Esas No: 2016/16056
Karar No: 2016/16056
Karar Tarihi: 21/4/2021
AYM 2016/16056 Başvuru Numaralı AHMET SEFA TOPUZ VE DİĞERLERİ Başvurusuna İlişkin Karar
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
AHMET SEFA TOPUZ VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2016/16056) |
|
Karar Tarihi: 21/4/2021 |
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Hasan Tahsin GÖKCAN |
Üyeler |
: |
Hicabi DURSUN |
|
|
Recai AKYEL |
|
|
Selahaddin MENTEŞ |
|
|
İrfan FİDAN |
Raportör |
: |
Yücel ARSLAN |
Başvurucular |
: |
Ahmet Sefa TOPUZ ve diğerleri (bkz. ekli liste) |
Vekilleri |
: |
Av. Meryem ASIL |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, sendikadan ayrılan başvurucuların işyerinde yaptıkları bir eylem nedeniyle iş akitlerinin feshedilmesi üzerine açtıkları işe iade davalarının reddedilmesi dolayısıyla sendika hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvurular 8/9/2016 ile 12/2/2018 tarihleri arasında yapılmıştır.
3. Başvurular, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvuruların kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Konu yönünden hukuki irtibat bulunması nedeniyle ekli listede yer alan bireysel başvuruların 2016/16056 numaralı bireysel başvuru ile birleştirilmesine karar verilmiştir.
6. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
A. Genel Olarak
8. Arçelik-LG Klima ve Sanayi ve Tic. A.Ş. (işveren) metal iş kolunda faaliyet gösteren ve Türk-Kore ortaklığı olan bir şirket olup Türkiye Metal Sanayicileri Sendikasına (MESS) bağlıdır. MESS 14/10/1959 tarihinde İstanbul"da 11 girişimci tarafından kurulmuştur. MESS"in internet sitesinde amaçları; metal iş kolunda faaliyet gösteren işverenleri sendika çatısı altında toplayarak üyelerini temsil etmek, üyelerinin çalışma ilişkilerinde, ortak ekonomik ve sosyal hak ve menfaatlerini korumak, geliştirmek, aralarında karşılıklı yardımlaşmalarını sağlamak, sanayinin daha verimli ve ahenkli çalışması için iş kolunda adil bir ücret sisteminin kurulmasına ve daha iyi bir çalışma ortamının gerçekleşmesine yardımcı olmak, işçilere sürekli ve uzun vadeli refah ve sosyal güvence sağlayabilmek için ülke ekonomisini güçlendirici çalışmalar yapmak ve bu doğrultuda toplu iş sözleşmesi akdetmek, çalışma barışını kurmak, devam ettirmek ve bu amaçla Türkiye çapında faaliyette bulunmak şeklinde belirtilmiştir.
9. Başvurucuların çalıştıkları işyerinde yetkili sendika Türkiye Metal, Çelik, Mühimmat, Makina, Metalden Mamül Eşya ve Oto, Montaj ve Yardımcı İşçiler Sendikasıdır (Türk Metal). Türk Metal, internet sitesinde yer alan bilgilere göre 10/7/1963 tarihinde Türkiye Metal İş Federasyonu adıyla kurulmuştur. 16-17/11/1973 tarihlerinde yapılan 6. Genel Kurulu sırasında Türkiye Metal İş Federasyonunun tüzel kişiliğine son verilmiş ve adı Türk Metal Sendikası olarak değiştirilmiştir. Türk Metal ayrıca 21 ülkede 19 milyon üyeye sahip Uluslararası Avrasya Metal İşçileri Federasyonunun da kurucu sendikasıdır. Türk Metal Türkiye’nin 10 büyük sanayi kuruluşunun 8’inde, 100 büyük sanayi kuruluşunun 40’ında örgütlü bir sendikadır.
