AYM 2016/14273 Başvuru Numaralı TUNCAY ÖCALAN VE DİLBER YENER Başvurusuna İlişkin Karar

Abaküs Yazılım
Birinci Bölüm
Esas No: 2016/14273
Karar No: 2016/14273
Karar Tarihi: 7/4/2021

AYM 2016/14273 Başvuru Numaralı TUNCAY ÖCALAN VE DİLBER YENER Başvurusuna İlişkin Karar

 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

TUNCAY ÖCALAN VE DİLBER YENER BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2016/14273)

 

Karar Tarihi: 7/4/2021

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Recai AKYEL

 

 

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

Selahaddin MENTEŞ

 

 

İrfan FİDAN

Raportör

:

Ceren Sedef EREN

Başvurucular

:

Tuncay ÖCALAN

 

:

Dilber YENER

Başvurucular Vekili

:

Av. Birgül DEĞİRMENCİ

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, katıldıkları bir toplantıdaki davranışları nedeniyle haklarında disiplin cezasına hükmedilen başvurucuların toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme haklarının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 8/8/2016 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

6. Başvurucu Tuncay Öcalan (birinci başvurucu) İzmir"in Tire ilçesinde bir ilkokulda, başvurucu Dilber Yener (ikinci başvurucu) ise aynı ilçede bir lisede öğretmen olarak görev yapmaktadır. Başvurucuların ikisi de Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Sendika) üyesidir.

7. Başvurucular 23/11/2013 tarihinde, Sendika tarafından alınan karar uyarınca öğretmenlik mesleğiyle ilgili talep ve şikâyetlerin duyurulması amacıyla Ankara Tandoğan Meydanı"nda toplanan binlerce Sendika üyesinin açıklama yapmak üzere Millî Eğitim Bakanlığı binasına doğru yürüyüşe başladığını fakat Kızılay Meydanı girişinde polis müdahalesiyle karşılaştıklarını belirtmiştir. Başvurucular Sendika üyelerine gaz bombası ve tazyikli suyla müdahale edildiğini, gazdan etkilenen ve gaz kapsülü isabet eden birçok üyenin hastaneye kaldırıldığını, birçok üyenin de gözaltına alındığını ifade etmiştir.

8. Başvurucular 24/11/2013 tarihinde Tire"ye dönen Sendika üyelerinin maruz kaldıkları bu muameleyi kendilerinin de aralarında bulunduğu diğer Sendika üyelerine anlattıklarını belirtmiştir. Bunun üzerine başvurucuların da aralarında bulunduğu Sendika üyesi bir grup öğretmen 23/11/2013 tarihinde Sendika üyesi öğretmenlerin maruz kaldığı muamele konusunda Tire kamuoyunun bilgilendirilmesi gerektiğine karar vermiştir. Bu doğrultuda Sendika ilçe temsilcisi, Tire Kaymakamı ve İlçe Millî Eğitim Müdürü"nü arayarak 24/11/2013 tarihinde gerçekleştirilecek Öğretmenler Günü resmî töreninde konuşma yapmayı talep etmiş fakat talebi reddedilmiştir.

9. Bunun üzerine başvurucuların da aralarında bulunduğu bir grup öğretmen 24/11/2013 tarihinde Öğretmenler Günü kutlamasının gerçekleştirildiği Tire Belediyesi Kültür Salonu"na gitmiş ve burada sloganlar atarak bir protesto eylemi gerçekleştirmiştir. Başvurucuların da dâhil olduğu protestocu grup daha sonra salon dışına çıkarak bir gösteri yürüyüşü gerçekleştirmiş, Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) Tire İlçe Başkanlığı binası önünde sloganların eşlik ettiği bir basın açıklaması da yapmıştır.

10. Başvurucular, resmî tören sırasında Sendika ilçe temsilcisinin konuşma talebini yinelediğini fakat salonda bulunan yetkililerin talebi dikkate almamaları üzerine grup içinden kendiliğinden öne çıkan kişilerin salonda kısa açıklamalar yaptıklarını ifade etmiştir.

