Esas No: 2017/11828
Karar No: 2017/11828
Karar Tarihi: 10/2/2021
AYM 2017/11828 Başvuru Numaralı YUSUF ERDOĞAN Başvurusuna İlişkin Karar
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
YUSUF ERDOĞAN BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2017/11828) |
|
Karar Tarihi: 10/2/2021 |
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Hasan Tahsin GÖKCAN |
Üyeler |
: |
Muammer TOPAL |
|
|
Recai AKYEL |
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ |
|
|
Selahaddin MENTEŞ |
Raportör |
: |
Melek ŞAHAN |
Başvurucu |
: |
Yusuf ERDOĞAN |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, tutuklama tedbirinin hukuki olmaması, tutukluluğun makul süreyi aşması, soruşturma dosyasına erişimin kısıtlanması, tutukluluk incelemelerinin hâkim/mahkeme önüne çıkarılmaksızın yapılması nedenleriyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının; banka hesaplarına tedbir konulması nedeniyle mülkiyet hakkının; meslekten ihraç nedeniyle özel hayata ve aile hayatına saygı, adil yargılanma ve mülkiyet haklarının; dernek ve sendika üyeliklerinin tutuklamaya gerekçe olarak kullanılması nedeniyle örgütlenme özgürlüğünün ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 13/2/2017 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmiştir.
5. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:
7. Öğretmen olarak görev yapmakta olan başvurucu, Osmaniye Cumhuriyet Başsavcılığınca Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ve/veya Paralel Devlet Yapılanması (PDY) ile bağlantılı suçlardan yürütülen bir soruşturma kapsamında 24/5/2016 tarihinde gözaltına alınmıştır.
8. Osmaniye Cumhuriyet Başsavcılığının talebi üzerine Osmaniye Sulh Ceza Hâkimliği, başvurucu hakkında yürütülen soruşturmaya ilişkin olarak müdafiinin ve tarafların dosya içeriğini incelemesinin veya belgelerden örnek almasının soruşturmanın amacını tehlikeye düşürebileceği gerekçesiyle 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 153. maddesi uyarınca kısıtlanmasına karar vermiştir.
9. Başvurucu 25/5/2016 tarihinde Osmaniye Cumhuriyet Başsavcılığında ifade vermiş, ifadesinde özetle FETÖ/PDY ile bir ilgisinin bulunmadığını savunmuştur. Başvurucunun ifade alma işlemi sırasında müdafii de hazır bulunmuştur.
10. Osmaniye Cumhuriyet Başsavcılığı 25/5/2016 tarihinde silahlı terör örgütüne üye olma ve 7/2/2013 tarihli ve 6415 sayılı Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkındaki Kanun"a muhalefet suçlarından tutuklanması istemiyle başvurucuyu Osmaniye Sulh Ceza Hâkimliğine sevk etmiştir.
11. Başvurucunun sorgusu Osmaniye Sulh Ceza Hâkimliğinde 25/5/2016 tarihlerinde yapılmıştır. Sorgu sırasında başvurucunun müdafii de hazır bulunmuştur.
12. Başvurucunun sorgu sırasındaki ifadesi şöyledir:
"... suçlamaları tamamen red ediyorum, benim adı geçen örgüt ve bu örgütle adı anılan her hangi bir derneğe üyeliğim yoktur, bu örgüte finansman sağlamakla suçlanıyorum, ben bu örgüte her hangi bir şekilde bağış yapmadım, bana sorulan isimlerden iki tanesini tanığımı beyan ettim bu isimler ile tanışıklığım da çocuklarımızın aynı okulda ve aynı sınıfta okumasından kaynaklanan toplantılardan dolayı mevcuttur, bunun haricinde hiçbir şekilde bir münasebetim yoktur, Ben S.A.yı tanıyorum, S.A.nın çocuğu ile benim çocuğum Hoşgörü okulunda aynı sınıfta öğretim görmüştür, okul faaliyetleri esnasında tanıştık, bunun haricinde her hangi bir amaç ile görüşmemiz olmamıştır, yine bana sorulan isimlerden N. beyin kızı ile çocuğum yine aynı sınıfta idi, ben ... Okulunda öğretmenim, ben Aktif Eğitim Sen üyesiyim, Yurt dışına bir defakimlik ile çıkış müsait olduğu için Gürcistana gittim, Hiçbir otelde toplantı yapmadım, E.Ş.yi tanımıyorum, Hoşgörü Eğitim kurumunun eğitim kalitesi hoşuma gittiği için çocuğumu Hoşgörü okullarını gönderiyorum, her hangi bir örgüt bağını bilmiyorum, ben her hangi bir derneğe bağışta bulunmadım... dedi."
13. Sorgu sonucunda başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma ve 6415 sayılı Kanun"a muhalefet suçlarından tutuklanmasına karar verilmiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:
"Şüpheliler ..., Yusuf Erdoğan, ... "ın üzerine atılı Silahlı terör örgütüne üye olma, Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkındaki Kanuna Muhalefet suçunu işlediği yönünde kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olguların mevcut olması, şüphelinin davranışları, şüphelinin kaçacağı şüphesini uyandıran somut olguların mevcut olması, (Gizli tanık Kardelen"in beyanı, dosya içerisinde bulunan bilgi ve belgeler) şüpheliler üzerine atılı suçun TCK da öngörülen ceza miktarı, şüphelinin üzerine atılı suçun CMK 100. maddesinde belirtilen katalog suçlardan olması ve CMK"nın 109. maddesindeki adli kontrol uygulamasının da şu andaki mevcut delil durumu itibari ile yetersiz kalacağı kanaatine varılarak şüphelileri ayrı ayrı CMK 100 vd. maddeleri gereğince tutuklanmalarına... [karar verildi.]"
