AYM 2018/24720 Başvuru Numaralı AHMET AKYEL Başvurusuna İlişkin Karar

Abaküs Yazılım
Birinci Bölüm
Esas No: 2018/24720
Karar No: 2018/24720
Karar Tarihi: 12/1/2021

AYM 2018/24720 Başvuru Numaralı AHMET AKYEL Başvurusuna İlişkin Karar

 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

AHMET AKYEL BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2018/24720)

 

Karar Tarihi: 12/1/2021

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Hicabi DURSUN

 

 

Muammer TOPAL

 

 

Recai AKYEL

 

 

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

Raportör

:

Zehra GAYRETLİ

Başvurucu

:

Ahmet AKYEL

Vekili

:

Av. Uğur KIZILCA

 

 

Av. Yusuf ŞAHİN

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru; alacak davasının husumet yönünden reddedilmesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının, yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle de makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 27/8/2018 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmemiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

8. Başvurucu, bazı arazilerin imar altyapı planlarının hazırlanması için özel bir şirket ile sözlü olarak anlaşmış; anlaşma gereğince 300 dönüm arazi anılan şirkete ve bu şirketin belirlediği şahıslara devredilerek hizmet mukabili ödeme yapılmıştır.

9. Arazilerin imar planlarının üst ölçekli planlara aykırı olarak hazırlandığı gerekçesiyle Ankara İdare Mahkemelerince söz konusu planların iptaline karar verilmiştir.

10. Başvurucu, hatalı hazırlanan imar planları nedeniyle zarara uğradığını ileri sürerek bahsi geçen özel şirket aleyhine 2/3/2012 tarihinde alacak davası açmış ve hizmet bedeli olarak ödenen ücretin tarafına iade edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

11. Ankara 20. Asliye Hukuk Mahkemesinin 7/4/2015 tarihli kararı ile başvurucunun dava ehliyeti bulunmadığı gerekesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Gerekçeli kararın ilgili kısmı şöyledir:

"dava dışı üçüncü şahıslara plan ücreti olarak asıl arazi sahiplerinden alınan vekaletnameye istinaden davacı Ahmet Akyel [başvurucu] tarafından devredilerek tescil edildiği iddia edilen taşınmazların devir tarihleri itibari ile davacı Ahmet Akyel adına tescilli olmadıkları üçüncü şahıslar adına tescilli oldukları davacının mülkiyetinde bulunmadığı bu taşınmazların tespit edilecek ve rayiç bedellerinin iadesini talep etme hak ve yetkisinin tapuda en son malik olan ve tapudan devrini yapan taşınmaz maliklerine ait olacağından davacı Ahmet Akyel"in bu nedenle aktif taraf sıfatının olmadığı,

(...)

Davada davalı taraf yönünden pasif husumet ehliyetinin bulunup bulunmadığının da belirlenmesi gerektiğinden davalı [A.G.den] davalı olarak iadesi istenilen taşınmaz bedelinin istenilip istenilemeyeceği bu hususun çözümlenmesine bağlı olduğu da anlaşıldığından dava dilekçesinde yine cevaba cevap dilekçelerinden davacı Ahmet Akyel"in imar planı çalışmaları için davalı [A. P.M.Ş.H.] İnşaat Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi ile sözlü olarak anlaşıldığını ve bu şirketin görevlendirildiğini iddia ettiğinden davalı [A.G.] ile aralarında hukuki ilişkinin varolduğunu iddia etmediğinden Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığından alınan 28.10.2014 tarih 2014/5336 - 17211 sayılı cevabi yazıdan imar planlarının [A.P.] Şirketi tarafından hazırlandığı, [A.G.nin] sadece plan üzerinde imzası bulunan müelliflerden biri olduğu konuya ilişkin başka bir işlemin bulunmadığı bildirildiğinden bu şahsın davacı ile yapıldığı iddia edilen sözleşmede imzası olduğu ve sözleşmede taraf olduğuna dair yazılı bir belge de ibraz edilmediğinden onun yönünden de pasif husumet yokluğuna dayalı olarak usulden davanın reddine karar verilmesi gerekmiş bu gerekçelere göre dava şartı olan aktif husumet(taraf sıfatı) yokluğu ve davalı [A.G.] yönünden pasif husumet(taraf sıfatı) yokluğu nedenine dayalı olarak davanın reddine dair aşağıdaki hükmün tesisi yasal görülmüştür."

12. Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 23/11/2016 tarihli kararı ile hüküm onanmıştır.

13. Başvurucunun karar düzeltme talebi aynı Dairenin 5/7/2018 tarihli kararı ile reddedilmiştir.

14. Başvurucu 27/8/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

15. Mahkemenin 12/1/2021 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucuların İddiaları

16. Başvurucu, uzun süren yargılama nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.

2. Değerlendirme

a. Kabul Edilebilirlik Yönünden

17. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. Esas Yönünden

18. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin yargılamanın süresi tespit edilirken sürenin başlangıç tarihi olarak davanın ikame edildiği tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak -çoğu zaman icra aşamasını da kapsayacak şekilde- yargılamanın sona erdiği tarih, yargılaması devam eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği tarih esas alınır (Güher Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 50-52).

19. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin yargılama süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken yargılamanın karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın süratle sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate alınır (Güher Ergun ve diğerleri, §§ 41-45).

20. Anılan ilkeler ve Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda verdiği kararlar dikkate alındığında 6 yıl 5 aylık yargılama süresinin makul olmadığı sonucuna varmak gerekir.

21. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

B. Mahkemeye Erişim Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları

22. Başvurucu, hükme esas alınan uzman mütalaalarının bilimsel temelden yoksun olduğunu, uyuşmazlığın niteliği taşınmazın aynına ilişkin olmasına rağmen malik sıfatının bulunmadığı gerekçesiyle davanın ehliyet yönünden reddedilmesinin hukuka aykırı olduğunu, delillerin eksik değerlendirildiğini, itirazlarının dikkate alınmadığını belirterek adil yargılanma ve mülkiyet haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

2. Değerlendirme

23. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp, olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun yukarıda yer verilen şikâyetlerinin özü, alacağın tahsili istemiyle açtığı davanın uyuşmazlık konusu taşınmazların maliki olmadığı gerekçesiyle ehliyet yönünden reddedilmesine ilişkindir. Bu itibarla başvurucunun ihlal iddiaları adil yargılanma hakkının güvencelerinden biri olan mahkemeye erişim hakkı kapsamında incelenmiştir.

24. Anayasa"nın "Hak arama hürriyeti" kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

"Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."

25. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Anayasa Mahkemesince kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Bu bağlamda başvurucunun ihlal iddialarını kanıtlayamadığı, temel haklara yönelik bir müdahalenin olmadığı veya müdahalenin meşru olduğu açık olan başvurular ile karmaşık veya zorlama şikâyetlerden ibaret başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir (Hikmet Balabanoğlu, B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 24).

26. Adil yargılanma hakkının en temel unsurlarından biri olan mahkemeye erişim hakkı, bir uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına gelir. Kişinin mahkemeye başvurmasını engelleyen veya mahkeme kararını anlamsız hâle getiren, bir başka ifadeyle mahkeme kararını önemli ölçüde etkisizleştiren sınırlamalar mahkemeye erişim hakkını ihlal edebilir (Özkan Şen, B. No: 2012/791, 7/11/2013, § 52).

27. Mahkemeye erişim hakkı, mahkemeye başvuru konusunda etkili bir sistemin var olmasını ve dava açmak isteyen kişilerin mahkemeye ulaşmada açık, pratik ve yeterli fırsatlara sahip olmasını gerektirir. Özellikle hukuki ya da uygulamadaki belirsizlikler kişilerin mahkemeye erişim hakkını ihlal edebilir (Aktif Elektrik Müh. İnş. San. ve Tic. Ltd. Şti., B. No: 2012/855, 26/6/2014, § 34). Bu nedenle mahkemelerin usul kurallarını uygularken yargılamanın hakkaniyetine zarar getirecek ölçüde katı şekilcilikten kaçınmaları gerektiği gibi kanunla öngörülmüş usul şartlarının ortadan kalkmasına neden olacak ölçüde aşırı esneklikten de kaçınmaları gerekir (Kamil Koç, B. No: 2012/660, 7/11/2013, § 65).

28. Somut olayda başvurucunun davalılar ile yapmış olduğu sözlü sözleşme uyarınca asıl arazi sahiplerinden alınan vekâletnameye istinaden dava konusu 300 dönüm arazinin davalılarca bildirilen şahıslara plan ücreti olarak devredildiği ve bu şahıslar adına tapuda tescil edildiği anlaşılmaktadır (bkz. § 11). Başvurucu, davalıların sözleşmeye aykırı davrandıklarını ileri sürerek ücret olarak devredilen taşınmazın rayiç bedelinin tespit edilmesini ve bu şekilde tespit edilecek ücret bedelinin kendisine iade edilmesini talep etmiştir. Derece mahkemesi, taşınmazın devir tarihi itibarıyla üçüncü şahıslar adına tescilli olması ve bu taşınmazın tespit edilecek rayiç bedelinin iadesini talep etme hak ve yetkisinin de tapuda en son malik olan ve tapudan devrini yapan taşınmaz maliklerine ait olacağı gerekçesiyle talebin reddine karar vermiştir.

29. Dava konusu taşınmazın devir tarihinde başvurucunun mülkiyetinde olmadığı, üçüncü şahıslar adına tescilli olduğu açıktır. Bu durumda malik sıfatı taşımayan başvurucunun dava açma yönünden aktif husumet ehliyetinin bulunmadığına yönelik derece mahkemesi tespitinde bariz takdir hatası ve açık bir keyfîlik bulunmadığı görülmektedir. Buna göre başvurucunun mahkemeye erişim hakkına yönelik bir ihlal olmadığının açık olduğu anlaşılmıştır.

C. 6216 Sayılı Kanun"un 50. Maddesi Yönünden

30. 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

 “(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…

 (2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”

31. Başvurucu, ihlalin tespiti ile maddi ve manevi tazminata karar verilmesi talebinde bulunmuştur.

32. Somut olayda makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.

33. İhlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında net 13.500 TL manevi tazminatın başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.

34. Anayasa Mahkemesinin maddi tazminata hükmedebilmesi için başvurucunun uğradığını iddia ettiği maddi zarar ile tespit edilen ihlal arasında illiyet bağı bulunmalıdır. Başvurucunun bu konuda herhangi bir belge sunmamış olması nedeniyle maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.

35. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 294,70 TL harç ve 3.600 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 3.894,70 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

C. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

D. Başvurucuya net 13.500 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,

E. 294,70 TL harç ve 3.600 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 3.894,70 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

F. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin bilgi için Ankara 20. Asliye Hukuk Mahkemesine (E.2012/138, K.2015/149) GÖNDERİLMESİNE,

H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 12/1/2021 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

Hemen Ara