Esas No: 2018/28287
Karar No: 2018/28287
Karar Tarihi: 24/3/2021
AYM 2018/28287 Başvuru Numaralı VEHBİ ŞAŞMAZ Başvurusuna İlişkin Karar
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
VEHBİ ŞAŞMAZ BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2018/28287) |
|
Karar Tarihi: 24/3/2021 |
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Kadir ÖZKAYA |
Üyeler |
: |
Celal Mümtaz AKINCI |
|
|
M. Emin KUZ |
|
|
Yıldız SEFERİNOĞLU |
|
|
Basri BAĞCI |
Raportör |
: |
Olcay ÖZCAN |
Başvurucu |
: |
Vehbi ŞAŞMAZ |
Vekili |
: |
Av. Cihangir ŞAŞMAZ |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, taşınmazın dava yoluyla tapusunun iptal edilerek orman vasfıyla Hazine adına tescilinden dolayı uğranılan zararın tazmin edilmesi istemiyle açılan davanın zamanaşımı gerekçesiyle reddedilmesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 27/8/2018 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
5. Başvuru formları ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
6. Başvurucunun murisi H.Ş., İstanbul ili Sultangazi ilçesi Cebeci mahallesinde bulunan 790 ve 793 parsel sayılı taşınmazlarda hissedardır. Muris 9/7/1962 tarihinde vefat etmiştir.
7. Maliye Hazinesi (Hazine) tarafından 790 parselin 135.770 m²lik ve 793 parselin 1.171.500 m²lik kısımlarının orman olduğu gerekçesiyle Gaziosmanpaşa Tapulama Mahkemesinde (Tapulama Mahkemesi) dava açılmıştır. Tapulama Mahkemesi 8/6/1987 tarihinde bu kısımların 1941 yılında yapılıp kesinleşen orman sınırları içinde kaldığı gerekçesiyle tapu kayıtlarının iptaline karar vermiş ve bu karar 31/5/1990 tarihinde kesinleşmiştir.
8. Murisin mirasçıları olan başvurucu ve diğer mirasçılar 10/3/2014 tarihinde İstanbul Valiliği Defterdarlık Avrupa Yakası Milli Emlak Dairesi Başkanlığına (Valilik) başvurmuşlar ve bu taşınmazların 19/4/2012 tarihli ve 6292 sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun hükümleri uyarınca iadesini istemişlerdir.
9. Valilik 20/10/2014 tarihinde anılan taşınmazların 31/8/1956 tarihli ve 6831 sayılı Orman Kanunu"nun 2/B maddesi kapsamında bulunmadığını ve taşınmazların hisseli olarak şahıslar adına kayıtlı olduğunu belirterek yapılacak işlem bulunmadığını ifade etmiştir.
10. Başvurucu, mirasçılardan S.Ş., M.Ö., E.M. ve A.Ş. ile birlikte 6/7/2015 tarihinde Hazine ve İstanbul Orman Müdürlüğü aleyhine Gaziosmanpaşa 3. Asliye Hukuk Mahkemesinde (Mahkeme) dava açmıştır. Başvurucu ve diğer davacılar bu davada, muris tarafından 1949 yılında tapuda satın alınan taşınmazların haksız olarak tapu kayıtlarının iptal edilmek suretiyle ellerinden alındığını ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 10.000 TL tazminatın tahsiline karar verilmesini istemiştir.
11. Mahkeme 25/12/2015 tarihinde on yıllık zamanaşımı süresinin dolduğu gerekçesiyle davayı reddetmiştir.
12. Karar, başvurucu ve diğer davacılar tarafından temyiz edilmiştir. Temyiz incelemesini yapan Yargıtay 20. Hukuk Dairesi (Daire) 15/3/2018 tarihinde kararın düzeltilerek onanmasına karar vermiştir. Onama kararının gerekçesi özetle şu şekildedir:
i. Tapulama Mahkemesi 8/6/1987 tarihinde 790 ve 793 parsel sayılı taşınmazların sırasıyla 135.770 m² ve 1.171.500 m² kısımlarına ilişkin tapu kayıtlarının 1941 yılında yapılıp kesinleşen orman sınırları içinde kaldığı gerekçesiyle iptaline karar vermiştir. Bu karar 31/5/1990 tarihinde kesinleşmiş ve eldeki tazminat davası ise 6/7/2015 tarihinde açılmıştır.