14. Başvurucu 31/5/2016 tarihinde tutuklama kararına itiraz etmiş, Ceyhan Sulh Ceza Hâkimliğince 15/6/2016 tarihinde "...Soruşturma dosyası içeriği, şüphelinin savunması, şüphelinin üzerine atılı suçun vasıf ve mahiyeti, mevcut delil durumu, atılı suça kanunda öngörülen ceza miktarı, tutuklu kalınan süre, Osmaniye Sulh Ceza Hakimliğinin şüphelinin tutuklanmasına yönelik sorgu kararında belirtilen gerekçelerin usul ve yasaya uygun olması ile tutuklama kararından sonra dosya kapsamında tahliyeyi gerektirecek herhangi bir değişikliğin bulunmadığı anlaşılmakla..." gerekçesiyle itirazın kesin olarak reddine karar verilmiştir.
15. Osmaniye 1. Sulh Ceza Hakimliği 28/12/2016 tarihinde başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına karar vermiştir. Başvurucu 19/1/2017 tarihinde tutukluluğunun devamına ilişkin karara itiraz etmiştir.
16. Başvurucu 13/2/2017 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
17. Osmaniye Cumhuriyet Başsavcılığının 23/7/2017 tarihli iddianamesiyle başvurucu hakkında silahlı örgüt yönetme ve silahlı terör örgütüne üye olma suçundan cezalandırılması istemiyle kamu davası açılmıştır. İddianamede başvurucuyla ilgili yapılan değerlendirmeler şöyledir:
"Şüphelinin MEB"e bağlı öğretmen olduğu,
Şüphelinin örgüt yapılanmasında yapılanmasında il imam yardımcısı ve birinci bölge sorumlusu S.A.nın yardımcısı olduğu, sorumluluğu altındaki gruba örgütün emir ve talimatlarını ilettiği, bu emir ve talimatlara uyulmasını sağladığı, sorumluluğu altındaki şahıslardan topladığı bağış, burs, zekat, fitre, sadaka, kurban ve himmet paralarını örgüte aktardığı,
Şüphelinin 01/10/2013-01/10/2016 dönemine ilişkin Bank Asya kayıtlarının temin edildiği, cevabi mahiyetteki 11/05/2017 tarihli yazı ve ekinde CD ortamında gönderilen hesap detaylarının incelenmesinden "şüphelinin Bank Asya’da kredi kartı, mevduat, ödeme talimatı, sigorta, okul taksit ödemesi ve katılım hesaplarının bulunduğunun, şüphelinin bankada mevcut hesaplarına rağmen 26/08/2014"te mevduat, 28/01/2014"te 5.006,00 TL"lik, 14/02/2014"te 58.000,00 TL"lik, 05/03/2014"te 7.027,00 TL"lik, 26/08/2014"te 2.177,00 TL"lik, 01/09/2014"te 51.154,00 TL"lik, 10/09/2014"te 25.000,00 TL"lik, 08/10/2014"te 1.300,00 TL"lik, 10/10/2014"te 3.700,00 TL"lik, 12/11/2014"te 23.873,00 TL"lik, 24/12/2014"te 12.972,00 TL"lik, 19/01/2015"te 46.187,00 TL"lik, 04/02/2015"te 700,00 TL"lik, 20/02/2015"te 21.487,00 TL"lik, 07/04/2015"te 1.250,00 TL"lik, 15/04/2015"te 2.000,00 TL"lik tarihlerinde katılım hesabı açtırdığının" görüldüğü,
Gizli tanık KARDELEN"in ifadesinde "il imam yardımcısı ve birinci bölge sorumlusunun S.A. olduğunu, S.A."nın yardımcılarının ... Yusuf Erdoğan ... olduğunu, birinci bölgenin muhasebeciliğini Korkutata Üniversitesinden mezun olan Adana"lı olarak bildiği ve soy adını hatırlayamadığı S. isimli şahsın yaptığını, S. isimli şahsın daha sonra astsubay olarak TSK"ya katıldığını" beyan ettiği,
...örgüt yapılanmasında il imam yardımcısı ve birinci bölge sorumlusu S.A.nın yardımcısı olan, sorumluluğu altındaki gruba örgütün emir ve talimatlarını ileten, bu emir ve talimatlara uyulmasını sağlayan, sorumluluğu altındaki şahıslardan topladığı bağış, burs, zekat, fitre, sadaka, kurban ve himmet paralarını örgüte aktaran, örgüte eleman temin eden ve finansal destekte bulunan, örgüte ait Bank Asya’da hesap açtıran ve örgüt elebaşının çağrısı üzerine hesaba para yatıran, bankacılık işlemi yapan, örgütün talimatlarına uyan ve örgüte hizmet eden şüphelinin örgüt üyesi olduğu, şüphelinin eylemleri ile TCK"nın 314/2. maddesinde düzenlenen silahlı terör örgütüne üye olma suçunu işlediği, atılı suçun mahiyeti itibarıyla 3713 sayılı Kanunun 5.maddesi hükmünün, şüphelinin yürütmekte olduğu kamu görevinin sağladığı nüfuzu kötüye kullanmak suretiyle suç işlemiş olması nedeniyle 3713 sayılı Kanunun 8/A.maddesi hükmünün tatbikinin gerektiği, şüphelinin örgüt yapılanmasında örgüt yapılanmasında il imam yardımcısı ve birinci bölge sorumlusu olan S.A.nın yardımcılığını yapmak ve bu görevi yerine getirmekten ibaret eylemi ile TCK"nın 314/1. maddesinde düzenlenen silahlı örgüt yönetme suçunu işlediği... [anlaşılmıştır]"
18. Osmaniye 2. Ağır Ceza Mahkemesi 4/8/2017 tarihinde iddianamenin kabulüne karar vermiş ve E.2017/261 sayılı dosya üzerinden kovuşturma aşaması başlamıştır.
