Esas No: 2018/6688
Karar No: 2018/6688
Karar Tarihi: 24/2/2021
AYM 2018/6688 Başvuru Numaralı R.Ç. Başvurusuna İlişkin Karar
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
R.Ç. BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2018/6688) |
|
Karar Tarihi: 24/2/2021 |
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
RESEN GİZLİLİK KARARI VERİLDİ
Başkan |
: |
Kadir ÖZKAYA |
Üyeler |
: |
Celal Mümtaz AKINCI |
|
|
M. Emin KUZ |
|
|
Rıdvan GÜLEÇ |
|
|
Basri BAĞCI |
Raportör |
: |
Elif ÇELİKDEMİR ANKITCI |
Başvurucu |
: |
R.Ç |
Vekili |
: |
Av. Anıl SELEK |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, çocuğun cinsel istismarı suçuyla ilgili etkili soruşturma yürütülmemesi nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 27/2/2018 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve ekleri ile Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler doğrultusunda tespit edilen ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu, 1970 doğumlu olup bir ilçede yaşamakta ve doktor olarak görev yapmaktadır.
9. Başvurucu ile eşi arasında 2015 yılından beri devam eden boşanma davası kapsamında 16/11/2012 doğumlu olan oğlunun yargılama süresince geçici velayetinin başvurucu anneye verilmesine ve baba ile çocuk arasında şahsi ilişki tesis edilmesine karar verilmiştir. Söz konusu karar gereği 4/7/2017 ile 31/7/2017 tarihleri arasında çocuk, başvurucunun eşi ile birlikte kalmıştır.
10. Baba ile oğlu, babanın yaşadığı il merkezinde bir hafta kadar babanın kardeşinin evinde kaldıktan sonra babanın ailesinin bulunduğu köylerine gitmişler, kalan süreyi burada geçirmişlerdir.
11. Oğlunun 31/7/2017 tarihinde kendisine teslim edildikten sonra oğlunda bazı davranış değişiklikleri gözlemlediğini dile getiren başvurucu, çocuğun babasından dönüşünden sonra içine kapandığını ve tuvaletini altına kaçırmaya başladığını fark etmesi üzerine oğlunun muayene edilmesi amacıyla doğrudan 17/8/2017 tarihinde yaşadıkları ildeki B.U. Çocuk Hastanesinin Çocuk Psikiyatri bölümüne başvurduğunu, oğlunun cinsel istismara uğradığının tespit edilmesi üzerine şikâyetçi olduğunu beyan etmiştir.
12. B.U. Çocuk Hastanesi çocuk psikiyatri doktoru tarafından 17/8/2017 tarihinde saat 14.00"de muayene edilen çocuk hakkında yazılan reçetede çocuk izleme merkezine hitaben "olguda istismar vakası tanımlandığı" belirtilmiştir.
13. Başvurucunun aynı gün saat 15.30"da Emniyet Müdürlüğü Çocuk Şubesine (Kolluk Merkezine) başvurarak oğlunun yaz tatilini geçirdiği babasının yanında 2003 yılı doğumlu (olay tarihinde 15 yaşından küçük) olan halasının oğlu tarafından cinsel istismara uğradığını iddia edip şikâyetçi olması üzerine soruşturma başlatıldığı anlaşılmıştır.
14. Başvurucu aynı gün Kolluk Merkezinde alınan ifadesinde; oğlunda davranış değişiklikleri gözlemlemesi nedeniyle kendisiyle konuştuğunda köyde babasının ailesiyle birlikte kaldığı dönemde halasının oğlu ile yalnızken kuzeninin kendisine cinsel organını gösterdiğini ve üstüne yaprak koyarak cinsel organına dokundurtmaya çalıştığını, kalçasına ve göğsüne dokundurttuğunu, ayrıca küfrettiğini söylediğini ileri sürmüştür.
15. İl Cumhuriyet Başsavcılığı talimatı doğrultusunda 18/8/2017 tarihinde mağdur çocuğun ifadesi Çocuk İzleme Merkezinde adli görüşmeci aracılığıyla alınmıştır. Çocuğun yaşı, sorulara net cevap verememesi, olayları oyuncak erkek bebek üzerinde göstererek anlatması nedeniyle ifadesinin adli görüşmenin kaydedildiği CD"nin izlenmesi suretiyle anlaşılabileceği hususunda İfade Tutanağı"na not yazıldığı görülmüştür.
