Esas No: 2011/11-30
Karar No: 2011/101
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2011/11-30 Esas 2011/101 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Tebliğname : 2011/54837
Yargıtay Dairesi : 11. Ceza Dairesi
Mahkemesi : ANKARA 6. Ağır Ceza
Günü : 29.06.2010
Sayısı : 371-267
Anayasal düzeni ortadan kaldırmak suçundan, sanıklar C.M.M.H., M.P. A.D. N.A., Y.Y., H.İ.ve Y. K. hakkında yapılan yargılama sonucunda sanıklar C.M. ve H. İ."nin 765 sayılı TCY"nın 168/2. maddesi uyarınca 5 yıl ağır hapis cezası ile cezalandırılmalarına, sanık M. P.ın 765 sayılı TCY"nın 168/1 ve 1402 sayılı Yasanın 17. maddeleri uyarınca 13 yıl 4 ay ağır hapis cezası ile cezalandırılmasına, sanık M. H.un 765 sayılı TCY"nın 146/3 ve 1402 sayılı Yasanın 17. maddeleri uyarınca 9 yıl 4 ay ağır hapis cezası ile cezalandırılmasına, sanık Y.Y.ın 765 sayılı TCY"nın 146/3. maddesi uyarınca 7 yıl ağır hapis cezası ile 765 sayılı TCY"nın 448 ve 51/2. maddeleri uyarınca 12 yıl ağır hapis cezası ile cezalandırılmasına, sanıklar N.A., A.D.ve Y.K.un ise, 765 sayılı TCY"nın 146/3. maddesi uyarınca 15 yıl ağır hapis cezası ile cezalandırılmalarına ilişkin, Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı 1 Numaralı Askeri Mahkemesince verilen 19.07.1989 gün ve 50-14 sayılı hüküm katılan vekili, Askeri savcı, sanıklar ve müdafileri tarafından temyiz edilmekle, dosyayı inceleyen Yargıtay 11. Ceza Dairesince 27.12.1995 gün ve 8-14 sayı ile;
“Sanıkların eylemlerinin 765 sayılı TCY’nın 146/1. maddesinde düzenlenen suçu oluşturmasına rağmen, yazılı şekilde uygulama yapılması” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Bozmaya uyarak yargılama yapan Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesince 16.07.2002 gün ve 52-267 sayı ile; tüm sanıkların eylemlerine uyan 765 sayılı TCY"nın 146/1 ve 59. maddeleri uyarınca müebbet ağır hapis cezası ile cezalandırılmalarına karar verilmiştir.
Hükmün sanıklar ve müdafileri tarafından temyizi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 11. Ceza Dairesince 28.05.2004 gün ve 14324-4979 sayı ile;
“Sanıklar hakkında TCY"nın 146/1. maddesi uyarınca temel ceza olarak belirlenen ve TCY"nın 55/1 ve 59/1. maddelerinin uygulanması sırasında esas alınan idam cezasının; hükümden sonra 22.05.2004 gün ve 25469 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak aynı gün yürürlüğe giren 5170 sayılı Yasanın 5. maddesi ile Anayasanın 38. maddesinin 10. fıkrası değiştirilerek ölüm cezasının kaldırılmış olması karşısında, TCY"nın 2/2. maddesi gereğince 4771 sayılı Yasanın idam cezasını saklı tutan hükümlerinin yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması” isabetsizliğinden diğer yönleri incelenmeksizin bozulmasına karar verilmiştir.
Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesince 03.10.2006 gün ve 326-388 sayı ile; sanıkların eylemlerine uyan 5218 sayılı Yasanın 1 ve 765 sayılı TCY"nın 146/1 ve 59. maddeleri uyarınca ayrı ayrı müebbet ağır hapis cezası ile cezalandırılmalarına karar verilmiş,
Sanıklar ve müdafileri tarafından temyizi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 11. Ceza Dairesince 30.06.2009 gün ve 6978-8451 sayı ile;
“B- 1- Sanıklar C.A., H. Y.K.B.İ.M.P. T.Y.B.E. G. N. Ö.H.A. N.A., E. K., H. E., Y. K., A. D., M.A.D., M. B.C.M. M. H.Y. Y.V. Y., H.A.ve H. İ.haklarındaki hükümlere yönelik temyizlerinde:
Sanıklara yüklenen suçun yasada öngörülen cezası itibariyle 5271 sayılı CYY’nın 150/3 ve 151/1. maddeleri uyarınca sanıklar N. A. M.P.A.D.C.M.H.İ.M.H. Y. Y.ile Yaşar K. müdafilerinin kararın tefhim olunduğu oturumda hazır bulunmaları sağlanmadan hüküm kurulması suretiyle savunma haklarının kısıtlanması” isabetsizliğinden diğer yönleri incelenmeyen hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Sanıklar N.A. M.P. C.M. H.İ.ve M.H.müdafilerinin de hazır bulunduğu duruşmada hükmü tefhim eden Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesince 29.06.2010 gün ve 371-267 sayı ile;
“Öncelikle mahkememizin daha önce vermiş olduğu 03.10.2006 tarihli kararının resen temyizi ve taraflarca temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 11. Ceza Dairesinin 2007/6978 esas, 2009/8451 karar sayılı 30.06.2009 tarihli kararı ile bozma kararı verilmiş ise de: bozma kararında sanıklar N.A., M.P., A.D. C.M., H.İ. M.H., Y.Y.ile Y. K. yönünden CMK’nun 150/3, ve 151/1. maddeleri gereğince savunma haklarının kısıtlandığından bahisle bozma kararı verilmiş olup, diğer sanık O.N.R.’nun vefatı nedeni ile bozma kararı verilmiş sözkonusu O.. N.R. yönünden bozma kararına uyularak hüküm kısmında görüldüğü üzere, bu sanık yönünden kamu davasının düşürülmesine karar verilmiştir. Fakat sanıklar N. M. A. C. H.M.Y.ve Y.yönünden savunma haklarının kısıtlandığından bahisle bozma kararı verilmiş ise de, bu sanıklar yönünden yukarıda da açıklandığı üzere mahkememizin emsal 2004/352 esas, 2004/315 karar sayılı 13.10.2004 tarihli sanığı M.G.olan dava dosyamızla ilgili verilen 765 sayılı TCK’ nun 450/7. maddesi kapsamındaki uygulama sonucu 13.10.2004 tarihinde verilen kararımız temyiz edilmesi üzerine Yargıtay C.Başsavcılığına gönderildiği, Yargıtay C.Başsavcılığının dosyada sureti bulunan 27.01.2005 tarihli 2004/243304-6 sayılı yazıları ile dosyanın iade edildiği 5218 sayılı Ölüm Cezalarının Kaldırılması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanunun 1. maddesinin E bendinin 5 alt bent ile 647 sayılı Yasaya eklenen geçici 12. maddesi gereğince mahallinde gereği yapılmak üzere dosyanın gönderildiği bu gönderme sonrasında mahkeme¬mizce 16.03.2005 tarihinde sanık yönünden duruşma açılmaksızın dosya üzerinde ek karar verildiği, bu ek karar sonrasında Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 2005/1207 esas 2005/1238 karar sayılı 12.05.2005 tarihli kararları ile dosya üzerinde verilen ek kararda incelenerek kararın onanmasına karar verildiği, bu şekilde duruşma açılmaksızın emsal dosyada kararının verildiği, ve kararın onandığı, iş bu mahkememizin sanıklarla ilgili dosyasında Yargıtay 11. Ceza Dairesinin 28.05.2004 tarihli bozma kararları üzerine mahkememizce ölüm cezasının kaldırılmış olması nedeni ile duruşma açılmış, taraflar usulüne uygun celb edilmiş tüm sanıklar ve sanık müdafilerinin beyan ve diyecekleri sorulmuş 25 yılı aşkın yargılama safahatı bulunan dava dosyasında gerek önceki mahkemeler, gerekse mahkememizce yıllar süren yargılama aşama¬sında beyanlar, savunmalar, müteaddit defalar alınmış, sorulmuş, hiçbir savunma hakkı kısıtlanmadığı gibi kaldı ki tarafların ve müdafilerin zaman zaman vermiş oldukları mazeretler, mehil talepleri, kabul edilerek duruşmalar talik edilmiş, buna rağmen kendi talepleri doğrultusunda mazeretler ve mehiller kabul edildiği halde, yargılamanın