19. Mahkemece 6/11/2017 tarihli duruşmada başvurucunun savunması alınmıştır. Başvurucunun savunmasının ilgili kısmı şöyledir:
"2008 yılından beri Bank Asya da hesabım bulunmaktadır, bu bankaya ait kredi kartımı aktif olarak kullanmaktayım, ayrıca söz konusu bankaya ait mevduat ve katılım hesaplarım bulunmaktadır, 2012 yılı Haziran ayı içerisinde Bank Asya dan yaklaşık 30.000 TL lik araç kredisi kullandım, otomatik vites araç aldım, otomatik vites olması nedeniyle arıza yapması nedeniyle aracı satmak istedim, üzerinde rehin vardı, bende bunun üzerine arsamı sattım, elde ettiğim para ile 68.000 TL ile önce krediyi kapattım, geri kalan parayı da Bank Asyadaki katılım hesabımda değerlendirdim, 14 Şubat 2014 tarihinde hesabımda gözüken 58.000 TL bununla ilgilidir, ilerleyen aşamada da rehinli olan ve arsa satışından elde ettiğim para ile rehinini kaldırdığım aracımı 49.000 TL civarında bir paraya sattım, eldeki mevcut param ile birlikte 01 Eylül 2014 tarihli 51.154,00 TL olarak hesaba para yatırdım, ben daha sonra araç alım satım işi ile iştirak etmeye başladım, eşim de öğretmendir, ağabeyim kamu personelidir, araç alım satım işi ile uğraştığım için hesabıma yatan paralar bulunmaktadır, 10 Eylül 2014 tarihinde hesabıma yatan 25.000 TL, 12 Kasım 2014 tarihindeki 23.873 TL, 24/12/2014 tarihindeki 12.972,00 TL, 19/01/2015 tarihindeki 46.187 TL, 20/02/2015 tarihindeki 21.487 TL hesap hareketleri bununla ilgilidir, ayrıca iddianamenin iddia bölümünde sadece hesaba yatan paralardan bahsedilmiş, oysa hesap ekstraları incelendiğinde araç alım satımı yaptığım için hesabımdan para çıkışı da oluyordu, bu konulara iddianamede yer verilmemiş, talimat üzerine hareket etmedim, aslında 60-70 Bin TL bir paranın giriş çıkış yapılması şeklinde hesap hareketliliği söz konusudur.
S.A.yı çocuklarımız Ali Kale isimli okul öncesi isimli iş yerinde eğitim aldıkları için tanıyorum, E.İ., M.D., S.D., E.Y. isimli kişileri ise tanımıyorum ayrıca bana isimlerini okumuş olduğunuz Y.B., H. H., M.K., K.T., Z.E., A.B., H.G., ve F.C., isimli kişileri de tanımıyorum dedi.
Savcılık aşamasında Nevşehir Kozaklı ve Asya Termal tatil köyünde yapmış olduğum konaklamalar ile ilgili olarak soru sorulmuştu, eşim Ankara Çamlıderelidir, Çamlıdere de Kızılcahamama 15 dk mesafededir, tatil amacı ile ailem ile birlikte termal otele gitmiştik, savcılıkta isimleri okunan kişilerle aynı zamanda otellerde konakladığımız sorulmuştu, ben bu kişileri tanımadığımı beyan etmiştim, 07 Ağustos 2013 ve 25 Ağustos 2013 tarihleri arası HTS kayıtları istenildiğinde benim Çamlıdere de olduğum ortaya çıkacaktır dedi.
..."
20. Başvurucu, Osmaniye 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 11/9/2018 tarihli kararıyla tahliye edilmiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:
"... Yusuf Erdoğan"ın tutuklu kaldıkları süre, mevcut delil durumu da nazara alınarak TAHLİYELERİNE... [karar verildi]."
21. Yapılan yargılama sonucunda Osmaniye 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 25/10/2018 tarihli kararıyla başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan 8 yıl 1 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
"...
17-25 Aralık 2013 tarihi öncesi dönemle ilgili olarak beyanda bulunan gizli tanık Kardelen sanıkla ilgili olarak örgütün esnaf yapılanmasında 1.Büyük Bölge sorumlusu S.A."nın yardımcısı olduğunu, "A.K., F.K., H.K., M.D., M.G., Y.C., Y.S." isimli kişilerden sorumlu olduğu yönünde beyanda bulunduğu,
Sanık aşamalardaki savunmasında; kendi çocuğu ile S.A.nın çocuğunun Hoşgörü okullarında bulunan Ali Kale kreşinde öğrenim gördüklerini, S.A.ı bu vesile ile tanıdığını, U.D.ı tanıdığını, ... numaralı telefon hattını kullandığını ancak bylock programı kullanmadığını, S.A.nın yardımcısı olmadığını, bölgeci olmadığını, bankasyadaki hesap hareketliliğinin araç alım satımından kaynaklandığını beyan ederek inkara dayalı savunmada bulunduğu,
Gizli tanık Kardelen"in beyanlarının U.D., İ.A., İ.E.C., S.Ç., A.Ç. ve sanığın 14/08/2013 tarihinde Asya Termal Tatil köyünde konaklaması ile desteklendiği,
...
Bylock uygulamasının 46.166.160.137 IP adresine sahip sunucu üzerinde hizmet sunduğu, Sunucu yöneticisi uygulamayı kullananların tespitini zorlaştırmak amacıyla 8 adet ilave IP adresi (46.166.164.176, 46.166.164.177, 46.166.164.178, 46.166.164.179, 46.166.164.180, 46.166.164.181, 46.166.164.182, 46.166.164.183) üzerinden kiralandığının tespit edildiği,
Bylock tespit edilen ... numaralı telefon hattının U.D. adına kayıtlı olmakla birlikte bu telefon hattını kullandığına dair sanığın savunmasına, Emniyet Genel Müdürlüğü KOM Daire Başkanlığı"nın bylock sorgu raporuna, sanığın bylock sunucusuna 20 kez erişim sağladığına dair BTK HIS (CGNAT) sorgusuna ve tüm dosya kapsamına nazaran sanığın bu programı kullandığının her türlü şüpheden uzak, kesin teknik verilerle tespit edildiği, bylock iletişim sisteminin FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü mensuplarının kullanmaları amacıyla oluşturulan ve münhasıran bu suç örgütünün bir kısım mensupları tarafından kullanılan bir ağ olması nedeniyle örgüt talimatı ile bu ağa dahil olunduğunun ve gizliliği sağlamak için haberleşme amacıyla kullanılması nedeniyle sanığın FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü ile bağlantısının subuta erdiği,
Örgütün esnaf yapılanmasında 1.Büyük Bölge sorumlusu S.A.nın yardımcısı sıfatıyla (küçük bölgeci) bir grup esnaftan sorumlu olan, bu sıfatla grubundaki kişilere sohbet adı verilen örgütsel içerikli toplantılar yapıp örgüte finans temin eden, örgüt öğrenci evleri ile ilgilenen,
Aralarında il imamı, ilçe imamları, büyük bölgeciler ve yardımcıları, ünite sorumluları ve yardımcılarının bulunduğu grupla birlikte örgütsel amaçlı konaklaması bulunan,
Konusu suç teşkil etmeyen ancak örgüt liderinin talimatı doğrultusunda arsasını satarak 14/02/2014 tarihinde 58.000,00 TL"lik katılım hesabı açtırmak suretiyle amaca hizmet eden faaliyette bulunan,
Örgüt yöneticisi olduğuna dair delil bulunmayan sanığın çeşitlilik, devamlılık ve yoğunluk içeren faaliyetlerinin örgüt üyeliği boyutuna ulaştığı anlaşılmakla Silahlı Terör Örgütü FETÖ/PDY"ye üye olma suçundan CEZALANDIRILMASINA ... [karar verildi]."