16. Mağdur çocuğun dört sayfadan oluşan İfade Tutanağı"nda özetle; mağdur çocukla suça sürüklenen çocuğun evin dışında salıncakta iken suça sürüklenen çocuğun mağdur çocuğa cinsel organını gösterdiğini, daha sonra üzerine yaprak koyarak mağdur çocuktan cinsel organına dokunmasını istediğini ancak çocuğun dokunmadığını, buna karşın suça sürüklenen çocuğun mağdur çocuğun cinsel organına dokunduğunu dile getirdiği belirtilmiştir. Mağdur çocuk, halasının oğlunun ayrıca kalçasına (tuvaletini yaptığı yere) bir parmağıyla dokunduğunu, dokunduktan sonra başka bir şey olmadığını, bu arada küfrettiğini, dokunma ve küfür olayını daha önce babasına ve halasına anlattığını, onların kuzenine kızacaklarını söylediklerini beyan ettiğine tutanakta yer verilmiştir. Çocuğun ifadesinin adli görüşmeci A.E.nin oyuncak bebek üzerinde göstererek doğrudan sorduğu sorulara verilen yanıtlardan oluştuğu anlaşılmıştır.
17. Adli görüşmeci tarafından düzenlenen adli görüşme raporunda başvurucunun oğlunun fiziksel gelişimi, sözel becerisi ve zihinsel kapasitesinin yaşıtlarıyla uyumlu olduğu, kendisini ifade etmekte zorlanmadığı, sorulara yaşıyla uyumlu yanıtlar verdiği, dolayısıyla verdiği bilgilerin tutarlı ve güvenilir olduğunun değerlendirildiği, bunun yanı sıra çocuğun psikiyatrik muayenesi ve sosyal incelemesinin yapılması gerektiği açıklanmıştır.
18. Başvurucunun oğlunun anlatımları doğrultusunda başvurucu ve vekilinin çocuğun iç ve dış beden muayenesi yapılmasına gerek olmadığını, bu nedenle muayene yapılmasını istemediklerini beyan etmelerinin yanı sıra Cumhuriyet savcısı tarafından çocuğun muayene edilmesini gerektiren bir iddiada bulunmadığının değerlendirilmesi sonucunda çocuğun beden muayenesinin yaptırılmadığına ilişkin olarak 18/8/2017 tarihinde tutanak düzenlenmiştir.
19. Şikâyet edilen suçun işlediği yerin başka bir il sınırlarında olması nedeniyle Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 23/8/2017 tarihinde yetkisizlik kararı verilmiştir.
20. Bu arada mağdur çocuk hakkında bir kısım sağlık raporu düzenlenmiştir.
i. Mağdur çocuk hakkında düzenlenen 24/8/2017 tarihli adli muayene raporları için psikiyatrik konsültasyon raporunda, çocuğun eskiye göre daha sinirli, anneye yapışma ve anneden ayrılamama, enürezis (istem dışı idrar kaçırma) ve enkoprezis (istem dışı altına gaita kaçırma) yakınmalarının mevcut olduğu, anksiyete bozukluğu olduğu düşünülen çocuğa ilaç (Prozac) başlandığı, ruh sağlığı açısından istismarın yaşandığı ortama çocuğun gitmemesi ve babayla görüşmenin çocuğun anneyle kaldığı ortamda gerçekleşmesi gerektiği vurgulanmıştır.
ii. B.U. Çocuk Hastanesi üç çocuk psikiyatri doktoru tarafından 25/8/2017 tarihinde düzenlenen sağlık kurulu raporunda, klinik bulgular olarak istismar olayından sonra başlayan enürezis ve enkoprezis, ayrılma anksiyetesi bulguları, hareketlilik, irritabilite, olayla ilgili tekrarlayan davranış ve konuşmalar tespit edilmiş; yaşadığı travma nedeniyle çocuğun istismara uğradığı yere gitmemesi, kendi ortamında babayla görüşmesi gerektiği kanaatine varıldığı belirtilmiştir.
iii. Başvurucu ile eşi arasında devam eden boşanma davasına ilişkin olarak şahsi ilişki tesisine yönelik olarak çocuk hakkında psikolojik danışman tarafından 10/10/2017 tarihinde düzenlenen bilirkişi raporunda, çocuğun babasının yaşam alanıyla ilgili hususlarda herhangi bir baskı, zorlama ve yönlendirme olmaksızın ciddi anksiyetik tepkiler verdiği, sosyal ve duyusal gelişimi için uzmandan yardım alınması gerektiği, çocuğun yaşadığı bölgede çocuk ile baba arasında şahsi ilişki tesis edilmesi gerektiği açıklanmıştır.