makul sürede tamamlan¬madığı gerekçesi ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine dava açılarak Türkiye Cumhuriyeti Devleti aleyhine tazminatlar dahi alındığı, daha sonra da yukarda açıklandığı üzere bu bozmada sayılan sanıklar içerisinde bazı sanık müdafilerinin duruşmaya katılmaması, bazı sanık müdafisinin son söz sorulacağı celsede beyanda bulunmaksızın duruşma salonunu terk etmesi, mahkemece savunma hakkının kısıtlan¬dığı şeklinde yorumlanamayacağı yasaların verdiği hakkın iyiye kullanılmamasından sanık ve müdafilerinin kendilerinin sorumlu olacağı, sanık da gerek kendi gerekse müdafisinin yapmış olduğu işlem ve eylemlerden sorumlu olmak kaydı ile mahkeme gereğini yapmak mecburiyetinde olup mahkemelerin görevi yargılamanın gerekli şekilde yapılıp kararını vermek olduğu ve bu olayda da mahkememiz kararını vermek için yasalar çerçevesinde çaba sarf etmiş, hiçbir şekilde savunma hakkı kısıtlanmadığı kanaatine varılmış olup yukarda belirtilen emsal kararda da görüldüğü üzere dosya üzerinden ölüm cezasının kaldırılmasına dahi ek uyarlama kararı verilerek Yargıtay 1. Ceza Dairesinin onama kararı olduğu, bu dosyamızda özellikle mahkememiz bozmaya uyularak yargılama yapılmış ve ölüm cezasının kaldırılması nedeni ile yeniden 2006 tarihli direnme kararı verilen kararımız hüküm altına alınmıştır. Bu emsal karar ve gerekçelere göre ayrıca yargılama safahatındaki süre, 25 yılı aşkın bir süre olup bu zaman zarfında tüm sanıklar ve sanık müdafileri defalarca savunmalarını beyanları, talep ve diyeceklerini müteaddit defalar bildirmiş olduklarından, sanıklar N.A. M.P. A. D.C.M.H.İ. M. H.Y.Y.ve Y.K. yönünden bozma kararında hüküm kısmında belirtildiği üzere CMK’nun 307/3. maddesi gereğince direnilmesine, bu sanıklar dışında ve vefatı nedeni ile bozma kararına uyulan sanık O. N. R. dışındaki N.Ö., E.K.Veli Y. B.İ.C.A., H.Y. K. T. Y.B., E.G.H. A., H.E., H. A., M.A.D. M. B.. haklarında Yargıtay 11. Ceza Dairesinin 30.06.2009 tarihli kararında bozma nedeni gösterilmediği bu sanıklar yönünden (yukarda belirtilen gerekçelere göre mahkememizce savunma hakkı kısıtlandığı yönünde gerekçe kabul edilmemekle birlikte) savunma hakkı kısıtlandığı şeklinde herhangi bir bozma kararında gerekçe olmadığı gibi başka bir gerekçe de bulunmadığı, bu sanıklar yönünden mahkememizin 03.10.2006 tarihli 2004/326 esas, 2006/388 karar sayılı kararlarımızın onanması gerektiği halde, bu yönde de bozma kararı verilmesine yönelik karara karşı hüküm kısmında belirtildiği üzere CMK’nun 307/3. maddesi gereğince direnilmesine karar verilmesi gerektiği, bu nedenlerden dolayı da aşağıda belirtildiği üzere ve önceki kararımızda açıklanan deliller, delillerin değerlendirilmesi ve gerekçe gereğince sanıklardan O.N.R.dışındaki sanıklar yönünden direnme kararı verilerek, önceki kararımızın aynen hüküm altına alınmasına O. N. R. hakkında kamu davasının düşürülmesine karar verilmesi gerekmiştir” gerekçeleriyle direnilerek, önceki hükümdeki gibi karar verilmiştir.
Bu hükmün de sanıklar müdafiileri tarafından temyizi üzerine, Yargıtay C.Başsavcılığının 02.02.2011 gün ve 54837 sayılı kısmen zamanaşımı nedeniyle düşme, kısmen de bozma istemli tebliğnamesiyle, Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
İnceleme, sanıklar C.M. M.H.M. P. A.D. N.A.Y.Y.H.İ.ve Y. K. hakkında kurulan hükümlerle sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Yargıtay Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; Anayasal düzeni ortadan kaldırmak suçundan hükümlülüklerine karar verilen sanıklar hakkında 5271 sayılı CYY"nın 150/3. maddesi uyarınca görevlendirilen zorunlu müdafileri olmaksızın hüküm kurulmasının olanaklı olup olmadığının belirlenmesine ilişkin ise de; yerel mahkeme direnme hükmünün sanıklar N. A. M.P. C. M. H.İ. ve M.H.yönünden eylemli uyma sonucu verilmiş yeni bir hüküm olup olmadığı ve sanıklar A. D.ve Y.Y. yönünden ise dava zamanaşımının gerçekleşip gerçekleşmediği hususları öncelikle değerlendirilecektir.