ii. Davalılardan Hazine süresi içinde zamanaşımı definde bulunmuştur.22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu"nun 1007. maddesi uyarınca açılan tazminat davasında 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu"nun 146. maddesindedüzenlenen on yıllık dava açma zamanaşımı süresi dolmuştur.
iii. 4721 sayılı Kanun"un 1007. maddesi uyarınca açılacak tazminat davalarında yasal hasım Hazine olduğuna göre orman yönetiminin pasif tarafı bulunmamaktadır. Orman yönetimi hakkında açılan davanın zamanaşımı yönünden usulden reddi doğru olmayıp davanın pasif taraf sıfatı yokluğu yönünden reddi gerekmektedir. Ancak bu durum hükmün bozulmasını ve yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden hükmün düzeltilerek onanmasına karar vermek gerekmiştir.
13. Karar düzeltme istemi Daire tarafından 5/7/2018 tarihinde reddedilmiştir.
14. Nihai karar 25/7/2018 tarihinde başvurucular vekiline tebliğ edilmiştir.
15. Başvurucular vekili 27/8/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
16. Konu hakkında ilgili hukuk için bkz. Yaşar Çoban [GK], B. No: 2014/6673, 25/7/2017, §§ 37-47; Ayşe Çidem Tekindağ ve diğerleri, B. No: 2017/15121, 11/12/2019, §§ 21-29.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
17. Mahkemenin 24/3/2021 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
18. Başvurucu, muris tarafından 1949 yılında satın alınan ve üzerinde orman olduğuna ilişkin hiçbir şerh bulunmayan taşınmazların 1941 yılında yapılarak kesinleşen orman kadastrosuna göre orman sınırları içerisinde olduğu gerekçesiyle tapu kayıtlarının iptal edildiğini belirtmiştir. Bu konuda 4721 sayılı Kanun"un 1007. maddesine dayalı olarak tazminat davası açılabilmesine imkân tanıyan kararların 2012 yılında verilmeye başlandığını belirten başvurucu, zamanaşımı süresinin buna göre belirlenmesi gerektiğini ifade etmiştir. Başvurucu, tapu sicilinin tutulmasından doğan zararın kusursuz sorumluluk ilkesi gereğince devlet tarafından tazmin edilmesi gerektiğini vurgulamış ve 2/B uygulamasına ilişkin yaptıkları başvuruda hata yapıldığının Hazinece yargılama sırasında kabul edildiğini ancak davanın reddi sonucunda 2/B uygulamasıyla elde edilebilecek hakkın da ortadan kaldırıldığını iddia etmiştir. Başvurucu bu gerekçelerle mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
19. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucu, 4721 sayılı Kanun"un 1007. maddesine dayalı olarak açtıkları tazminat davasının on yıllık zamanaşımı süresinin dolduğu gerekçesiyle reddedilmesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Orman yönetimi hakkında açılan dava pasif taraf sıfatı yokluğu nedeniyle reddedilmiş olmakla birlikte başvurucunun davada taraf sıfatı bulunduğu belirlenen Hazineye karşı açtığı davanın zamanaşımından reddedilmesinden şikâyet ettiği görülmektedir. Dolayısıyla başvurucunun şikâyetleri, zamanaşımından ret kapsamında ve mahkemeye erişim hakkı yönünden incelenecektir.
20. Başvuru konusu ile ilgili ilkeler daha önce Anayasa Mahkemesi tarafından Yaşar Çoban kararı ile ortaya konulmuştur. Anılan karara konu olayda, tapu siciline güvenilerek satın alınan taşınmazın kadastro çalışması sonucu Hazine adına tespit ve tescili sebebiyle uğranılan zararın tazmin edilmesi istemiyle 26/6/2009 tarihinde açılan dava on yıllık zamanaşımı gerekçesiyle reddedilmiştir. Kararda; esası incelenmeden davanın süre aşımı yönünden reddedilmesinin mahkemeye erişim hakkına müdahale oluşturduğu, 22/4/1926 tarihli ve 818 sayılı mülga Borçlar Kanunu"nun 125. maddesine dayalı müdahalenin kanuni temeli olduğu ve hukuki güvenliğin sağlanması kapsamında meşru bir amaç taşıdığı açıklanmıştır (Yaşar Çoban, §§ 54-63).