21. Yetkisizlik kararıyla soruşturmayı devralan Cumhuriyet Başsavcılığınca suça sürüklenen çocuğun 10/11/2017 tarihinde savunması alınmıştır. Üzerine atılı suçlamayı kabul etmeyen şüpheli çocuk, mağdur çocukla birbirlerini sevmediklerini, bu nedenle kendisine suçlama yöneltmiş olabileceğini, dayısının oğlu olan mağdur çocukla köyde yalnız kalmadıklarını, kendisinin daha çok köyde arkadaşlarıyla oynadığını ifade etmiştir.
22. Olay tarihinde 12-15 yaş aralığında olan suça sürüklenen çocuk hakkında Adli Tıp Kurumu Şube Müdürlüğü (Adli Tıp Kurumu) tarafından 10/11/2017 tarihinde düzenlenen adli raporda, suça sürüklenen çocuğun üzerine atılı suçun anlam ve sonuçlarını kavrayacak düzeyde bedensel ve ruhsal olgunluğa sahip olmadığı belirtilmiştir.
23. Cumhuriyet Başsavcılığınca 17/11/2017 tarihinde suçun işlendiği iddia olunan yerin bir ilçe sınırları içinde kaldığının tespit edilmesi üzerine ikinci kez yetkisizlik kararı verilmiştir.
24. Soruşturma dosyasında yetki uyuşmazlığı bulunduğu gerekçesiyle en yakın Ağır Ceza Mahkemesine gönderilerek yetkili savcılığın belirlenmesi talep edilmiştir. İlgili Ağır Ceza Mahkemesinin 1/12/2017 tarihli kararıyla yetkili savcılık ilçe Cumhuriyet Başsavcılığı (Savcılık) olarak belirlenmiştir.
25. Savcılıkça başvurucunun eşi, kardeşi olan suça sürüklenen çocuğun annesi ve diğer erkek kardeşlerinin tanık olarak ifadelerine başvurulmuştur. Savcılıkça dinlenen üç tanık da olay yeri olan köyde mağdur çocukla birlikte kaldıklarını ifade etmiştir. Tanıklar 18/12/2017 tarihinde alınan ifadelerinde benzer söylemlerde bulunmuş; mağdur çocuğun iddia ettiği olayın yaşandığını görmediklerini, duymadıklarını ayrıca böylesine bir olayın yaşanmış olmasının mümkün olmadığını beyan etmişlerdir. Tanıklar iki çocuk arasında geçimsizlik olduğunu, iki çocuğun hiç yalnız kalmadığını, başvurucunun oğlunun köye geldiğinde tuvaletini altına yapma probleminin olduğunu, başvurucu ile eşi arasındaki boşanma davasının devam etmesi ve bu süreçte başvurucunun eşi hakkında şikâyetlerde bulunması gibi bu şikâyetin de asılsız olduğunu, annesi olan başvurucudan etkilenerek küçüğün doğru söylemediğini dile getirmişlerdir.
26. Savcılıkça 26/12/2017 tarihinde suça sürüklenen çocuk hakkında kovuşturma yapılmamasına karar verilmiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Mağdurun avukat adli görüşmeci ve aile görüşmecisi eşliğinde ... C. Başsavcılığınca ifadesinin alındığı, ifade içerisinde mağdurun sorulara tam ve net cevap veremediğinin belirtildiği, 18.08.2017 tarihli tutanağa göre mağdur vekili ile mağdurun annesi olan müştekinin mağdurun muayene olmasını istemediklerini beyan ettikleri,
...