10. Söz konusu işyerinde Türk Metal ile MESS arasında imzalanan grup toplu iş sözleşmesi (TİS) 1/9/2014’te sona ermiş ve 15/12/2014 tarihinde, 1/9/2014-31/8/2017 tarihleri aralığını kapsayan üç yıllık grup TİS imzalanmıştır. Aynı iş kolundaki Bosch fabrikalarında ise sendikalar arasında yetki uyuşmazlığı nedeniyle konu yargıya taşınmış, yaklaşık dört ay boyunca TİS imzalanamamış ve sorunun çözülmesiyle 13/4/2015’te Türk Metal ile MESS arasında TİS imzalanmıştır.
B. Olayların Arka Planı
11. Başvurucular işveren bünyesinde çalışmaktayken başvurucu Kenan Reçber, Muhammet Ali Karakaya, Gökhan Kalyoncu, Hatice Gencer, Melih Şen, İsmail Çetinkaya, Kevser Atalan, Onur Kaplan, Ayhan Özata, Zekeriya Çetinkuş, İlhami Kaya ve Olgun Tekirdaş dışındakilerin iş akitleri 3/7/2015’te, adı geçen başvurucuların iş akitleri ise 6/7/2015"te haklı nedene dayalı olarak feshedilmiştir.
12. Başvurucular, iş akitlerinin feshedilmesinin haklı ve geçerli bir nedeninin olmadığını iddia ederek farklı mahkemelerde feshin geçersizliğinin tespiti ve işe iade davaları açmıştır.
13. Fesih nedeni başvurucuların çalıştıkları fabrikada 2-6/7/2015 tarihleri arasında katıldıkları eylem dolayısıyla yasa dışı eyleme katılmak veya destek vermek olarak belirtilmiştir. İlk derece mahkemesi kararlarında, Sosyal Güvenlik Kurumuna verilen işten ayrılış bildirgesinde ayrılış nedeni kodunun (29) ve ayrılış kodunun karşılığının "işveren tarafından işçinin ahlak ve iyiniyet kurallarına aykırı davranışı nedeni ile fesih" olduğuna yer verilmiştir. Başvuruculara bildirilen fesih gerekçesi şu şekildedir:
“ .... İşyerinde 02 Temmuz 2015 günü saat 07:30" da işbaşı yapmak üzere kart basarak işyerine giriş yapan çalışanların işbaşı yapmayarak başlattıkları üretimi durdurma eylemi söz konusu vardiyada çalışma süresinin saat 17:00" de tamamlanmasına rağmen üretim alanı ve işyeri terk edilmemek suretiyle işyeri işgali eylemine dönüştüğü malumunuzdur. Katılmış olduğunuz bu yasa dışı eylemi sona erdirerek işbaşı yapmanız ve işyerini terk etmeniz için yapılan yazılı duyurulara ve sözlü uyarılara rağmen işbaşı yapmadığınız ve yasa dışı eyleminizi devam ettirdiğiniz mahallinde tanzim edilen noter zaptı, iş yerinde tutulan tutanaklar, fotoğraflar ve video kayıtları ve sair delillerle tespit edilmiştir. Bu itibarla, gerek 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunun 70. maddesine gerek 4857 sayılı İş Kanunun 25/ll maddesine göre iş sözleşmeniz haklı sebeple tazminatsız olarak03/07/2015 [12 başvurucu için 6/7/2015] tarihi itibariyle feshedilmiştir. ...."
14. İşverene göre Arçelik-LG’deki eylemin kaynağı diğer şirketlerde başlayan eylemlerdir. MESS’e bağlı işyerlerinden Bosch"un işçilerinin sendika değişikliği nedeniyle TİS gecikmiştir. Sonrasında 13/4/2015’te mutabakata varılarak işçilerin saat ücretlerinde artış yapılmıştır. Arçelik-LG’nin de aralarında bulunduğu işverenlerle imzalanan TİS ile Bosch"la imzalanan TİS arasında dört aylık bir zaman farkı oluşmuştur. Aynı iş kolunda çalışan bazı işçiler kendi ücretlerinin de Bosch çalışanlarının ücretlerine göre düşük kaldığı ve sözleşmelerinin Bosch"taki sözleşmelerle aynı statüye getirilmesi talebiyle bazı eylemler yapmıştır. İlk olarak Mayıs 2015’te Renault-Bursa’da ücret zammı talebiyle iş bırakma eylemleri başlamış ve eylemler büyüyerek metal iş kolundaki işyerlerine sirayet etmiştir.
