Esas No: 2011/8-73
Karar No: 2011/98
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2011/8-73 Esas 2011/98 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Tebliğname: 2010/334029
Yargıtay Dairesi : 8. Ceza Dairesi
Mahkemesi : ŞIRNAK Ağır Ceza
Günü : 07.07.2010
Sayısı : 596-609
6136 sayılı Yasaya aykırılık suçundan sanıklar M. E.D. Lokman İlhan ve M. A. İ."ın 6136 sayılı Yasanın 12/2-4-son, 53 ve 63. maddeleri uyarınca 15’er yıl hapis ve 675’er Lira adli para cezası ile cezalandırılmalarına ilişkin, Şırnak Ağır Ceza Mahkemesince verilen 11.03.2008 gün ve 793-71 sayılı, re’sen temyize tâbi olan hükmün sanıklar müdafileri tarafından da temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 8. Ceza Dairesince 23.12.2008 gün ve 13478-14653 sayı ile;
“…Yapılan duruşmaya, toplanıp karar yerinde gösterilen kanıtlara, mahkemenin yargılama sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine göre suçun kanıtlanmasında usul ve yasaya aykırılık bulunmadığından, bu hususlara yönelik temyiz itirazları yerinde görülmemiştir; ancak,
Oluşa, iletişimin tespiti, teknik takip tutanaklarına ve tüm dosya içeriğine göre; sanıkların suça konu silahları kişisel ihtiyaçları için aldıklarına ilişkin savunmalarının aksine toplu olarak satmak amacıyla edindikleri veya bu amaçla bulundurduklarına ilişkin mahkûmiyetlerine yeterli, kesin ve inandırıcı kanıt bulunmadığı, eylemlerinin 6136 sayılı Yasanın 13/2. madde ve fıkrası kapsamında değerlendirilmesi gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması,
3-Uygulamaya göre de; 08.02.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5728 sayılı Kanunun 155. maddesiyle değişik 6136 sayılı Yasanın 12. maddesinde müsadere hükmü bulunmadığı, bu hususa ilişkin kararın genel hükümlere göre verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi” isabetsizliklerinden bozulmasına karar verilmiştir.
Zoralım konusundaki bozmaya uyan Şırnak Ağır Ceza Mahkemesince 26.02.2009 gün ve 75-90 sayı ile verilen re’sen temyize tabi olan direnme hükmünün sanıklar müdafii tarafından da temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Ceza Genel Kurulunca 14.07.2009 gün ve 102-199 sayı ile;
“...Yerel mahkeme, bozma kararından sonra 26.02.2009 tarihli oturumda sanık M.E. D.’un; ‘yakalanan mal benim malımdır, diğer sanıklar M.A. İ.ve L. İ.ile ilgisi yoktur, ben otobüste yakalandım. Kızıltepe’de silahları veren kişi gelip beni karşılayacaktı, nakletmem karşılığında da 3-5 kuruş para verecekti’ şeklindeki beyanlarını hükmüne dayanak almış ve ilk hükmündeki kabulü ‘M.E.D."un eylemi, silahları kişisel gereksinim için edinme değil, silahları bir yerden diğer bir yere taşıyarak silahları alanlar kısmındaki topluluğa iştirak etmek şeklinde gerçekleşmiştir’ biçiminde değiştirmiştir. Bu hususların Özel Dairece incelenmemiş olması karşısında, konunun ilk kez Ceza Genel Kurulunca incelenmesi olanaklı görülmediğinden, hükmün Özel Dairece incelenmesi gerekmektedir” gerekçesiyle dosyanın temyiz incelemesi için Yargıtay 8. Ceza Dairesine gönderilmesine karar verilmiştir.
Dosyanın gönderildiği Yargıtay 8. Ceza Dairesince 23.02.2010 gün ve 16043-2552 sayı ile;
“Oluşa, iletişimin tespiti, teknik takip tutanaklarına ve tüm dosya içeriğine göre; sanıkların suça konu silahları toplu olarak satmak amacıyla edindikleri veya bu amaçla bulundurduklarına ilişkin mahkûmiyetlerine yeterli, kesin ve inandırıcı kanıt bulunmadığı gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması” isabetsizliğinden hükmün bozulmasına ve tutuklu sanıkların tahliyesine hükmolunmuştur.
