zimmet var ise bunun hangi yöntemle icra edildiği, bu eylemlerin zimmetin açığa çıkmamasını sağlamaya yönelik hileli davranışlarla işlenip işlenmediği gibi hususların açıklığa kavuşturulması amacıyla yargılama kapsamında birçok bilirkişiden rapor alınmıştır. Başvurucu, söz konusu raporlara dayanılarak yöneltilen zimmet suçlamasına karşı yargılama aşamalarında müdafiinin de hazır bulunmasıyla savunma yapmıştır.

24. Yargılama sonucunda Mahkemece 9/10/2013 tarihli karar ile başvurucu hakkında 4389 sayılı Kanun"un 22. maddesinin (3) numaralı fıkrası uyarınca zimmet suçundan 12 yıl 6 ay hapis cezasına hükmedilmiştir.

25. Gerekçeli karara göre Ç. Grubuna ait şirketlerin kredilendirilmesi görünümü altında Banka tarafından toplam 12.984.341 Amerikan dolarının (dolar) TDB"ye aktarıldığı, bu işlem sonucunda Banka alacağının oluştuğu ve böylece zimmet suçunun işlendiği kabul edilmiştir. Kararda ayrıca, zimmete konu eylemlerin Bankanın TMSF"ye devredilmesinden sonra basit bir denetimle ortaya çıkarıldığına vurgu yapılarak bu eylemlerin hileli nitelikte olmadığı, dolayısıyla eylemlerin tümünün adi zimmet niteliğinde olduğunun kabul edildiği belirtilmiştir.

26. Hükmün temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 7. Ceza Dairesinin 15/10/2014 tarihli kararıyla; diğer nedenlerin yanında Mahkeme kararının yeterli gerekçe içermediği, bu kapsamda sübutu kabul edilen ve suç oluşturan eylemlerin ve yasal ögelerinin gösterilmediği, hangi bilirkişi raporuna ne suretle itibar edildiğinin ve farklı sonuçlara ulaşan bilirkişi raporlarına neden itibar edilmediğinin kararda tartışılmadığı ve eksik araştırma yürütüldüğü gerekçesiyle hüküm bozulmuştur.

27. Bozma kararına uyularak devam edilen yargılama kapsamında eksik hususların tamamlanması amacıyla farklı bilirkişilerden raporlar alınmıştır. Bu kapsamda, adli tıp belge inceleme uzmanlarınca yapılan incelemede dava konusu kredi tahsis kararında imzası bulunan Banka Yönetim Kurulu üyelerinden İ.A.nın imzasının sahte olduğu tespit edilerek bu tespite ilişkin rapor dava dosyasına sunulmuştur.

28. UYAP aracılığıyla erişilen ve bireysel başvuru dosyasına sunulan bilgi ve belgelere göre başvurucu, müdafiinin de hazır bulunmasıyla yargılama aşamalarında yaptığı savunmalarında dava dosyasına sunulan tüm bilirkişi raporlarına karşı ayrıntılı bir şekilde iddia ve itirazlarını ileri sürmüştür.

29. Yargılama neticesinde Mahkeme 16/12/2015 tarihli karar ile başvurucunun hâkim ortağı ve yönetim kurulu başkan vekili olduğu Bankaya ait paranın suç tarihi itibarıyla efektif satış kuru karşılığı 5.946.938,05 TL olan 11.042.930 doları mal edinmek ve/veya edindirmek suretiyle nitelikli zimmet suçunu işlediği gerekçesiyle başvurucu hakkında 8 yıl 4 ay hapis ve 5.500 TL adli para cezasına hükmetmiştir.

30. Gerekçeli kararda özetle şu tespitlere yer verilmiştir:

- 3/6/1999 tarihinde AKS grubu şirket hisselerinin %80"inin 150.000.000 dolar bedelle Ç. Grubuna satıldığı ve satış bedeli için Ç. Grubunun müşterek borçlu olduğu senetlerin alındığı, alınan senetlerin 126.000.000 dolar bedelli kısmının satışa konu firmaların Bankaya, TDB"ye ve Facto Finansa ait borçlarına karşılık verildiği, TDB tarafından satış karşılığı alınan senetlerin 31.125.685 dolarlık kısmının 22.569.043 dolar olarak Bankaya iskonto ettirildiği ve iskonto işleminin Banka kayıtlarında Ç. Grubu firmalarına kredi kullandırılması gibi gösterilip, bu bedelin kredi kullandırılan firmaların haberi olmaksızın TDB"nin Bankanın Merkez Şubesindeki mevduat hesabına alacak kaydedildiği belirtilmiştir.