Müştekinin şikayetçi olduğu, suça sürüklenen çocuğun atılı suçlamaları kabul etmediği, dinlenen tanıkların mağduru doğrulamadıkları, eyleme ilişkin başkaca tanığın bulunmadığı, mağdurun babasının dosyaya sunmuş olduğu kamera kayıtlarında ve fotoğraflarda mağdurun sürekli güler halde bulunduğu, içine kapanık bir halinin olmadığı, iddia hakkında başka suretle delil elde etme imkanı bulunmadığı, bu haliyle suça sürüklenen çocuğun üzerine atılı çocuğun cinsel istismarı suçunu işlediğine dair hakkında kamu davası açmayı gerektirir nitelikte ve yeterlilikte mağdur ile müştekinin soyut beyanları dışında 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu 170/2 Maddesi kapsamında şüphe oluşturacak delil elde edilemediği anlaşılmakla;
Suça sürüklenen çocuk hakkında üzerine atılı suçtan kamu adına KOVUŞTURMAYA YER OLMADIĞINA..."
27. Savcılık kararında yer verilen, başvurucunun eşi tarafından sunulan ve mağdur çocuğun köyde olduğu döneme ait fotoğraf veya kamera görüntüleri başvuru veya soruşturma dosyasında (UYAP"ta) bulunmadığından Anayasa Mahkemesince incelenememiştir.
28. Başvurucu, Savcılığın kovuşturmama kararına itiraz etmiştir. İki ayrı vekili tarafından sunulan itiraz dilekçelerinde başvurucu özetle Savcılığın kendini mahkeme yerine koyarak karar verdiğini, yaşı dikkate alındığında bu şekilde suç uydurması mümkün olmamasına rağmen mağdurun beyanlarına itibar edilmediğini, suça sürüklenen çocuğun annesi ve amcalarının tanık olarak dinlenerek mağduru doğrulamadıkları sonucuna ulaşılmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, raporlarla mağdur doğrulanmasına rağmen ceza davası açılmadığını ifade etmiştir. Başvurucunun itirazı yetkili Sulh Ceza Hâkimliğinin 26/1/2018 sayılı kararıyla reddedilmiştir. Ret kararı başvurucuya 14/2/2018 tarihinde tebliğ edilmiştir.
29. Başvurucu 27/2/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
30. Bireysel başvurudan sonra başvurucu, Savcılıkça verilen kararın kanun yararına bozulması için 22/10/2018 tarihinde talepte bulunmuş, Savcılık tarafından soruşturma dosyası 7/11/2018 tarihinde Bakanlık Ceza İşleri Genel Müdürlüğüne gönderilmiştir.
31. Başvurucu ile eşinin Aile Mahkemesince 14/2/2018 tarihinde boşanmalarına ve oğullarının velayetinin başvurucu anneye verilmesine karar verilmiştir. Anılan kararın istinaf aşamasından geçerek inceleme tarihi itibarıyla temyiz aşamasında olduğu görülmüştür.
IV. İLGİLİ HUKUK
32. İlgili ulusal ve uluslararası hukuk için bkz. Z.C. [GK], B. No: 2013/3262, 11/5/2016, §§ 24-29, 32-43.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
33. Mahkemenin 24/2/2021 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
34. Başvurucu; eşiyle boşanma davasının devam ettiğini, müşterek oğullarının yaz tatili için bir aylık babasının yanına gittiğinde akrabalarıyla birlikte köyde kalırken oğlunun halasının oğlu tarafından cinsel istismara maruz kaldığını, buna karşın açılan soruşturmada sağlık raporları bulunmasına rağmen şüpheli çocuk hakkında ceza davası açılmadığını, mağdur olan oğlu için Adli Tıp Kurumundan psikiyatrik değerlendirme raporu alınmadığını, eşinin ailesinin nüfuzlu bir aile olması nedeniyle soruşturmanın kapatıldığını iddia etmiştir. Başvurucu ayrıca cinsel istismar olayının varlığından doktor muayenesiyle emin olduğunu, tanıkların beyanının olağan hayatın akışına aykırı olduğunu, tüm samimiyetiyle olayı anlatan oğlunun beyanlarının Savcılıkça yok sayıldığını belirterek kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı, adil yargılanma hakkı, etkili başvuru hakkı, eşitlik ilkesi ve diğer anayasal haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
35. Anayasa’nın “Kişinin dokunulmazlığı, maddî ve manevî varlığı” kenar başlıklı 17. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Herkes, … maddî ve manevî varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.
...
Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz."
36. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Bu sebeple başvurucunun adil yargılanma hakkına yönelik şikâyetleri Anayasa’nın 17. maddesi kapsamında kaldığından sadece bu madde yönünden inceleme yapılmıştır. Somut başvurudaki suçla ilgili iddialar mahiyeti gereği Anayasa’nın 17. maddesinin birinci veya üçüncü fıkralarında güvence altına alınan maddi ve manevi varlığın korunması veya kötü muamele yasağı kapsamında olmasına karşın (Z.C., § 47) bir muamelenin Anayasa"nın 17. maddesinin birinci fıkrası gereği maddi ve manevi bütünlüğün korunması hakkını aşarak üçüncü fıkrası gereği kötü muamele yasağına girmesi için asgari bir eşiğe ulaşması gerekmektedir.
37. Bu asgari eşik, göreceli olup her olayın somut koşulları dikkate alınarak değerlendirilmelidir. Bu kapsamda muamelenin süresi, bedensel ve ruhsal etkileri ile mağdurun cinsiyeti, yaşı ve sağlık durumu gibi faktörler önem taşır. Ayrıca muamelenin ardındaki saik ve amaç dikkate alınmalıdır. Muamelenin gerginlik ve duygu yoğunluğunun olduğu bir anda meydana gelip gelmediği de gözönünde tutulmalıdır (Cezmi Demir ve diğerleri, B. No: 2013/293, 17/7/2014, § 83).
38. Yukarıda yer verilen kıstaslar kapsamında çocuğun cinsel istismarı iddiasına yönelik eylemlerin nitelikleri ve sonuçları gereği kötü muamele yasağı kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
39. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Genel İlkeler
40. Anayasa Mahkemesinin kötü muamele yasağı kapsamında devletin sahip olduğu pozitif yükümlülükler açısından benimsediği temel yaklaşıma göre devletin sorumluluğunu gerektirebilecek şartlar altında gerçekleşen olaylarda Anayasa"nın 17. maddesi devlete, bu konuda ihdas edilmiş bulunan yasal ve idari çerçevenin elindeki tüm imkânları kullanarak maddi ve manevi varlığı tehlikede olan kişileri korumak için gereği gibi uygulanmasını, buna ilave olarak işkence ve kötü muamele yasağına ilişkin ihlallerin durdurulup cezalandırılmasını sağlayacak etkili idari ve yargısal tedbirleri alma görevi yüklemektedir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, B. No: 2012/752, 17/9/2013, § 52; G.G.K., B. No: 2014/19797 9/1/2018, § 45; E.A. [GK], B. No: 2014/19112, 17/5/2018, § 49).
41. Anayasa’nın 17. maddesi ayrıca devlete, kişilerin işkence ve eziyete ya da insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir ceza veya muameleye -bu muameleler üçüncü kişiler tarafından yapılmış olsa bile- maruz bırakılmalarını engelleyecek tedbirler alma ödevini yüklemektedir (Cezmi Demir ve diğerleri, § 82; G.G.K., § 46; E.A., § 50).
42. Devletin pozitif yükümlülüğünün bir parçası olarak usul yükümlülüğü bulunmaktadır. Bu usul yükümlülüğü çerçevesinde devlet, her türlü fiziksel ve ruhsal saldırı olayının sorumlularının belirlenmesini ve gerekiyorsa cezalandırılmasını sağlayabilecek etkili resmî bir soruşturma yürütmek durumundadır (Cezmi Demir ve diğerleri, § 106; Tahir Canan, § 25).
43. Ceza soruşturmasının amacı, insan onurunu koruyan hukukun etkili bir şekilde uygulanmasını ve sorumluların hesap vermelerini sağlamak olmakla birlikte bu yükümlülük, kesin olarak bir sonuç elde etmeyi değil uygun araçları kullanmayı gerektirir. Diğer yandan Anayasa"nın 17. maddesi, başvuruculara üçüncü kişileri bir suç nedeniyle yargılatma ya da cezalandırma hakkı vermediği gibi devlete tüm yargılamaları mahkûmiyetle ya da belirli bir ceza kararıyla sonuçlandırma ödevi de yüklemez (Cezmi Demir ve diğerleri, § 113; G.G.K., § 48).
