AYM 2017/30417 Başvuru Numaralı İSMAİL ARPACI (3) Başvurusuna İlişkin Karar

Abaküs Yazılım
İkinci Bölüm
Esas No: 2017/30417
Karar No: 2017/30417
Karar Tarihi: 13/1/2021

AYM 2017/30417 Başvuru Numaralı İSMAİL ARPACI (3) Başvurusuna İlişkin Karar

 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

İSMAİL ARPACI BAŞVURUSU (3)

(Başvuru Numarası: 2017/30417)

 

Karar Tarihi: 13/1/2021

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

Celal Mümtaz AKINCI

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Basri BAĞCI

Raportör

:

Ali KOZAN

Başvurucu

:

İsmail ARPACI

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, hükümlü olan başvurucuya gönderilen mektuba sakıncalı olduğu gerekçesiyle el konulması nedeniyle haberleşme hürriyetinin ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 24/7/2017 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.

7. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmuştur.

III. OLAY VE OLGULAR

8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:

9. Silahlı terör örgütüne üye olma suçundan Erzurum H Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda (Ceza İnfaz Kurumu) tutuklu olarak bulunan başvurucuya Silivri Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda tutuklu olarak bulunan arkadaşı mektup göndermiştir.

10. Ceza İnfaz Kurumu Disiplin Kurulu Başkanlığının (Disiplin Kurulu) 8/5/2017 tarihli sakıncalı mektup değerlendirme kararıyla mektubun Mektup Okuma Komisyonunda muhafazasına karar verilmiştir. Karar gerekçesinde; mektubun birinci sayfasının 2., 3. ve 4. paragraflarının tamamı ile birinci sayfasından başlayıp ikinci sayfasının 4. satırının sonuna kadar olan bölümde kurum ve kuruluşlar hakkında hakaret içeren ifadeler kullanılmış olabileceği kanaati oluştuğu vurgulanarak 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun"un 68. maddesinin (3) numaralı fıkrasına göre mektubun sakıncalı olduğu sonucuna varılmıştır. İlgili mektupta 17 Aralık soruşturması nedeniyle tutuklandığını belirten başvurucunun tutuklama sonrası yaşadıklarını anlatırken bu sürecin ve sürece katılanların haklılığına vurgu yaptığı, aynı nedenlerle tutuklu olan başvurucuya ceza infaz kurumu şartları ve haksızlık olarak nitelendirdiği olaylar karşısında nasıl davranılması gerektiğine ilişkin motive edici sözler kullandığı görülmüştür.

11. Başvurucu tarafından Disiplin Kurulu kararına karşı Erzurum 1. İnfaz Hâkimliğine (İnfaz Hâkimliği) yapılan şikâyet 30/5/2017 tarihli kararla reddedilmiştir. Karar gerekçesinde; mektubun birinci sayfasının 2., 3. ve 4. paragraflarının tamamı ile birinci sayfasından başlayıp ikinci sayfasının 4. satırının sonuna kadar olan bölümde kurum ve kuruluşlar hakkında hakaret içeren ifadeler bulunduğu vurgulanarak kararın usul ve yasaya uygun olduğu ifade edilmiştir.

12. Başvurucu tarafından İnfaz Hâkimliğinin kararına karşı Ağrı 2. Ağır Ceza Mahkemesine yapılan itiraz 19/6/2017 tarihli kararla reddedilmiştir. Karar gerekçesinde, itirazın dayanağını oluşturan İnfaz Hâkimliği kararının usul ve yasaya uygun olduğuna ilişkin değerlendirmeye yer verilmiştir.

13. Nihai karar 18/7/2017 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.

14. Başvurucu 24/7/2017 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

15. Anayasa Mahkemesi daha önceki kararlarında hükümlü ve tutukluların gönderdiği veya kendilerine gönderilen mektupların denetlenmesine dayanak oluşturan mevzuata yer vermiştir (Ahmet Temiz, B. No: 2013/1822, 20/5/2015, §§ 16-20).

V. İNCELEME VE GEREKÇE

16. Mahkemenin 13/1/2021 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Adli Yardım Talebi Yönünden

17. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Şerif Ay (B. No: 2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler dikkate alınarak geçimini önemli ölçüde zor duruma düşürmeksizin yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun açıkça dayanaktan yoksun olmayan adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.

B. Haberleşme Hürriyetinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

18. Başvurucu; ilgili mevzuatta tehdit ve hakaret içeren mektup tanımlanması yapılmasına rağmen Ceza İnfaz Kurumu kararında hakaret içeren ifadeler kullanılmış olabileceği kanaati ile mektubun sakıncalı bulunduğu, hangi ifadelerin tehdit ya da hakaret içerdiğine ilişkin bir gerekçe sunulmadığını vurgulamıştır. Ceza İnfaz Kurumunun kanaate dayalı işlem yaptığını, kanaat ile karar verilemeyeceğini oysa mektubun aynı mevzuat hükümlerine göre görev yapan başka bir ceza infaz kurumundan görüldü damgasıyla gönderildiğini ve mektubun sakıncalı bulmadığını belirtmiştir. Derece mahkemelerinin de itirazlarını karşılayacak şekilde gerekçe sunmadığını ifade eden başvurucu; haberleşme hürriyeti, eşitlik ilkesi ve adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

