Esas No: 2017/18969
Karar No: 2017/18969
Karar Tarihi: 13/1/2021
AYM 2017/18969 Başvuru Numaralı HÜSNÜ AŞKAN (2) Başvurusuna İlişkin Karar
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
HÜSNÜ AŞKAN BAŞVURUSU (2) |
(Başvuru Numarası: 2017/18969) |
|
Karar Tarihi: 13/1/2021 |
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Kadir ÖZKAYA |
Üyeler |
: |
Engin YILDIRIM |
|
|
Celal Mümtaz AKINCI |
|
|
Rıdvan GÜLEÇ |
|
|
Basri BAĞCI |
Raportör |
: |
Mehmet AKTEPE |
Başvurucu |
: |
Hüsnü AŞKAN |
Vekili |
: |
Av. Gülabi SEVEN |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, ceza davasında başvurucunun (sanığın) duruşmada hazır bulunma talebi reddedilerek ses ve görüntü aktarımı suretiyle duruşmaya katılımının sağlanmaya çalışılması nedeniyle duruşmada hazır bulunma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 25/1/2017 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. İkinci Bölüm Üçüncü Komisyon tarafından incelenen başvurunun, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiası yönünden süre aşımı nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmiştir.
5. Komisyonca adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiası yönünden başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
6. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
7. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
8. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
9. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
10. Başvurucu 4/12/2012 tarihinde gözaltına alınmış; silahlı terör örgütüne üye olma, devletin birliğini ve bütünlüğünü bozma ve mala zarar verme suçlarından 7/12/2012 tarihinde tutuklanmıştır.
11. Başvurucu hakkında Van Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından devletin birliğini ve ülke bütünlüğü bozma, mala zarar verme (bir kez), kanuna aykırı toplantı ve yürüyüşlere silahsız katılarak ihtara rağmen kendiliğinden dağılmama (üç kez), kamu malına zarar verme (iki kez), tehlikeli maddeleri izinsiz olarak bulundurma veya el değiştirme (beş kez), toplantı ve yürüyüşlere silah veya 6/10/1983 tarihli ve 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu"nun 23. maddesinde belirtilen aletlerle katılma (üç kez), silahlı terör örgütüne üye olma, görevi yaptırmamak için direnme (üç kez) suçlarından 14/2/2014 tarihinde iddianame düzenlenmiştir.
12. İddianamede sırasıyla yer aldığı üzere www.firatnews.com isimli internet sitesinde 20/10/2012 tarihinde eylem talimatı niteliğinde yayımlanan haber sonrasında 20/10/2012 tarihinde ölü olarak ele geçirilen PKK/KCK terör örgütü mensubunun defin edilmesi sırasında ve sonrasında 09.30 sıralarında başlayan ve saat 23.00 sıralarında sona eren, sayıları 50 ile 100 arasında değişen gruplar tarafından terör örgütü lehine yasa dışı slogan atma, lastik yakma, barikat kurarak yolu trafiğe kapatma, ateş yakma, yoldan geçen araçlara, kamuya ait binalara, güvenlik güçlerine taşlı, molotof kokteyli ve havai fişekli saldırıda bulunma eylemleri gerçekleştirilmiştir. Kolluk tarafından yapılan müdahaleler esnasında Hakkâri Emniyet Müdürlüğü hizmetlerinde kullanılmakta olan araçlarda maddi hasarlar meydana gelmiştir. Kolluk tarafından başvurucunun bu eyleme katıldığı tespit edilmiştir. Bahse konu olaylar iddianamede ""eylem 2"" olarak adlandırılmıştır.
13. www.firatnews.com isimli internet sitesinde eylem talimatı niteliğinde yayımlanan haberler sonrasında 17/11/2012 tarihinde, PKK/KCK terör örgütü elebaşının sözde ceza infaz kurumu koşulları ile tecrit iddialarını protesto etmek maksadıyla 12/9/2012 tarihinden itibaren ülke genelinde tutuklu/hükümlü olarak bulunmakta olan örgüt mensupları tarafından başlatılan süresiz ve dönüşümsüz açlık grevlerine destek vermek amacıyla saat 10.45 sıralarında başlayan ve saat 21.00 sıralarında azalarak sona eren, sayıları on ile doksan arasında değişen gruplar tarafından PKK/KCK terör örgütü, örgüt elebaşı ve ceza infaz kurumlarında tutuklu/hükümlü bulunan örgüt mensupları lehine yasa dışı slogan atma, yolu trafiğe kapatma, güvenlik tedbiri alan ve kendilerine müdahalede bulunan güvenlik güçlerine yönelik taşlı saldırıda bulunma eylemleri gerçekleştirilmiştir. Kolluk tarafından başvurucunun bu eyleme katıldığı tespit edilmiştir. Bahse konu olaylar iddianamede ""eylem 3"" olarak adlandırılmıştır.
