Esas No: 2018/26625
Karar No: 2018/26625
Karar Tarihi: 13/4/2021
AYM 2018/26625 Başvuru Numaralı ESAT AKKOYUN Başvurusuna İlişkin Karar
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
ESAT AKKOYUN BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2018/26625) |
|
Karar Tarihi: 13/4/2021 |
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Kadir ÖZKAYA |
Üyeler |
: |
M.Emin KUZ |
|
|
Rıdvan GÜLEÇ |
|
|
Yıldız SEFERİNOĞLU |
|
|
Basri BAĞCI |
Raportör |
: |
M. Emin ŞAHİNER |
Başvurucu |
: |
Esat AKKOYUN |
Vekili |
: |
Av. Muhsin DOĞAN |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; bir kamu kurumu aleyhine verilmiş, ekonomik değere ilişkin ve icra edilebilir bir yargı kararının uzun süre icra edilmemesi ve kurum aleyhine başlatılan icra takibinin de sonuçsuz kalması nedeniyle mülkiyet ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 6/8/2018 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
A. Uyuşmazlığın Arka Planı
8. Başvurucu 1958 doğumlu olup Aydın"ın Sultanhisar ilçesinde ikamet etmektedir.
9. Başvurucu 15/7/1997 tarihinde Atça Çiftçi Malları Koruma Başkanlığında çalışmaya başlamış ve daha sonra 12/11/2012 tarihli ve 6360 sayılı On Dört İlde Büyükşehir Belediyesi ve Yirmi Yedi İlçe Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun"un ilgili maddeleri uyarınca işyeri devri nedeniyle Sultanhisar Çiftçi Koruma Başkanlığına iş sözleşmesi devredilmiştir.
10. Başvurucu 25/9/2016 tarihinde emeklilik nedeniyle iş sözleşmesini tek taraflı olarak feshetmiştir.
B. İcra Takibi ve Şikâyet Davası Süreci
11. Başvurucu tarafından 25/8/1971 tarihli ve 1475 sayılı mülga İş Kanunu"nun 14. maddesi uyarınca ödenmesi gereken kıdem tazminatının tahsili istemiyle Nazilli 2. İcra Müdürlüğünde (İcra Müdürlüğü) Sultanhisar Çiftçi Koruma Başkanlığı (Koruma Başkanlığı) aleyhine ilamsız icra takibi başlatılmıştır.
12. Takibe itiraz edilmesi üzerine başvurucu tarafından Nazilli 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde (Mahkeme) itirazın iptali ve takibin devamı istemiyle Koruma Başkanlığı aleyhine 17/1/2017 tarihinde dava açılmıştır. Mahkemenin 26/10/2017 tarihli kararında davanın kısmen kabulü ile 30.964,06 TL asıl alacak, 1.073,66 TL faiz yönünden itirazın iptaline ve takibin devamına hükmedilmiştir. Mahkeme kararının gerekçesinde, başvurucunun 1475 sayılı mülga Kanun"un 14. maddesi uyarınca emeklilik nedeniyle iş sözleşmesini feshettiği ve yaşlılık aylığı almaya hak kazandığı, anılan madde gereğince işçinin kıdem tazminatına hak kazandığı hukuki gerçeğine işaret edilmiştir.
13. İtirazın iptali kararı icrai işleme konu edilmek için kesinleşmesi gereken kararlardan olmadığından başvurucu tarafından 21/12/2017 tarihinde bahse konu işçilik alacağının tahsili amacıyla haciz işlemi başlatılmış ancak Koruma Başkanlığının ödeme gücünün olmaması nedeniyle söz konusu alacak tahsil edilememiştir.
14. Taraflar, itirazın iptali kararına karşı istinaf yoluna başvurmuştur. İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi (Bölge Adliye Mahkemesi) 28/6/2018 tarihli kararıyla tarafların istinaf istemlerini reddetmiştir.
