AYM 2018/19792 Başvuru Numaralı BİM BİRLEŞİK MAĞAZALAR A.Ş. Başvurusuna İlişkin Karar

Abaküs Yazılım
Birinci Bölüm
Esas No: 2018/19792
Karar No: 2018/19792
Karar Tarihi: 10/3/2021

AYM 2018/19792 Başvuru Numaralı BİM BİRLEŞİK MAĞAZALAR A.Ş. Başvurusuna İlişkin Karar

 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

BİM BİRLEŞİK MAĞAZALAR A.Ş. BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2018/19792)

 

Karar Tarihi: 10/3/2021

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Muammer TOPAL

 

 

Recai AKYEL

 

 

Selahaddin MENTEŞ

 

 

İrfan FİDAN

Raportör

:

Olcay ÖZCAN

Başvurucu

:

Bim Birleşik Mağazalar A.Ş.

Vekili

:

Av. Abdullah PEHLİVAN

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, terör eylemleri nedeniyle ilan edilen sokağa çıkma yasağı sonucunda kapalı kalan iş yerinde bulunan gıda ürünlerinin bozulmasından kaynaklanan zararın karşılanmaması nedeniyle hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 25/6/2018 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.

7. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmuştur.

III. OLAY VE OLGULAR

8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

9. 1995 yılında faaliyete başlayan ve Türkiye çapında faaliyet gösteren başvurucu şirketin merkezi İstanbul"dadır.

10. Diyarbakır ili Sur ilçesi İnönü Caddesi Şeran İş Merkezinde bulunan dükkân nitelikli taşınmaz başvurucu tarafından satış mağazası (İnönü mağazası) olarak 1/11/2010 tarihinde kiralanmış ve perakende mağazacılık hizmeti verilmeye başlanmıştır.

11. Sur Kaymakamlığı ilçede meydana gelen terör eylemleri nedeniyle 2/12/2015-10/12/2015 tarihleri arasında sokağa çıkma yasağı ilan etmiştir.

12. Başvurucu, sokağa çıkma yasağı nedeniyle kapalı kalan İnönü mağazasındaki bazı ürünlerin zayi olduğunu ve bu nedenle toplam 23.246 TL zarar meydana geldiğini ileri sürerek 17/7/2004 tarihli ve 5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun kapsamında kurulan Diyarbakır Valiliği Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zarar Tespit Komisyon Başkanlığına (Komisyon) 31/12/2015 tarihinde başvurmuş ve zararının karşılanmasını istemiştir.

13. Komisyon 24/2/2016 tarihinde malvarlığı ile ilgili fiilî zararı oluşmadığından 20/10/2004 tarihli ve 25619 sayılı Resmî Gazete"de yayımlanan Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Yönetmelik hükümlerine göre kanun kapsamına girmediğinden talebin reddine karar vermiştir.

14. Başvurucu 7/4/2016 tarihinde Komisyon kararının iptali ve uğranılan 23.246 TL zararın tazmin edilmesi istemiyle Diyarbakır 2. İdare Mahkemesinde (İdare Mahkemesi) Diyarbakır Valiliği (İdare) aleyhine dava açmıştır.

15. İdare Mahkemesi 31/3/2017 tarihinde, Komisyon tarafından yapılacak tahkikat, keşif ve gerekirse ilgili kurum ve kuruluşlar nezdinde yapılacak araştırmalar neticesinde elde edilen verilere dayanarak başvurucu tarafından sunulan listede bulunan zarar kalemlerinin somut ve objektif şekilde tespitiyle bir karar verilmesi gerektiğini ifade ederek dava konusu işlemin iptaline, başvurucunun tazminat talebi hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar vermiştir.