14. Yine bahse konu internet sitesinde yayımlanan haberler sonrasında 30/10/2012 tarihinde saat 09.50 sıralarında başlayan ve saat 22.30 sıralarında azalarak sona eren, sayıları on ile altmış arasında değişen gruplar tarafından PKK/KCK terör örgütü, örgüt elebaşı ve ceza infaz kurumlarında tutuklu/hükümlü bulunan örgüt mensupları lehine yasa dışı slogan atma, lastik yakma, barikat kurarak yolu trafiğe kapatma, ateş yakma, yoldan geçen araçlara, kamuya ait binalara, lojmanlara ve araçlara, MOBESE direklerine, sokak aydınlatma lambalarına, vatandaşlara ait binalara ve araçlara, güvenlik tedbiri alan, kendilerine müdahalede bulunan güvenlik güçlerine yönelik taşlı, molotof kokteyli ve havai fişekli saldırıda bulunma eylemleri gerçekleştirilmiştir. Kolluk tarafından yapılan müdahaleler esnasında Hakkâri Emniyet Müdürlüğü hizmetlerinde kullanılmakta olan araçlarda maddi hasarlar meydana gelmiştir. Kolluk tarafından başvurucunun bu eyleme katıldığı tespit edilmiştir. Bahse konu olaylar iddianamede ""eylem 4"" olarak adlandırılmıştır.
15. www.firatnews.com isimli internet sitesinde eylem talimatı niteliğinde yayımlanan haber sonrasında 1/10/2012 tarihinde Hakkâri il merkezinde Abdullah Öcalan’ın Suriye"den çıkarılışı ile ilgili olarak muhtelif mahallelerde saat 01.00 sıralarında sona eren sayıları 20 ile 50 arasında değişen gruplar tarafından terör örgütü lehine yasa dışı slogan atma, lastik yakma, barikat kurarak yolu trafiğe kapatma, ateş yakma, yoldan geçen araçlara, kamuya ait binalara, güvenlik güçlerine taşlı, molotof kokteyli ve havai fişekli saldırıda bulunma eylemleri gerçekleştirilmiş; olaylar sırasında Fatih Sultan Mehmet İlköğretim Okuluna yönelik yapılan molotof kokteyli ve taşlı saldırı eylemi neticesinde okulda yangın çıkmış ve maddi hasar meydana gelmiştir. Kolluk tarafından başvurucunun bu eyleme katıldığı tespit edilmiştir. Bahse konu olaylar iddianamede ""eylem 12"" olarak adlandırılmıştır.
16. 13/11/2012 tarihinde Hakkâri il merkezi Gazi Mahallesi Gültekin Caddesi girişindeki su deposunun altında bulunan elektrik direği altına bırakılan parça tesirli basınç etkili el yapımı bombanın patlaması neticesinde çevrede bulunan evlerin camları kırılmak suretiyle maddi hasar meydana gelmiştir. Kolluk tarafından başvurucunun bu olaya katıldığı tespit edilmiştir. Bahse konu olay iddianamede ""eylem 18"" olarak adlandırılmıştır.
17. 5/9/2012 tarihinde saat 20.45 sıralarında Hakkâri il merkezi Bulak Mahallesi İstiklal Caddesi Ümitler İşhanı 38/C numaralı adreste bulunan Ev Yaşam Alışveriş Merkezine yönelik olarak gerçekleştirilen saldırı neticesinde parça tesirli, basınç etkili el yapımı bombanın patlamasıyla anılan alışveriş merkezinde maddi hasar oluşmuştur. Başvurucunun olaya aktif olarak katıldığına dair diğer şüpheli İlhan Dayan ve gizli tanığın açık ifadesi bulunmaktadır. Bahse konu olay iddianamede ""eylem 19"" olarak adlandırılmıştır.
18. 12/10/2012 tarihinde saat 22.15 sıralarında Hakkâri"nin Yeni Mahalle Tugay Yolu Caddesindeki eski Duraç Market karşısında bulunan Girişim Ticaret Toptan Gıda Taahhüt isimli işyerine atılan parça tesirli basınç etkili el yapımı bombanın patlaması neticesinde bu işyerinde maddi hasar oluşmuştur. Kolluk tarafından başvurucunun bu olaya katıldığı tespit edilmiştir. Bahse konu olay iddianamede ""eylem 20"" olarak adlandırılmıştır.
19. Ayrıca iddianamede yer alan 1., 13., 15. ve 16. eylemlerde başvurucunun eylemci grup arasında yer aldığı, grupla birlikte hareket ettiği fotoğraflanmak suretiyle tespit edilmiştir. Bu eylemlerin başkaca suçtan dava açmaya yeter delil arz etmediği ancak terör örgütü üyeliği suçu açısından delil niteliğinde olduğu iddianamede belirtilmiştir.
20. LM34KRT80KTHY26 kod adlı gizli tanık, soruşturma aşamasında alınan ve iddianamede yer alan ifadesinde başvurucunun eylemleriyle ilgili somut beyanlarda bulunmuştur.