11. Buna göre birinci başvurucu, anılan tören esnasında salondakilere elindeki gaz bombası kapsülünü göstererek "Öğretmenler gününüz kutlu olsun, hediyeniz bu işte, biz bunu yedik geldik, verdikleri hediye bu, faşizm" şeklinde ifadelerde bulunmuştur. Birinci başvurucu dışarıda devam eden yürüyüş esnasında "Gün Gelecek Devran Dönecek Akp Halka Hesap Verecek", "AKP"ye Teslim Olmayacağız", Zam, Zulüm, İşkence, İşte AKP" şeklinde sloganlar atmış, yürüyüş sonunda AKP İlçe Başkanlığı önünde yapılan basın açıklamasından sonra ise elindeki gaz fişeği kapsülünü göstererek "Bakın menşei diyorum ABD, emperyalizm nasıl bomba üretmiş emekçilere atmak için, kimden aldı AKP bunları kendi emperyalistlerinden, kendi yumuşaklık yaptıklarından, dün öğretmenleri bunlarla boğdular. Bir arkadaşımın bacağını kırdılar. Bir arkadaşım beyin tramvası geçirdi. Biz yerlerde sürüklendik, ıslatıldık. Öğretmenler günü hediyemiz, bu günde canım cicim öğretmenlerimiz, böyle mi diyorsunuz bize" şeklinde ifadelerde bulunmuştur.

12. İkinci başvurucu ise resmî törenin yapıldığı salonda gerçekleştirilen protestoya ıslıklamak, alkışlamak ve slogan atmak suretiyle katılmış; yürüyüş ve basın açıklaması esnasında da "Gün Gelecek Devran Dönecek Akp Halka Hesap Verecek", AKP"ye Teslim Olmayacağız", "Zam, Zulüm, İşkence, İşte AKP" şeklinde sloganlar atmıştır.

13. Yapılan idari soruşturmalar sonucu iki başvurucunun da söz konusu eylemleri nedeniyle hizmet dışında devlet memurunun itibar ve güven duygusunu sarsacak nitelikte davranışlarda bulunduklarından bahisle kınama disiplin cezasıyla tecziyeleri teklif edilmiş fakat geçmiş hizmetlerinin olumlu olduğu gerekçesiyle başvurucular hakkında, mevzuatta bir alt ceza olarak öngörülmüş uyarma disiplin cezasına hükmedilmiştir.

14. Başvurucular, haklarındaki disiplin cezalarının iptali istemiyle dava açmıştır. İdare mahkemeleri başvurucuların davasını reddetmiştir. İdare mahkemeleri gerekçelerinde öncelikle bir kamu görevlisi ve özellikle bir öğretmenin herhangi bir siyasi parti, kişi ve zümrenin yarar veya zararını hedef tutan davranışlarda bulunamayacağının açık olduğunu belirtmiştir. Daha sonra gerek resmî törenin yapıldığı salonda gerek dışarıda yapılan yürüyüş ve basın açıklaması esnasında atılan sloganların bir siyasi partiyi hedef alan siyasi sloganlar olması nedeniyle toplantının amacı dışına çıkarak siyasi bir eylem niteliği hâlini aldığını belirten idare mahkemeleri, yapılan eylemin sendikal bir faaliyetle ilgisinin de bulunmadığı sonucuna ulaşmıştır. Başvurucuların eylemlerinin sübutu konusunda bir tartışma bulunmadığını belirten derece mahkemeleri, başvurucular hakkındaki disiplin cezalarının hukuka uygun olduğuna hükmetmişlerdir.

15. Birinci başvurucunun açtığı dava hakkında karar veren idare mahkemesi, başvurucunun disiplin cezası verilebilmesi için öngörülen zamanaşımı süresinin geçtiği iddiasına da itibar edilmediğini ifade etmiştir. Anılan mahkeme öngörülen bu sürenin idarenin iç işleyişine ilişkin olduğunu ve başvurucu hakkında disiplin cezası verilmesine engel teşkil etmediğini belirtmiştir. İkinci başvurucunun açtığı dava hakkında karar veren derece mahkemeleri ise bu iddianın yerinde görülmediğini, disiplin cezasının usul ve yasaya uygun olduğunu belirtmiştir.