16. Karar sonrası İdare 7/2/2018 tarihinde 23.246 TL"yi başvurucuya ödemiştir.

17. İdare tarafından İdare Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesini yapan Gaziantep Bölge İdare Mahkemesi Üçüncü İdari Dava Dairesi (Bölge İdare Mahkemesi) 6/3/2018 tarihinde İdarenin istinaf başvurusunun kabulüne ve İdare Mahkemesi kararının kaldırılarak davanın reddine kesin olarak karar vermiştir. Bölge İdare Mahkemesinin karar gerekçesinde özetle;

i. 5233 sayılı Kanun kapsamında tazminat ödenebilmesi için 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu"nun 1., 3., 4. maddelerindeki eylemler veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle malvarlığı kaybı ya da malvarlığına ulaşamamaya ilişkin bir zararın gerçekleşmesi gerektiği ifade edilmiştir.

ii. Ayrıca bu zarar kalemlerinin 5233 sayılı Kanun"un 7. maddesi kapsamında ifade edilen zararlardan olması gerektiğine vurgu yapılmış olup başvurucunun zararının gıda ürününün bozulmasına dayalı ticari nitelikli bir zarar olduğuna ve anılan maddede doğrudan ticari nitelikli zararların karşılanacağından bahsedilmediğine işaret edilmiştir.

18. Nihai karar başvurucu vekiline 28/5/2018 tarihinde tebliğ edilmiştir.

19. Başvurucu 13/6/2018 tarihinde 23.246 TL"yi hazine hesabına yatırmıştır.

20. Başvurucu 25/6/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

A. Ulusal Hukuk

21. 5233 sayılı Kanun’un 1., 2., 4., 6., 7., 8., geçici 1., geçici 4. maddeleri (Celal Demir, B. No: 2013/3309, 6/2/2014, §§ 15-21, 23).

22. 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:

"1. İdari dava türleri şunlardır:

...

b) İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları,

..."

23. 2577 sayılı Kanun’un 13. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

"İdari eylemlerden hakları ihlal edilmiş olanların idari dava açmadan önce, bu eylemleri yazılı bildirim üzerine veya başka süretle öğrendikleri tarihten itibaren bir yıl ve her halde eylem tarihinden itibaren beş yıl içinde ilgili idareye başvurarak haklarının yerine getirilmesini istemeleri gereklidir. Bu isteklerin kısmen veya tamamen reddi halinde, bu konudaki işlemin tebliğini izleyen günden itibaren veya istek hakkında altmış gün içinde cevap verilmediği takdirde bu sürenin bittiği tarihten itibaren, dava süresi içinde dava açılabilir."

24. Yönetmelik"in "Komisyonun görevleri" kenar başlıklı 7. maddesi şöyledir:

"Komisyonun görevleri şunlardır:

a) Zarar görenin veya mirasçılarının veya yetkili temsilcilerinin başvurusu halinde bu Yönetmelik kapsamına giren bir zararın bulunup bulunmadığını tespit etmek.

b) (Değişik: 20/11/2006-2006/11254 K.) Kamu kurum ve kuruluşları veya kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarınca uygulanmış projelerin, zararın giderilmesine katkıları; zarar görenin değerlendirebileceği enkaz ve diğer yararlar; sigorta şirketlerince veya ilgili mevzuata göre kamu kurum ve kuruluşları ile sosyal güvenlik kuruluşlarınca karşılanan tazminatlar, tedavi ve cenaze giderlerinin zarar miktarından mahsup edilmesi suretiyle belirlenen nakdî veya aynî ödeme miktarını içeren sulhname tasarılarını hazırlamak.

 c) (Değişik: 20/11/2006-2006/11254 K.) Sulhname tasarısının kabul edilmemesi veya kabul edilmemiş sayılması hâllerinde bir uyuşmazlık tutanağı düzenleyerek bir örneğini ilgiliye tebliğ etmek.

d) (Değişik: 20/11/2006-2006/11254 K.) Başvuru sahibinin Kanun ve bu Yönetmelik kapsamına giren bir zararının bulunmadığının tespit edilmesi hâlinde, buna ilişkin karar tutanağı düzenleyerek bir örneğini ilgiliye tebliğ etmek."