Yerel mahkeme ise 07.07.2010 gün ve 596-609 sayı ile;
“…6136 sayılı Yasanın 1979 yılında 2249 sayılı Yasa ile değiştirilen 12/1. maddesinde, sadece bu kanun kapsamına giren ateşli silahlarla bunlara ait mermilerin ülkeye sokulması, sokulmaya kalkışılması, bu eylemlere aracılık edilmesi, ülkede yapılmış ya da ülkeye sokulmuş bu tür silahları satması veya satmaya aracılık edilmesi değil, yukarıdaki amaçlarla ev veya iş yerinde bulundurması da cezalandırılmıştır. Kısacası, maddenin önlemek istediği, ateşli silahların ülke içinde yayılarak, ateşli silahlardan kaynaklanan tehlikenin çoğalmasının önüne geçmektir…Elindeki ateşli silahları ticari bir amaç gütmeksizin birden fazla kişiye veren kişinin eylemi, silahların yayılmasını sağlayarak, tehlikeyi çoğalttığından, 6136 sayılı Yasanın 12/1. maddesinde yaptırıma bağlı suçu oluşturur. Mahkememiz kararını bozan Yargıtay 8. Ceza Dairesi ilamında, sanıklar M. A., L.ve M.E.in kastının 6136 sayılı Yasanın 12/1. maddesindeki suçu işlemek olmadığı belirtilmiştir. Sanıkların, somut olayda kastlarını belirlemek için, dış dünyaya yansıyan somut davranışları ile dosyadaki yine somut olgu ve belgelerin değerlendirilmesi gerekmektedir. Sanıklar M. A. ve Lokman İlhan aşamalarda maddi durumlarının çok iyi olduğunu ifade etmişler, bu durumu belgelemek için sahibi oldukları Bellisan Şirketine ait ortak durumunu gösteren ticaret sicil gazetesi ve gazete küpürlerini sunmuşlardır. Mahkememizce, adı geçen sanıkların maddi durumlarının, çok iyi olduğu bir olgu olarak kabul edilmiştir. Ancak, bu olgunun kabulü, sanıkların ele geçirdikleri silahları yayma kasıtlarının olmadığı sonucuna götürmez. Eğer, sanıklar bireysel anlamda silaha gereksinim duyuyorlar ise, bozulan kararımızda da belirttiğimiz gibi, yasal yollardan silah edinmelerine hiç bir engel yoktur. Nitekim kendilerinin de beyan ettiği gibi, fabrikalarında birçok ruhsatlı tabanca ve AK-47 Kaleşnikof ve G-1 gibi uzun namlulu tüfekler bulunmaktadır. Sanıklar aynı zamanda, koruculuk ile uğraşan bir aileden geldiklerinden, bu uğraşıları gereği, rahatlıkla silah da edinebilirler. Dosyadaki, silah bulundurma ve taşıma ruhsat suretlerinden, mensubu oldukları aileden S.İ. M.Ş.İ. K. İ.H. İ. M. İ.N.İl.Ş.İ.ın çeşitli çapta Beretta, Smith wesson, Browning, Sarsılmaz, Kaleşnikof, G-1 ve Sig- Sauer marka silahlara sahip oldukları anlaşılmaktadır. Aynı sanıklar, fabrikalarında da bir adet kaleşnikof ile beş adet tabancanın ruhsatlı olarak bulunduğunu belirtmişlerdir. Bu durumda, sanıkların kişisel olarak herhangi bir ateşli silaha gereksinim duydukları söylenemez. Hele ki, suça konu silahlar 6136 sayılı Yasanın 4. maddesindeki vahim nitelikli saldırı amacıyla kullanabilen tam otomatik Tüfek ve tam otomatik tabancalar ise bu gereksinimin haklılığından söz etmek mümkün değildir. Öte yandan sanıklar barut ya da altın üreten bir sanayi tesisine değil, un fabrikasına sahiptirler. İşyerlerinin çok sayıda ve ağır silahla korunması gereği de bulunmamaktadır. Diğer yandan, suça konu yedi adet tam otomatik tüfeğin, sanıklardan hangisinin kişisel gereksinimi için alındığı da tartışma konusudur. Silahları teslim alan ve taşıyan, sanık M.E.D.un bu silahlara bireysel olarak gereksinim duymadığı, ‘bu işi üç-beş kuruş kazanmak amacıyla’ yaptığı kendi anlatımları ile sabit olduğu gibi, adı geçen sanığın maddi olarak da bu silahları temin etmesi mümkün değildir. Zira silahları taşıdığı çantanın Silopi"den satın alınırken parasını diğer iki sanık verdiği gibi, Kızıltepe"ye otobüsle gidişteki yol parasını da aynı sanıklar karşılamışlardır. Bu oluş içinde Sanık M. E.D.ol"un görevi sadece suça konu silahları taşıyarak, diğer iki sanığı tehlikeye atmaksızın, onlara Kızıltepe"de teslim etmekten ibarettir. Böylelikle sanık M.E.D.un eylemi, silahları kişisel gereksinim için edinme değil, silahları bir yerden diğer bir yere taşıyarak silahları alanlar kısmındaki topluluğa iştirak etmek şeklinde gerçekleşmiştir. Dolayısı ile Özel Dairenin suçun niteliğine ilişkin kabulü doğru ise, yedi adet silah M. A. İ. ile L.İ.ın bireysel ihtiyacı için satın alınmıştır. Bu kadar yüksek sayıda ve vahim nitelikte silahların, bireysel gereksinim için alındığını kabul etmek, silahların getiriliş şekli de dikkate alındığında, 6136 sayılı Yasanın 12/1. maddesinin, tarihsel süreç içindeki değişiklik gerekçesine ve uygulamadaki kabul edilen amacına tamamen terstir. Böyle bir kabul, bireylerin kişisel gereksinimlerinin çok ötesinde, aşırı derecede silahlanma önünü açarak 6136 sayılı Yasanın 12/1. maddesini işlevsiz hale getirecektir. Bu halde kamu otoritesinin varlığından ve aynı zamanda devamından da bahsetmek imkânsız bir hale gelebilir. Tüm bunların dışında, yukarıda tamamı yer alan ve duruşmada sanıklar tarafından doğrulanan telefon görüşmelerinin içeriğinden, sanıklar M.İ.ve L. İ.ın, bireysel gereksinimleri için ‘çift kulaklı’ olarak nitelendirilen, çift emniyete sahip birer adet tabanca almak istedikleri, yakalanan yedi adet otomatik tüfeğin bu nitelikte olmadığı, ancak bu tüfekleri de sanıkların sipariş ettikleri, zira konuşmalarda açıkça ‘yedi torba’ dan söz edildiği, bunun ise yedi adet silaha karşılık geldiği anlaşılmaktadır. Sanıklar, M. A. İ..ve L. İ."ın, ‘Maddi durumlarının oldukça iyi olduğu, silah satmaya ihtiyaçlarının olmadığı’ yönündeki savunmaları doğru kabul edilse dahi, sanıklar L. ve A.ın suça konu 7 adet vahim nitelikteki silahı kişisel ihtiyaç dışında başka bir amaçla istediklerinin de tartışmasız olduğu, sanıkların silah sahipliği yönünden dosyaya yansıyan durumları ve silahların sayı ve nitelikleri itibariyle ‘bireysel gereksinim’ kavramının dışında kaldığı dikkate alındığında, silahları üçüncü şahıslara vermek, böylece vahim nitelikli silahlarla tehlikeyi yayarak çoğaltmak kasıtlarının var olduğunun kabulü gerekmektedir” şeklindeki gerekçeyle direnmiştir.