21. Başvurucu, soruşturma aşamasında Savcılıkta alınan ifadesinde gizli tanık beyanlarını kabul etmediğini belirtmiştir.
22. Hakkâri Emniyet Müdürlüğünce başvurucunun kullandığı tespit edilen cep telefonu Hakkâri Cumhuriyet Başsavcılığının 2012/1727 sayılı soruşturma dosyası kapsamında dinlenilerek iletişim tespiti yapılmıştır.
23. Soruşturma aşamasında diğer şüpheliler İ.D., N.G. ve S.A. başvurucunun katıldığı eylemlere ilişkin beyanlarda bulunmuşlardır. Şüpheli İ.D., avukatı olmaksızın alınan Savcılık ifadesinde başvurucu aleyhine verdiği beyanları Sulh Ceza Hâkimliğinde ve yargılamada inkâr etmiştir. Şüpheli N.G., avukat huzurunda alınan Savcılık ifadesinde başvurucu aleyhine anlatımda bulunmuş; yargılamada inkâra yönelik savunma yapmıştır. Şüpheli S.A.; avukatsız alınan Savcılık ifadesinde yer alan başvurucu aleyhine anlatımlarını Sulh Ceza Hakimliğindeki avukat huzurunda alınan savunmasında tekrarlamış ancak yargılama aşamasında ise inkâra yönelik savunma yapmıştır.
24. Açılan davanın Van 5. Ağır Ceza Mahkemesinin 2014/52 Esas sırasına kaydı yapılmış ancak 6/3/2014 tarihli ve 6526 sayılı Kanun yürürlüğe girdiğinden bahse konu Kanun kapsamında başvurucu hakkındaki kamu davası Hakkâri 1. Ağır Ceza Mahkemesinde (Mahkeme) görülmeye başlanmıştır.
25. Başvurucunun yargılaması 13/5/2014, 8/7/2014, 16/9/2014, 23/10/2014, 20/11/2014, 16/12/2014, 15/1/2015, 12/2/2015, 19/3/2015, 21/5/2015, 16/6/2015, 8/9/2015, 03/11/2015, 29/12/2015, 9/2/2016, 11/2/2016 tarihli celselerde yapılmıştır. Başvurucu 13/5/2014, 08/7/2014, 16/9/2014, 29/12/2015 tarihli celselere bulunduğu Van F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğündeki Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) odasından katılma imkânı bulmuştur. Başvurucu diğer celselerin tamamında Van-Hakkâri kara yolunun kritik bölge olduğu ve tutuklu sevkinin riskli olduğu gerekçeleriyle duruşmalara getirilmemiştir. Ayrıca başvurucu; duruşmalara bizzat katılamadığı, SEGBİS"le kendini ifade edemediği ve iyi şekilde savunma yapamadığı için Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğü SEGBİS odasından duruşmalara katılmayı reddetmiştir.
26. 13/5/2014 ve 8/7/2014 tarihli ilk iki celsede; mahkeme dosyasında bulunan delil niteliğindeki telefon görüşmeleri okunmuş ve başvurucunun da aralarında bulunduğu sanıklara bu görüşmelerle ilgili savunmaları sorulmuş, müştekiler ve bir kısım tanık dinlenmiştir. Başvurucu bu celselerde yaptığı savunmasında üzerine atılı suçu kabul etmemiştir.
27. Başvurucu 16/09/2014 tarihli üçüncü celsede SEGBİS aracılığıyla kendini ifade edemediğini, yargılamayı yapan mahkeme huzurunda bizzat ifade vermek istediğini dile getirmiştir.
28. 23/10/2014, 20/11/2014, 16/12/2014 tarihli (dört, beş ve altıncı) celselerde, Van F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğünce sanıkların SEGBİS ortamında duruşmaya çıkmayacaklarına ve güvenlik nedeniyle Mahkemede hazır edilemeyeceklerine ilişkin tutanak tutulduğu belirtilmiştir. Bahse konu tutanaklar Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğü tarafından Mahkemeye gönderilmiştir.
29. 15/1/2015 tarihli yedinci celsede Mahkeme; SEGBİS"in aynı anda görüntülü ve sesli iletişime olanak sağlayan bir sistem olduğu, sanığın bulunduğu yerden duruşma salonunu ve duruşma salonunda hazır bulunan kişileri gördüğü, aynı şekilde duruşma salonundaki kişilerin de SEGBİS odasını gördükleri ve duydukları, bu nedenle SEGBİS"te savunma alınmasının yüz yüzelik ilkesine aykırılık oluşturmayacağı, sanık müdafiinin talebi hâlinde sanığın bulunduğu yerde sanıkla yüz yüze görüşme imkânının da sağlanacağı, 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 196/4. maddesinde aynı anda sesli ve görüntülü iletişim tekniğinin kullanılması suretiyle sorgu ve savunmanın yapılabilmesi olanağının varlığı hâlinde bu yöntem uygulanarak sorgunun yapılacağı düzenlendiğinden sanıklar ve müdafilerinin taleplerinin belirtilen düzenleme ve ceza infaz kurumu idaresince gönderilen yazı cevabının içeriği gözetilerek duruşmanın SEGBİS ile yapılmasına oybirliği ile karar vererek tefhimle açık yargılamaya devam etmiştir.