25. Aynı Yönetmelik"in "Bilgi ve belgelerin toplanması" kenar başlıklı 10. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

"Komisyon ilgili kamu kurum ve kuruluşlarından başvuru konusu ile ilgili her türlü bilgi, belge ve yardım isteyebileceği gibi, adli ve askeri teşkilat ile kolluk kuvvetleri dışında

kalan diğer kamu kurum ve kuruluşlarında çalışanları bilirkişi olarak da görevlendirebilir. Komisyon, gerekli gördüğü uzmanları çalıştırabilir veya bunlardan görüş alabilir. Komisyon tarafından görevlendirilen kamu görevlileri öncelikli olarak komisyon tarafından verilen görevleri yerine getirirler."

26. Aynı Yönetmelik"in "Komisyonca keşif yapılması" kenar başlıklı 11. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:

"Komisyon gerek görmesi halinde keşif yapabilir.

Komisyon başkanı belirlemiş olduğu keşif yeri ile gün ve saatini komisyon üyeleri

ve/veya bilirkişi ile başvuru sahibine veya yetkili temsilcisine yazılı olarak bildirir."

B. Uluslararası Hukuk

1. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi

27. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:

"Herkes medeni hak ve yükümlülükleri ile ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda karar verecek olan, kanunla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından davasının makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve açık olarak görülmesini istemek hakkına sahiptir..."

2. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi İçtihadı

28. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM); Sözleşme"nin 6. maddesinin bir mahkeme önünde medeni hak ve yükümlülüğe ilişkin bir iddiada bulunma hakkını güvence altına aldığını, mahkemenin teşkilatının ve yargılamanın yürütülmesinin bu güvencenin kapsamında olduğunu (Golder/Birleşik Krallık [GK], B. No: 4451/70, 21/2/1975, § 36), davalarda adil yargılanma koşullarını yerine getirme yükümlülüğünün ulusal makamlara ait olduğunu ifade etmiştir (Dombo Beheer B.V./ Hollanda, B. No: 14448/88, 27/10/1993, § 33).

29. AİHM; Sözleşme"nin 6. maddesi adil yargılanma hakkını güvence altına alırken delillerin kabul edilme yöntemi konusunda herhangi bir kural koyma yetkisinin kendisinde olmadığını, ulusal kanunlar tarafından bu hususların belirleneceğini, Sözleşme"deki hak ve yükümlülükleri ihmal etmediği sürece mahkemeler tarafından yapılan hataların giderilmesi görevinin de kendisinde olmadığını belirtmiştir (Schenk/İsviçre [GK], B. No: 10862/84, 12/7/1988, §§ 45, 46). Bu açıdan AİHM yaklaşımına göre yargılama süreci bütün olarak ve bu süreçte delillerin nasıl sunulduğu da dâhil olmak üzere tüm deliller yönünden hakkaniyetsiz bir değerlendirme yapılıp yapılmadığı dikkate alınacaktır (Schuler-Zgraggen/İsviçre, B. No: 14518/89, 24/6/1993, § 66).

30. Buna paralel olarak AİHM, Sözleşme’deki hakların etkili bir biçimde korunması için davaya bakan mahkemelerin Sözleşme’nin 6. maddesine göre tarafların dayanaklarını, iddialarını ve delillerini etkili bir biçimde inceleme görevi olduğunu belirtmiştir (Dulaurans/Fransa, B. No: 34553/97, 21/3/2000, § 33; Kraska/İsveç, B. No: 13942/88, 19/4/1993, § 30).