Re’sen temyize tabi olan bu hükmün de sanıklar müdafileri tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay C. Başsavcılığının 07.03.2011 gün ve 334029 sayılı “bozma” istekli tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanıklar M.E.D.L.. İ.ve M.A.İ.ın 6136 sayılı Yasanın 12/2-4-son, 53, 54 ve 63. maddeleri uyarınca 15’er yıl hapis ve 675’er Lira adli para cezası ile cezalandırılmalarına karar verilen somut olayda, yerel mahkeme ile Özel Daire arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanıklara atılı suçun nitelendirilmesine ilişkindir.
İncelenen dosya içeriğinden;
Ülkemize Kuzey Irak’tan bazı kişilerin silah getirerek sattığı yolunda, yapılan istihbari çalışmalar sonucunda elde edilen bilgiler doğrultusunda M.S.isimli kişi adına kayıtlı olmakla birlikte soyadı belirlenemeyen ancak Kuzey Irak’ta yaşadığı anlaşılan C.isimli bir kişi tarafından kullanılan 535 200 29 15 nolu telefonun Silopi Sulh Ceza Mahkemesinin 14.09.2007 gün ve 1178 sayılı kararıyla 5271 sayılı CYY’nın 135. maddesi uyarınca bir ay süre ile iletişiminin tespiti için karar verildiği, bahse konu telefonun mahkeme kararıyla yapılan iletişiminin tespiti sırasında C.isimli kişinin B...isimli şirket adına kayıtlı olan 532 789 93 45 ve 532 782 81 10 nolu telefonlarla silah ticaretine ilişkin konuşmalar yaptığının tespit edildiği,
C.isimli şahsın kullandığı telefon ile sanıklardan L.İ."ın kullandığı B..isimli şirket adına kayıtlı 0532 ....... nolu telefon arasında 18.09.2007 tarihinde yapılan görüşmede;
C. : "O koyunları yollayayım mı?"
L.: "Ben seni ararım"
C. : "Sadece sekiz tane kaldı"
L. : "Sadece sekiz tane mi kaldı, diğerlerini Türkiye"ye mi sattın?"
C. : "Yok Erbil tarafına sattım, sana lazımsa satmayayım, yoksa onları da satacağım"
L. : "Galiba lazım olacak" ,
Aynı numaralar arasında 21.09.2007 tarihinde bu kez C.ile sanıklardan M. Arafat İlhan’ın görüşmesinde;
C. : "Onlar tamamdır, yollayayım"
M.A. : "L.ın misafirleri vardı, o iş tamam mı"
C. : "Yarın soracağım, bulacağım"
M.: "Pazara biz yola çıkarız"
C. : "Bir sorayım"
M.A. : "Bize bir tane"
C. : "Size İtalyan bulacağım"
M.A.: "Yedeği de olsun, doldurabilirsen de doldur, altı tane idi, yedekleri de ha, yirmibeşin vardı yoktu, pazar yola çıkarız"
C. : "Sorarım"
M.A.: "Tamam unutma ha, yarın yolla ki biz diğer gün alalım"
22.09.2007 günü sanık M.A... İl."ın kullandığı B.şirketi adına kayıtlı .. .... nolu telefonla C.nın aranması sonucu yapılan konuşmada:
M.A. : "Ne yaptın"
C. : "Yarın bulacağım, bizim çoban yerine gitmemişti, etrafında birileri varmış"
M.A.: "Hallettin mi?"
C. : "Seninkini daha bulamadım"
M.A. : "Hallet hallet, yarına kadar, çünkü ona muhtacım"
C. : "Tamam"
M.A. : "Bir tane sıfır"
C. : "İtalyan mı olacak"
M.A.: "Tamam, yarın gelir mi"
C. : "Yarın sabaha ancak biz geliriz, çünkü 2-3 gibi onlar gelecek"
M.A. : "Sen ne zaman göndereceksin"
C. : "Yarın değil öbür gün"
M.A. : "Benimkini unutmayasın"
C. : "İnşallah",
23.09.2007 günü sanık M. A. İ.ın kullandığı B.şirketi adına kayıtlı ..... nolu telefon ile C.isimli kişi arasında;
M.A. : “Aramadın ne yaptın”
C. : “Yarın değil öbür gün gelin”
M.A. : “Yükümü yolladın mı?”
C. : “Yok valla yollamadım, bulamadım”
M.A.: “Kaç torba idi”
C. : “Yedi torba”
M.A.: “Bana ayrı bir tane de bul ha”
C. : “Tamam”
M.A.: “Ne zaman gelelim”
C. : “Yarın değil öbür gün sabah gelin”
M.A. : “Tamam”