30. 12/2/2015, 19/3/2015, 21/5/2015, 16/6/2015, 8/9/2015 (sekiz, dokuz, on, on bir ve on ikinci) celselerde de başvurucunun SEGBİS ile duruşmaya katılmak istememesi üzerine 3/11/2015 tarihli on üçüncü celsede Mahkeme, mütalaa beyanının okunduğu duruşma zaptının tebliği ile başvurucunun mütalaaya karşı beyanlarının alınabilmesi için zorla SEGBİS odasına çıkarılmasına karar vermiştir.
31. Bunun üzerine başvurucu 29/12/2015 tarihli on dördüncü celsede zorla getirme kararı kapsamında SEGBİS odasında hazır edilmiştir. Başvurucu kendisine söz hakkı verildiğinde SEGBİS aracılığıyla savunma yapmak istemediğini, Mahkeme huzuruna çıkmak istediğini ve bu sistem ile kendini ifade edemediğini söylemiştir.
32. Başvurucu, son iki celse olan 9/2/2016 ve 11/2/2016 (on beş ve on altıncı) tarihli celselere de SEGBİS ile katılmak istemediğini belirterek katılmamış ve Mahkemece 11/2/2016 tarihli celsede hüküm açıklanmıştır.
33. Mahkeme, başvurucu hakkında silahlı terör örgütü üyeliğinden 10 yıl hapis cezasına, suç işlemek için teşkil edilmiş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde izinsiz olarak tehlikeli madde bulundurmak suçundan iki kez 6 yıl 11 ay 10 gün hapis cezası ile 13.880 TL adli para cezasına, yakıcı ve parlayıcı madde kullanarak kamu kurum ve kuruluşlarına ait bina ve tesise yönelik mala zarar verme suçundan 5 yıl 7 ay 15 gün hapis cezasına, yakarak, yakıcı veya patlayıcı madde kullanarak mala zarar verme suçundan 3 yıl 9 ay hapis cezasına, iki kez 2911 sayılı Kanun"a muhalefet suçundan 10 ay hapis cezasına hükmetmiş, iddianamede atfedilen diğer eylemlere ilişkin suçlar yönünden ise beraat kararları vermiştir.
34. Temyiz üzerine Yargıtay 16. Ceza Dairesi başvurucu hakkında yakıcı ve parlayıcı madde kullanarak kamu malına zarar verme ve silahlı terör örgütüne üye olma suçlarından verilen cezaları 10/10/2016 tarihli kararıyla onamıştır.
35. Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 10/10/2016 tarihli kararı ile bozulan hükümlere yönelik dava dosyasının Hakkâri 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 2017/4 Esas sırasına kaydının yapıldığı anlaşılmış olup buna ilişkin yargılamanın ise devam ettiği görülmüştür.
36. Başvurucu, nihai kararı 10/1/2017 tarihinde öğrendiğini beyan etmiştir.
37. Başvurucu 25/1/2017 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
38. Öte yandan başvuruya konu şikâyetin değerlendirilmesi bakımından ülkemizde özellikle 2015 yılı Haziran ayı itibarıyla yoğunlaşan terör saldırılarına ilişkin bazı bilgilere yer verilmesi uygun görülmüştür.
39. Anayasa Mahkemesi Gülser Yıldırım (2) ([GK], B. No: 2016/40170, 16/11/2017, §§ 7-33) kararında silahlı bir terör örgütü olan PKK"nın 2015 yılının Haziran ayından itibaren yoğunlaşan ve kamuoyunda hendek olayları olarak bilinen terör saldırılarına ilişkin açıklamalarda bulunmuştur. Bahsi geçen tarihlerde PKK tarafından Şırnak il merkezi ile Cizre, Silopi ve İdil ilçelerinde, Hakkâri"nin Yüksekova ilçesinde, Diyarbakır"ın Silvan, Sur ve Bağlar ilçelerinde, Mardin"in Dargeçit, Nusaybin ve Derik ilçelerinde, Muş"un Varto ilçesinde cadde ve sokaklara hendekler kazılıp barikatlar kurularak ve bu barikatlara bomba ve patlayıcılar yerleştirilerek teröristler tarafından bu yerleşim yerlerinin bir kısmında öz yönetim adı altında hâkimiyet sağlanmaya çalışılmıştır. Güvenlik güçleri, hendeklerin kapatılması ve barikatların kaldırılması suretiyle yaşamın normale dönmesini sağlamak amacıyla operasyonlar yapmış ve teröristlerle çatışmaya girmiştir. Aylarca devam eden bu operasyon ve çatışmalar sırasında yaklaşık 200 güvenlik görevlisi hayatını kaybetmiş, tonlarca bomba ve patlayıcı imha edilmiştir (Gülser Yıldırım (2), § 29).