31. AİHM"e göre -tarafların ileri sürdükleri delillerin kabul edilebilirliği hususunda yerel mahkemeler belirli bir takdir yetkisine sahip olmakla birlikte- mahkemeler vardıkları sonuçları haklılaştırmak için kararlarına gerekçeler gösterme yükümlülüğü altındadır (Suominen/Finlandiya, B. No: 37801/97, 1/7/2003, § 36). Kararlarda gerekçe belirtilme zorunluluğu, mahkemelerin tarafları adil bir şekilde dinleme yükümlülüğüyle de doğrudan ilgilidir (Kuznetsov/Rusya, B. No: 184/02, 11/1/2007, § 83).

32. Yargılama sırasında başvurucu tarafından sunulan bir kısım delilin mahkemece dikkate alınmaması şikâyeti ile ilgili olarak AİHM; mahkemenin başvurucunun bu yöndeki talebini gerekçesiz reddettiğini, kararda gerekçe olmamasının karara karşı etkili bir şekilde itiraz etme fırsatını da ortadan kaldırdığını belirterek başvuruda Sözleşme"nin 6. maddesinin ihlal edildiğine karar vermiştir (Suominen/Finlandiya, § 38).

V. İNCELEME VE GEREKÇE

33. Mahkemenin 10/3/2021 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

34. Başvurucu; sokağa çıkma yasağı boyunca İnönü mağazasına ulaşılamadığını ve mağazanın kapalı kalmasından dolayı gıda ürünlerinin zarar gördüğünü ifade etmiştir. Devletin önlemekle yükümlü olduğu ancak önleyemediği terör olaylarından doğan zararlarının 5233 sayılı Kanun kapsamında karşılanması gerektiği hâlde talebinin reddedildiğini belirten başvurucu, talebinin manevi tazminat ya da ticari kazanç değil zayi olan ürünlerin bedeli olduğunu belirtmiştir. Başvurucu bu gerekçelerle hukuk devleti ve sosyal devlet ilkeleri ile adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

35. Bakanlık görüşünde; başvurucunun davasını 5233 sayılı Kanun"a dayandırdığını, oysa ki başvurucunun etkin bir iç hukuk yolu olan tam yargı davası açma olanağının bulunduğunu belirterek kanun yollarının tüketilip tüketilmediğinin incelenmesi gerektiğini ifade etmiştir. Ayrıca 5233 sayılı Kanun"da terör eylemi kapsamında gerçekleşen zararların giderilmesi için özel bir giderim usulü öngörüldüğünü, hangi hâllerde hangi zararların karşılanacağının kanun koyucunun takdir yetkisi dâhilinde tespit edildiğini ve derece mahkemelerinin somut olayın niteliğini dikkate alarak uyuşmazlık konusu zararın 5233 sayılı Kanun kapsamında karşılanmasına olanak bulunmadığını tespit ettiğini vurgulamıştır. Derece mahkemelerinin kararlarında bariz takdir hatası ve açık bir keyfîlik bulunmadığına işaret eden Bakanlık, başvurucunun delillerini ve iddialarını sunma fırsatı bulamadığına ve yargılamaya etkin olarak katılma imkanının elinden alındığına dair bir bulgunun da bulunmadığını belirtmiştir. Son olarak Bakanlık; sokağa çıkma yasağının o bölgedeki tüm işyeri sahipleri açısından geçerli olan ve toplumsal can ve mal emniyeti açısından alınmış bir karar olduğunu, bu yönüyle meşru bir amacı olduğunu, kamu yararına ve hizmet gereklerine aykırı bir yönü bulunmadığını belirterek başvurucunun zararının diğer işyeri sahiplerinden farklı, özel ve olağan dışı bir nitelikte olmadığından başvurucunun oluşan genel külfetlere kamu külfetlerindeki eşitlik ilkesi uyarınca katlanması gerektiğini ifade etmiştir. Bu bağlamda belirtilen tüm hususların dikkate alınması talep edilmiştir.