C. : “Ben telefon ettim, yarın gitmem, işim var, ben bugün gönderdim”.
M.A.: “Tamam”,
şeklinde konuşmaların yapıldığı,
Bu telefon konuşmalarının Silopi Emniyet Müdürlüğünce 24.09.2007 tarihinde Silopi Cumhuriyet Başsavcılığına sunulduğu,
Bu görüşmelerin dışında, mahkeme kararıyla Telekomünikasyon İletişim Başkanlığından getirtilen kayıtlara göre sanıklar arasında aşağıdaki görüşmelerin yapıldığının da tespit edildiği:
Sanık M.E. D. adına kayıtlı ..... nolu telefonun 25.09.2007 saat 19.39’da sanık L.İ."ın kullandığı .... nolu telefondan arandığı ve 53 saniye, olay günü olan 26.09.2007’de saat 10.01 civarında aynı numaralar arasında 15 saniye süren görüşmelerin yapıldığı, sanık M.E. D."un telefonu ile de aynı gün saat 10.33’te C.isimli kişinin kullanımındaki ...... numaralı telefonun arandığı ve 3 saniye görüşüldüğü,
Sanık M.A.İ.ın kullandığı 0532 789 93 45 numaralı telefonun 25.09.2007 günü saat 10.08’de C.."nın kullandığı 0535 ......nolu telefondan arandığı ve 64 saniye, 26.09.2007 günü saat 08.27’de sanık M.A.ın, L."ın kullandığı telefondan arandığı ve 19 saniye, aynı gün saat 10.03’te C.ile tekrar 60 saniye, saat 10.27’de ise C.nın bir kez daha aranarak 14 saniye, sanık M.A.ın saat 13.35’te sanık L.ı aradığı ve 7 saniye görüştükleri,
Sanık L. İ.ın kullandığı 0532 782 81 10 numaralı telefonun 25.09.2007 günü saat 12.35’te C.nın kullandığı telefondan arandığı ve 30 saniye, aynı gün saat 19.39’da sanık L.."ın sanık M.E. D.u aradığı ve 52 saniye, aynı gün saat 23.09’da C. ile 45 saniye süren görüşmelerin yapıldığı, 26.09.2007 günü saat 10.31’de C.nın telefonundan L.ın arandığı ve 14 sn. görüşüldüğü,
Silahların 26.09.2007 tarihinde gönderileceğinin öğrenilmesi üzerine nöbetçi C.Savcısının bilgisi ve talimatı ile Silopi İlçe merkezinde saat 13.00 sıralarında görülen ve içinde silahları teslim alacak kişilerin olduğuna ilişkin istihbari bilgi edinilen .... plakalı beyaz renkli Fiat Albea marka aracın görevliler tarafından yaya ve otomobil ile takibe alındığı, takibin teknik araçlarla kayda alındığı, araçtan bir süre sonra sanıklar L. M.A.ve M. E."in birlikte indikleri, İpekyolu olarak isimlendirilen yolun karşısına geçtikten sonra bir şahsa soru sordukları, sonrasında tekrar araca binen şahısların ilçenin alt tarafında bulunan açık araziye doğru gittikleri, fiziki takibin zarar görmemesi için aradaki mesafe açıldığından aracın görevliler tarafından gözden kaybedildiği, 20 dakika kadar sonra aynı istikametten ilçe merkezine doğru aracın geri geldiği, ilçe merkezinde Dörtyol Mevkiinde M. E. D..’un elindeki çanta ile araçtan indiği, L.ve M. A. İ.ın da araçtan inerek dolu olduğu anlaşılan çantayı taşıyan M.E..i takip etmeye başladıkları, M. E.in "Mavi Sofra" isimli lokantanın önünde yol kenarında beklemeye başladığı, şahısların birbirleri ile göz temasında bulundukları, sanık M. E."in Ö.C.N.isimli firmaya ait yolcu otobüsünü durdurarak elindeki çantayı aracın bagajına koyduğu, takibi sivil olarak sürdürmekte olan polis memurlarından birinin de otobüse yolcu görünümünde bindiği, otobüsün bir süre yol almasından sonra görevli polis memurunun kimliğini göstererek otobüsü durdurduğu ve sanık M.E.i yakaladığı, sanık M. E. tarafından konulan bagajdaki çantanın içinde yedi adet tam otomatik uzun namlulu silah ve bu silahlara ait şarjörlerin yakalandığı, bu otobüsü takip etmekte olan ......plakalı aracın da saat 14.45 sıralarında durdurularak araçtaki sanıklar L.ve M. Arafat İ.’ın yakalandıkları, sanık L. İ.ın üzerinden taşıma ruhsatlı 9 mm. Smith Wesson marka tabancanın ele geçtiği,
Diyarbakır Kriminal Polis Laboratuarının raporuna göre; yakalanan silahlardan birinin Yugoslav yapısı Kalashnikov marka yarı ve tam otomatik ateşleme sistemlerine sahip olduğu, diğer altı silahın ise 9 mm. çapında parabellum tipi fişek atan Polonya yapısı Glauberyt marka PN-98 model yarı ve tam otomatik çalışma sistemlerine sahip birer makineli tabanca oldukları, atışlarına engel mekanik herhangi bir arızalarının bulunmadığı, söz konusu silahların 6136 sayılı Yasanın 12/4. maddesi kapsamında yasağa haiz ve vahim nitelikte oldukları,
Anlaşılmaktadır.