IV. İLGİLİ HUKUK
40. İlgili hukuk kaynakları için bkz. Şehrivan Çoban [GK], B. No: 2017/22672, 6/2/2020, §§ 38-60.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
41. Mahkemenin 13/1/2021 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Adli Yardım Talebi Yönünden
42. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Şerif Ay (B. No: 2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler dikkate alınarak geçimini önemli ölçüde güçleştirmeksizin yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun açıkça dayanaktan yoksun olmayan adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.
B. Duruşmada Hazır Bulunma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
43. Başvurucu, SEGBİS aracılığı ile duruşma yapılmasının savunma açısından kendisini zor duruma düşürmesi nedeniyle bu şekilde duruşmaya katılmayı reddettiğini ve SEGBİS ile kendini ifade edemediğini belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
44. Bakanlık görüşünde; SEGBİS ile ilgili mevzuat hakkında açıklamalarda bulunularak SEGBİS yönteminin hangi durumlarda uygulanabileceğinin, hangi mercinin bu yöntemin kullanılmasına karar verme yetkisine sahip olduğunun ve ses-görüntü bağlantısı için gerekli olan teknik alt yapıya ilişkin koşulların ilgili mevzuatta açık bir şekilde düzenlendiği belirtilmiştir. Görüş yazısında; SEGBİS ile ifadesi alınanların duruşma salonundakileri görebilme ve söylenenleri duyabilme imkânı bulunduğu, yargılama makamının ve duruşmada hazır bulunan diğer kişilerin de aynı şekilde ifade alma, beyanda bulunma ve soru yöneltme gibi yargısal işlemleri karşılıklı olarak gerçekleştirebilme imkânına sahip oldukları, başka bir ifadeyle SEGBİS"in içerdiği bu özellikler sayesinde yargılamanın unsurlarından biri olan yüz yüzelik ilkesinin gerçekleştiği belirtilmiştir. Görüşte; somut olayda 13/5/2014 tarihli ilk celsede mahkeme dosyasında yer alan delil niteliğindeki telefon görüşmelerinin okunduğuna ve başvurucunun da aralarında bulunduğu sanıklara bu görüşmelerle ilgili savunmalarının sorulduğuna; başvurucunun ilk duruşmada yargılamayı yapan Mahkeme önünde avukatının katılımıyla ve tercüman aracılığıyla savunma yaptığına dikkat çekilmiştir. Başvurucunun 13/05/2014, 08/07/2014, 16/09/2014, 29/12/2015 tarihli celselere bulunduğu Ceza İnfaz Kurumundaki SEGBİS odasından katılma imkânı olduğu, diğer celselerde başvurucunun kendi isteğiyle duruşmalara katılmadığı ancak yargılama sırasında müdafi yardımından yararlandığı belirtilmiştir.
45. Bakanlık görüşünde ayrıca yargılama devam ederken başka bir ildeki ceza infaz kurumuna nakledilen başvurucunun transferi sırasında güvenlik sorunu yaşanabileceği gözetilerek duruşmalara SEGBİS bağlantısı kurulmak suretiyle katılımının kararlaştırıldığı, SEGBİS ile duruşmalara katılmayı reddetmesi nedeniyle başvurucunun yokluğunda fakat müdafiinin katılımıyla yargılamanın sürdürüldüğü, bu şekildeki bir yargılamanın adil yargılanma hakkının görünümlerinden olan silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerine aykırılık teşkil etmediği belirtilmiştir.
2. Değerlendirme
46. Anayasa’nın “Hak arama hürriyeti” kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes, meşrû vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”
47. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddiaları adil yargılanma hakkı kapsamındaki duruşmada hazır bulunma hakkı yönünden incelenmiştir.
a. Kabul Edilebilirlik Yönünden
48. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan duruşmada hazır bulunma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
49. Anayasa Mahkemesi aynı mahiyetteki şikâyetleri Şehrivan Çoban (aynı kararda bkz. §§ 72-104) kararında incelemiş olup anılan karardaki ilkelerden ayrılmayı gerektirir bir durumun bulunmadığı anlaşılmaktadır. Anayasa Mahkemesi Şehrivan Çoban kararında Anayasa"nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının duruşmada hazır bulunma hakkını da kapsadığını belirterek ceza adaletinin hakkaniyete uygun şekilde gerçekleşebilmesi için sanığın mahkemenin huzuruna çıkarılmasının büyük önem arz ettiğini vurgulamıştır (Şehrivan Çoban, §§ 73, 74). Anayasa Mahkemesi anılan kararda sanığın ses ve görüntü aktarımı suretiyle duruşmaya katılımının sağlanmaya çalışılmasının duruşmada hazır bulunma hakkına yönelik bir müdahale teşkil ettiğini tespit ederek bu müdahalenin Anayasa"nın 36. maddesini ihlal edip etmediğine ilişkin değerlendirmenin ise kanun tarafından öngörülme, haklı bir sebebe dayanma ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama koşulları yönünden yapılacak inceleme sonucunda belirlenebileceğini ifade etmiştir (Şehrivan Çoban, §§ 78-81). Buna göre sanığın SEGBİS aracılığıyla duruşmaya katılımının sağlanması şeklindeki müdahalenin Anayasa"ya uygun olabilmesi için kanuni bir temelinin bulunması, meşru bir amaca dayalı ve ölçülü olması gerekmektedir (Şehrivan Çoban, §§ 82-88).