36. Başvurucu; Bakanlık görüşüne karşı verdiği cevapta, açılan davada hem Komisyon kararının iptalinin istenildiğini hem de zararının ödenmesinin talep edildiğini, davanın iki istem yönünden de reddedilmesi nedeniyle yeni dava açılmasında hukuki yarar bulunmadığını ifade etmiş ve diğer önceki iddialarını tekrar etmiştir.

B. Değerlendirme

37. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucular tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucu, mülkiyet hakkının ihlal edildiğine yönelik açık bir şikâyet ileri sürmediğinden başvurucunun bütün şikayetleri adil yargılanma hakkının unsurlarından olan hakkaniyete uygun yargılanma hakkı kapsamında değerlendirilmiştir.

38. Anayasa"nın 148. maddesinin dördüncü fıkrası ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun"un 49. maddesinin (6) numaralı fıkrasında, bireysel başvurulara ilişkin incelemelerde kanun yolunda gözetilmesi gereken hususların incelemeye tabi tutulamayacağı; 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında ise açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Anayasa Mahkemesince kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir (Necati Gündüz ve Recep Gündüz, B. No: 2012/1027, 12/2/2013, § 24).

39. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun adil olup olmaması bireysel başvuru konusu olamaz. Ancak bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden, bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik içeren yorum, uygulama ve sonuçlar Anayasa Mahkemesinin denetim yetkisi kapsamındadır (Ahmet Sağlam, B. No: 2013/3351, 18/9/2013, § 42).

40. 5233 sayılı Kanun uyarınca ileri sürülen taleplerin anılan Kanun kapsamında değerlendirilip değerlendirilmeyeceğine ve Kanun’un kapsamının belirlenmesi noktasındaki mevzuat hükümlerinin yorumu ile somut olayın bu ölçüt uyarınca değerlendirilmesine ilişkin takdir derece mahkemelerine aittir (Ali Şaşkın ve diğerleri, B. No: 2013/6819, 21/4/2016, § 38).

41. Somut olayda 2/12/2015-10/12/2015 tarihleri arasında ilan edilen sokağa çıkma yasağı nedeniyle İnönü mağazasının kapalı kaldığını ifade eden başvurucu, mağazada bulunan gıda ürünlerinde 23.246 TL zarar meydana geldiğini ileri sürerek Komisyona başvurmuştur. Komisyon, başvurucunun bu talebini 5233 sayılı Kanun kapsamında talep edilebilecek zararlardan olmadığı gerekçesiyle reddetmiştir. Başvurucu, bu işlemin iptali istemiyle açtığı davada talebini 5233 sayılı Kanun"a dayandırmıştır. İdare Mahkemesince zararın 5233 sayılı Kanun kapsamında olduğu değerlendirilerek zararın tespit edilmesi ve buna göre bir karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle Komisyon kararı iptal edilmiştir. Ancak Bölge İdare Mahkemesi, başvurucunun zararının ticari zarar olduğunu ve 5233 sayılı Kanun"da ticari nitelikli zararların karşılanacağına ilişkin hüküm bulunmadığını ifade etmiş ve davayı reddetmiştir.

42. Başvurucu tarafından, söz konusu istemin reddine dair idari işlemin iptali istemiyle veya bu işlem nedeniyle uğranılan zararın tazmin edilmesi amacıyla genel hükümlere göre iptal veya tam yargı davası açıldığı yönünden herhangi bir bilgi ve belge de başvuru dosyasına sunulmamıştır.

43. Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde, başvurucu tarafından ileri sürülen iddialar, derece mahkemelerince delillerin değerlendirilmesi ve hukuk kurallarının yorumlanmasına ilişkin olup başvurucunun zararının ticari olduğu ve 5233 sayılı Kanun kapsamında tazmini gerekmediği yönündeki derece mahkemesi kararında bariz takdir hatası veya açık keyfîlik oluşturan bir durumun da bulunmadığı dikkate alındığında ihlal iddialarının kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır.

44. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 10/3/2021 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

Hemen Ara