15. Nihai karar başvurucu vekiline 9/7/2018 tarihinde tebliğ edilmiştir.
16. Başvurucu 6/8/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
17. İcra Müdürlüğü tarafından 5/8/2019 tarihinde borçlu Koruma Başkanlığına muhtıra gönderilerek borç miktarı olan 52.071,02 TL"nin muhtıranın tebliğinden itibaren yedi gün içinde ödenmesi, aksi hâlde cebri icra yoluna başvurulacağı hususu açıkça bildirilmiş olmasına rağmen belirtilen sürede Koruma Başkanlığınca herhangi bir ödeme yapılmamıştır. Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) üzerinden ulaşılan bilgi ve belgelere göre de yedi günlük sürenin sona ermesinin ardından arada geçen süre zarfında da Koruma Başkanlığı tarafından başvurucunun takibe konu alacağına ilişkin herhangi bir ödeme yapılmadığı anlaşılmıştır.
IV. İLGİLİ HUKUK
18. 2/7/1941 tarihli ve 4081 sayılı Çiftçi Mallarının Korunması Hakkında Kanun"un 1. maddesi şöyledir:
"Bu kanuna göre korunacak çiftçi malları aşağıda yazılıdır:
I - Ekili, dikili veya kendiliğinden yetişen bütün nebatlarla Orman Kanununun şumulüne girmeyen ağaçlar ve ağaçlıklar,
II - Ziraatte kullanılan veya ziraatle alakalı olan her nevi menkul ve gayrimenkul mallar,
III - Su arkları, set ve bentlerle hendek, çit, duvar ve emsali manialar, tarla ve bahçe yolları.""
19. 4081 sayılı Kanun"un 7. maddesi şöyledir:
"Koruma ve ihtiyar meclislerinin, çiftçi mallarını koruma bakımından, vazife ve salahiyetleri şunlardır:
I - Koruma kadro ve bütçesini ve senelik koruma ücreti tarifelerini tesbit ve her iki hususu murakabe heyetinin tetkik ve tasdikına sevketmek.
II - Koruculuk için Köy Kanununda yazılı hükümlere göre bekçiliğe ehil gördüklerini seçerek tayinlerini vali veya kaymakamın tasdikına arzetmek, bekçilerin adedlerini ve çalışma müddet ve şartlarını tesbit eylemek, vazife görecekleri mıntakaları ayırmak ve bunlara para veya mal olarak verilecek aylık veya yıllığı kararlaştırmak ve vazifelerini iyi görmeleri için lüzumlu tedbirleri almak, hayvanlar için müşterek çoban tutmak,
III - Suların mezruat ve yollara yapacağı tahribatı önlemek ve su arkları ve hendeklerle tarla ve bahçe yollarını tamir ettirmek ve bu yüzden doğacak masrafları bütçe harici olarak alakalılar arasında istifadeleri nispetinde taksim ve tahsil etmek (Alakalılardan fiilen çalışmak isteyenler çalışabilirler),
IV - Suların sivrisinek yetişmesine müsait birikintiler yapmasına mani olmak ve bu maksat için açılan kanallar ve mecraları ve kurutulmuş olan toprakları muhafaza etmek,
V - Elli liraya kadar olan zarar ve ziyan işlerine 26 ncı maddede yazılı hükümler dairesinde bakmak,
VI - Ondördüncü maddede gösterilen inzibat cezalarını vermek ve bu kanunda yazılı diğer vazifeleri görmek.""
20. 4081 sayılı Kanun"un 16. maddesi şöyledir:
"Köy sınırları veya ikinci maddenin ikinci fıkrasında yazılı saha içindeki ekilmiş arazi ile bağ, bahçe veya ağaçlıklara fiilen tasarruf etmekte olanlardan ve gelip geçici olmayan ve kendi hayvanlarını idare edecek kadar şahsına ait veya icarla merası bulunmayan sürü sahiplerinden 15 inci maddede gösterilen tarifede yazılı senelik koruma parası veya bunun mukabili olan mahsul veya mal alınır. Koruma parasına tabi olanların bunun miktarı hakkında kendilerine veya ikametgahlarına yapılacak tebliğden itibaren on gün zarfında murakabe heyetine itiraz hakları vardır.""