Tanık A. S. özetle; “olay tarihinde Silopi İlçesinde silah kaçakçılarına yönelik yürütülen soruşturmada Kom Grup Amirliğinde polis memuru olarak görev aldığını, bir aracın Silopi’ye gelerek silah ticareti kapsamında silah alacağının öğrenildiğini, ekipler tarafından bu plakalı aracın araştırıldığını ve Cizre istikametinden aracın geldiğinin görülmesi üzerine takibe alındığını, Dörtyol Kavşağına gelip orada duran araçtan isimlerini sonradan tespit ettikleri L.İ. M.A.İ. ve yaşlı olan M. E. D.un indiklerini, M. E.ile M. A.ın yolun karşısına geçerek yine ismini sonradan öğrendikleri A. Ü.ile konuştuklarını, üç kişinin tekrar araca binerek Silopi İlçesinde bir süre dolaştıklarını ve bir dükkândan çanta aldıklarını, takip esnasında aracın kırsala çıkarak tarım arazilerine ve açık alana gitmeleri nedeni ile fiziki takibin zaman zaman kesintiye uğradığını, daha sonra aracı ve içerisindeki üç kişiyi Dörtyol Kavşağında tekrar görerek takibe devam ettiklerini, üçünün de araçtan indiklerini, yaşlı olanın elinde çanta ile yoldan karşıya geçip diğer yolda Cizre İlçesi istikametinde araç beklemeye başladığını, gelen bir otobüse el kaldırarak bindiğini, çantasını bagaja koyduğunu, verilen talimat doğrultusunda yol üzerinde otobüsün durdurularak yolcuların ve bagajdaki çantaların indirildiğini, bütün yolcuların kendi çantalarının başlarına gittiğini, sanık M. E. D.un çantasında silahların ele geçirildiğini”,
Tanık M. T. özetle; “olay tarihinde Silopi İlçesi Dörtyol Kavşağı civarında yaya olarak görevlendirildiğini, şüphelenilen aracın bulunduğu mevkiye geldiğinde içerisinden daha sonradan ismini öğrendiği L. İ. M.A. İ.ve M. E. D.’un indiğini, yine aynı yerde bulunan ve daha sonradan ismini öğrendiği A. Ü.ile yan yana gelip bir şeyler konuştuklarını, mesafe uzak olduğu için ne konuştuklarını duymadığını, daha sonra üçünün bir tarafa, A. Ü.in de başka bir tarafa gittiklerini, bir süre sonra tekrar bulunduğu kavşağa aynı araçla geldiklerini, araçtan inen M.E. D.un bir çanta taşıdığını, çantanın kendisine ağır geldiğini ve taşırken zorlandığını, çanta ile yolun karşısına geçen M. E.in ilk otobüsü kaçırdığını, yaklaşık yarım saat kadar bir süre M.E.in karşısında yalnız başına, diğer sanıkların bu yolun karşısında araçlarının bulunduğu yerde beklediklerini, bir ara bir şey konuştuklarını, ancak ne konuştuklarını duyamadığını, hareketlerinden ilk otobüse neden binemediğinin sorulduğunu, daha sonra gelen otobüse çantasını bagaja koymak sureti ile M.E.in bindiğini, aynı otobüse kendisinin de bindiğini, verilen talimat doğrultusunda otobüsün yol güzergahında durdurulduğunu, ayrıca otobüse bindikten sonra otogar bölümünden çıkan otobüsün yol üzerinde diğer özel araçta kalan şahıslar tarafından sollandığını ve otobüsün önüne geçtiklerini”,
Tanık S. G. özetle; “Silopi Emniyet Müdürlüğü Kom Grup Amirliğinde Başkomiser olarak görev yaptığını, Silopi İlçesinin Irak’a komşu olması ve bu ülkedeki kargaşanın suç işleme zemini oluşturması nedeniyle ülkemize yönelik silah kaçakçılığının yoğunlaştığının tespit edildiğini, buna ilişkin elde edilen istihbari bilgiler ile suçluların yakalanması amacı ile yasal mercilerin izin ve talimatı ile çalışmalara başlanıldığını, yol güzergahı üzerinde yol uygulamasından yararlanılarak gelen şahısların bulunduğu aracın tespit edildiği, bu aracın birden fazla ekip tarafından fiziki takibe alındığını, zaman zaman fiziki takipte kopukluk meydana geldiğini, sanıklar tarafından şüphelenilmemek için takip sırasında bazen çok uzak mesafeye çekildiklerini, araç içerisinden inen sanığın elinde valiz ile arabaya binmesine izin verildiğini, çantanın taşınması sırasında kişinin zorlanmasından çantanın içerisinde silahların olabileceğinin tahmin edildiğini, silahlar ile çantayı taşıyan M. E. D.un araçta bulunan L.ve M.A. tarafından sürekli göz temasında tutulduğunu, hareket eden otobüsün de yine sanıkların bulunduğu araç tarafından takip edildiğinin görüldüğünü, sevkiyatın devamı beklenmeden delillerin kaybolmaması amacı ile operasyon yapıldığını, silahların taşındığı çantanın Silopi İlçesinden satın alındığı, satın alınırken M.E.D..’a paranın sanık M.A. İ.tarafından verildiğinin görüldüğünü, bu silahların doğu bölgesinde kalması halinde ağırlıklı olarak terör amaçlı, batıya gitmesi halinde ise organize suç örgütlerince satın alındığını” beyan etmişlerdir.