- Senetlerin Bankaya tevdii edilerek iskonto edildiği ve bu bedeli alan TDB"ye kredi tahsisi yapılmadığı, Bankanın alacağı nedeniyle rücu edeceği kişi gerekçesi ile senetlerin kefili Ç. Grubu firmalarına, bu firmaların talimatları olmaksızın ve firmalar hakkında mali tahlil ve istihbarat raporu alınmadan, kredi teklifi yapılmaksızın ve sözleşme imzalamadan kredi kullandırıldığı, bu döviz kredilerinin söz konusu Ç. Grubu firmalarına ödenmeyip Aksoy [başvurucu] ailesinin ana hissedarı olduğu TDB hesabına aktarılmasının ise dolaylı yollardan kaynak aktarımı olduğu ve bu suretle aralarında başvurucunun da bulunduğu sanıkların nitelikli zimmet suçunu işledikleri sonucuna ulaşılmıştır.

31. Gerekçeli kararda BDDK ve TMSF tarafından soruşturma ve kovuşturma aşamalarında dosyaya sunulan bilgi ve belgelerin içeriklerine ayrıntılı olarak yer verilmiştir. Ayrıca çeşitli tarihlerde Banka Teftiş Kurulu tarafından hazırlanan raporlar yanında BDDK Yeminli Murakıplarınca hazırlanan farklı tarihli raporlarda yer alan tespitler ve ulaşılan sonuçlar da kararda ayrıntılı olarak yer almıştır.

32. Gerekçeli kararda ayrıca, Banka Yönetim Kurulu üyelerince imzalanan dava konusu 7/1/2000 tarihli kredi tahsis kararında bir üyenin imzasının sahte olduğunun tespit edilmiş olması karşısında zimmete konu eylemin, hileli yöntemler kullanılarak icra edildiğinin anlaşıldığı gerekçesiyle nitelikli zimmet olarak nitelendirildiği ifade edilmiştir. Gerekçeli kararın ilgili kısmı şöyledir:

"Yargılama dosyasında görüleceği gibi, zimmet suçuna münhasır olmak üzere 3 ayrı heyete bilirkişi incelemesi yaptırılmış (...) Ana ve birleşen yargılamalarla ilgili bölümlerde iddia ve savunmalar özetlendikten sonra, ilgisi açısından tercih edilen görüş ve değerlendirmelere kısaca atıf yapılmış ve hukuka uygun sonuca ulaşılmaya çalışılmıştır [gerekçeli karar s. 32].

(...)

Her ne kadar sanık müdafi tarafından birleşen dosyalarda zaman aşımı süresi dolduğundan zaman aşımı konusunda bir karar verildikten sonra esasa ilişkin savunma yapmak üzere süre talep edilmiş ise de, zaman aşımının dolup dolmadığı hususunun ara kararı ile değerlendirilmesinin ihsası rey niteliğinde olacağından zaman aşımına ilişkin kararın asıl hüküm ile birlikte karara bağlanması gerekip sanık müdafi tarafından birleşen dosyalar ile ilgili son celse zaten yazılı ve sözlü olarak açıklamalarda bulunulmuştur. Kendilerine Yargıtay bozma ilamından sonra sunulan 21/10/2015 tarihli iddia makamının esas hakkındaki mütalasına karşı son savunmalarını sunmak üzere süre verilmiş bundan sonra yapılan 30/10/2015 tarihli celsede ve 10/11/2015 tarihli celsede mazeretlerini belgelendirmeden mazeret ibraz edip savunma ibraz etmemişler ve son celse olan 16/12/2015 tarihli cesede de zaman aşımı iddiasında bulunmuşlardır. 21/10/2015 tarihli celseden itibaren son savunmalarını hazırlamak için yeterli zaman olmasına rağmen yapılan son celsede de birleşen dosyalar ile ilgili gerek yazılı ve gerekse sözlü açıklamalarda bulunulmuş olduğundan yargılamanın daha fazla sürüncemede kalmaması için kendilerine yeniden son savunmalarını sunmak için süre verilmesi cihetine gidilmemiştir [gerekçeli karar s. 50].