21. 4081 sayılı Kanun"un 18. maddesi şöyledir:
"Her koruma ve ihtiyar meclisi nezdinde 16 ve 17 nci maddelerde yazılı gelirlerden bir koruma sandığı teşkil olunur. Bekçi ücretlerinden başka zarar ve ziyan mukabili olarak tahsil edilmiş olan miktar, peşin olarak ödenen zararlar dolayısiyle tükendiği veya zararın ödenmesine kafi gelmediği takdirde sandık mevcudu tarifede yazılı esaslar dairesinde mükelleflerden yapılacak tahsilatla tamamlanır. Bu suretle yapılacak tahsilatta zarar ve ziyan karşılığı olarak 15 inci maddenin son fıkrasına göre tesbit edilmiş olan nisbet daima muhafaza olunur.""
22. 4081 sayılı Kanun"un 21. maddesi şöyledir:
"Koruma sandığındaki paraların sarfedilebileceği yerler şunlardır:
I - Bekçilerin ücretleri,
II - 29 uncu maddeye göre ödenecek zararlar,
III -Her mahallin hususiyet ve ihtiyaçlarına göre koruma ve ihtiyar meclisleri tarafından bu kanunun tesbit ettiği hizmetlerin ifası için yapılacak zaruri masraflar. Bu masrafların senelik yekünu hiç bir halde bekçi ücretleri yekünunun yüzde onunu tecavüz edemez.""
23. 4081 sayılı Kanun"un 22. maddesi şöyledir:
"Korunma sandığının mevcudu Devlet malı hükmündedir. Korunma gelirleri ve korunma sandığındaki paraya haciz konamaz. Korunma sandığı gelirinin cibayet ve sandık mevcudunun sarf sureti ve her sene sonunda hesabların nasıl kapatılacağı Ziraat Vekaletince tesbit olunur.""
24. 4081 sayılı Kanun"un 23. maddesi şöyledir:
"Bu Kanun ile vazifedar olanların vazifeleri dolayısıyla işledikleri suçlarla ilgili olarak Türk Ceza Kanununun kamu görevlilerine ilişkin hükümleri tatbik olunur.
Bu gibilerin ifa ettikleri vazifeden dolayı kendilerine karşı görevleriyle bağlantılı olarak işlenen suçlar kamu görevlileri aleyhine işlenmiş sayılır""
25. 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu"nun "Haczi caiz olmıyan mallar ve haklar" kenar başlıklı 82. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Aşağıdaki şeyler haczolunamaz:
1. Devlet malları ile mahsus kanunlarında haczi caiz olmadığı gösterilen mallar,
...""
V. İNCELEME VE GEREKÇE
26. Mahkemenin 13/4/2021 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Mülkiyet Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
27. Başvurucu; işçilik alacağının ödenmesi talebiyle başlatılan icra takibine rağmen kesinleşmiş olan alacağının ödenek yokluğu gerekçe gösterilerek ödenmediğini, 4081 sayılı Kanun"un 22. maddesi uyarınca koruma sandığına dâhil para ve diğer mal varlığının devlet malı olarak kabul edilmesi nedeniyle icra takibinden bir sonuç alınmasının da imkân dâhilinde olmadığını belirterek mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
28. Anayasa’nın 35. maddesi şöyledir:
"Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir.
Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir.
Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz."
a. Kabul Edilebilirlik Yönünden
29. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
30. Anayasa"nın 35. maddesinin birinci fıkrasında "Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir." denilmek suretiyle mülkiyet hakkı güvenceye bağlanmıştır. Anayasa"nın anılan maddesiyle güvenceye bağlanan mülkiyet hakkı, ekonomik değer ifade eden ve parayla değerlendirilebilen her türlü mal varlığı hakkını kapsamaktadır (AYM, E.2015/39, K.2015/62, 1/7/2015, § 20). Bu bağlamda mülk olarak değerlendirilmesi gerektiğinde kuşku bulunmayan menkul ve gayrimenkul mallar ile bunların üzerinde tesis edilen sınırlı ayni haklar ve fikri hakların yanı sıra, icrası kabil olan her türlü alacak da mülkiyet hakkının kapsamına dâhildir (Mahmut Duran ve diğerleri, B. No: 2014/11441, 1/2/2017, § 60). Somut başvuru yönünden başvurucunun alacağının varlığı idare tarafından kabul edildiğine göre icra edilebilir nitelikteki söz konusu alacağın mülk teşkil ettiğinde kuşku bulunmamaktadır.