İncelenen dosya içeriğine göre;
Sanık Y.Y.’ın 26.09.1980 tarihinde, sanık A.D."nin ise 16.02.1981 tarihinde yakalandıkları, yerel mahkeme hükmünü sanıklar A.D.Y.Y.ve Y.K.müdafilerinin hazır olmadığı, sanıklar N. A. M.P. C. M.H.İ.ve M.H.müdafilerinin ise hazır bulunduğu duruşmada tefhim ettiği anlaşılmaktadır.
Yerel mahkeme direnme hükmünün sanıklar N.A.M.P.C.M. H.İ.ve M. H. yönünden eylemli uyma sonucu verilmiş yeni bir hüküm olup olmadığının belirlenmesine ilişkin uyuşmazlık konusunun değerlendirilmesinde;
Ceza Genel Kurulunun süreklilik kazanmış uygulamalarına göre, şeklen ısrar kararı verilmiş olsa dahi;
a) Bozma kararı doğrultusunda işlem yapmak, b) Bozma kararında tartışılması gereken hususları tartışmak, c)Bozma sonrasında yapılan araştırmaya, incelemeye, toplanan yeni kanıtlara dayanmak,
d) İlk kararda yer almayan ve daire denetiminden geçmemiş bulunan yeni ve değişik gerekçelerle hüküm kurmak, Suretiyle verilen karar; özde direnme niteliğinde olmayıp, bozmaya eylemli uyma sonucu verilen yeni bir hükümdür. Bu nitelikteki bir hükmün temyiz edilmesi halinde ise incelemenin Yargıtay’ın ilgili dairesi tarafından yapılması gerekir.
Somut olayda, bozmadan sonraki yargılamada 5271 sayılı CYY"nın 150/3. maddesi uyarınca görevlendirilen sanıklar müdafileri kararın tefhim olunduğu oturumda hazır bulundurulmak suretiyle bozma ilamının gereğinin eylemli olarak yerine getirilmiş bulunması karşısında, verilen kararın sanıklar N .A. M. P. C.Mut, H. İ.ve M. H. yönünden direnme hükmü niteliğinde olduğunun kabulü olanaksızdır.
Bozma nedenine karşı kısmen eylemli uyularak gereğinin yerine getirilmesi nedeniyle, sanıklar N.A.M.P., C. M.H. İ.ve M. H.yönünden bu bozma nedeni ile ilgili olarak Ceza Genel Kurulunca herhangi bir değerlendirme yapılmaksızın, bu sanıklar yönünden dosyanın eylemli uyma nedeniyle incelenmek üzere Özel Daireye gönderilmesine karar verilmelidir.
Sanıklar A. D.ve Y.Y. yönünden dava zamanaşımının gerçekleşip gerçekleşmediğinin belirlenmesine ilişkin uyuşmazlık konusunun değerlendirilmesinde;
Sanık Y.Y..26.09.1980, sanık A.D.ise 16.02.1981 tarihinde yakalanmış olup, dava zamanaşımın belirlenmesinde sanıkların en aleyhine olan yakalanma tarihlerinin esas alındığı somut olayda; sanıkların işlediği iddia olunan ve 765 sayılı TCY’nın 146. maddesinin birinci fıkrasında düzenlenmiş olan Anayasal düzeni ortadan kaldırmak suçunun ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektirmesi, 765 sayılı TCY’nın 102. maddesinin 1. fıkrasında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektiren suçlarda dava zamanaşımı süresinin 20 yıl olarak belirlenerek, aynı Yasanın 104/2. maddesinde ise bu sürenin kesen nedenlerin varlığı halinde en fazla 30 yıl olabileceğinin hüküm altına alınmış olması karşısında, 765 sayılı TCY’nın 102/1 ve 104/2. maddeleri uyarınca yakalanma tarihleri olan 26.09.1980 ve 16.02.1981 tarihlerinden itibaren kesintili dava zamanaşımı süresinin sanık Yusuf yönünden 26.09.2010 tarihinde, sanık A..yönünden ise 16.02.2011 tarihinde dolduğu anlaşılmaktadır.
Bu itibarla, sanıklar Y. Y.ve A.D. hakkındaki direnme hükmünün bozulmasına ve bu husus yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 1412 sayılı CYUY’nın 5320 sayılı Yasanın 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak kamu davasının zamanaşımı nedeniyle düşmesine karar verilmelidir.