Marmara üniversitesi Muhasebe Hukuk İşleri Banka İşleri ve Muhasebesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. [ O.A.] tarafından hazırlanan ayrık raporda özetle;

Birleşen 2005/95 esas sayılı dosya ile ilgili olarak, davaya konu kredilerin 31.125.685 USD tutarındaki senetlerin 22.596.040 USD bedelle TDB den satın alınmasından kaynaklandığı, ancak bu kredilendirmeye ilişkin muhasebeleştirmenin usulüne uygun olarak yapılmadığı, 31/12/2000 tarihli banka bilançosu yönetim kurulu üyeleri tarafından tanzim ve imza edilmemekle muhasebeleştirmedeki hatayı düzeltme imkanından yoksun kalan yönetim kurulu üyelerinin bundan sorumlu olmadığı, senetlerin banka mülkiyetine geçmesi ve İktisat Bankasının TMSF ye devir edildiği tarihe kadar da vadesi gelen 11.526.110 USD tutarındaki senetlerin bankaca tahsil edilmiş olması BDDK ile [Ç.] Gurubu arasındaki akdedilen protokolün bu senetleri de kapsaması ve ödenmeye devam etmesi nedeniyle zararın bulunmadığı bildirilmiştir [gerekçeli karar s. 115].

IV - OLAY VE GEREKÇE

(...)

Tüm dosya kapsamı, iddia, savunmalar, teftiş kurulu raporları, Bankalar Yeminli murakıplarının denetim raporları, bilirkişi raporları, dosyadaki tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde;

(...)

Mahkememizin Birleştirilen 2005/95 Esas Sayılı Dosyası ile İlgili Olarak,

İddia, savunma, Banka Teftiş Raporları, Murakıp Raporları ve dosyada mevcut üç ayrı bilirkişi heyetinden oluşan bilirkişi raporlarındaki maddi tespitler dikkate alındığında;

(...)

Avrupa ve Amerika Holding A.Şve Erol Aksoy un satıcı [M.E.K.] ve [Ç.] Holding AŞ nin alıcı olarak taraf oldukları, 03/06/1999 tarihli hisse satış sözleşmesine dayanan satış işlemi ile AKS Grup Şirketlerinin %80 inin 150 milyon USD bedel ile [Ç.] Holding AŞ ye devir edildiği, satış bedeli karşılığında [Ç.] Holding AŞ"nin müşterek borçlu olduğu senetler alındığı, Avrupa ve Amerika AŞ nin[Ç.] Gurubundan aldığı senetlerin 126 milyon USD lik kısmının satışı yapılan firmaların İktisat Bankasına, TDB"ye ve Fakto Finans AŞ"ye olan borçlarına karşılık verildiği, TDB"nin Avrupa Amerika AŞ"den aldığı ve borçlusu [Ç.] Grubu olan senetlerin 31.125.684 USD"lik kısmını 22.569.043 USD ye İktisat Bankasına iskonto ettirmek suretiyle bu bedeli İktisat Bankasından aldığı, yani Erol Aksoy un Grubuna dahil bazı şirketlerin %80 oranındaki paylarının çoğunluğu Erol Aksoy"a ait olan ve satılan firmaların hisselerinin maliki konumunda bulunan Avrupa Amerika Holding tarafından [Ç.] Holding AŞ"nin sahibi olan [M.E.K.ye] satışı neticesi 150 milyon USD"lik senet alındığı, bu senetlerin 126 bin USD"lik bölümünün satışı gerçekleşen firmaların İktisat Bankası, TDB"ye olan borçlarına karşılık tevdi edildiği, normalinde senetleri alan TDB nin alacağını senetlerin tahsili suretiyle alabilecekken sermayesinin %92 sinden fazlası Erol Aksoy ve ailesinin sahip olduğu TDB"nin Avrupa Amerika AŞ den aldığı senetlerin 31.125.684 USD lik kısmını 22.569.043 USD"ye İktisat Bankasına iskonto ettirerek bu bedeli İktisat Bankasından tahsil edip, İktisat Bankası kayıtlarında iskonto işlemini [Ç.] Grubuna yapılmış göstermiştir.