16. Başvurucular açtıkları davaların reddi kararına karşı istinaf yoluna başvurmuştur. Bölge idare mahkemeleri başvurucuların istinaf taleplerini, idare mahkemesi kararlarının hukuka ve hakkaniyete uygun olduğu gerekçesiyle reddetmiştir. Başvurucular bu kararlara karşı karar düzeltme yoluna başvurmuştur. Başvurucuların söz konusu talepleri de karar düzeltme nedenlerinden birinin bulunmadığı gerekçesiyle reddedilmiştir. Nihai ret kararı birinci başvurucuya 26/7/2016 tarihinde, ikinci başvurucuya ise 18/7/2016 tarihinde tebliğ edilmiştir.

17. Başvurucular 8/8/2016 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuşlardır.

IV. İLGİLİ HUKUK

18. 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu"nun "Tarafsızlık ve Devlete Bağlılık" başlıklı 7. maddesi şöyledir:

"Devlet memurları siyasi partiye üye olamazlar, herhangi bir siyasi parti, kişi veya zümrenin yararını veya zararını hedef tutan bir davranışta bulunamazlar; görevlerini yerine getirirlerken dil, ırk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din ve mezhep gibi ayırım yapamazlar; hiçbir şekilde siyasi ve ideolojik amaçlı beyanda ve eylemde bulunamazlar ve bu eylemlere katılamazlar.

Devlet memurları her durumda Devletin menfaatlerini korumak mecburiyetindedirler. Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına ve kanunlarına aykırı olan, memleketin bağımsızlığını ve bütünlüğünü bozan Türkiye Cumhuriyetinin güvenliğini tehlikeye düşüren herhangi bir faaliyette bulunamazlar. Aynı nitelikte faaliyet gösteren herhangi bir harekete, gruplaşmaya, teşekküle veya derneğe katılamazlar, bunlara yardım edemezler."

19. 657 sayılı Kanun"un " Disiplin cezalarının çeşitleri ile ceza uygulanacak fiil ve haller" kenar başlıklı 125. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Devlet memurlarına verilecek disiplin cezaları ile her bir disiplin cezasını gerektiren fiil ve haller şunlardır:

...

B - Kınama : Memura, görevinde ve davranışlarında kusurlu olduğunun yazı ile bildirilmesidir.

Kınama cezasını gerektiren fiil ve haller şunlardır:

...

d) Hizmet dışında Devlet memurunun itibar ve güven duygusunu sarsacak nitelikte davranışlarda bulunmak,

..."

20. Diğer ilgili hukuk için bkz. Gülistan Atasoy ve diğerleri, B. No: 2017/15845, 21/1/2021, §§ 26-33; Yasin Agin ve diğerleri, B. No:2017/32534, 21/1/2021, §§ 20-27.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

21. Mahkemenin 7/4/2021 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Düzenleme Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucuların İddiaları

22. Başvurucular barışçıl biçimde gerçekleştirdikleri toplantı ve gösteri yürüyüşü nedeniyle haklarında disiplin cezasına hükmedilmesinin toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme haklarıyla birlikte ifade özgürlüğü ve sendika haklarını ihlal ettiğini iddia etmiştir.

2. Değerlendirme

23. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucular tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucular resmî Öğretmenler Günü kutlamasında gerçekleştirdikleri protestoyla başlayan, dışarıda gerçekleştirilen yürüyüş ve basın açıklamasıyla devam eden eylemlerinin, attıkları sloganlar ve yaptıkları açıklamalar dikkate alındığında siyasi niteliğe bürünmüş olması nedeniyle disiplin yaptırımına uğramıştır. Derece mahkemeleri de başvurucuların söz konusu eylem sırasında attıkları sloganlar ve yaptıkları açıklamalara odaklanarak karar vermiştir.