Anayasal düzeni ortadan kaldırmak suçundan hükümlülüğüne karar verilen sanık Y.K. yönünden ise, 5271 sayılı CYY"nın 150/3. maddesi uyarınca görevlendirilen zorunlu müdafi olmaksızın hakkında hüküm kurulmasının olanaklı olup olmadığının belirlenmesine ilişkin uyuş¬mazlık konusunun değerlendirilmesine gelince;
01 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren 5271 sayılı CYY’nın 150/3. maddesinde, üst sınırı en az beş yıl hapis cezasını gerektiren suçlardan dolayı yapılan soruşturma ve kovuşturmada, şüpheli veya sanığın müdafisinin bulunmaması halinde istemi aranmaksızın kendisine müdafii atanacağı hüküm altına alınmış iken, 19.12.2006 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 5560 sayılı Yasanın 21. maddesi ile 5271 sayılı CYY’nın 150. maddesinde değişiklik yapılarak bu zorunluluk, alt sınırı beş yıldan fazla hapis cezasını gerektiren suçlara şamil kılınmış, bu şekilde daha önce üst sınırı en az 5 yıl hapis cezası gerektiren suçlarda sanıklar için zorunlu müdafi atanması sistemi, alt sınırı 5 yıldan daha fazla hapis cezası gerektiren suçlardan yargılanan sanıklarla sınırlandırılmıştır.
5271 sayılı CYY"nın “Duruşmada hazır bulunacaklar” başlıklı 188. maddesinin birinci fıkrası “(1) Duruşmada, hükme katılacak hâkimler ve Cumhuriyet savcısı ile zabıt kâtibinin ve Kanunun zorunlu müdafiliği kabul ettiği hâllerde müdafiin hazır bulunması şarttır” şeklinde düzenlenmiş olup, Yasanın zorunlu müdafiliği kabul ettiği hallerde müdafiin karar duruşması da dahil tüm duruşmalarda hazır bulunması şarttır.
5320 sayılı Yasanın 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 1412 sayılı CYUY’nın 308 maddesinin 5. fıkrası ile 01 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren 5271 sayılı CYY’nın hukuka kesin aykırılık hallerini düzenleyen 289. maddesinin birinci fıkrasının (e) bendi uyarınca Cumhuriyet savcısı veya duruşmada kanunen mutlaka hazır bulunması gereken diğer kişilerin yokluğunda duruşma yapılması durumunda da hukuka kesin aykırılık hali bulunduğu kabul edilmiştir.
Bu bilgiler ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Alt sınırı beş yıldan fazla hapis cezasını gerektiren Anayasal düzeni ortadan kaldırmak suçundan yargılanan sanık Y.K.için 5271 sayılı CYY"nın 150/3. maddesi uyarınca görevlendirilen zorunlu müdafii hazır olmaksızın duruşma yapılarak hüküm tefhim edilmesi usul ve yasaya aykırı olup, sanık Y.K. yönünden isabetsiz olan yerel mahkeme direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesinin 29.06.2010 gün ve 371-267 sayılı direnme hükmünün sanık Y. K.yönünden saptanan usul yanılgısı nedeniyle diğer yönleri incelenmeksizin, sanıklar Y.Y. ve A.D. yönünden ise gerçekleşen dava zamanaşımı nedeniyle BOZULMASINA,
2- 1412 sayılı CYUY’nın 5320 sayılı Yasanın 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak, sanıklar Y.Y.ve A. D. hakkında Anayasal düzeni ortadan kaldırmak suçundan açılmış olan kamu davasının, 765 sayılı TCY’nın 102/1,104/2 ve 5271 sayılı CYY’nın 223/8. maddeleri uyarınca DÜŞMESİNE,
3- Sanıklar N.A.M.P.C. M.H.İ.ve M..H.yönünden saptanan eylemli uyma sebebiyle, yerel mahkemenin son uygulamasının yeni hüküm niteliğinde olduğu nazara alınarak dosyanın, inceleme dışı bırakılan sanıklar C.A. H.Y.K., Bünyamin İnan, T. Y. B., E. G. N. Ö. H. A. E.K. H. E. M.A.D.M. B.V.Y.ve H.A.hakkındaki hükümlerde dahil olmak üzere temyiz incelemesi için Yargıtay 11. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına TEVDİİNE, 17.05.2011 günü yapılan müzakerede oybirliği ile karar verildi.