22. Adana Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesi 10/7/2020 tarihli kararı ile istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermiştir. Dava, bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla temyiz aşamasında derdesttir.
IV. İLGİLİ HUKUK
23. İlgili hukuk için bkz. Metin Evecen, B. No: 2017/744, 4/4/2018, §§ 31-35.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
24. Mahkemenin 10/2/2021 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Meslekten İhraca İlişkin Şikâyetler
1. Başvurucunun İddiaları
25. Başvurucu; kendisinin ve eşinin FETÖ/PDY ile bir ilgisinin olmamasına rağmen buna ilişkin hiçbir somut delil ortaya konulmadan ve savunma hakkına riayet edilmeden kanun hükmünde kararname (KHK) ile haksız olarak kamu görevlerinden çıkarıldıklarını, bu nedenle emeklilik ikramiyesi, emeklilik hakkı ve işsizlik maaşı gibi sosyal güvenlik hakkından yararlanamadıklarından, özel hayata ve aile hayatına saygı, adil yargılanma ve mülkiyet haklarının ihlal edildiğini iddia etmiştir. Diğer yandan başvurucu, 29/10/2016 tarihli 29872 sayılı Resmî Gazete"de yayımlanan 675 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında KHK ve 22/11/2016 tarihli ve 29896 sayılı Resmî Gazete"de yayımlanan 677 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında KHK ile devlet memurluğundan ihraç edilen bazı kişilerin görevlerine iade edilmesi nedeniyle masumiyet karinesinin ihlal edildiğini ve bu kişiler ile arasında ayrımcılık oluşturulduğunu ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
26. Başvurucunun bu şikâyetleri meslekten ihraç kararına bağlı şikâyetler olarak değerlendirilmiştir.
a. Başvurucu Yönünden
27. Bireysel başvuru yoluyla Anayasa Mahkemesine başvurabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması gerekir. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, iddia edilen hak ihlallerinin derece mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek ikincil nitelikte bir hak arama yoludur (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B. No: 2012/403, 26/3/2013, §§ 16, 17).
28. 23/1/2017 tarihli ve 29957 sayılı Resmî Gazete"de yayımlanan 685 sayılı Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu Kurulması Hakkında KHK"nın 1. maddesiyle Anayasa"nın 120. maddesi kapsamında ilan edilen ve 21/7/2016 tarihli Türkiye Büyük Millet Meclisi kararıyla onaylanan olağanüstü hâl kapsamında, terör örgütlerine veya devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna Millî Güvenlik Kurulunca (MGK) karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti, aidiyeti, iltisakı veya bunlarla irtibatı olduğu gerekçesiyle başka bir idari işlem tesis edilmeksizin doğrudan KHK hükümleri ile tesis edilen işlemlere ilişkin başvuruları değerlendirmek ve karara bağlamak üzere Olağanüstü Hâl İşlemleri İnceleme Komisyonu (Komisyon) kurulmuştur.
29. Anayasa Mahkemesi; olağanüstü hâl KHK"ları ile kamu görevinden çıkarılan kişiler yönünden anılan Komisyona başvuru yolunun tüketilmesi gereken etkili bir hukuk yolu olduğunu belirtmiştir (Remziye Duman, B. No: 2016/25923, 20/7/2017, §§ 35-48). Bu itibarla Komisyona başvuru yolu tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincillik niteliği ile bağdaşmayacağı sonucuna varılmıştır.
30. Açıklanan gerekçelerle idari ve/veya yargısal başvuru yolları tüketilmeden temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği iddiasının bireysel başvuru konusu yapıldığı anlaşıldığından başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Başvurucunun Eşi Yönünden
31. Anayasa’nın 148. maddesinin (3) numaralı ve 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun"un 45. maddesinin (1) numaralı fıkraları uyarınca, Anayasa’da güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve buna ek Türkiye’nin taraf olduğu protokoller kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından ihlal edildiğini düşünen medeni haklara sahip gerçek ve tüzel kişilere, Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru açısından dava ehliyeti tanınmıştır.
32. Somut olayda başvurucu, eşinin öğretmen olarak görev yapmakta iken KHK ile FETÖ/PDY"ye irtibatı ve iltisakı bulunduğu iddiasıyla kamu görevinden ihraç edildiğini belirterek bireysel başvuruda bulunmuştur. Başvuru formu ve ekleri incelendiğinde başvurucunun, kamu görevinden ihraç edilen eşinin temsilcisi ya da vasisi olduğuna dair bir belgeyi bireysel başvuru dosyasına sunmadığı anlaşılmaktadır.
33. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun bireysel başvuru ehliyeti bulunmadığı anlaşıldığından başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin kişi yönünden yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Mülkiyet Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
34. Başvurucu, banka hesapları hakkında tedbir kararı verilmesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
35. 6216 sayılı Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Anayasa Mahkemesince kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Bu bağlamda başvurucunun ihlal iddialarını kanıtlayamadığı, temel haklara yönelik bir müdahalenin olmadığı veya müdahalenin meşru olduğu açık olan başvurular ile karmaşık veya zorlama şikâyetlerden ibaret başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir (Hikmet Balabanoğlu, B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 24).