(...)

Sanıkların savunmalarında belirttiklerinin aksine kredi İktisat Bankası tarafından TDB"ye iskonto kredisi olarak kullandırılmıştır. Sanıklar tarafından ayrıca TDB nin, senedi İktisat Bankasına satması konusunda olması gereken karar da ibraz edilmemiştir. Senet İktisat Bankasına tevdi edilerek iskonto edilip, bu bedeli alan TDB"ye kredi tesisi yapılmamıştır. Banka tarafından sermayesine hakim kurula kullandırılacak krediler ile ilgili olarak, Bankalar Kanunundan kaynaklanan limitlerden kurtarmak, söz konusu limitleri boş tutmak maksadıyla bankanın alacağı nedeniyle rücu edeceği kişi gerekçesi ile dava konusu senetlerin kefili durumunda olan [Ç.] Grubuna ait firmalar lehine firmaların talimatı olmaksızın firmalar hakkında mali tahlil ve istihbarat raporu olmadan, kredi teklifi yapılmaksızın sözleşme imzalamadan kredilendirme sürecine uyulmadan 5 adet döviz kredisi kullandırılıp kullandırılan bu kredilerin söz konusu [Ç.] Grubu firmalarına ödenmeyip Aksoy ailesinin ana hissedarı olduğu TDB Limited Şirketi hesabına aktarılmak suretiyle dolaylı yollardan Aksoy Grubuna kaynak aktarımı yapılarak zimmet suçunun işlendiği Mahkememizce kabul edilmiştir.

07/01/2000 tarihli yönetim kurulu kararında, imzası bulunan sanık Erol Aksoy, [ F.G.],(...) ve [R.A.G.nin.] dolaylı yollardan Aksoy Grubu menfaatine kaynak aktarımı yapmak suretiyle zimmet suçunu işledikleri Mahkememizce kabul edilmiştir.

Dosyada mevcut her üç bilirkişi heyet raporunda da [Ç.] Grubu firmalarına kullandırılan 5 adet döviz kredisi toplamının 22.569.040 TL olduğu tespit edilip her ne kadar zararın hesabında ilk bilirkişi heyeti olan [C.T.], [M.L.] ve Prof. Dr. [O.A.] tarafından hazırlanan ayrık görüşlü raporda Trade Depozit Bank hesabına alacak kayıt edilen bedelden kaynaklanan 11.968.727 dolar ana para ve 1.015.614 birikmiş faiz olmak üzere toplam 12.984.341 dolar zarar tespit edilip, ikinci bilirkişi heyeti olan [R.A.], Prof. Dr. [M.K.], Prof. Dr. [N.B.] tarafından hazırlanan ayrık görüşlü raporda da zarar miktarı olarak da toplam kullandırılan kredi bedeli 22.569.043 USD nin 05/01/2000 tarihi itibariyle efektif satış kuru karşılığı hesap edilip üçüncü bilirkişi heyetini oluşturan Prof. Dr. [H.A.] araştırma görevlisi [S.D.], [U.U.] tarafından hazırlanan bilirkişi heyet raporunda da kullandırılan 22.569.043 USD krediden tahsil edilemeyen 11.968.727 USD nin bankanın fona alındığı 15/01/2003 tarihli efektiş satış kuru karşılığı 12.129.215,66 TL zarar hesaplanmış ise de,

Firmalara tahsis edilen 5 adet döviz kredisi toplamı 22.569.043 USD"nin 11.526.110 USD si vadelerinde ödendiği, TMSF den gelen müzekkere cevapları ile anlaşıldığından kalan 11.042.930 USD nin suç tarihi olan 05/01/2000 tarihi itibariyle efektif satış kuru karşılığı 5.946.938,05 TL olarak her üç bilirkişi heyetindeki hesaptan farklı olarak zimmet miktarı Mahkememizce tespit edilmiştir [gerekçeli karar s. 144, 145].