44. Kötü muamele konusundaki iddialar uygun delillerle desteklenmelidir. İddia edilen olayların gerçekliğini tespit etmek için soyut iddiaya dayanan şüphe ötesinde makul kanıtların varlığı gerekir. Bu kapsamdaki bir kanıt yeterince ciddi, açık ve tutarlı emarelerden ya da aksi ispat edilmemiş birtakım karinelerden oluşabilir. Bu bağlamda kanıtlar değerlendirilirken ilgililerin süreçteki tutumları da dikkate alınmalıdır (Cezmi Demir ve diğerleri, § 95; G.G.K., § 49).
45. Ceza soruşturmasının etkili olması için soruşturma makamlarının resen harekete geçerek kötü muamele iddiasını aydınlatabilecek ve sorumluların belirlenmesini sağlayabilecek bütün delilleri tespit etmeleri gerekir (Cezmi Demir ve diğerleri, § 114; Z.C., § 92; G.G.K., § 50).
46. Çocukların kendilerini korumalarındaki zorluk ve faillerin bu suçları büyük engellerle karşılaşmadan işleyebilmeleri, cinsel istismarın yetişkinlere nazaran çocuklar için daha kolay işlenmesine neden olmakta ve bu suçlar, çocukların psikolojileri ile fizyolojilerinde yetişkinlere göre daha ağır etkiler bırakmaktadır. Bu bağlamda söz konusu suçların işlenmesini önleyici ve caydırıcı nitelikte tedbirlerin alınması devletin en önemli pozitif yükümlülüklerinden biridir. Zira Anayasa"da olduğu gibi çocukların korunmasına yönelik tarafı olduğumuz uluslararası sözleşmeler ile tüm uluslararası metinlerde de çocukların cinsel istismarı ve cinsel sömürüsü hakkında etkili ve caydırıcı cezalar düzenlenmesi de dâhil olmak üzere devletlerin bu konuda gerekli tedbirleri almasına özellikle vurgu yapılmaktadır (AYM, E.2015/43, K.2015/101, 12/11/2015, § 16).
b. İlkelerin Olaya Uygulanması
47. Başvurucu; beş yaşındaki oğlunun babasının yanından dönüşünde davranış değişikliği göstermesi nedeniyle şüphelenmesi üzerine psikolojik olarak muayene edilmesi neticesinde cinsel istismara uğradığının anlaşıldığını ileri sürerek şikâyetçi olmuştur. Başvurucunun şikâyeti üzerine Cumhuriyet Başsavcılığınca derhâl soruşturma başlatılmış, mağdur küçüğün usulüne uygun ortamda ifadesi alınmış, adli görüşmeci raporu temin edilmiş, suç yerinin başka savcılık yetkisinde kaldığı değerlendirilerek vakit kaybetmeksizin soruşturma bir başka il Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmiştir. Burada suça sürüklenen çocuğun savunması ile fiilin anlam ve sonuçlarını kavrama kabiliyeti bakımından hakkında adli tıp raporu alınmış, ardından ikinci kez yetkisizlik kararı verilerek soruşturma olay yerinin bağlı olduğu ilçe Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmiştir.
48. Savcılıkça, mağdur küçüğün köyde babası ve babasının ailesiyle birlikte kaldığı olgusundan yola çıkılarak çocuğun babasının, halasının ve amcasının tanık olarak aynı gün ifadeleri alınmıştır. Bu tanıklar aynı zamanda suça sürüklenen çocuğun annesi ve dayılarıdır. Birbirine benzeyen beyanlarında tanıklar, iddia edilen cinsel istismar olayını görmediklerini ve/ya duymadıklarını ifade etmiş; ayrıca böyle bir olayın yaşanmayacağını, mağdur küçüğün annesinin etkisi ve suça sürüklenen çocuk ile arasındaki geçimsizlik nedeniyle bu şekilde bir iddiada bulunmuş olabileceğini belirtmişlerdir.
49. Tanık ifadelerinin alınmasının ardından Savcılık tarafından suça sürüklenen çocuk hakkında ceza davası açılmamasına karar verilmiş, kararda mağdur beyanını doğrulayan delil bulunmaması nedeniyle dava açmayı gerektiren yeterli şüphenin oluşmadığı açıklanmıştır. Yetkili savcılığın belirlenmesinden sonra yaklaşık yirmi beş gün gibi oldukça kısa bir süre içinde soruşturma tamamlanmıştır. Bu süre içinde Savcılıkça sadece tanık beyanları alındığı tespit edilmiştir.