15. Bu duruma bağlı olarak Renault çalışanları Sendikanın kendilerini gereği gibi temsil etmediği iddiasıyla Türk Metalden toplu olarak istifa etmiştir. 26/5/2015’te işveren Arçelik-LG yönetimi tarafından “Fabrikanın Bakıma Alınması ve İzin” konulu bir mesaj gönderilerek 26/5/2015 saat 00.00 itibarıyla fabrikanın bakıma alınacağı ve bakım sonuna kadar üretime ara verildiği, işçilerin ücretli izinli sayılacağı bildirilmiştir. Arçelik-LG’de de 25/5/2015-1/6/2015 tarihleri arasında yaklaşık 400 işçi Türk Metalden istifa etmiştir.
16. Türk Metal Sendikasının derece mahkemelerine sunduğu 18/12/2015 tarihli yazısına ve 20/4/2016 tarihli bilirkişi raporuna göre 25/5/2015 tarihinde davalı işyerinde çalışan sendika üyesi işçi sayısı 796, 2/7/2015 tarihinde üye sayısı 496, 3/7/2015 tarihinde üye sayısı 473, 4/7/2015 tarihinde üye sayısı 463, 5/7/2015 ve 6/7/2015 tarihlerinde üye sayısı 461"dir. Aynı belgelere göre davalı işyerinde 25/5/2015-27/7/2015 tarihleri arasında sendikadan istifa eden 400 kişi olup işyerinde istifa sonrası yeniden üye olan 167 kişi çalışmaya devam etmektedir.
17. İşverene göre Bosch firmasında yaşanan gerginlikler Arçelik-LG’deki işçileri de etkilemiş ve Sendikadan istifalar başlamıştır. Diğer şirketlerdeki eylemleri destekleyen bazı işçiler Arçelik-LG’den bazı taleplerde bulunmuştur. Bu talepler -işverene göre- kendi içlerinde belirledikleri sözcülerinin bir protokol ile tanınması, kendilerine oda ve boş zaman verilmesi ve Türk Metalin fabrikadan çıkarılması şeklindedir. Başvuruculara göre ise olaylar metal sektöründeki genel huzursuzlukla ilgilidir. Arçelik-LG’den başvurucuların talepleri -kendi beyanlarına göre- Türk Metal Sendikasından istifa edilebilmesi, işverence sendikal baskı ve mobbingden arındırılmış bir çalışma ortamının temin edilmesi ve sendikadan istifa nedeniyle işten çıkarılma olmaması şeklindedir.
18. Mayıs 2015’te başlayan iş bırakma eylemleri Türk Metal tarafından desteklenmemiş ve işçiler sendikasız bir şekilde büyük çapta eylem başlatmıştır. Türk Metal, işçileri eylemin yasa dışı olduğu ve devam etmeleri hâlinde işverenin tazminatsız çıkarma hakkı olduğu yönünde uyarmış ve üretime devam etmeleri çağrısında bulunmuştur.
19. 1/6/2015 tarihinde de işveren yönetimi tarafından bakımın sona erdiği ve 2/6/2015 tarihinde saat 7.30’da üretime başlanacağı bildirilmiştir. 2/6/2015 ile eylemin başladığı 2/7/2015 tarihleri arasında -işçilerin iddialarına göre- Sendika temsilcileri ve işveren tarafından işçilere ciddi baskılar uygulanmış ve Sendikaya geri dönmezlerse işten atılacakları belirtilmiştir.
20. Yukarıda belirtilen tarihlerde yürürlükte bulunan TİS’e göre (bkz. § 10) yetkili sendika Türk Metal olduğundan bu taleplerinin karşılanmasının mümkün olmadığı işçilere iletilmiştir. Bu süreçte Türk Metalden istifalar devam etmiştir. 9/6/2015 tarihinde MESS’e bağlı işyerlerindeki işçilere dağıtılan 1.000 TL’lik tutarın hesaplara yatırılacağı duyurulmuştur. İşveren tarafından 10/6/2015 tarihinde işçilere net 1.000 TL ödeme yapılmış ve 22/6/2015’te yapılan duyuru ile Ağustos 2015 ayı için brüt 1.400 TL, Şubat 2016 ayı için brüt 700 TL, Eylül 2016 ayı için brüt 700 TL, Mart 2017 ayı için brüt 700 TL olmak üzere toplamda brüt 3.500 TL tutarında destek ödemesinin sözleşme şartları değiştirilmeksizin yapılacağı belirtilerek destek ödemeleri konusunda işçilere bilgi verilmiştir.