(...)

C) ZİMMETİN NİTELİĞİ :

(...)

Avrupa ve Amerika Holding Gruplarına ait 7 adet grup firmasının [Ç.] firmasına 150 milyon USD karşılığında satılıp, satış neticesinde alınan senetlerin 31.125.685 dolar tutarındaki kısmının firmaların Trade Bank Limited Şirketine olan borcu sebebi ile devir edilmesi ile TDB tarafından İktisat Bank TAŞ ye 22.569.043 USD ye İktisat Bankasına iskonto ettirmek suretiyle 22.569.043 USD yi İktisat Bankasından aldığı, TDB nin alacağını senetleri tahsil sureti ile alabilecekken bu bedeli İktisat Bankasına iskonto ettirmek suretiyle İktisat Bankasından tahsil ettiği ve İktisat Bankası kayıtlarında da iskonto işlemini [Ç.] Grubu firmalarına yapılmış gibi gösterildiği, değinilen işlemler ile ilgili olarak 22.546.043 USD TDB"nin İktisat Bankası Merkez Şubesi nezdinde ki mevduat hesabına alacak kayıt edilmek suretiyle [Ç.] Grubuna bilgi ve talimatları dışında 05/01/2000 tarihinde 5 adet döviz kredisi kullandırıldığı, kullandırılan bu döviz kredilerinin [Ç.] Grubu firmaları hesaplarına aktarılmaksızın aynı gün İktisat Bankası TAŞ nin Trade Depozit Bank hesabına aktırıldığı ve 05/01/2000 tarihinde kullandırılan krediler ile ilgili olarak 07/01/2000 tarihli İktisat Bankası yönetim kurulunca tahsis kararı alınarak sanıklar Erol Aksoy, (...) tarafından imzalandığı, yönetim kurulu kararında [İ.A.nın] imzası olmasına rağmen [İ.A.ya] atfen atılan imzanın mahkememizce yaptırılan imza bilirkişisi raporundaki tespitlere göre sanık [İ.A.nın] eli ürünü olmadığı ve iğfal kabiliyetine haiz olduğunun anlaşıldığı böylece yönetim kurulu kararında imzası olan diğer sanıkların bankayı aldatıcı mahiyette hileli yöntemler kullanmak suretiyle dolaylı yoldan Aksoy ailesinin ana hissedarı olduğu Trade Bank Limited Şirketi hesabına paranın aktarılması şeklinde kendi hakim sermayeder grubunu kredilendirmemiş olsa da [Ç.] Grubu firmalarını kredilendirmek suretiyle gerçekte kendi grubuna menfaat sağladığından eylemin "nitelikli zimmet" olduğu Mahkememizce kabul edilmiştir [gerekçeli karar s. 149]."

33. Başvurucu, diğer nedenlerin yanı sıra davanın zamanaşımına uğradığını, buna rağmen ilgili mevzuatın hatalı uygulanması sonucu mahkûmiyet hükmü verildiğini, bozma öncesi yargılamada basit zimmet suçundan ceza verildiği hâlde bozma kararına uyularak devam edilen yargılamada suçun vasfının değiştirilerek nitelikli zimmetten cezalandırıldığını ve buna ilişkin olmak üzere kendisine ek savunma imkânı tanınmadığını, zimmet suçunun unsurlarının olayda mevcut olmadığını belirterek hükmü temyiz etmiştir.