36. Başvurucu; banka hesaplarına tedbir konulduğunu ileri sürmüş ancak buna ilişkin hangi tarihte tedbir konulduğu, itiraz edip etmediği, itiraz edemediyse bunun sebepleri, ettiyse itiraz üzerine karar verilip verilmediği hakkında herhangi bir açıklama yapmamış ve belge sunmamıştır. Dolayısıyla söz konusu iddianın temellendirilememiş şikâyet kapsamında kabul edilmesi gerekmektedir.
37. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
C. Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddialar
1. Tutuklamanın Hukuki Olmadığına İlişkin İddia
a. Başvurucunun İddiaları
38. Başvurucu; suç şüphesi ve bunu haklı kılan deliller olmamasına rağmen hakkında tutuklama kararı verildiğini, delilleri karartma tehlikesi ve kaçma şüphesinin de somut olayda mevcut olmadığını belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
b. Değerlendirme
39. Başvurucunun bu bölümdeki iddialarının Anayasa"nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası bağlamında, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmesi gerekir.
i. Genel İlkeler
40. Genel ilkeler için bkz. Metin Evecen, §§ 47-52.
ii. İlkelerin Olaya Uygulanması
41. Başvurucu, FETÖ/PDY mensubu olduğu iddiasıyla yürütülen soruşturma kapsamında silahlı terör örgütü üyesi olma suçlamasıyla 5271 sayılı Kanun"un 100. maddesi uyarınca tutuklanmıştır. Dolayısıyla başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin kanuni dayanağı bulunmaktadır.
42. Kanuni dayanağı bulunduğu anlaşılan tutuklama tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığı ve ölçülülüğü incelenmeden önce tutuklamanın ön koşulu olan suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerekir.
43. Osmaniye Sulh Ceza Hâkimliğinin tutuklama kararında, başvurucu yönünden kuvvetli suç şüphesini oluşturan somut olguların bulunduğuna genel olarak değinilmiş ve başvurucu aleyhinde gizli tanık Kardelen"in beyanının olduğu belirtilmiştir.
44. İddianamede başvurucunun örgüt yapılanmasında il imam yardımcısı ve birinci bölge sorumlusu S.A.nın yardımcısı olduğuna, sorumluluğu altındaki gruba örgütün emir ve talimatlarını ilettiğine, bu emir ve talimatlara uyulmasını sağladığına, sorumluluğu altındaki şahıslardan topladığı bağış, burs, zekat, fitre, sadaka, kurban ve himmet paralarını örgüte aktardığına dayanılmıştır. Ayrıca iddianamede başvurucunun Bank Asya’da kredi kartı, mevduat, ödeme talimatı, sigorta, okul taksit ödemesi ve katılım hesaplarının bulunmasına rağmen 26/8/2014"te mevduat, 28/1/2014"te 5.006 TL"lik, 14/2/2014"te 58.000 TL"lik, 5/3/2014"te 7.027 TL"lik, 26/8/2014"te 2.177 TL"lik, 1/9/2014"te 51.154 TL"lik, 10/9/2014"te 25.000 TL"lik, 8/10/2014"te 1.300 TL"lik, 10/10/2014"te 3.700 TL"lik, 12/11/2014"te 23.873 TL"lik, 24/12/2014"te 12.972 TL"lik, 19/1/2015"te 46.187 TL"lik, 04/2/2015"te 700 TL"lik, 20/2/2015"te 21.487 TL"lik, 7/4/2015"te 1.250 TL"lik, 15/4/2015"te 2.000 TL"lik tarihlerinde katılım hesabı açtırdığına dayanılmıştır.
45. Mahkûmiyet kararında ise gizli tanık Kardelenin başvurucuyla ilgili olarak örgütün esnaf yapılanmasında 1. Büyük Bölge sorumlusu S.A.nın yardımcısı olduğuna, A.K., F.K., H.K., M.D., M.G., Y.C., Y.S. isimli bir grup esnaftan sorumlu olduğuna ilişkin beyanına, S.A.nın yardımcısı sıfatıyla (küçük bölgeci) sorumlu olduğu kişilere sohbet adı verilen örgütsel içerikli toplantılar yapıp örgüte finans temin ettiğine, örgüt öğrenci evleri ile ilgilendiğine ilişkin beyanına, başvurucunun kendisinin kullandığını bildirdiği telefon hattı üzerinden ByLock kullandığına, aralarında il imamı, ilçe imamları, büyük bölgeciler ve yardımcıları, ünite sorumluları ve yardımcılarının bulunduğu grupla birlikte örgütsel amaçlı konakladığına, örgüt liderinin talimatı doğrultusunda arsasını satarak 14/2/2014 tarihinde Bank Asya"da 58.000 TL"lik katılım hesabı açtırdığına ilişkin olgulara dayanılmıştır.
46. Buna göre başvurucuya yöneltilen ve tutuklamaya konu olan suçlamanın dayanaklarından biri tanık beyanıdır. Tutuklama kararında ve iddianamede, bazı kişilerin verdikleri ifadelerde başvurucunun FETÖ/PDY ile irtibatının olduğuna ve bu yapılanmaya mensup olduğuna yönelik anlatımlarda bulunduğu görülmektedir. Söz konusu tanık anlatımları bölge sorumlusunun ve yardımcılarının kimler olduğuna, başvurucunun konumuna, başvurucunun sorumlu olduğu kişilerin kimler olduğuna ve birlikte hangi örgütsel faaliyetlerin yapıldığına ilişkindir. Tanığın yer, zaman, kişi ve eylem bilgileri ihtiva etmekte ve bu anlamda yargı makamlarına denetim yaparak söz konusu beyanları doğrulama ya da çürütme imkânı tanımaktadır. Bu doğrultuda başvurucunun tutuklanmasında söz konusu tanık anlatımlarının yargı makamlarınca kuvvetli bir belirti olarak kabul edilmesi yönündeki değerlendirmelerinin keyfî ya da temelsiz olduğu söylenemeyecektir (benzer yöndeki kararlar için bkz. Metin Evecen, § 58; Recep Uygun, B. No: 2016/76351, 12/6/2018, § 43).