C. Somut Olaya İlişkin Bilgiler
1. Genel Olarak
21. 2/7/2015 tarihinde işverene ait fabrikaya sabah saat 7.30 vardiyasında işbaşı yapmak üzere kart basarak 591 işçi giriş yapmıştır. Bu işçilerin arasından yaklaşık 150 kişilik bir grup kendilerine mobbing uygulandığı iddiasıyla üretim alanında toplanmış ve iş bırakmak suretiyle üretimi durdurma eylemi başlatmıştır. Fabrika giriş çıkışlarına müdahale edilmemiştir. Başvuruculara göre fabrikada enjeksiyon, kalite ve Ar-Ge gibi bölümlerde çalışma devam etmiştir. 15/4/2016 tarihli bilirkişi raporunda ise eşanjör ve ambar bölümünde çalışmanın devam ettiği belirtilmiş, bununla birlikte 591 kişi olan vardiyadan bu bölümlerde çalışan personel sayısının 50 kişi olduğu ve bu durumda 150 kişiden eylem grubunda olanların haricindeki personelin çalışmasına engel olunduğu tespit edilmiştir.
22. Genel Müdür tarafından işçilere yazılı bilgilendirme yapılarak işçiler eylemi durdurmaya davet edilmiştir. Grup, şirket yöneticilerinin görüşme taleplerini “Ölmek Var Dönmek Yok” şeklinde slogan atarak reddetmiş; yazılı, sözlü ve kısa mesaj (sms) ile kendilerine uyarı ve duyurular yapılmış, bunlara rağmen grup 17.00 vardiyası bitiminde üretim alanını terk etmemiştir. 17.30-00.00 vardiyasında, eyleme katılan 172 kişinin fabrika içinde kalmaya devam ettiği saat 18.30"da tutulan tutanakla tespit edilmiştir. Saat 20.14"te tutulan tutanakla eyleme katılan 63 kişi tespit edilmiştir.
23. Bu durumu işveren noter vasıtasıyla tespit ettirmiştir. Ayrıca tutanak, kamera kayıtları ve fotoğraflar ile de tespit yapılmıştır. Yine işçilerin fabrikayı terk etmemesi nedeniyle emniyet birimleri haberdar edilmiş ve Cumhuriyet savcılığına suç duyurusunda bulunulmuştur. Aynı akşam işbaşı yapacak grubun işyerine gelişi esnasında işveren tarafından işyeri tatil edilmiş ve işçiler ücretli izinli sayılmıştır.
24. İşçiler 3/7/2015 sabahı da uyarılara rağmen eylemi sürdürmüş ve slogan atmaya devam etmiştir. 3/7/2015 gece saat 00.17 civarında işçilere sabah saat 7.00’ye kadar işyerini terk etmeleri hâlinde yasal işlem yapılmayacağı yönünde uyarı yapılmıştır. Eylemi sona erdirmeyenlerin iş akitlerinin tazminatsız feshedileceği kendilerine bildirilmiştir. Eylemi uyarılara rağmen sona erdirmeyenlerin iş akitleri 3/7/2015’te saat 20.00"de tutulan tutanağa istinaden tazminatsız feshedilmiştir.