19. Bakanlık görüşünde; ilgili mevzuat hatırlatıldıktan sonra başvurucuya gönderilen mektubun Disiplin Kurulunca denetlenmesi suretiyle haberleşme hürriyetine yapıldığı iddia olunan müdahalenin kamu düzeninin korunması ve suç işlenmesinin önlenmesi amaçlarını taşıdığı, bunun da Anayasa"nın haberleşme hürriyetine ilişkin 22. maddesinin ikinci fıkrası kapsamında meşru bir amacı olduğu değerlendirilmesine yer verilmiştir. Bununla birlikte Kurumun düzeni, disiplini ve güvenliği sağlama kapsamında somut olayı değerlendirme hususunda takdir hakkının olduğu ve mahkemelerin de somut olayın özelliklerine göre değerlendirme yaparak karar verdiği vurgulanmıştır. Bu durumda başvurucuya gönderilen ve kurum ve kuruluşlar hakkında hakaret içerdiği değerlendirilen mektubun alıkonulmasına karar verilmesinin demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı olmadığı ve müdahalenin ulaşılmak istenen amaçla orantılı olduğu ifade edilmiştir.

20. Bakanlık görüşüne karşı beyanında genel olarak başvuru formunda belirttiği iddialarını tekrarlayan başvurucu; mektuba yapılan yasaklayıcı müdahalenin bir ihtimale dayandığını, hangi ifadelerin tehdit ya da hakaret içerdiğinin tespit edilmediğini, Bakanlık görüşünün de itirazlarını karşılar nitelikte olmadığını, subjektif ve hatalı bir değerlendirme ile mektuba el konulmasının demokratik toplum gereklerine uymadığını belirtmiştir.

2. Değerlendirme

21. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddialarının özü, kendisine gönderilen mektubun Disiplin Kurulunca sakıncalı görülerek alıkonulması nedeniyle haberleşme hürriyetinin engellenmesine ilişkindir. Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarında bu tür başvurular haberleşme hürriyeti kapsamında incelenmiştir (Ahmet Temiz, § 23; Özkan Kart (2), B. No: 2013/1201, 20/5/2015, § 22; Akif İpek, B. No: 2013/9456, 24/6/2015, § 23; Ramazan Vural, B. No: 2013/1148, 7/7/2015, § 24; Eren Yıldız, B. No: 2013/759, 7/7/2015, § 25; Mustafa Aydin, B. No: 2013/275, 6/10/2015, § 24). Somut başvuruda da bu durumdan ayrılmayı gerektirecek bir durum bulunmamaktadır.

22. Anayasa"nın iddianın değerlendirilmesinde dayanak alınacak "Haberleşme hürriyeti" kenar başlıklı 22. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Herkes, haberleşme hürriyetine sahiptir. Haberleşmenin gizliliği esastır.

Millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâkın korunması veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya birkaçına bağlı olarak usulüne göre verilmiş hâkim kararı olmadıkça; yine bu sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınmış merciin yazılı emri bulunmadıkça; haberleşme engellenemez ve gizliliğine dokunulamaz. ...

İstisnaların uygulanacağı kamu kurum ve kuruluşları kanunda belirtilir."

23. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun"un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre Anayasa Mahkemesince açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemez olduğuna karar verilebilir. Başvurucunun ihlal iddialarını temellendiremediği, iddialarının salt kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin olduğu, temel haklara yönelik bir müdahalenin olmadığı veya müdahalenin meşru olduğu açık olan başvurular ile karmaşık veya zorlama şikâyetlerden ibaret başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir (Hikmet Balabanoğlu, B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 24).

24. Disiplin Kurulu, başvurucuya gönderilmek istenen mektubun sakıncalı olduğunu değerlendirerek alıkonulmasına karar vermiştir. Dolayısıyla anılan işlem ile kamu makamları tarafından başvurucunun haberleşme hürriyetine bir müdahalede bulunulduğu açıktır.

25. Anayasa Mahkemesinin Ahmet Temiz kararında, hükümlü ve tutukluların gönderdiği veya kendilerine gönderilen mektuplara ceza infaz kurumunun ilgili kurulları tarafından yapılan müdahalelere ilişkin genel ilkeler belirtilmiştir (Ahmet Temiz, §§ 28-34). Buna göre haberleşme özgürlüğüne yapılan müdahale öncelikle kanunla öngörülmelidir. Müdahalenin yasal dayanağını oluşturan mevzuatın ulaşılabilir, yeterince açık ve belirli bir eylemin gerektirdiği sonuçlar açısından öngörülebilir olması gerekir. İkinci olarak söz konusu müdahale meşru bir amaca dayanmalı, demokratik bir toplumda gerekli ve ölçülü olmalıdır.