47. Soruşturma mercilerince ayrıca başvurucunun Bank Asya hesabında 28/1/2014 ile 15/4/2015 tarihleri arasında para artışının olduğu, özellikle örgüt liderinin talimatı doğrultusunda arsasını satarak 14/2/2014 tarihinde Bank Asyada 58.000 TL"lik katılım hesabı açtırdığı tespit edilmiştir. Anayasa Mahkemesi, FETÖ/PDY"nin mali kaynağını oluşturduğu ve örgüte bu yolla gelir sağladığı tespit edilen Bank Asyaya örgüt liderinin ve yöneticilerinin çağrıları üzerine para yatırılmasının somut olayın koşullarına göre suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti olarak kabul edilmesinin de temelsiz ve keyfî olmayacağını kabul etmektedir (Metin Evecen, § 58). Buna göre soruşturma makamlarınca ve/veya tutuklama tedbirine karar veren mahkemelerce FETÖ/PDY üyesi olmakla suçlanan başvurucunun örgütün hem mali kaynağı olan hem de bu yolla gelir elde ettiği Bankadaki para artışının somut olayın koşullarına göre suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti olarak kabul edilmesi -anılan Bankanın durumu itibarıyla- temelsiz ve keyfî bir tutum olarak değerlendirilemez.
48. Tutuklamaya konu olan suçlamanın dayanaklarından biri başvurucunun telefon hattı üzerinden ByLock kullandığının tespit edilmesidir. Anayasa Mahkemesi, ByLock uygulamasının özellikleri gözönüne alındığında kişilerin bu uygulamayı kullanmalarının veya kullanmak üzere elektronik/mobil cihazlarına yüklemelerinin soruşturma makamlarınca FETÖ/PDY ile olan ilgi bakımından bir belirti olarak değerlendirilebileceğini belirtmektedir (Aydın Yavuz ve diğerleri [GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, §§ 106, 267). Buna göre soruşturma makamlarınca ve tutuklama tedbirine karar veren mahkemelerce FETÖ/PDY üyesi olmakla suçlanan başvurucunun ByLock uygulamasını kullanmasının somut olayın koşullarına göre suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti olarak kabul edilmesi, anılan programın özellikleri itibarıyla temelsiz ve keyfî bir tutum olarak değerlendirilemez (Selçuk Özdemir [GK], B. No: 2016/49158, 26/7/2017, § 74).
49. Diğer taraftan başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir. Bu değerlendirmede tutuklama kararının verildiği andaki genel koşullar gözardı edilmemelidir.
50. Başvurucunun tutuklanmasına karar verilen silahlı terör örgütü üyesi olma suçu, Türk hukuk sistemi içinde ağır cezai yaptırımlar öngörülen suç tipleri arasında olup isnat edilen suça ilişkin olarak kanunda öngörülen cezanın ağırlığı kaçma şüphesine işaret eden durumlardan biridir (aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Hüseyin Burçak, B. No: 2014/474, 3/2/2016, § 61; Devran Duran [GK], B. No: 2014/10405, 25/5/2017, § 66). Ayrıca anılan suç, 5271 sayılı Kanun"un 100. maddesinin (3) numaralı fıkrasında yer alan ve kanun gereği tutuklama nedeni varsayılabilen suçlar arasındadır (Gülser Yıldırım (2), B. No: 2016/40170, 16/11/2017, § 148).
51. Somut olayda Osmaniye Sulh Ceza Hâkimliğince başvurucunun tutuklanmasına karar verilirken başvurucunun kaçacağı şüphesini uyandıran somut olguların mevcut olmasına, başvurucunun işlendiği iddia olunan silahlı terör örgütüne üye olma suçuna ilişkin kanunlarda öngörülen yaptırımın ağırlığına, suçun 5271 sayılı Kanun"un 100. maddesinin (3) numaralı fıkrasında yer alan katalog suçlar arasında olmasına ve 5271 sayılı Kanun"un 109. maddesindeki adli kontrol uygulamasının da şu andaki mevcut delil durumu itibarıyla yetersiz kalacağına dayanıldığı görülmektedir (bkz. § 13).
52. Dolayısıyla tutuklama kararının verildiği andaki genel koşullar ve somut olayın yukarıda belirtilen özel koşulları ile Osmaniye Sulh Ceza Hâkimliği tarafından verilen kararın içeriği birlikte değerlendirildiğinde başvurucu yönünden özellikle kaçma şüphesine ve delillere etki edilmesi ihtimaline yönelen tutuklama nedenlerinin olgusal temellerinin olduğu söylenebilir.
53. Başvurucu hakkındaki tutuklama tedbirinin ölçülü olup olmadığının da belirlenmesi gerekir. Bir tutuklama tedbirinin Anayasa"nın 13. ve 19. maddeleri kapsamında ölçülülüğünün belirlenmesinde somut olayın tüm özellikleri dikkate alınmalıdır (Gülser Yıldırım (2), § 151).
54. Anayasa Mahkemesince daha önce de ifade edildiği üzere terör suçlarının soruşturulması kamu makamlarını ciddi zorluklarla karşı karşıya bırakmaktadır. Bu nedenle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı, adli makamlar ve güvenlik görevlilerinin -özellikle organize olanlar olmak üzere- suçlarla ve suçlulukla etkili bir şekilde mücadelesini aşırı derecede güçleştirmeye neden olabilecek şekilde yorumlanmamalıdır (aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Süleyman Bağrıyanık ve diğerleri, B. No: 2015/9756, 16/11/2016, § 214; Devran Duran, § 64). Özellikle FETÖ/PDY ile bağlantılı soruşturmaların kapsamı ve niteliği ile bu yapılanmanın özellikleri (gizlilik, hücre tipi yapılanma, her kurumda örgütlenmiş olma, kendisine kutsallık atfetme, itaat ve teslimiyet temelinde hareket etme gibi) de dikkate alındığında bu soruşturmaların diğer ceza soruşturmalarına göre çok daha zor ve karmaşık olduğu ortadadır (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 350).