25. İş akitleri feshedilen işçiler üretim alanını terk etmeme eylemine devam etmişler, işveren tarafından 4/7/2015’te de işçilere fesih bildirimi yapılmış olsa bile işbaşı yaptırılacakları ifade edilmiş, buna rağmen işçiler eyleme son vermemiştir. İşçiler bu konuda yazılı taahhüt istemişler ancak işveren sözlü olarak taahhütte bulunmuştur. İşverenin beyanına göre dört işçi fesih bildirimine rağmen işbaşı yaptırılmış olup çalışmaya devam etmektedir. 4/7/2015 tarihinde Savcılık talimatıyla emniyet yetkilileri durum tespiti yapmış, eylem yapanların temsilcileriyle üretim alanını boşaltmaları için görüşmüş ancak ikna edememiştir.
26. 5/7/2015 tarihinde ise Uluslararası İşçi Dayanışma Derneği (UİD-DER) fabrika tel örgüsü dışında kurduğu ses sistemi ile eylemi destekleyenlerle halay organizesi yapmış ve tel örgü içindeki işçilerin de büyük çoğunluğu halaya katılmak üzere dışarı çıkmıştır. Fabrika içinde on sekiz kişinin kalması üzerine emniyet yetkilileri üretim giriş kapısını kapatmıştır. Savcılık talimatı ile işyerinde kalan on sekiz kişi emniyet yetkileri tarafından saat 18.00 civarında herhangi bir direniş olmaksızın tahliye edilmiştir.
27. 6/7/2015 tarihinde de -başvurucuların beyanına göre- fabrikada hiç bulunmamış veya bulunamamış arkadaşlarına içerdeki işçilere destek verdikleri gerekçesiyle iş sözleşmelerinin sona erdirildiği bildirilmiştir. Toplamda başvurucuların beyanına göre 168 işçinin iş akdi sona erdirilmiş olup bu işçilerin tamamı da Türk Metalden istifa eden işçilerdir. Yukarıda anılan 15/4/2016 tarihli bilirkişi raporunda; 3/7/2015 tarihinde iş akitleri feshedilenler dışında 6/7/2015"te eyleme dışarıdan destek verdikleri tespit edilen ikinci gruptakilerin ve 20/7/2015"te de işgali yapanları teşvik ve tahrik edenlerin, işveren aleyhinde slogan atanların video kayıtları ile tespit edilmesi sonucunda üçüncü grupta yer alan çalışanların tespiti ile iş akitlerinin feshedildiği anlaşılmıştır.
28. Yargılamalar sırasında alınan ve CD incelenmesine ilişkin bilirkişi raporunda özetle personelin 2/7/2015 tarihinde saat 07.25.10’da, montaj alanına toplu hâlde geldikleri, alanda gruplar hâlinde bekledikleri, belirli aralıklarla alanda toplantı yaptıkları, halay çektikleri, toplu yemek yediklerinin görüldüğü, çalışanların fabrika sahasındaki/montaj alanındaki bekleyişlerinin polis nezaretinde fabrika sahası dışına çıkarıldıkları 5/7/2015 tarihinde saat 20.46.48’e kadar devam ettiğinin tespit edildiği belirtilmiştir. Bilirkişi Kurulu tarafından tanzim olunan 20/4/2016 ve 3/5/2016 tarihli raporlarda da işçilerin taleplerinin hukuka uygun ve karşılanabilir nitelikte olduğu, davalı işyerinde yapılan eylemin dayandığı talepler, süresi ve yarattığı maliyet bakımından gerekli, elverişli ve orantılı kaldığı, bu itibarla eylemin ölçülü olduğu, eylemin başlangıçta yapılan fesihlerden sonra bile barışçıl nitelikte sürdüğünün eylemin işverene telafi edilemeyecek makul ölçüleri aşan bir zarar vermediği, işverence yapılan feshin ölçülü olmadığı belirtilmiştir.
29. İşverenin şikâyeti üzerine Gebze Cumhuriyet Başsavcılığınca (Başsavcılık) 2015/11515 Soruşturma sayılı dosyasında aralarında başvurucuların da bulunduğu 144 şüpheli hakkında 5/7/2015 tarihli iş ve çalışma hürriyetinin ihlali ve mala zarar verme suçları yönünden yürütülen soruşturmada 23/2/2016 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiştir.