Sanık M. E.D. kollukta özetle; “olay günü saat 09.00 civarında Kızıltepe İlçesinden otobüsle Silopi İlçesine gitmek için yola çıktığını, Nusaybin"de ismini bilmediği bir tesiste daha önceden tanıdığı sanıklar L.ve M.A. ile karşılaştığını, Silopi"ye gittiklerini öğrenince onlarla beraber Silopi"ye kadar gittiklerini, L.dan 50 YTL borç para alarak yakalanan silahları koyduğu çantayı aldığını, yanında Lokman ile M.A. olduğu halde Silopi"nin alt kısmına giderek silahları aldığını, çantanın içerisine koyduğu silahlarla araca geri döndüğünü, L.ve M.E.’in silahlardan haberinin olmadığını, ardından ilçe merkezine geri geldiklerini, kendisinin otobüse binmesinden sonra onların da kendi araçları ile hareket ettiklerini, ilçe merkezine geldikten sonra kendisini ‘Mavi Sofra’ isimli lokantanın yanına bırakan diğer sanıkların, kendisini neden gözlediklerini bilmediğini, ilk otobüse binememesi üzerine yanına gelerek kendilerinin de götürebileceklerini söylediklerini, ancak yakalandığı takdirde onların da yakalanacağını düşündüğünden otomobile binmediğini, ikinci otobüse binerek oradan ayrıldığını, silahları soyadını bilmediği A.veya A.isimli şahıstan H. Petrolun arka kısmında aldığını, hiç para vermediğini, ayrıca aldığı şeylerin silah kabzesi olduğunu sandığını ve silah olduğunu bilmediğini, bunları götürerek Kızıltepe veya Mardin"de satma amacında olduğunu”,
C.Savcılığında ve sulh ceza mahkemesindeki sorguda özetle; “olaydan 3 ay kadar önce Kızıltepe"de kahvehanede tanıştığı ve Silopili olduğunu bildiği bir şahsın, aynı kahvehanede kendisini 2-3 gün kadar önce bulduğunu, Silopi"ye geldiği takdirde, kendisi ile iş yapacağını söylediğini, bu nedenle olay günü otobüse binerek Silopi"ye geldiğini, terminalde bu şahsı gördüğünü, Irak"tan getirdiği silah kabzelerinin satmasına aracılık etmesi halinde, parasını paylaşacaklarını söylediğini, birlikte yürüyerek Silopi"nin çıkışında inşaat halindeki petrolün arkasına gittiklerini, burada bir traktörün arkasına sakladığı beyaz bir torbayı kendisine verdiğini, herhangi bir bedel konuşmadıklarını, ‘nasıl denk gelirse öyle satarsın’ dediğini, tekrar yürüyerek ilçe merkezine geldiklerini, yol ayrımında şahsın ayrıldığını, kendisinin de otobüse bindiğini, bir süre sonra polislerin otobüsü durdurarak bagajda, çantanın içerisinde şahıstan teslim aldığı torbayı bulduklarını, torbada silah olduğunu o sırada öğrendiğini, torbayı kendisine veren kişinin açık kimliğini, adresini ve telefon numarasını bilmediğini, traktörün plakasını da bilmediğini, sanıklar L. ve M. A.ın Kızıltepe"de fabrikaları olması nedeni ile tanıdığını, kendilerini olay günü Silopi"de Garanti Bankasının yanında gördüğünü, bir kaç dakika ayakta sohbet ettiklerini, ardından onların yanından ayrıldığını, adı geçen şahısların yakalanan silahlarla bir ilgisi olmadığını, emniyet görevlilerinin çekmiş olduğu fotoğraflardaki ceketli, gözlüklü şahsın kendisi olduğunu, açık renk gömlekli, kumaş pantolonlu kişinin L. olduğunu, L.ın kendisine 50 YTL borç verdiğini”,
Mahkemede özetle; “taşıdıklarının silah olduğunu bilmediğini, olaydan önce Kızıltepe’de kahvehanede tanıştığı bir şahsın ne iş yaptığını, iş arayıp aramadığını sorduğunu, işsiz olduğunu söylediğini, kendisine suç tarihini söyleyerek ‘bu tarihte Silopi İlçesinde Habur Petrole gelirsen sana iş veririm’ dediğini, belirttiği günde Kızıltepe’den dolmuşa binip, Nusaybin İlçesine gittiğini, Nusaybin İlçesinde 1-1,5 saat kadar kaldığını, bir şeyler almak için çarşıda dolaştığını, ancak almadan tekrar dolmuşların durduğu ana yola çıktığını, araçların yol üzerinden geçeceğini düşünerek dolmuş beklediği sırada diğer sanıkların araba ile geldiklerini gördüğünü, yaklaşık 10-15 m. kala arabayı tanıdığı için işaret ettiğini, durduklarını, Silopi’ye gideceğini söylediğini, birlikte yola çıktıklarını, oğlunun araçlarına bindiği kişilerin fabrikasında çaycı olarak çalıştığını, bu nedenle aracı ve araçtakileri tanıdığını, birlikte Cizre İlçesine geldiklerini, tanımadığı bir yerde durduklarını, yarım saat aracın içinde beklediklerini, sonra yanına geldiklerini, birlikte Silopi’ye geldiklerini, garanti bankasının önünde durduklarını, kendisinin işi olduğu için yanlarından ayrıldığını, ...Petrolü bulduğunu, orada G.. isimli bu kişi ile konuştuğunu, kendisine .... Petrol’den yaklaşık 1 km. uzaklıkta arazide bir yer tarif ettiğini, ‘oraya gel, sana iş veririm’ dediğini, yaya olarak tarif edilen yere gittiğini, orada bu kişinin kendisine bir çanta verdiğini, çantanın içinde silah kabzası olduğunu, bunları ertesi günü Kızıltepe’den gelerek geri alacağını, sattığında elde ettiği paradan da pay vereceğini söylediğini, bu çantaya hiç bakmadığını, yine yaya olarak yürüyerek otobüs durağına geldiğini, otobüse binerek çantayı emanete verdiğini, çantanın içerisinde silah olduğunu bilmediğini”,
11.03.2008 tarihindeki esas hakkındaki savunmasında; “diğer sanıklarla Nusaybin’de buluştuğunu ve Silopi İlçesinde silahları veren G.ile ......Petrol’ün arkasında buluştuklarını, silahları açıp gösterdiğinde sanıklar İlhan ve M.A.’ın aradığımız silahlar değil deyince silahların çantasına konulduğunu, çarşıda diğer sanıkların kendisine ‘sende silah var biz seni taşımayız’ dediklerini söylemiş,
Özel Dairenin ilk bozma kararından sonra 26.02.2009 tarihli duruşmada ise aynen; “yakalanan mal benim malımdır, diğer sanıklar M.A. ve L. İ.ile ilgisi yoktur, ben otobüste yakalandım. Kızıltepe’de silahları veren kişi gelip beni karşılayacaktı, nakletmem karşılığında da 3-5 kuruş para verecekti” demiştir.