31. Bir alacağın mülkiyet hakkı kapsamında değerlendirilebilmesi için mahkeme hükmüne dayanması şart olmayıp belirli, kesin ve icra edilebilir mahiyette olması gerekli ve yeterlidir. Nitekim somut olayda başvurucu, iş sözleşmesinin feshinden sonra işçilik alacağının tahsilini teminen ilamsız icra takibi başlatmış, borçlu Koruma Başkanlığı tarafından söz konusu takibe yönelik yapılan itiraz da yine başvurucunun açmış olduğu itirazın iptali davası ile iptal edilmiş, karar Bölge Adliye Mahkemesince onaylanmış ve takip bu şekilde kesinleşmiştir. Dosya kapsamında, borcun olmadığına dair Koruma Başkanlığı tarafından açılan bir davanın bulunduğuna ilişkin bilgi de yer almamaktadır. İcra Müdürlüğü tarafından 5/8/2019 tarihinde yapılan dosya hesabında 52.071,02 TL tutarında bakiye borcun bulunduğu görülmektedir. Dolayısıyla alacağın belirli, kesin ve icra edilebilir mahiyette olduğu dikkate alındığında başvurucunun mülkiyet hakkının varlığı konusunda bir tereddüt bulunmamaktadır. Ancak İcra Müdürlüğü tarafından 5/8/2019 tarihinde borçlu Koruma Başkanlığına gönderilen muhtıranın içeriğine rağmen başvurucunun alacağı ödenmemiş durumdadır.
32. Anayasa Mahkemesi Metin Baysal ve diğerleri (B. No: 2014/13202, 20/7/2017) kararında, 4081 sayılı Kanun uyarınca kamusal görev ve yetkiler ile donatılan Aydın Çiftçi Malları Koruma Başkanlığı aleyhine işçi ve işveren ilişkisinden kaynaklanan alacak davaları açıldığını ve yapılan yargılamalar sonucunda başvurucular lehine alacaklara hükmedildiğini belirtmiş ancak nihai kararların kesinleşmesinden itibaren 4 yıl 1 aylık süre geçtiği hâlde alacakların ödenmemesi nedeniyle başvurucuların mahkemeye erişim hakkı ile mülkiyet hakkının ihlal edildiği sonucuna varmıştır (Metin Baysal ve diğerleri, §§ 9-18).
33. Anayasa Mahkemesi Halil Çağatay (B. No: 2014/20389, 13/4/2017) başvurusunda mülkiyet hakkı kapsamında korunan ve mahkeme kararına dayanan icra edilebilir bir alacağın yargı kararından yaklaşık on ay geçtikten sonra icra edilmiş olması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edilmediğine, Mehmet Hocaoğlu (B. No: 2013/3207, 15/10/2015) başvurusunda Bulgaristan’da öğretmen olarak görev yapmakta iken zorunlu göç kapsamında Türkiye’ye gelip Türk vatandaşlığına geçen ve 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’na tabi öğretmen kadrosunda görev yapan başvurucunun Bulgaristan’da öğretmen olarak geçen hizmet sürelerinin emeklilik intibakında değerlendirilmesi gerektiğine ilişkin mahkeme kararının Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından Anayasa Mahkemesi kararının verildiği 15/10/2015 tarihine kadar 2 yıl 7 aydır uygulanmamasının mülkiyet hakkını ihlal ettiğine, Kenan Yıldırım ve Turan Yıldırım (B. No: 2013/711, 3/4/2014) kararında kamulaştırmasız el atma nedeniyle açılan tazminat davaları kabul edildiği ve tapu kaydı Belediye adına tescil edildiği hâlde tespit edilen bedelin gerekçe gösterilmeksizin dört yılı aşkın süredir ödenmemesinin mülkiyet hakkını ihlal ettiğine, Global Yapı Elemanları Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi (B. No: 2014/17557, 8/11/2017) başvurusunda başvurucunun icra edilebilir nitelikteki kesinleşmiş alacağının idare tarafından borcun varlığının da kabul edilmesine rağmen yaklaşık 4 yıl 5 ay geçtiği hâlde tamamıyla ödenmemesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ve son olarak S.S. Yeni Foça Asmadere Konut Yapı Kooperatifi (B. No: 2015/14525, 10/10/2019) kararında tazminata ilişkin yargı kararının kesinleştiği 12/11/2007 tarihinden bu yana yaklaşık 11 yıl 7 ay boyunca uygulanmamasının Anayasa Mahkemesince yargı kararlarının uygulanması çerçevesinde daha önce ortaya konulan ilkelere göre mahkemeye erişim ve kanunilik ölçütü yönünden mülkiyet hakkının ihlaline yol açtığına karar vermiştir.