50. Anayasa Mahkemesi Şehrivan Çoban kararında söz konusu müdahalenin ölçülü bir müdahale olarak kabul edilebilmesi için gerekli olan genel ilkeleri de ortaya koymuştur (Şehrivan Çoban, §§ 89-95). Bu genel ilkelere göre sanığın duruşmada hazır bulunma hakkına yapılan müdahalenin ölçülü bir müdahale olup olmadığı ölçülülük ilkesinin alt ilkeleri olan elverişlilik, gereklilik ve orantılılık ilkeleri yönünden yapılacak değerlendirmenin sonucuna göre belirlenebilecektir. Buna göre duruşmada hazır bulunma hakkına yapılan müdahalenin ulaşılmak istenen amacı gerçekleştirmeye elverişli olması, ulaşılmak istenen amaç bakımından gerekli olduğunun gösterilmesi ve orantılılık yönünden bireyin hakkına yapılan müdahale ile ulaşılmak istenen amaç arasında makul bir dengenin gözetilmesi gerekmektedir. Bu çerçevede özellikle gereklilik ilkesi uyarınca suç isnadına ilişkin yargılamalarda duruşmada hazır bulunma hakkını sınırlayan herhangi bir tedbirin öncelikle gerekli olduğunun gösterilmesi gerekir. Bu çerçevede sanığın duruşmada hazır bulunmamasını zorunlu kılan bir olgunun varlığı derece mahkemelerince somut ve olaya uygun bir gerekçeyle ortaya konulmalıdır (Şehrivan Çoban, §§ 89-93).
51. Müdahalenin gerekli olduğunun ortaya konulduğu hâllerde ise sanığın duruşmada hazır bulunmamasının yargılamanın adilliğine bir bütün hâlinde zarar verip vermediği orantılılık açısından incelenmelidir. Bu kapsamda duruşmada bizzat hazır bulundurulmayan tarafın diğer tarafça ileri sürülen görüşler ve kanıtlar hakkında bilgi sahibi olup olamadığı veya bunlara yorum yapıp yapamadığı, dezavantajlı duruma düşürülmeksizin davaya etkili katılımının sağlanmasında makul bir fırsata sahip olup olmadığı hususları detaylı bir incelemeye tabi tutulmalıdır. Orantılılık açısından yapılacak değerlendirmede, yokluğunda gerçekleştirilen işlemin sanığın duruşmada fiziken hazır bulunmasını gerektiren (esaslı) nitelikte bir işlem olup olmadığına da bakılmalıdır (Şehrivan Çoban, § 94).
52. Somut olayda başvurucunun duruşmada bizzat hazır bulunma talebinin Mahkemece reddedilmesi 5271 sayılı Kanun"un 196. maddesinin (4) numaralı fıkrasına dayandığından anılan müdahale kanunilik ölçütünü karşılamaktadır.
53. Başvurucunun duruşmaya bizzat katılma talebi, SEGBİS"te savunma alınmasının yüz yüzelik ilkesine aykırılık oluşturmayacağı ve transfer esnasında kendisinin ve kamu görevlilerinin yaşamı yönünden risk oluşturduğu gerekçesiyle reddedilmiştir. Buna göre müdahalenin kamu düzeni ve güvenliğinin sağlanması, bunun yanı sıra gerek tutuklu kişinin gerekse tutukluya refakat edecek güvenlik görevlilerinin yaşamının ve vücut bütünlüğünün korunması amaçlarını taşıdığı, bunun da Anayasa"nın 17. maddesi kapsamında meşru bir amaç olduğu sonucuna varılmıştır.
54. Ölçülülük ilkesi açısından ilk olarak müdahalenin elverişli olup olmadığı incelenmelidir. Somut olayda başvurucunun SEGBİS yoluyla duruşmaya katılımının sağlanmak istenmesinin amacı Mahkemenin bulunduğu il merkezinde ve çevresinde meydana gelen terör olayları nedeniyle duruşma salonuna transfer sırasında başvurucunun ve görevlilerin güvenliği açısından zorluk yaşanmaması ve makul sürede yargılama yapılmasıdır. Buna göre başvurucunun transferi nedeniyle oluşabilecek güvenlik kaygısı ve yargılamanın uzun sürmemesi gibi meşru amaçlara ağırlık verilerek duruşmada hazır bulunma hakkına sınırlama getirilmesi anlaşılabilir bir durumdur. Başvurucunun duruşmada hazır bulunma hakkına yapılan müdahalenin başvurucunun ve kamu görevlilerinin yaşam haklarının korunması ve makul süre yargılama yapılması amaçlarına ulaşılması bakımından elverişli bir araç olduğu söylenebilir.