55. Somut olayın yukarıda belirtilen özellikleri dikkate alındığında Osmaniye Sulh Ceza Hâkimliğinin isnat edilen suç için öngörülen yaptırımın ağırlığını, işin niteliğini ve önemini de gözönünde tutarak başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin ölçülü olduğu, adli kontrol uygulamasının yetersiz kalacağı sonucuna varmasının keyfî ve temelsiz olduğu söylenemez.
56. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun tutuklamanın hukuki olmadığı iddiasına ilişkin olarak bir ihlalin bulunmadığı açık olduğundan başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Tutukluluğun Makul Süreyi Aştığına İlişkin İddia
a. Başvurucunun İddiaları
57. Başvurucu; ilgili ve yeterli gerekçeler olmadan, kişiselleştirme yapılmaksızın tutukluluğunun devam ettirildiğini, tutukluluğunun makul süreyi aştığını ileri sürmüştür.
b. Değerlendirme
58. Anayasa Mahkemesi, tutukluluğun kanunda öngörülen azami süreyi veya makul süreyi aştığı iddiasıyla yapılan bireysel başvurular bakımından bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla başvurucu tahliye edilmiş veya hükümlü hâle gelmiş ise asıl dava sonuçlanmamış da olsa -ilgili Yargıtay içtihatlarına atıf yaparak- 5271 sayılı Kanun"un 141. maddesinde öngörülen tazminat davası açma imkânının tüketilmesi gereken etkili bir hukuk yolu olduğu sonucuna varmıştır (Erkam Abdurrahman Ak, B. No: 2014/8515, 28/9/2016, §§ 48-62; İrfan Gerçek, B. No: 2014/6500, 29/9/2016, §§ 33-45; Ahmet Kubilay Tezcan, B. No: 2014/3473, 25/1/2018, § 26). Somut olayda 11/9/2018 tarihinde tahliyesine karar verilen başvurucu yönünden anılan içtihatlardan ayrılmayı gerektirir bir durum olmadığı anlaşılmıştır.
59. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
3. Soruşturma Dosyasına Erişimin Kısıtlandığına İlişkin İddia
a. Başvurucunun İddiaları
60. Başvurucu; soruşturma dosyasındaki gizlilik kararı nedeniyle suçlamalara ilişkin temel delillere erişemediğini, tutukluluğa etkili bir şekilde itiraz edemediğini ileri sürmüştür.
b. Değerlendirme
61. Anayasa Mahkemesi, soruşturma dosyalarına erişime yönelik olarak verilen kısıtlama kararlarının tutuklu kişilerin özgürlüklerinden mahrum bırakılmalarına karşı itirazda bulunma hakkı üzerindeki etkisini birçok kararında incelemiştir. Bu kararlarda, öncelikle yakalanan veya tutuklanan kişiye yakalama ya da tutuklama sebeplerinin ve hakkındaki iddiaların bildirilmesi gerektiği ancak buradaki bildirim yükümlülüğünün isnat edilen suçlamalara esas tüm bilgi ve delilleri kapsamadığı belirtilmiş; bu bağlamda başvurucunun tutuklamaya konu suçlamalara ilişkin temel unsurları bilip bilmediği dikkate alınmıştır (Günay Dağ ve diğerleri [GK], B. No: 2013/1631, 17/12/2015, §§ 168-176; Hidayet Karaca [GK], B. No: 2015/144, 14/7/2015, §§ 105-107; Süleyman Bağrıyanık ve diğerleri, §§ 248-257).
62. Somut olayda ifade ve sorgu tutanakları, tutukluluğa ilişkin kararlar, başvurucu veya müdafileri tarafından verilen tutukluluğa ilişkin dilekçeler ve soruşturma dosyasındaki bilgi ve belgeler incelendiğinde başvurucunun tutukluluğuna temel teşkil eden bilgi ve belgelerden haberdar olduğu, bunların içeriği hakkında yeterli bilgiye sahip bulunduğu, tutukluluk durumuna karşı itirazlarını sunma konusunda kendisine yeterli imkânın tanındığı görülmektedir.
63. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
4. Tutukluluk İncelemelerinin Hâkim/Mahkeme Önüne Çıkarılmaksızın Yapıldığına İlişkin İddia
a. Başvurucunun İddiası
64. Başvurucu, tutukluluk incelemelerinin hâkim/mahkeme önüne çıkarılmaksızın dosya üzerinden yapıldığını ileri sürmüştür.
b. Değerlendirme
65. Anayasa"nın 19. maddesinin sekizinci fıkrası uyarınca, hürriyeti kısıtlanan kişi kısa sürede durumu hakkında karar verilmesini ve bu kısıtlamanın kanuna aykırılığı hâlinde hemen serbest bırakılmasını sağlamak amacıyla yetkili bir yargı merciine başvurma hakkına sahiptir (Mehmet Haberal, No: 2012/849, 4/12/2013, § 122).
66. Serbest bırakılmak amacıyla yetkili yargı merciine yapılması gereken başvurudan söz edildiğinden anılan hakkın uygulanması ancak talep hâlinde söz konusu olabilecektir. Dolayısıyla burada belirtilen bir yargı merciine başvurma hakkı, suç isnadıyla hürriyetinden yoksun bırakılan kimseler bakımından tahliye talebinin yanı sıra tutuklama, tutukluluğun devamı ve tahliye talebinin reddi kararlarına karşı yapılan itirazların incelenmesi sırasında da uygulanması gereken bir güvencedir (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 328).
67. Anayasa"nın 19. maddesinin sekizinci fıkrasından kaynaklanan temel güvencelerden biri de tutukluluğa karşı itirazın hâkim önünde yapılan duruşmalarda etkin olarak incelenmesi hakkıdır. Zira hürriyetinden yoksun bırakılan kimsenin bu duruma ilişkin şikâyetlerini, tutuklanmasına dayanak olan delillerin içeriğine veya nitelendirilmesine yönelik iddialarını, lehine ve aleyhine olan görüş ve değerlendirmelere karşı beyanlarını hâkim/mahkeme önünde sözlü olarak dile getirebilme imkânına sahip olması, tutukluluğa itirazını çok daha etkili bir şekilde yapmasını sağlayacaktır. Bu nedenle kişi, bu haktan düzenli bir şekilde yararlanarak makul aralıklarla dinlenilmeyi talep edebilmelidir (Firas Aslan ve Hebat Aslan, B. No: 2012/1158, 21/11/2013, § 66; Süleyman Bağrıyanık ve diğerleri, B. No: 2015/9756, 16/11/2016, 21/11/2013, § 267; Aydın Yavuz ve diğerleri, § 333).