34. Diğer yandan Anayasa Mahkemesinin daha önceki kararlarında icra edilebilir bir alacağın da mülkiyet hakkı kapsamında korunan ekonomik bir değer ifade ettiği kabul edilmiştir. Ayrıca kamu kurum ve kuruluşlarınca böyle bir alacağın ödenmemesi ya da ödenmesinin uzun sürmesinin mülkiyetten barışçıl yararlanma hakkına müdahale teşkil ettiği ve bu müdahale nedeniyle oluşan belirsizliğin ise mülkiyet hakkının ihlaline neden olduğu sonucuna varılmıştır (Kenan Yıldırım ve Turan Yıldırım, §§ 55-75; Şenal Haylaz, B. No: 2013/3457, 25/2/2015, §§ 60-79).
35. Somut olayda bu ilkelerden ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır. Buna göre Metin Baysal ve diğerleri kararında da bahsedildiği üzere 4081 sayılı Kanun uyarınca kamusal görev ve yetkiler ile donatılan Koruma Başkanlığı aleyhine 28/6/2018 tarihinde kesinleşen işçilik alacağının inceleme tarihine göre iki yılı aşkın zamandır ödenmediği anlaşılmaktadır. Bu durumda başvurucunun icra edilebilir nitelikteki kesinleşmiş alacağının Koruma Başkanlığı tarafından söz konusu süre zarfında hâlâ ödenmemiş olması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği sonucuna varmak gerekir.
36. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
B. Kararın İcrası Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
37. Başvurucu, lehine olan kesinleşmiş yargı kararının uygulanmaması nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
38. Anayasa"nın "Hak arama hürriyeti" kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."
39. Anayasa’nın ""Mahkemelerin bağımsızlığı"" kenar başlıklı 138. maddesinin son fıkrası şöyledir:
"Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez."
a. Kabul Edilebilirlik Yönünden
40. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan kararın icrası hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
41. Anayasa"nın 36. maddesinin birinci fıkrasında; herkesin yargı organlarına davacı veya davalı olarak başvurabilme ve bunun doğal sonucu olarak da iddia, savunma ve adil yargılanma hakkı güvence altına alınmıştır. Anılan maddeyle güvence altına alınan adil yargılanma hakkı, kendisi bir temel hak niteliği taşımasının ötesinde diğer temel hak ve özgürlüklerden gereken şekilde yararlanılmayı ve bunların korunmasını sağlayan en etkili güvencelerden biridir. Bu bağlamda Anayasa"nın yasama ve yürütme organları ile idarenin mahkeme kararlarına uyma zorunluluğunu ve mahkeme kararlarının değiştirilemeyeceği ile uygulanmasının geciktirilemeyeceğini ifade eden 138. maddesinin de adil yargılanma hakkının kapsamının belirlenmesinde gözetilmesi gerektiği açıktır (Arman Mazman, B. No: 2013/1752, 26/6/2014, § 57).
42. Anayasa’nın 36. maddesinde ifade edilen hak arama özgürlüğü ve adil yargılanma hakkı, sadece yargı mercileri önünde davacı ve davalı olarak iddia ve savunmada bulunma hakkını değil yargılama sonunda hakkı olanı elde etmeyi de kapsayan bir haktır (AYM, E.2009/27, K.2010/9, 14/1/2010).