55. İkinci olarak müdahalenin gerekli olup olmadığı incelenmelidir. Ölçülülük denetiminde gereklilik ölçütü, müdahalede bulunulurken en hafif aracın seçilmesi anlamına gelmektedir (Şehrivan Çoban, § 90). Gereklilik ölçütü yönünden duruşmada hazır bulunma hakkı ancak olayın koşullarının zorunlu kıldığı durumlarda sınırlanabilecektir (Şehrivan Çoban, § 91). Bu çerçevede sanığın duruşmada hazır bulunmamasını zorunlu kılan bir olgunun varlığı derece mahkemelerince somut ve olaya uygun bir gerekçeyle ortaya konulmalıdır. Başvuru konusu olayda Mahkemenin bulunduğu il ve ilçelerinde yargılamanın görüldüğü tarihlerde terör olaylarının yoğunlaştığı, kamuoyunda hendek olayları olarak bilinen terör olaylarının yaşandığı bu dönemde PKK tarafından bazı yerleşim yerlerinde cadde ve sokaklara hendekler kazıp barikatlar kurmak, bu barikatlara bomba ve patlayıcılar yerleştirmek suretiyle şehirlerin bir kısmında hâkimiyet kurulmaya çalışıldığı anlaşılmaktadır. Güvenlik görevlileri, bu hendeklerin kapatılmasını ve barikatların kaldırılmasını, böylelikle yaşamın normale dönmesini sağlamak amacıyla operasyonlar yapmıştır (bkz. § 39). Buna göre Mahkemece başvurucunun duruşma salonuna transferinin güvenlik açısından sakıncalı olduğu yönünde yapılan değerlendirmenin temelsiz olduğu söylenemez. Dolayısıyla başvurucunun ses ve görüntü aktarımı suretiyle duruşmaya katılımının sağlanması yönündeki müdahalenin gerekli olduğu derece mahkemelerince somut bir biçimde ortaya konulmuştur.
56. Müdahalenin gerekli olduğunun ortaya konulduğu hâllerde ise sanığın duruşmada hazır bulunmamasının yargılamanın adilliğine bir bütün hâlinde zarar verip vermediği ölçülülük ilkesinin diğer bir unsuru olan orantılılık açısından gözönüne alınmalıdır (Şehrivan Çoban, § 94).
57. Yargılamaya başvurucunun Van F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda tutukluluğu devam ederken başlanmıştır. Başvurucu 13/5/2014 tarihli ilk oturuma müdafii ile katılarak ve resen atanan bir tercümanın yardımından yararlanarak SEGBİS aracılığıyla Ceza İnfaz Kurumundaki odadan savunma yapmıştır. İlk oturumda alınan ara kararı gereğince Van F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğüne müzekkere yazılarak güvenlik ortamının olması hâlinde başvurucunun duruşma gün ve saatinde Mahkemede hazır edilmesi, güvenlik sıkıntısının yaşanması hâlinde tutuklu başvurucunun duruşma gün ve saatinde SEGBİS imkânlarının bulunduğu bir yerde hazır edilmesinin istenmesi kararlaştırılmıştır. Başvurucu ikinci ve üçüncü oturumlara da SEGBİS vasıtasıyla katılmıştır. 23/10/2014 tarihli dördüncü oturumda Ceza İnfaz Kurumu idaresi tarafından başvurucunun SEGBİS vasıtasıyla duruşmaya katılmak istemediği bildirilmiştir. Ayrıca Ceza İnfaz Kurumu tarafından güvenlik nedeniyle başvurucunun Mahkemede hazır edilemeyeceğine ilişkin tutanak da gönderilmiştir.
58. Daha sonra yapılan dokuz oturumda da Ceza İnfaz Kurumu idaresi tarafından başvurucunun SEGBİS vasıtasıyla duruşmaya katılmak istemediği bildirilmiştir. 3/11/2015 tarihli oturumda tutuklu başvurucuya mütalaanın okunduğu duruşma zaptının tebliği ile mütalaaya karşı beyanının alınabilmesi için zorla SEGBİS odasına çıkarılmasına karar verilmiştir. Bu zorla getirme kararı üzerine başvurucu 29/12/2015 tarihli duruşmada SEGBİS odasında hazır edilmiştir. Başvurucu, SEGBİS sistemi ile savunma yapmak istemediğini, mahkeme huzuruna çıkmak istediğini ve bu sistem ile kendini ifade edemediğini bildirmiştir. Başvurucu zorla getirme kararı sonrasında yapılan son iki oturuma da SEGBİS vasıtasıyla duruşmaya katılmak istemediği bildirerek katılmamıştır.
59. 11/2/2016 tarihli son oturumda başvurucu müdafii hazır bulunmuş, Ceza İnfaz Kurumu idaresi tarafından başvurucunun SEGBİS vasıtasıyla duruşmaya katılmak istemediği bildirilmiştir. Aynı oturumda Cumhuriyet savcısı esas hakkındaki görüşünü yinelemiştir. Başvurucu müdafiinin esas hakkındaki savunmasını yapmasından sonra yargılamaya son verilerek hüküm tefhim edilmiştir.