50. Bu durumda öncelikle mağdur çocuğun detaylı psikolojik muayenesinin yapılmamış ve buna ilişkin adli rapor temin edilmemiş olduğu anlaşılmaktadır. Anılan raporun çocuğun sadece travma sonrasındaki ruhsal durum değerlendirmesini değil aynı zamanda anlattığı olayların gerçekliği veya yaşadığı travmanın kaynağı hususunda da olayın aydınlatılması bakımından önemli bir delil olduğu açıktır. Her ne kadar Savcılık kararında başvurucunun istememesi nedeniyle mağdur küçük hakkında rapor alınmadığı belirtilmiş ise de bu raporun beden muayenesi raporu olduğu, ayrıca mağdur çocuğun anlatımları doğrultusunda isnat edilen eylem bakımından iç ve dış beden muayenesi yapılmasının gerekli olmadığının soruşturma makamlarınca da kabul edilerek bu hususta tutanak düzenlendiği dikkate alındığında Savcılık kararında açıklanan rapor alınmama sebebinin çocuğun ruhsal değerlendirmesi bakımından gerekli olan raporu kapsamadığı görülmektedir.
51. Kaldı ki soruşturma makamlarınca bu yönde fazladan bir rapor alınması gerekli görülmese dahi farklı doktorlarca düzenlenen sağlık raporlarının soruşturma dosyasına yansıdığı ve bu raporlarda çocuğun travmaya bağlı birtakım psikolojik rahatsızlıklar geçirdiği belirtilmesine rağmen söz konusu raporların Savcılık kararında tartışılmaksızın soruşturmada delil olarak kabul edilmediği gözlemlenmiştir. Aksine Savcılık, mağdurun suça sürüklenen çocuğun aynı zamanda dayısı olan babasının soruşturma dosyasına sunduğu bir kısım fotoğraf ve görüntüyü tahlil ederek mağdur çocuğun "güldüğü, içine kapanık hâlinin olmadığı" şeklinde uzmanlık gerektiren psikolojisini bizzat değerlendirmiş; sağlık raporlarında tespit edilen sonuçtan farklı bir sonuca ulaşmıştır.
52. Çocuğun cinsel istismarı iddiasının hassasiyetle ele alınarak çocuk odaklı soruşturma ve/ya kovuşturma yapılması etkili soruşturma yükümlülüğünün bir parçasıdır. Çocuğun üstün menfaati gözetilerek tespit edilen olguların delillerle uyumlu şekilde yorumlanarak bir sonuca ulaşılması devletin çocukları koruma yükümlülüğünün tartışmasız bir başka unsurudur.
53. Farklı ifadeyle bir taraftan yasal düzenlemelerle çocuklar aleyhine işlenen cinsel suçların daha ağır yaptırımlarla cezalandırılması öngörülerek bu suçların caydırıcılığının artırılması hedeflenirken diğer taraftan bu suçlarla ilgili yapılan şikâyet veya ihbarların özensiz biçimde soruşturması, hedeflenen caydırıcılığı zedeleyecek mahiyettedir. Devletin pozitif yükümlülükleri kapsamında, gerçekleştiği iddia edilen çocukların istismarlarına yönelik eylemlere ilişkin soruşturmaların ancak ciddiyetle ve detaylı yapılması halinde çocukların korunmasından tam anlamıyla söz edilebilecektir (S.B. ve diğerleri, B. No: 2016/59765 17/6/2020, § 44).
54. Beş yaşındaki bir çocuğun on dört yaşındaki bir başka çocuğu sırf sevmemesi nedeniyle gerçek olmayan cinsel suçlamalarda bulunduğuna dayanan Savcılık kararında, küçüğün beyanlardaki tutarsızlık veya gerçeği ifade etmemesine ilişkin herhangi bir olgu ortaya konulmaksızın sadece iddialarının soyut olduğu kanaatine ulaşıldığının belirtilmesiyle yetinildiği anlaşılmaktadır.