24. Bu bağlamda başvurucuların şiddet kullanmadan katıldıkları toplantı ve yürüyüş nedeniyle haklarında hukuka aykırı olarak disiplin cezasına hükmedildiği iddialarının bir bütün olarak ifade özgürlüğü ışığında toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

a. Genel İlkeler

25. Demokratik toplumda toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının önemi, barışçıl toplantı, müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olması, müdahalenin caydırıcı etkisi, devletin takdir yetkisi ve müdahalenin gerekçesine ilişkin olarak kabul edilen ilkeler için Gülistan Atasoy ve diğerleri (aynı kararda bkz. §§ 47-56, 59-66) kararına bakılabilir.

26. Anayasa Mahkemesi, kamu görevlisi olmanın sağladığı birtakım ayrıcalıklar ve avantajların yanında bazı külfet ve sorumluluklara katlanmayı ve diğer kişilerin tabi olmadığı sınırlamalara tabi olmayı da gerektirdiğini belirtmiştir. Kişinin kamu görevine kendi isteği ile girmekle bu statünün gerektirdiği ayrıcalıklardan yararlanmayı ve külfetlere katlanmayı kabul etmiş sayıldığını, kamu hizmetinin kendine has özelliklerinin bu avantaj ve sınırlamaları zorunlu kıldığını ifade etmiştir (İhsan Asutay, B. No: 2012/606, 20/2/2014, § 38).

27. Bu kapsamda kamu görevlileri kendileri hakkında disiplin cezasına hükmedilmesini gerektirecek davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Kamu görevlileri hakkında verilen disiplin cezalarının hukuka uygunluğunu denetleyen yargı mercilerinin ise öncelikle somut olayda kamu görevlisine atfedilebilir bir kusur olup olmadığını belirlemeleri gerekir. Yargı mercileri daha sonra hükmedilen cezayla kamusal önemi bulunan objektif amaca ulaşılıp ulaşılamayacağını göstermek ve böylece cezanın demokratik toplum düzeninin gereklerine uygunluğunu ortaya koyabilmek için kusurlu davranışın kamu görevini ne şekilde etkilediğini ve bu etkilenmeyle orantılı bir disiplin cezasına hükmedilip hükmedilmediğini ilgili ve yeterli bir gerekçeyle ortaya koymalıdır (Gülistan Atasoy ve diğerleri, § 68).

28. Kamu görevlilerinin yalnızca çalışma yaşamlarında değil çalışma düzeninin dışındaki özel yaşam alanlarında da yerine getirdikleri kamu hizmetinin olumsuz etkilendiği durumlarda bazı sınırlamalara tabi oldukları kabul edilmelidir. Bu kapsamda kamu görevlilerinin statüleri gereği katlanmaları gereken külfetlerden biri de çalışma yaşamlarında ve görevleri ile ilgili işler dışında özel yaşamlarında da memuriyet disiplinini etkileyen davranışlardan kaçınmadır. Bu bağlamda kamu görevlilerinin özel hayatlarındaki davranışlarının memuriyetlerini etkilemesi hâlinde fiilleriyle orantı bir disiplin yaptırımına maruz bırakılabileceklerinin kabulü gerekir. Ancak bunun için de kamu görevlisinin fiilinin memuriyetini etkilediğinin idari ve yargısal makamlarca ilgili ve yeterli bir gerekçeyle ortaya konulması gerekir (Gülistan Atasoy ve diğerleri, § 70).

b. İlkelerin Olaya Uygulanması

29. Öğretmen olan başvurucular 23/11/2013 tarihinde kendileriyle aynı Sendikaya üye olan öğretmenlerin gerçekleştirdikleri gösteri yürüyüşüne polisin orantısız müdahalesini protesto etmek amacıyla başvuru konusu eylemleri gerçekleştirdiklerini belirtmiştir. Başvurucular, meslekleriyle ilgili taleplerini ve sorunlarını iletmek amacıyla yürüyüş yapmak isteyen öğretmenlere gerçekleştirilen ve birçok öğretmenin hastaneye kaldırılması, birçoğunun da gözaltına alınmasıyla sonuçlanan polis müdahalesinin kendileri yönünden kabul edilemez olduğunu, bu konuda öğretmenlik yaptıkları ilçede, üstelik Öğretmenler Günü gibi sembolik bir günde barışçıl bir şekilde kamuoyu yaratmayı amaçladıklarını ifade etmiştir.