34. Yargıtay 7. Ceza Dairesinin 26/10/2016 tarihli kararı ile hüküm onanmıştır.

35. Başvurucu nihai karardan 11/1/2017 tarihinde haberdar olduğunu beyan ederek 6/2/2017 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

36. 4389 sayılı mülga Kanun’un 22. maddesinin (3) numaralı fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:

"Banka yönetim kurulu başkan ve üyeleri ile diğer mensupları görevleri dolayısıyla kendilerine tevdi olunan veya muhafazaları, denetim veya sorumlulukları altında bulunan bankaya ait para veya sair varlıkları zimmetlerine geçirirlerse altı yıldan on iki yıla kadar ağır hapis cezası ile cezalandırılacakları gibi bankanın uğradığı zararı tazmine mahkum edilirler... Bu fıkrada gösterilen suç, bankayı aldatacak ve fiilin açığa çıkmamasını sağlayacak her türlü hileli faaliyette bulunmak suretiyle işlenmişse faile oniki yıldan aşağı olmamak üzere ağır hapis ve meydana gelen zararın üç katı kadar ağır para cezası verilir."

37. 19/10/2005 tarihli ve 5411 sayılı Bankacılık Kanunu"nun "Zimmet" kenar başlıklı 160. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Görevi nedeniyle zilyetliği kendisine devredilmiş olan veya koruma ve gözetimiyle yükümlü olduğu para veya para yerine geçen evrak veya senetleri veya diğer malları kendisinin ya da başkasının zimmetine geçiren banka yönetim kurulu başkan ve üyeleri ile diğer mensupları, altı yıldan oniki yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılacakları gibi bankanın uğradığı zararı tazmine mahkûm edilirler.

Suçun, zimmetin açığa çıkmamasını sağlamaya yönelik hileli davranışlarla işlenmesi hâlinde faile on iki yıldan az olmamak üzere hapis ve yirmibin güne kadar adli para cezası verilir; ancak, adli para cezasının miktarı bankanın uğradığı zararın üç katından az olamaz."

V. İNCELEME VE GEREKÇE

38. Mahkemenin 16/12/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. İsnadı (Suçu) Öğrenme Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları

39. Başvurucu, bozma kararına uyularak devam edilen yargılamada suçun vasfında değişiklik yapıldığı hâlde savunmasının alınmadığını, böylece adil yargılanma hakkı kapsamında savunma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

2. Değerlendirme

40. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Bu itibarla somut olayda başvurucunun bu bölümdeki iddialarının isnadı (suçu) öğrenme hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

41. Anayasa Mahkemesi benzer iddiaların ileri sürüldüğü başvurulara ilişkin olarak birçok kararında isnadı (suçu) öğrenme hakkı ile ilgili ilkeleri belirlemiştir. Buna göre suç isnadı altındaki kişiye savunma hakkının şeklen değil gerçek anlamda sağlanması gerekir. Bunun için suç isnadı altında bulunan kişiye, savunmasını hazırlayıp mahkeme önünde dile getirebilmesi ve böylece yargılamanın sonucunu etkileyebilmesi için isnadın bildirilmesi gerekmektedir. Hakkındaki isnadı bilmeyen kimsenin savunma yapması mümkün değildir. İsnat, sanığın savunma yapabilmesi için bildirilmektedir. Bunun için bildirimde, sanığın hangi fiil ile suçlandığının ve hangi suçu işlediğinin açıklanması gerekmektedir. Diğer bir ifadeyle sanık, isnadın sebebinden ve niteliğinden haberdar edilmelidir. Sanığın hangi fiili nerede ve ne zaman işlediği (yüklenen suçu oluşturan olay/olaylar) isnadın sebebini oluşturur. Bunların soyut olarak değil sanığın savunma hazırlayabilmesine yeterli düzeyde ve ayrıntılı olarak açıklanması gerekir. Böylelikle sanık, davaya konu fiili nerede ve ne zaman işlemekle suçlandığını bileceğinden savunmasını buna göre yapabilecektir. Fiilin hukuki yönden vasıflandırılması ise isnadın niteliğidir. Suçlamanın niteliği hakkındaki bilgi de savunma yapmaya yeterli düzeyde olmalı ve sanığın işlemekle suçlandığı fiilin hangi normu ihlal ettiği bildirimde belirtilmelidir. Yargılama sırasında fiilin hukuki niteliğinin değişmesi durumunda da sanık bu değişiklikten haberdar edilmelidir. Böylelikle silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerine uygun olarak yargılamanın adilliği de sağlanmış olur (Ali Kemal Tekin, B. No: 2014/875, 2/2/2017, §§ 40-43).