21. Yaşar Çoban kararında ölçülülük yönünden yapılan incelemede, 4721 sayılı Kanun"un 1007. maddesine dayalı tazminat davası yolunun Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18/11/2009 tarihli içtihadından sonra etkili ve elverişli hâle geldiği belirtilmiştir. Bu nedenle 1980 tarihli kadastro tespitine karşı on yıllık süre içinde tazminat davası açılmasının beklenmesinin tazminat yolunu etkisizleştireceği açıklanmıştır. Dolayısıyla 18/11/2009 tarihinden önce tüketilmesi gerektiği gerekçesiyle tazminat davasının reddedilmiş olmasının başvurucu aleyhine adil dengeyi bozduğu ve mahkemeye erişim hakkını ihlal ettiği sonucuna ulaşılmıştır (Yaşar Çoban, §§ 68-74).
22. Ayşe Çidem Tekindağ ve diğerleri başvurusunda 4721 sayılı Kanun’un 1007. maddesi kapsamında 18/11/2009 tarihinden önce zamanaşımı süresi dolmuş bulunan tazminat talepleri hakkında bu tarihten itibaren makul bir süre içinde dava açılabileceğinin kabulü gerektiği ifade edilmiştir. Bu sürenin ne kadar olacağının derece mahkemelerinin takdirinde olduğu ancak bu yönde bir değerlendirmeye yer verilmediği ve dava açılmasını mümkün hâle getirebilecek şekilde makul bir süre tespiti yoluna gidilmediği belirtilmiştir. Bu kapsamda 18/11/2009 tarihinden 1 yıl 10 ay 15 gün sonra açılan davanın makul kabul edilebilecek bir sürede açıldığı sonucuna varılmış ve mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine karar verilmiştir (Ayşe Çidem Tekindağ ve diğerleri, §§ 40-45).
23. Buna karşılık Asım Uzun ve diğerleri (B. No: 2018/26593, 12/2/2020,) başvurusunda ise 18/11/2009 tarihinden itibaren 4 yıl 1 ay 13 gün sonra açılan 4721 sayılı Kanun’un 1007. maddesine dayalı tazminat davasının makul kabul edilebilecek bir sürede açılmadığı sonucuna varılmıştır. Bu bağlamda makul denilebilecek bir sürede dava açmayan başvurucuların davasının zamanaşımından reddedilmesinin başvuruculara aşırı bir külfet yüklemediği ve mahkemeye erişim hakkının ihlal edilmediği sonucuna ulaşılmıştır (Asım Uzun ve diğerleri, §§ 41, 42).
24. Başvuruya konu olayda başvurucu ve diğer mirasçılar tarafından 6/7/2015 tarihinde 4721 sayılı Kanun’un 1007. maddesine dayalı olarak tazminat davası açılmıştır. Söz konusu dava, tapu kaydının iptaline ilişkin kararın kesinleştiği 1990 yılından itibaren on yıllık zamanaşımı süresi içinde açılmadığı gerekçesiyle reddedilmiştir. Buna karşılık derece mahkemeleri, davanın 18/11/2009 tarihinde etkili ve elverişli hâle gelen hukuk yolunun bu tarihten sonra kullanılmasına imkân sağlayacak makul bir sürede açılıp açılmadığına ilişkin bir değerlendirmede bulunmamıştır.
25. Bu nedenle 18/11/2009 tarihinden önce zamanaşımı süresi dolmuş olan somut olaya konu davanın, bu tarihten sonra makul bir süre içinde açılıp açılmadığının tespit edilmesi gerekmektedir. Somut olayda 18/11/2009 tarihinden 5 yıl 7 ay 18 gün sonra açılan davanın makul kabul edilebilecek bir sürede açılmadığı sonucuna varılmıştır. Dolayısıyla 18/11/2009 tarihinde etkili hâle gelen hukuk yolu için bu süreden sonra makul denilebilecek sürede dava açmayan başvurucunun davasının zamanaşımından reddedilmesi suretiyle başvurucuya yüklenen külfetin orantısız olduğundan bahsedilemez. Bu nedenle kamu yararı ile bireyin mahkemeye erişim hakkı arasında kurulması gereken adil dengenin başvurucu aleyhine bozulmadığı değerlendirilmiştir.
26. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik nedenleri incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 24/3/2021 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.