26. Anılan müdahale Anayasa’nın 22. maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen haklı sebeplerden bir veya daha fazlasına dayanmadığı ve Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen koşullara uygun olmadığı takdirde Anayasa’nın 22. maddesinin ihlalini teşkil edecektir. Bu nedenle sınırlamanın Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen, kanun tarafından öngörülme, meşru amaç taşıma, demokratik toplum düzeninin gereklerine uygunluk ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama koşullarına uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir (Ahmet Temiz, § 36).

27. Somut olayda 5275 sayılı Kanun"un 68. maddesinin hükümlülerin ceza infaz kurumlarından yaptıkları yazışmaların denetimi ve sınırlandırılmasının kanuni dayanağını oluşturduğu anlaşılmaktadır (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Ahmet Temiz, §§ 37-46). Öte yandan haberleşme hürriyetinin düzenlendiği Anayasa"nın 22. maddesinin ikinci fıkrasında, söz konusu sınırlama sebeplerine bağlı kalınarak yapılacak sınırlamanın ancak usulüne uygun olarak verilecek hâkim kararıyla mümkün olabileceği belirtildikten sonra üçüncü fıkrasında "İstisnaların uygulanacağı kamu kurum ve kuruluşları kanunda belirtilir." denilerek bu kuralın da mutlak olmadığı ve bu kurala bazı kurumlar yönünden kanunla sınırlamalar getirilebileceği açıkça düzenlenmiştir (AYM, E.2014/122, K.2015/123, 30/12/2015, § 71). Bu bağlamda ceza infaz kurumları, Anayasa"nın 22. maddesinin üçüncü fıkrası kapsamında istisnaların uygulanacağı kamu kurumlarındandır (Mehmet Koray Eryaşa, B. No: 2013/6693, 16/4/2015, §§ 74-76).

28. Mektubun sakıncalı bulunarak alıkonulma sebebi, anılan mektupta kurumlar ve kuruluşlar hakkında hakaret içeren ifadeler bulunulması olarak gösterilmiştir. Bu kapsamda başvurucuya gönderilen mektubun Disiplin Kurulu Başkanlığınca denetlenmesi suretiyle haberleşme hürriyetine yapılan müdahalenin kamu düzeninin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi ile ceza infaz kurumlarında asayiş ve güvenliğin sağlanması amaçlarını taşıdığı, bunun da Anayasa"nın haberleşme hürriyetine ilişkin 22. maddesinin ikinci fıkrası kapsamında meşru bir amaç olduğu sonucuna varılmıştır (Ahmet Temiz, §§ 47-55).

29. Ceza infaz kurumlarında tutulmanın kaçınılmaz sonucu olarak suçun önlenmesi ve disiplinin temini gibi ceza infaz kurumunda güvenliğin sağlanmasına yönelik kabul edilebilir makul gerekliliklerin olması durumunda hükümlü ve tutukluların sahip oldukları haklar sınırlandırılabilir (Turan Günana, B. No: 2013/3550, 19/11 /2014, § 35).

30. Somut olaya konu mektupta özellikle 17 Aralık soruşturmasının haklı ve hukuka uygun olduğu, sürece müdahale eden kurum ile kuruluşların algı operasyonu yaptığı gibi ifadeler kullanılmak suretiyle anılan süreçte yaşanılanların meşrulaştırılmaya çalışıldığı görülmüştür. Ayrıca 17 Aralık süreci sonrası yaşananların bir gün sonlanacağı ve haklılıklarının ortaya çıkacağı vurgulanarak mektubun muhatabının motive edilmek istendiği, 17 Aralık soruşturması ve bu soruşturmaya katılanların güçlü ifadeler ile övüldüğü, sürekli "biz" ifadesi kullanılarak bir aidiyetin vurgulandığı, anılan soruşturma süreci ile ilgili terör örgütünün kamuya yansıyan söylemlerine paralel görüşlerin tekrarlandığı görülmüştür. Bu tespitlerden hareketle başvurucu ve mektubu gönderenin silahlı terör örgütüne üye olma suçundan tutuklu oldukları hususu da dikkate alınarak mektupta kullanılan üslup ve içerik değerlendirildiğinde mektubun yazılma amacının örgütsel ilişkileri canlı tutmak suretiyle örgütün çözülmesini önlemek ve mektuplaşma yoluyla örgütsel haberleşmeyi sağlamak olduğu söylenebilir.

31. Buna göre sakıncalı görülerek mektuba el konulması şeklindeki müdahalenin Anayasa"nın 22. maddesi anlamında kamu düzeninin korunması ve suç işlenmesinin önlenmesi için ihtiyaç duyulan demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı olmadığı ve müdahalenin ulaşılmak istenen amaçla ölçülü olduğu sonucuna varılmıştır. Bu kapsamda İnfaz Hâkimliği kararının da ilgili ve yeterli gerekçeler içerdiği görülmektedir. Sonuç olarak somut olayda haberleşme hürriyetine yönelik açık ve görünür bir ihlal bulunmamaktadır.

32. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Başvurucunun adli yardım talebinin KABULÜNE,

B. Haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

C. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyetine neden olacağından adli yardım talebi kabul edilen başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 13/1/2021 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

Hemen Ara