Sanık M. A.İ. kollukta; “sanık M. E.i tanımadığını ve daha önce hiç görmediğini, L.ın kendisinin amcası olduğunu ve aynı zamanda ....Şirketi’nin ortağı olduklarını, kendisinin L.ın şoförlüğünü de yaptığını, olay günü L. ile birlikte saat 10.00 civarında Cizre"ye gelmek için Mardin"de bulunan şirkete ait ....plakalı araç ile yola çıktıklarını, Cizre"de döviz bürosuna gittiklerini, ancak saat 06.00 olduğu için döviz bürosunun açılmadığını, bu nedenle doğrudan Silopi"ye gittiklerini ve devamlı olarak Garanti Bankasında çalışan dövizcinin kardeşini bankadan sorduklarını, orada olmadığını öğrendiklerini, yarım saat bankada beklediğini, şahıs gelmeyince arabaya gittiğini ve L.ile birlikte Cizre"ye birlikte yola çıktıklarını, yolda polislerin kendilerini durdurduklarını, M. E. D."u tanımadığını, silah alış verişi ile bir ilgisinin olmadığını”,
C.Savcılığında ve sulh ceza mahkemesinde sorguda özetle; “olay günü Irak"a sattıkları unların parasını almak için amcası L.ile birlikte Silopi"ye gittiklerini, Garanti Bankasının içinde bu işle uğraşırken sanık M. E.i amcasının yanında gördüğünü, bankadan çıktığını, kendisini de Kızıltepe"ye götürmelerini istediği, geç gideceklerini görünce borç para istediğini, kendisine 50 YTL verdiğini, yakalanan silahlarla bir ilgilerinin bulunmadığını, gösterilen kolluk görevlilerinin çektiği görüntülerdeki M. E. D.ve L. İ.ı teşhis ettiğini”,
Mahkemede özetle; “birlikte Kızıltepe İlçesinden yola çıktıklarını, Nusaybin’den geçerken M.E.D.un el kaldırdığını, daha önceden tanıdığı bu kişiyi araçlarına aldıklarını, birlikte Cizre’ye gittiklerini, aradıkları kişiyi bulamayınca Silopi İlçesinde Garanti Bankasına gittiklerini, işlerini halledemedikleri için Cizre’ye geriye dönerlerken, polislerin kendilerini durdurarak yakaladıklarını, Silopi İlçesinde yaklaşık 1-1,5 saat kadar kaldıklarını, bankanın öğle tatili nedeni ile kapalı olduğundan saat 13:00’e kadar beklediklerini, M. E.ile telefon diyaloğunun ve irtibatlarının olmadığını”,
11.03.2008 tarihindeki esas hakkındaki savunmasında ise; “Iraklı tüccar C. R. ile konuşurken bir dostunun silah sattığını söylemesi üzerine kendisine ve L.a çift emniyetli bir tabanca almak istediğini, M. D.un telefonu ile irtibat kurarak Nusaybin’de buluştuklarını ve Silopi de .... Petrol civarındaki açık araziye gittiklerini, traktörle gelen şahıstan silahları göstermelerini istediklerini, istedikleri silahlar olmadığını görünce almayacaklarını söylediklerini, M.E.i Silopi merkezde indirdiklerini, üzerine ruhsatlı silahının olmadığını gönüllü köy korucusu olduğu için istediği zaman silah alabileceğini, fabrikalarında bir kaleşnikof ve beş ruhsatlı tabancanın bulunduğunu” beyan etmiştir.
Kollukta susma hakkını kullanan sanık L. İ.C.Savcılığında ve sulh ceza mahkemesindeki savunmalarında özetle; “olay günü diğer sanık M. A. ile birlikte ticari bir iş için Silopi"ye araçları ile gittiklerini, Garanti Bankası kapalı olduğu için bankanın açılmasını beklerken, Kızıltepe"den tanıdığı sanık M. E.n yanına geldiğini, Silopi"ye iş için geldiğini söylediğini, 1-2 dk. ayaküstü konuştuklarını, M. E.de yakalanan silahlarla bir ilgisinin olmadığını, dosyada da yer alan kolluğun çekmiş olduğu fotoğraflardaki sanıklar M. E. ve A.ı teşhis ettiğini”,
Mahkemede özetle; “olay tarihinde ticaret ile uğraştıklarından dolayı ihracat yapmak amacı ile döviz belgesi istendiğinden, bu belgeyi Cizre’de döviz bürosu işleten bir kişi vasıtası ile Silopi Garanti Bankasından alacaklarını, Irak’ta yaptıkları işlerin karşılığı alacakları dövizlerin elden kuryeler vasıtası ile bu kişiden aldıklarını, bu nedenle paralarını almak için Kızıltepe İlçesinden M.A.ile birlikte yola çıktıklarını, yolda Nusaybin İlçesi sınırlarında yol kenarında daha önceden tanıdığı M. E. D.u gördüklerini, aracı durdurmak için işaret ettiğinden aracı durdurup aldıklarını, bu kişinin oğlunun fabrikada çaycı olarak çalıştığını, birlikte Cizre İlçesine geldiklerini, döviz bürosuna uğradıklarını ancak kapalı olduğunu, daha önce Silopi Garanti Bankasında buldukları için orada olabileceğini düşündüklerini ancak bulamadıklarını, M.E.D.un da kendileri ile birlikte Silopi İlçesine kadar geldiğini, geri dönüşlerinde M.E.in Silopi İlçesinde kaldığını, M.E.i araca aldıklarında Silopi İlçesine gitmek istediğini söylediğini, M. E.in yanında herhangi bir çanta veya eşyasının olmadığını, olayda yakalanan silahlarla hiçbir şekilde ilgisinin olmadığını, silah ticaretine ihtiyacının olmadığını, ruhsatlı silahının olduğunu”,
11.03.2008 tarihindeki esas hakkındaki savunmasında önceki savunmalarını tamamen değiştirecek şekilde; “sanık M. A.ın doğru söylediğini, silah bakmaya gittiklerini ancak almadıklarını, ruhsatlı tabancasının olduğunu, ağabeyi adına ruhsatlı kaleşnikof marka silahın da fabrikada durduğunu” söylemiştir.
Yerel mahkeme tarafından sanıkların eylemlerinin 6136 sayılı Yasanın 12/2-4. maddeleri, Özel Daire tarafından ise aynı Yasanın 13/2. maddesi kapsamında kaldığının kabul edilmesi ve uyuşmazlığın da buna ilişkin olması nedeniyle anılan Yasa maddelerindeki düzenlemelerin üzerinde durulmalıdır.