42. Başvuru konusu olayda; başvurucunun da aralarında bulunduğu şüphelilerin Bankaca tahsis edilmemesi gereken krediler açarak Banka kaynaklarını, sermayesi ve yönetimi başvurucunun ailesine ait olan TDB"ye aktararak menfaat sağladıkları ve böylece Bankayı zarara uğrattıkları iddia edilerek hizmet nedeniyle emniyeti kötüye kullanma suçundan cezalandırılmaları istemiyle kamu davası açılmıştır. Asliye ceza mahkemesinde görülen yargılama sonucunda iddianamede yer verilen Bankaca tahsis edilmemesi gereken kredileri hile ve desiseler kullanma ve gerçeğe aykırı kayıt ve belgeler düzenleme suretiyle firmalara tahsis etme yönündeki eylemlerin 4389 sayılı Kanun"un 22. maddesinin (3) numaralı fıkrasında düzenlenen banka zimmeti suçunu oluşturabileceği gerekçesiyle görevsizlik kararı verilerek dava dosyası görevli ağır ceza mahkemesine gönderilmiştir.

43. İddianamede yüklenen suçun unsurlarını oluşturan fiillerin nelerden ibaret olduğu açıklanmıştır. İddianame yerine geçen görevsizlik kararı ile dava konusu eylemlerin 4389 sayılı Kanun"un 22. maddesinin (3) numaralı fıkrası kapsamında zimmet suçuna sebebiyet verdiğinin başvurucuya bildirildiği ve yargılama aşamalarında buna yönelik olarak savunma hakkının fiilen ve etkili bir şekilde kullanılmasının sağlandığı, başvurucunun müdafii tarafından aleyhteki iddia ve görüşlere karşı beyanda bulunulduğu görülmüştür.

44. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

B. Gerekçeli Karar Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

45. Başvurucu; yeterli bir gerekçe ortaya konulmadan nitelikli zimmet suçundan cezalandırıldığını, zimmetin açığa çıkmamasını sağlamaya yönelik hileli davranışın kararda gösterilmediğini, zamanaşımı iddiası yönünden gerekçenin eksik olduğunu, hangi bilirkişi raporuna neden itibar edildiğinin gerekçeli kararda açıklanmadığını, bozma gerekçelerinden hiçbirinin kararda karşılanmadığını belirterek gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

46. Bakanlık görüşünde; mahkûmiyet kararının gerekçesiz olduğuna ve zamanaşımı iddiasının derece mahkemesi tarafından değerlendirmeye alınmadığına ilişkin şikâyetlerin esas itibarıyla yargılamanın sonucuna, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanmasına ilişkin olduğu belirtilmiştir. Görüş yazısında; dava konusu maddi olay ve olguların ve delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ile uygulanması sonucu uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun ve kullanılan takdir yetkisinin sebeplerinin makul bir şekilde gerekçelendirildiği ifade edilmiştir. Bu gerekçelerin oluşturulmasında derece mahkemesinin ve Yargıtayın açıkça keyfî şekilde davrandığına işaret eden bir husus olmadığı dikkate alınarak başvurunun bu kısmının öncelikle kabul edilebilirlik yönünden incelenmesi gerektiği belirtilmiştir.

47. Bakanlık görüşünde ayrıca, şikâyetlerin esas yönünden incelenmesi durumunda başvurucu hakkında kurulan mahkûmiyet kararının gerekçelerinin derece mahkemesi tarafından ayrıntılı bir şekilde ortaya konulduğu ifade edilmiştir.

48. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında bireysel başvuru formundaki iddialarını tekrar etmiş ve aynı yönde açıklamalarda bulunmuştur.

2. Değerlendirme

49. Anayasa"nın 36. maddesinin birinci fıkrasında herkesin adil yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiş ancak gerekçeli karar hakkından açıkça söz edilmemiştir. Bununla birlikte Anayasa"nın 36. maddesine "adil yargılanma" ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye"nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılama hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Nitekim Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi"nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasındaki hakkaniyete uygun yargılanma hakkının kapsamına gerekçeli karar hakkının da dâhil olduğu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin birçok kararında vurgulanmıştır. Dolayısıyla Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının gerekçeli karar hakkı güvencesini de kapsadığının kabul edilmesi gerekir (Abdullah Topçu, B. No: 2014/8868, 19/4/2017, § 75).