30. Derece mahkemelerinin başvuru konusu disiplin cezalarının hukuka uygunluğu konusunda başvurucuların bir siyasi parti aleyhine attıkları sloganlar ve yaptıkları açıklamalar doğrultusunda başvuru konusu eylemin siyasi bir faaliyet niteliğine büründüğü hususuna odaklandıkları anlaşılmaktadır. Derece mahkemeleri açıkça bir siyasi parti aleyhine atılan bu sloganların (bkz. §§ 10, 11), 657 sayılı Kanun"da devlet memurları yönünden öngörülen tarafsızlık ve devlete bağlılık yükümlülüğüne aykırı olduğunu değerlendirmiştir.

31. Öte yandan başvuru konusu eylemin önceden planlanmış ve ayarlanmış bir organizasyon olmadığı, bir gün önce kendileriyle aynı sendika üyesi öğretmenlere haksız olarak gerçekleştirildiğini düşündükleri müdahaleye tepki amacıyla, spontane olarak gelişen bir protesto niteliğinde bulunduğu anlaşılmaktadır. Başvurucular haksız olduğunu düşündükleri bu muamele nedeniyle tepkilerini iktidardaki siyasi partiye yöneltmiştir. Yani başvurucular kamu görevlisi statülerinden kaynaklanan tarafsızlık yükümlülüklerini ihlal edecek biçimde kendi siyasi ideolojileri doğrultusunda bir siyasi parti yararına ya da zararına davranışlarda bulunmaktan ziyade bir gün önce kendi meslek gruplarına gerçekleştirildiğini düşündükleri haksız müdahaleden sorumlu tuttukları iktidardaki siyasi partiyi protesto etme ihtiyacıyla hareket etmiştir. Bu bağlamda başvurucuların attıkları sloganlar konusunda anılan hususlar da dikkate alınarak yetkili otoriteler tarafından daha hoşgörülü yaklaşılması gerektiği kabul edilebilir.

32. Bununla birlikte başvurucular, açıklama yapma talepleri daha önce yetkililer tarafından reddedilmiş olmasına rağmen kapalı bir salonda yapılan resmî bir devlet töreninin program dâhilinde ilerleyişine attıkları sloganlar, alkışlamalar ve izinsiz açıklamalar ile müdahale etmiştir.

33. Başvurucuların bir gün önce mensubu oldukları Sendikanın üyelerine Ankara"da yapılan ve haksız olduğunu düşündükleri müdahale konusunda öğretmenlik yaptıkları ilçede toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme haklarını kullanarak kamuoyunu bilgilendirme konusunda meşru bir hakları bulunduğu şüphesizdir. Başvurucuların bu haklarını, 24 Kasım Öğretmenler Günü"nde kullanmalarının kendileri yönünden özel bir önemi bulunduğu da kabul edilebilir.

34. Öte yandan somut olayın bahsedilen koşullarına rağmen söz konusu meşru hakkın kapalı bir salonda gerçekleştirilen resmî bir devlet törenine müdahale eden ve programın devamını engelleyen başvurucuların -burada attıkları sloganların ve yaptıkları açıklamaların içeriğinden bağımsız olarak- disiplin hukuku kapsamında sorumsuzluklarını garantilediğinden de bahsedilemez. Nitekim fikirlerini sözkonusu eylem dışında da ifade etme imkanı bulunan başvurucuların -bu konuda hiçbir mecburiyet bulunmadığı da gözönüne alındığında- anılan durumu protesto için resmî bir devlet törenini işgal etmelerinin kamu görevlisi statülerinden kaynaklanan sorumluluklarını gündeme getireceği öngörülebilir bir durumdur. Dolayısıyla başvurucular hakkında verilen disiplin cezalarının zorunlu bir sosyal ihtiyacı karşıladığı değerlendirilmiştir.