68. Başvurucu, FETÖ/PDY ile bağlantılı suçlardan yürütülen bir soruşturma kapsamında 24/5/2016 tarihinde gözaltına alınmış ve Osmaniye Sulh Ceza Hâkimliğinin 25/5/2016 tarihli kararıyla silahlı terör örgütüne üye olma ve 6415 sayılı Kanun"a muhalefet suçlarından tutuklanmıştır. Başvurucunun tutukluluk durumu olağanüstü hâl ilan edilene kadar 1 ay 26 gün boyunca duruşmasız olarak incelenmiştir.
69. Başvurucunun tutuklanmasından yaklaşık 50 gün sonra Türkiye 15 Temmuz 2016 tarihinde askerî bir darbe teşebbüsüyle karşı karşıya kalmıştır. Darbe teşebbüsü sonrasında olağanüstü hâl ilan edilmiştir. Olağanüstü hâl ilanına dayanak olan temel olay darbe teşebbüsü olmakla birlikte o dönemde yaşanan terör olayları da olağanüstü hâl ilan edilmesinde ve olağanüstü hâlin uzatılmasında etkili olmuştur. Dolayısıyla başvurucu, darbe teşebbüsü öncesinde tutuklanmış da olsa tutuklanmasına dayanak suçlamanın olağanüstü hâl ilanını gerekli kılan olay ve koşullarla ilgisiz olduğunu söylemek mümkün değildir. Bu nedenle başvurucunun tutukluluk incelemelerinin hâkim/mahkeme önüne çıkarılmaksızın dosya üzerinden incelendiği süreninin Anayasa"ya uygunluğu değerlendirilirken bu sürenin yaklaşık iki aylık kısmı dışındaki bölümünün olağanüstü hâl dönemine ilişkin olduğu gözardı edilmemelidir. Dolayısıyla başvurucunun, olağanüstü hâl döneminden hemen önce, olağan dönemde tutukluluk durumu 1 ay 26 gün boyunca duruşmasız olarak incelenmiştir. Tutuklama konusu suçun niteliği ve tutukluluğun hâkim/mahkeme önüne çıkarılmaksızın devam ettirildiği süre dikkate alındığında bu sürenin somut olayın koşullarında makul olduğu sonucuna varılmıştır (Benzer yönde bkz. Mehmet Haberal, § 128).
70. Başvurucunun tutukluluk durumunun hâkim/mahkeme önüne çıkarılmaksızın devam ettirildiği sürenin olağanüstü hâl dönemine gelen kısmı ise 15 ay 16 gündür. Anayasa Mahkemesi Erdal Tercan ([GK], B. No: 2016/15637, 12/4/2018) kararında; bu şikâyete ilişkin olarak yaptığı inceleme kapsamında darbe teşebbüsünden sonraki süreçte darbe teşebbüsü, teşebbüsün arkasındaki yapılanma olan FETÖ/PDY veya terörle bağlantılı suçlardan tutuklanan kişilerin tutukluluk incelemelerinin on sekiz aya kadar hâkim/mahkeme önüne çıkarılmaksızın yapılmasının olağanüstü hâl döneminde kişi hürriyeti ve güvenliği hakkını ihlal etmediği sonucuna varmıştır.
71. Somut olayda başvurucu 25/5/2016 tutuklanıp 17 ay 12 gün sonra 6/11/2017 tarihinde hâkim/mahkeme önüne çıkmıştır. Başvurucunun olağanüstü hâl öncesinde yaklaşık iki aylık sürede tutukluluk incelemelerinin hâkim/mahkeme önüne çıkarılmaksızın yapılmasının makul olduğu söylenebilir. Olağanüstü hâl dönemindeki süre de dâhil olmak üzere toplam sürenin değerlendirilmesinde ise Erdal Tercan kararından ayrılmayı gerektiren bir durum mevcut değildir.
72. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının da açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
D. Diğer Şikâyetler
1. Başvurucunun İddiaları
73. Başvurucu, Savcılık ifadesinde kendisine FETÖ/PDY ile iltisaklı dernek ve sendika üyeliği olup olmadığına ilişkin sorular sorulduğunu ve üyelikleri nedeniyle tutuklandığını belirterek örgütlenme özgürlüğünün ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
74. Somut olayda başvurucuya sorulan soruların yöneltilen suçlamaya ilişkin olduğu değerlendirilmiştir. Başvurucuya yüklenen suç hakkında açıklamada bulunmamasının kanuni hakkı olduğu hatırlatılmıştır. Dolayısıyla başvurucunun bu sorulara cevap verme yükümlülüğü bulunmamaktadır. Başvurucunun açıklama yapmak zorunda bırakıldığına ilişkin bir husus da tespit edilememiştir. Ayrıca başvurucunun tutuklanmasına ve tutukluluğun devamına ilişkin kararlarda sendika veya dernek üyeliklerine dayanılmadığı anlaşılmıştır.
75. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun bu iddiasına ilişkin olarak bir ihlalin bulunmadığı açık olduğundan başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Meslekten ihraca ilişkin şikâyetlerin başvurucu yönünden başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Meslekten ihraca ilişkin şikâyetlerin başvurucunun eşi yönünden kişi bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
4. Tutuklamanın hukuki olmaması dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
5. Tutukluluğun makul süreyi aşmasından dolayı kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
6. Soruşturma dosyasına erişimin kısıtlanmasından dolayı kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
7. Tutukluluk incelemelerinin hâkim/mahkeme önüne çıkarılmaksızın yapılması dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
8. Diğer şikâyetler yönünden açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyetine neden olacağından adli yardım talebi kabul edilen başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 10/2/2021 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.