60. Başvurucu aşamalarda ibraz ettiği dilekçelerde ısrarla duruşmalara bizzat katılmak istediğini dile getirmiştir. Terör örgütü üyeliği gibi nitelikli bir suçtan yargılanan ve değişik tarihlerde sunduğu yazılı dilekçeler ile duruşmalara bizzat katılmak istediğini ısrarla dile getiren başvurucu, yargılamanın tüm oturumlarına sesli ve görüntülü iletişim tekniği ile katılmıştır. Başvurucunun yokluğunda Cumhuriyet savcısı esas hakkındaki görüşünü bildirmiş, esas hakkındaki görüşe karşı diyeceklerinin sorulması için zorla getirme kararı kapsamında SEGBİS odasına getirilen ancak duruşmaya bizzat katılma isteğinde bulunup savunma yapmayan başvurucu hakkında sonraki celsede yokluğunda Mahkemece hüküm verilmiştir. Diğer bir ifadeyle Mahkeme esas hakkındaki mütalaanın okunduğu ve başvurucu hakkında hüküm verildiği yani esaslı işlemlerin yapıldığı oturumlara başvurucunun katılma taleplerini reddetmiştir. Buna göre terör örgütü üyeliği suçundan yargılanan başvurucunun esaslı işlemlerin yapıldığı oturumların hiçbirinde hazır bulundurulmaması yargılamanın adilliğine zarar vermiştir.
61. Bu çerçevede başvurucunun esas hakkında işlemlerin yapıldığı duruşmalarda hazır bulunma talebinin reddedilmesinin orantılı olmadığı sonucuna varılmıştır.
62. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki duruşmada hazır bulunma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
C. Diğer İhlal İddiaları
63. Başvurucunun duruşmada hazır bulunma hakkının ihlal edildiğine karar verildiğinden tanık sorgulama hakkının ihlal edildiği ve yargılamanın sonucunun adil olmadığı yönündeki diğer şikâyetleri hakkında kabul edilebilirlik ve esas yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir.
D. 6216 Sayılı Kanun"un 50. Maddesi Yönünden
64. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun"un 50. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir."
65. Başvurucu, ihlalin tespiti ile 100.000 TL maddi ve 100.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
66. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan kararında ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağı hususunda genel ilkeler belirlenmiştir (B. No: 2014/8875, 7/6/2018, [GK]). Mahkeme diğer bir kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal kararının yerine getirilmemesinin sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin devamı anlamına geleceği gibi ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına da işaret etmiştir (Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019).
67. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural mümkün olduğunca eski hâle getirmenin yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması, ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§ 55, 57).
68. İhlalin mahkeme kararından kaynaklandığı veya mahkemenin ihlali gideremediği durumlarda Anayasa Mahkemesi, 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile İçtüzük’ün 79. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca, ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın bir örneğinin ilgili mahkemeye gönderilmesine hükmeder. Anılan yasal düzenleme, usul hukukundaki benzer hukuki kurumlardan farklı olarak, ihlali ortadan kaldırmak amacıyla yeniden yargılama sonucunu doğuran ve bireysel başvuruya özgülenen bir giderim yolunu öngörmektedir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi tarafından ihlal kararına bağlı olarak yeniden yargılama kararı verildiğinde, usul hukukundaki yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak ilgili mahkemenin yeniden yargılama sebebinin varlığını kabul hususunda herhangi bir takdir yetkisi bulunmamaktadır. Dolayısıyla böyle bir karar kendisine ulaşan mahkemenin yasal yükümlülüğü, ilgilinin talebini beklemeksizin Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı nedeniyle yeniden yargılama kararı vererek devam eden ihlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemleri yerine getirmektir (Mehmet Doğan, §§ 58-59; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), §§ 57-59, 66-67).
69. İncelenen başvuruda duruşmada hazır bulunma hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır. Dolayısıyla ihlalin mahkeme kararından kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
70. Bu durumda duruşmada hazır bulunma hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Yapılacak yeniden yargılama ise bireysel başvuruya özgü düzenleme içeren 6216 sayılı Kanun"un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda yapılması gereken iş yeniden yargılama kararı verilerek Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere Hakkâri 1. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmektedir.
71. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılamanın yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
72. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 3.600 TL vekâlet ücretinden oluşan yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. Adil yargılanma hakkı kapsamındaki duruşmada hazır bulunma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
C. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki duruşmada hazır bulunma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
D. Kararın bir örneğinin duruşmada hazır bulunma hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Hakkâri 1. Ağır Ceza Mahkemesine (E.2014/243, K.2016/62) GÖNDERİLMESİNE,
E. Tazminata ilişkin taleplerin REDDİNE,
F. 3.600 TL vekalet ücretinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
G. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 13/1/2021 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.