Dolandırıcılık suçundan, sanık R.. A..’un, beraatına ilişkin, Şişli 1. Asliye Ceza Mahkemesince 17.05.2004 gün ve 1276-1167 sayı ile verilen hükmün, katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, dos¬yayı inceleyen Yargıtay 11. Ceza Dairesince 20.03.2007 gün ve 9148-1909 sayı ile;
“Suça konu çek yapraklarının hangi ticari ilişki nedeniyle ve hangi faturayla alınan mal karşılığında verildiği sanığın temsilcisi olduğu KDV indirimine konu yapılıp yapılmadığının ilgili defter ve kayıtlar incelenerek tespit edilmesi, katılan şirket tarafından faturaya istinaden Şişli 2. İcra Müdürlüğünün 2001/25855 esas sayılı dosyası ile icra takibi yapıldığı, imza ve borca itiraz üzerine İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesinde 2002/1660 esas sayılı dosya ile dava açıldığı, anlaşılmakla; sözkonusu dosyaların getirtilip incelenmesi, özetlerinin ayrıntılı şekilde tutanağa geçirilmesi, bu davayı ilgilendiren bilgi ve belgelerin onaylı örneklerinin intikalinin sağlanması, malların teslim ve tesellümü hususunda gerektiğinde sevk irsaliyele¬rinde adları geçen kişiler ile ardiye yetkilisi Birol Yülcü’nün tanık olarak dinlen¬meleri, dosyada fotokopisi bulunan 09.08.2001 tarihli olduğu düşünülen sözleşmenin aslının getirtilip, katılan şirkete faks yoluyla gönderildiği iddia olunmakla faks hattının, kaşe ve imzanın aidiyetlerinin araştırılması, çek yapraklarının iddia olunan mal teslimleri sonrasında mı yoksa mal teslimleri sırasında mı verildiği üzerinde de durularak, toplanan deliller birlikte değerlendirilip sonucuna göre sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini gerekirken eksik soruşturmayla yazılı şekilde hüküm tesisi” gerekçesiyle bozma kararı verilmiştir.
Yerel mahkeme ise 26.11.2007 gün ve 537-660 sayı ile;
“… katılan şirketin HUMK, Türk Ticaret Yasası ve Borçlar Yasasına göre ispat edemediği bir hususu mal sattığı kişiye mal teslim fişi imzalatmaksızın mal teslim ettiği iddiası ile dolandırıcılıkla itham etmesi ticari hayatın olağan akışına uygun olmadığı gibi yasalarda yer alan ispat hükümleri ile de bağdaşmamaktadır. Teslimi yapılmayan bir malın bedelinin tahsiline ilişkin girişimlere de hukuken cevaz verilemez” gerekçesiyle önceki hükümde direndiğini belirtmekle yetinmiş, ancak başkaca hüküm kurmamıştır.
Bu hükmün de o yer C. savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay C.Başsav¬cılığının “bozma ve düşme” istekli 26.03.2010 gün ve 89610 sayılı tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanığın dolandırıcılık suçundan beraatına karar verilen olayda, Özel Daire ile yerel mahkeme arasında çözümlenmesi gereken uyuşmazlık, yeterli soruşturma yapılıp yapılmadığının belirlenmesine ilişkindir.
Ancak, dosyanın incelenmesinde;
Yerel mahkemece önceki hükümde direnmeye karar vermekle yetinilip, yeniden hüküm tesis etmemek suretiyle 5271 sayılı CYY’nın 232/6. maddesine aykırı davranıldığı saptanmış ise de;
Sanık hakkında düzenlenen iddianamede uygulanması istenen, 765 sayılı TCY’nın 503/1. maddesinde öngörülen cezanın üst sınırına göre, suç tarihinde yürürlükte bulunan ve sanık lehine olan 765 sayılı TCY’nın 102/4 ve 104/2. maddeleri uyarınca 7 yıl 6 aylık kesintili dava zamanaşımı süresine tabi olduğu anlaşılmaktadır. 07.11.2001 olan suç tarihi ile inceleme tarihi arasında 8 yıldan fazla süre geçmiş olup, dosya içeriği itibariyle de daha ağır bir suçu oluşturma olasılığı bulunmayan eylemde dava zamanaşımı süresinin dolduğu görülmektedir.
Bu itibarla yerel mahkeme direnme hükmünün bozulmasına, yeniden yargılama gerektirmeyen bu konuda, 5320 sayılı Yasanın 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 1412 sayılı CYUY’nın 322. maddesi gereğince karar verilmesi mümkün bulunduğundan, sanık hakkındaki kamu davasının 765 sayılı TCY’nın 102/4 ve 104/2. maddeleri ile 5271 sayılı CYY’nın 223/8. maddesi uyarınca düşmesine karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Şişli 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 26.11.2007 gün ve 537-660 sayılı direnme hükmünün gerçekleşen dava zamanaşımı nedeniyle BOZULMASINA,
2- Yeniden yargılama gerektirmeyen bu konuda, 5320 sayılı Yasanın 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 1412 sayılı CYUY’nın 322. maddesi gereğince karar verilmesi mümkün bulunduğundan, sanık Rıdvan Altun hakkındaki kamu davasının 765 sayılı TCY’nın 102/4, 104/2 ve 5271 sayılı CYY’nın 223/8. maddeleri uyarınca DÜŞMESİNE,
3- Dosyanın mahalline iadesi için Yargıtay C.Başsavcılığına TEVDİİNE, 27.04.2010 günü yapılan müzakerede tebliğnamedeki isteme uygun olarak oybirliğiyle karar verildi.