50. Anayasa"nın 141. maddesinin üçüncü fıkrasında da “Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır” denilerek mahkemelere kararlarını gerekçeli yazma yükümlülüğü yüklenmiştir. Anayasa’nın bütünlüğü ilkesi gereği anılan Anayasa kuralı da gerekçeli karar hakkının değerlendirilmesinde gözönünde bulundurulmalıdır (Abdullah Topçu, § 76).

51. Gerekçeli karar hakkı, yargılamada ileri sürülen tüm iddialara ayrıntılı şekilde yanıt verilmesi gerektiği şeklinde anlaşılamaz. Bu nedenle gerekçe gösterme zorunluluğunun kapsamı kararın niteliğine göre değişebilir (Mehmet Yavuz, B. No: 2013/2995, 20/2/2014, § 51). Kanun yolu incelemesi yapan mercinin yargılamayı yapan mahkemeyle aynı sonuca ulaşması, bunu aynı gerekçeyi kullanarak veya atıfla kararına yansıtması kararın gerekçelendirilmiş olması bakımından yeterlidir (Yasemin Ekşi, B. No: 2013/5486, 4/12/2013, § 57).

52. Somut olayda yapılan değerlendirme sonunda tarafların başvurunun sonucuna etkili olabilecek tüm iddia ve savunmaları tartışılarak verilen kararda hükme ulaşılması için yeterli gerekçe bulunduğu görülmektedir (bkz. § 32). Kanun yolu incelemesi sonucunda verilen kararda, değerlendirme konusu hüküm ve gerekçesinin uygun bulunduğu dikkate alındığında gerekçeli karar hakkına yönelik bir ihlal olmadığının açık olduğu anlaşılmaktadır. Kaldı ki derece mahkemesince gerekçeli kararda; dosya kapsamında bulunan üç bilirkişi heyet raporunda ulaşılan sonuçlar, raporlara karşı ortaya konulan bilirkişi ayrık görüşleriyle birlikte ayrı ayrı özetlenerek ilgisi açısından tercih edilen görüş ve değerlendirmelere atıf yapılmak suretiyle uyuşmazlık konusunun çözümünde dikkate alınan bilirkişi raporları belirtilmiştir.

53. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

C. Diğer İhlal İddiaları

1. Başvurucunun İddiaları

54. Başvurucu; zimmet suçunun unsurlarının olayda mevcut olmadığını, suçun vasıflandırılmasında hata yapıldığını, uyuşmazlık konusu Banka Yönetim Kurulu kararındaki imzanın sahte olmasının faydasız bir sahtecilik olması nedeniyle bu sahte imzanın basit zimmeti nitelikli zimmet hâline dönüştürmeyeceğini, delillerin eksik ve hatalı değerlendirildiğini belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

2. Değerlendirme

55. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun adil olup olmaması bireysel başvuru konusu olamaz. Ancak bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden, bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik içeren tespit ve sonuçlar bu kapsamda değildir (Ahmet Sağlam, B. No: 2013/3351, 18/9/2013, § 42).

56. Somut olayda Mahkemece yapılan değerlendirmede başvurucunun iddiaları, dava dosyasına sunulan bilgi ve belgeler ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirilmek suretiyle bir karar verildiği anlaşılmıştır. Başvurucu tarafından ileri sürülen iddialar, mahkemelerce delillerin değerlendirilmesi ve hukuk kurallarının yorumlanmasına ilişkin olup Mahkeme kararlarında bariz takdir hatası veya açık keyfîlik oluşturan bir hususun da bulunmadığı dikkate alındığında ihlal iddialarının kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır.

57. Başvurucu tarafından ileri sürülen ihlal iddialarının yukarıda belirtilen içtihat kapsamında kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu sonucuna varıldığından başvurunun bu kısmının da açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. İsnadı (suçu) öğrenme hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

3. Diğer ihlal iddialarının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 16/12/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

Hemen Ara