6136 sayılı Yasanın 12. maddesinin 1, 2 ve 4. fıkralarının suç tarihinde yürürlükteki hali;
“(1)Her kim bu Kanunun kapsamına giren ateşli silahlarla bunlara ait mermileri ülkeye sokar veya sokmaya kalkışır veya bunların ülkeye sokulmasına aracılık eder veya bunları Türkiye’de Harp Silah ve Mühimmatı Yapan Hususi Sanayi Müesseselerinin Kontrolu Hakkındaki 3763 ve Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu Hakkındaki 5591 sayılı Kanunların hükümleri dışında ülkede yapar veya bu suretle ülkeye sokulmuş ve ülkede yapılmış olan ateşli silahları veya mermileri bir yerden diğer bir yere taşır veya yollar veya taşımaya bilerek aracılık eder, satar veya satmaya aracılık ederse veya bu amaçla bulundurursa beş yıldan sekiz yıla kadar ağır hapis ve onbeşbin liradan altmışbin liraya kadar ağır para cezasiyle cezalandırılır.
(2)Üçüncü fıkradaki hal dışında iki veya daha çok kişinin toplu olarak birinci fıkrada yazılı suçları işlemeleri halinde sekiz yıldan oniki yıla kadar ağır hapis ve yirmibeşbin liradan yetmişbeşbin liraya kadar ağır para cezası hükmolunur.
...(4)Ateşli silahın tüfek veya seri ateşli kısa sürede çok sayıda ve etkili biçimde mermi atabilen tam otomatik veya dürbünlü tüfek veya dürbünlü tabanca veya bu fıkrada sayılanların benzerleri olması ya da bu niteliği taşımayan ateşli silahlar veya her türlü mermilerin miktar bakımından vahim olması halinde yukarıdaki fıkralarda yazılı cezalar yarı oranında artırılarak hükmolunur...” şeklinde düzenlenmiş olup, 5728 sayılı Yasa ile yapılan değişiklikle hapis cezasının üst sınırı birinci fıkrada 12 yıla, ikinci fıkrada 15 yıla çıkarılmış, hürriyeti bağlayıcı ceza ile birlikte hükmolunacak para cezası ise adli para cezası olarak belirlenmiştir.
Aynı Yasanın 13. maddesinin 1 ve 2. fıkraları ise; “(1)Bu Kanun hükümlerine aykırı olarak ateşli silahlarla bunlara ait mermileri satın alan veya taşıyanlar veya bulunduranlar hakkında bir yıldan üç yıla kadar hapis ve otuz günden yüz güne kadar adlî para cezasına hükmolunur.
(2) Ateşli silahın, bu Kanunun 12 nci maddesinin dördüncü fıkrasında sayılanlardan olması ya da silâh veya mermilerin sayı veya nitelik bakımından vahim olması halinde beş yıldan sekiz yıla kadar hapis ve beşyüz günden beşbin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur” biçiminde düzenlenmiş olup, 5728 sayılı Yasa ile hapis cezasının alt ve üst sınırlarında bir değişiklik yapılmamış, hürriyeti bağlayıcı ceza ile birlikte hükmolunacak para cezası adli para cezası olarak düzenlenmiştir.
Buna göre, 6136 sayılı Yasanın 12. maddesi gereğince, ateşli silahlarla, bunlara ait mermilerin ülkeye sokulması veya sokmaya teşebbüs ya da aracılık edilmesi, ateşli silahlarla, bunlara ait mermilerin ilgili Yasa hükümleri dışında ülkede yapılması veya bu suretle ülkeye sokulmuş ve ülkede yapılmış olan ateşli silahlar veya mermilerin bir yerden diğer bir yere taşınması ya da yollanması veya taşımaya bilerek aracılık edilmesi, satılması, satmaya aracılık edilmesi veya bu amaçla bulundurulması yasaklanmıştır.
Buna karşılık, anılan Yasanın 13. maddesinde ise; ateşli silahlarla, bunlara ait mermileri satın alan, taşıyan veya bulunduranların cezalandırılacağı hükme bağlanmıştır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Sanıklar L. İ.ve M. A. İ.’ın Irak’ta bulunan C. isimli kişiyle telefon irtibatı kurarak ülkemize yasal olmayan yollardan suça konu silahların sokulmasını sağladıkları, bu silahları suç tarihinde teslim almak için Silopi İlçesine yanlarına sanık M.E. D.u da alarak geldikleri, burada teslim aldıkları toplam yedi adet vahim nitelikli silahı bir çanta içerisine koydukları, yol boyunca kolluk tarafından yapılan kontrollerde yakalanmaması için silahların bulunduğu çanta ile birlikte sanık M. E.’in yolcu otobüsüne bindiği, sanıklar L.ve M. A.ın da araç ile bu otobüsü takip ettikleri, görevlilerce otobüsün durdurularak sanık M.E.’in yakalandığı ve çantadaki silahlara el konulduğu, diğer sanıkların da araç içerisinde yakalandıklarının anlaşılması karşısında, silah ticareti yaptıklarına dair haklarında yeterli kanıt bulunmayan sanıkların Irak’tan ülkemize sokulmasını sağladıkları suça konu silahları hep birlikte bir yerden diğer bir yere naklettikleri sabit olduğundan, eylemleri 6136 sayılı Yasanın 12. maddesinin 2. ve 4. fıkralar kapsamında kalmaktadır.
Bu itibarla, yerel mahkemenin direnme hükmü isabetli olduğundan onanmasına karar verilmelidir.
SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle;
1- Şırnak Ağır Ceza Mahkemesinin 07.07.2010 gün ve 596-609 sayılı direnme hükmünün ONANMASINA,
2- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına TEVDİİNE, 17.05.2011 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.