35. Son olarak ilgili mevzuatta öngörülen en hafif disiplin cezası olan uyarma şeklindeki müdahalenin de başvurucuların toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme haklarına adil olmayan bir külfet yüklediği ve orantısız olduğundan bahsedilemeyeceği anlaşılmıştır.

36. Tüm bu açıklamalar çerçevesinde başvurucular hakkında verilen disiplin cezası şeklindeki başvuru konusu müdahalelerin demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı olmadığı sonucuna varılmıştır. Bu doğrultuda başvurucuların toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme haklarının ihlal edildiği iddialarının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez bulunduğuna karar verilmiştir.

B. Hakkaniyete Uygun Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucuların İddiaları

37. Başvurucular 657 sayılı Kanun"un 127. maddesi uyarınca uyarma disiplin cezasına konu fiilin ve işleyenlerin öğrenildiği tarihten itibaren 1 ay içinde disiplin soruşturmasına başlanması gerekirken bu süre geçirildikten sonra başlatılan disiplin soruşturması neticesinde haklarında uyarma disiplin cezası verilmesinin hukuk güvenliği ilkesini ihlal ettiğini iddia etmiştir.

2. Değerlendirme

38. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucular tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, § 16). Bu bağlamda başvurucuların söz konusu iddialarının hakkaniyete uygun yargılanma hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

39. Başvurucular 24/11/2013 tarihinde gerçekleştirilen eyleme katılanların isim listesi ve olaya ilişkin görüntülerin yer aldığı CD Çözüm Tutanağı"nın 25/11/2013 ve 26/11/2013 tarihlerinde İl Millî Eğitim Müdürlüğüne bildirildiğini, İl Millî Eğitim Müdürlüğünce ilgili bildirimin 5/12/2013 tarihinde giriş kaydının yapıldığını ve Valilik makamının 22/1/2014 tarihli oluru ile haklarında disiplin soruşturmasına başlandığını belirtmiştir. Başvurucular eyleme katılanların tespit edilebilir olduğu 25/11/2013 tarihinden itibaren en geç 1 ay içinde disiplin soruşturmasına başlanması gerekirken 22/1/2014 tarihli Valilik oluru ile başlandığı görüldüğünden haklarında verilen disiplin cezalarının zamanaşımı süresi geçtikten sonra başlatılan soruşturmalar neticesinde verildiğini ifade etmiştir.

40. Anayasa Mahkemesi Pınar Çankaya Ulaş (B. No: 2018/9270, 19/11/2019) kararında, katıldıkları eylem nedeniyle haklarında disiplin cezasına hükmedilen kamu görevlilerinin zamanaşımı süresi geçtikten sonra disiplin soruşturmasına başlanmış olması nedeniyle hakkaniyete uygun yargılanma haklarının ihlal edildiği iddiasını incelemiştir. Anayasa Mahkemesi anılan kararında öncelikle uyuşmazlığa ilişkin maddi vakıaları değerlendirmenin, yorumlamanın ve nitelemenin derece mahkemelerinin takdirinde olduğunun altını çizmiştir. Somut olayda derece mahkemelerince, eyleme katılan kamu görevlilerinin isimlerinin Millî Eğitim Bakanlığı tarafından Valiliklerden istendiği tarihin disiplin soruşturmasına başlandığı tarih olarak kabul edildiğini ve bu yorumun bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik içerdiğinden bahsedilemeyeceğini ifade eden Anayasa Mahkemesi, bu nedenle hakkaniyete uygun yargılama hakkı yönünden açık ve görünür bir ihlal bulunmadığı sonucuna ulaşmıştır (Pınar Çankaya Ulaş, §§ 37-39; bu konudaki genel ilkeler için bkz. Pınar Çankaya Ulaş, §§ 33-35).

41. Somut olayda da Pınar Çankaya Ulaş kararında varılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmadığı değerlendirilmiştir.

42. Açıklanan gerekçelerle hakkaniyete uygun yargılanma hakkı yönünden bir ihlal bulunmadığı açık olduğundan başvurunun bu kısmı açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez bulunmuştur.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 7/4/2021 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

Hemen Ara