55. Elbette soruşturma sürecinin sonunda, eksiksiz toplanan deliller analiz edilirken değerlendirmeye esas alınmaması gerekli görülenler gerektiğinde yok kabul edilerek bir sonuca ulaşılabilir. Anayasa Mahkemesinin yargı makamlarının delil değerlendirmesi ve hukuki yorumlarına müdahale etmesi kural olarak düşünülemez ise de delillerin analizi sonucu ulaşılan sonuçların Anayasa"da güvence altına alınan temel hakları -somut olayda kötü muamele yasağını- işlevsiz hâle getirecek mahiyette olmaması gerekmektedir (Bazı değişikliklerle birlikte bkz. S.B. ve diğerleri, § 45).
56. Somut olayda mağdur çocuğun ayrıntılı beyanı ile beyanını destekleyen sağlık raporlarının başvurucunun iddiasını savunulabilir kıldığı ortadadır. Bu itibarla çocuğun cinsel istismarı gibi ağır nitelikteki bir suça ilişkin yapılan şikâyeti destekleyen makul delillerin varlığı da dikkate alındığında söz konusu delillerin tartışılarak bir sonuca ulaşılması, aksi kanaate varılmışsa nedenleri ve bu nedenleri destekleyen delillerin tereddüt yaratmayacak şekilde izah edilmesi gerektiği açıktır.
57. Yukarıdaki bu tespitler ışığında özellikle belirtilmelidir ki somut olayda şüphelinin de çocuk oluşu hassasiyetle dikkate alınarak yürütülecek adli sürecin mutlaka bir dava açılması ya da açılan davanın belli bir hükümle sonuçlanması gerektiği anlamına gelmemekle birlikte başvuru konusu olayda Savcılık tarafından yürütülen soruşturmadaki bir kısım eksiklikler ve başvurucunun iddialarını destekleyen deliller bulunmasına rağmen söz konusu delillerin gözardı edilerek soruşturmanın sonlandırılması nedeniyle yapılan soruşturmanın etkili olmadığı değerlendirilmiştir.
58. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kötü muamele yasağı kapsamında devletin usul yükümlülüğünün ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun"un 50. Maddesi Yönünden
59. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun"un 50. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
60. Başvurucu ihlalin tespit edilmesini, soruşturmanın yeniden açılmasını ve 100.000 TL manevi tazminat talep etmiştir.
61. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan kararında ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağı hususunda genel ilkeler belirlenmiştir (B. No: 2014/8875, 7/6/2018, [GK]). Mahkeme diğer bir kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal kararının yerine getirilmemesinin sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin devamı anlamına geleceği gibi ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına da işaret etmiştir (Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019).
62. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural mümkün olduğunca eski hâle getirmenin yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması, ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§ 55, 57).
63. İncelenen başvuruda kötü muamele yasağının usul boyutu yönüyle ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır. İhlalin soruşturma ve bu kapsamda verilen Savcılık kararından kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
64. Diğer taraftan suça sürüklenen çocuk hakkında alınan adli tıp raporunda fiilin anlam ve sonuçlarını kavrama kabiliyeti olmadığının tespit edildiği görülmektedir. Ayrıca yapılan soruşturmadaki usul eksiklikleri nedeniyle soruşturmanın etkili olmadığı anlaşılmakta ise de olay tarihinden itibaren aradan geçen zaman, mağdur çocuğun yaşı, yeniden açılacak soruşturmanın mağdur üzerindeki muhtemel etkisi de dikkate alındığında yeniden soruşturma yapılmasında hukuki yarar bulunmadığı değerlendirilmektedir.
65. Öte yandan somut olayda ihlalin tespit edilmesinin başvurucunun uğradığı zararların giderilmesi bakımından yetersiz kalacağı açıktır. Dolayısıyla eski hâle getirme kuralı çerçevesinde ihlalin bütün sonuçlarıyla ortadan kaldırılabilmesi için kötü muamele yasağının ihlali nedeniyle yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya net 40.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
66. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 294,70 TL harç ve 3.600 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 3.894,70 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurunun niteliği gereği kamuya açık belgelerde başvurucunun kimliğinin RESEN GİZLİ TUTULMASINA,
B. Kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
C. Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kötü muamele yasağının usul boyutunun İHLAL EDİLDİĞİNE,
D. Başvurucuya net 40.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE
E. 294,70 TL harç ve 3.600 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 3.894,70 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
F. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin ilgili Cumhuriyet Başsavcılığına ve Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 24/2/2021 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.