43. Kararın icrası hakkı, mahkemeye erişim hakkı ve karar hakkı ile birlikte adil yargılanma hakkının güvencelerinden olan mahkeme hakkının bir unsurunu oluşturmaktadır (Filiz Fırat, B. No: 2014/10305, 5/12/2017, § 29). Mahkeme kararlarının uygulanması yargılamanın dışında olmakla birlikte onu tamamlayan ve yargılamanın sonuç doğurmasını sağlayan bir unsurdur. Karar uygulanmazsa yargılamanın da bir anlamı olmayacaktır. Bu nedenle yargı kararlarının uygulanması mahkeme hakkı kapsamında değerlendirilmektedir. Buna göre yargılama sonucunda mahkemenin bir karar vermiş olması yeterli değildir, ayrıca bu kararın etkili bir şekilde uygulanması da gerekir. Hukuk sisteminde, nihai mahkeme kararlarını taraflardan birinin aleyhine sonuç doğuracak şekilde uygulanamaz hâle getiren düzenlemeler bulunması veya mahkeme kararlarının icrasının herhangi bir şekilde engellenmesi hâllerinde mahkeme hakkı da anlamını yitirecektir (benzer yönde değerlendirmeler için Ahmet Yıldırım, B. No: 2012/144, 2/10/2013, § 28).
44. Somut olayda da bu ilkelerden ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır. Mülkiyet hakkının ihlal edildiği sonucuna varılan kısımda yapılan değerlendirmeler esas alındığında başvurucu lehine olan nihai ve kesinleşmiş nitelikteki yargı kararının uygulanmaması nedeniyle aynı zamanda kararın icrası hakkının da ihlaline yol açılmıştır.
45. Açıklanan gerekçelerle Anayasa"nın 36. maddesinde güvence altına alınan kararın icrası hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
C. 6216 Sayılı Kanun"un 50. Maddesi Yönünden
46. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun"un 50. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
47. Başvurucu ihlalin tespit edilmesi, dava konusu kıdem tazminatı miktarının yasal faiz işletilerek tarafına verilmesi ve 10.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
48. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018) kararında ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağı hususunda genel ilkeler belirlenmiştir. Anayasa Mahkemesi diğer bir kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal kararının yerine getirilmemesinin sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin devamı anlamına geleceği gibi ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına işaret etmiştir (Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019).
49. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural, mümkün olduğunca eski hâle getirmenin yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması, ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§ 55, 57).
50. Başvurucu lehine işçilik alacağına ilişkin yapılan icra takibi kesinleşmiş olmasına rağmen Koruma Başkanlığı tarafından işçilik alacağıyla ilgili olarak ödeme gerçekleştirilmemiştir. Dolayısıyla somut başvuruda mülkiyet ve kararın icrası haklarının ihlalinin idari bir işlemden kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
51. Bu nedenle yalnızca ihlal tespitiyle ve kararın Koruma Başkanlığına gönderilmesi suretiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucunun talebiyle bağlı kalınarak başvurucuya net 10.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
52. İhlalin sonuçlarının giderilmesi çerçevesinde başvuruya konu yargı kararını uygulanma görev ve sorumluluğu somut olayda Koruma Başkanlığına düşmektedir. Yargı kararının uygulanmaması hâlinin devamı veya uygulama biçiminin giderimi sağlayıp sağlamadığı hususunun yeni bir bireysel başvuru kapsamında denetlenebileceği hatırlatılmalıdır (bkz. Aligül Alkaya ve diğerleri (2)). Dolayısıyla kararın bir örneğinin ihlalin sonuçlarının belirtilen şekilde giderilmesi için Koruma Başkanlığına gönderilmesine karar verilmesi gerekeceğinden başvurucunun işçilik alacağının ödenmesine hükmedilmesi talebinin reddedilmesi gerekir.
53. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 294,70 TL harç ve 3.600 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 3.894,70 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Kararın icrası hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. 1. Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
2. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki kararın icrası hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Yargı kararının en kısa sürede icra edilmesi için kararın bir örneğinin Sultanhisar Çiftçi Malları Koruma Başkanlığına GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucuya net 10.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
E. 294,70 TL harç ve 3.600 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 3.894,70 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
F. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 13/4/2021 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.