30. İşçilerden bir kısmının şikâyeti üzerine Başsavcılıkça Türk Metal Sendikası delege ve yöneticileri, MESS yöneticileri, Arçelik-LG Klima Sanayi Tic. A.Ş. yetkilileri, Koç Holding A.Ş. yetkilileri ve Gebze Emniyet Müdürlüğünde görevli polisler hakkında sendikal hakların engellenmesi, tehdit, görevi kötüye kullanma, zor kullanma yetkisine ilişkin sınırın aşılması ve kasten yaralama suçlarından soruşturma açılmış olup ilk derece mahkemelerinin karar tarihi itibarıyla soruşturmada herhangi bir işlem yapılmadığı anlaşılmıştır.
2. Yargılama Süreci
a. Talep ve İşverenin Cevabı
i. Başvurucuların Talebi
31. Başvurucular; iş akitlerinin feshinin haksız ve geçersiz olduğunu, feshin gerçek sebebinin işyerinde işveren tarafından desteklenen ve yetkili sendika olan Türk Metalden başvurucuların istifa etmesi olduğunu iddia etmiştir. Başvurucular; Türk Metal temsilcileri ve işveren tarafından işçiler üzerinde ciddi baskılar uygulanmaya başlandığını, telefonla yapılan tacizlerin bir iş baskısına dönüştüğünü, işverenin baskıya sadece göz yummayıp aynı zamanda baskıyı doğrudan artırdığını ifade etmiştir.
32. Başvurucular; Sendikadan istifa eden ve bu istifa sürecinde biraz daha önde duran işçilerin başına insan dikilerek her an gözetim altında kalarak çalışmalarının beklendiğini, işçilere tuvalete gittiklerinde dahi hesap sorulduğunu, bu arada Türk Metal temsilcilerince her fırsatta işçilere Sendikaya geri dönmezlerse işten atılacaklarının söylendiğini, sürekli takip edildikleri hissine kapılmaya başladıklarını, bu durumun performanslarını ve psikolojilerini olumsuz etkilediğini belirtmiştir. Sendikadan istifa eden isçiler hakkında bölücü, vatan haini gibi dedikodular yayılarak yalnızlaşmalarının sağlanmaya çalışıldığını belirten başvurucular, bu işçilerin sürekli yerlerinin değiştirilmeye başlandığını iddia ederek sendikal tazminat talebiyle birlikte feshin geçersizliğine ve işe iadeye karar verilmesini talep etmiştir.
ii. İşverenin Cevabı
33. İşveren; yasa dışı olduğunu belirttiği eylemin asıl kaynağının Arçelik-LG ile bir ilgisi olmadığını, MESS"e bağlı işverenlerden Bosch fabrikasında TİS imzalanma sürecinin gecikmeli gerçekleştiğini, daha sonra mutabakata varılması sonucunda o işyerinde saat ücretlerinde artış yapıldığını, bunun üzerine aynı iş kolunda çalışan bazı işçilerin kendi ücretlerinin Bosch çalışanlarının ücretlerine göre daha düşük kaldığı ve kendilerinin de aynı statüye getirilmeleri talebiyle bağlı bulundukları Türk Metal Sendikasına karşı ayaklanmaya başladığını ifade etmiştir.
34. Bu çerçevede Mayıs 2015 başlarında olayların ilk başladığı yer olan Renault-Bursa’da otomotiv işçilerinin ücret zammı talebiyle iş bırakma eylemi başlattığını, bu eylemlerin giderek büyüyerek metal iş kolunda faaliyet gösteren ve metal sendikasına bağlı birçok işyeriyle birlikte 2/7/2015 tarihinde Arçelik-LG klima fabrikasına da sirayet ettiğini, işveren ile işçiler arasında o güne kadar herhangi bir sorun bulunmaz iken bazı işçilerin kışkırtması sonucunda işveren Şirkette de Sendikadan istifaların başladığını belirtmiştir.
35. İşveren; işçilerin işi bıraktığını ve üretimi durdurduğunu, diğer şirketlerde gerçekleşen bu eylemleri destekleyen bir kısım çalışanın yasal olarak karşılanması mümkün olmayan taleplerde bulunduklarını belirtmiştir. Bu taleplerine ilave olarak işçilerin işveren yöneticileri ile yaptıkları görüşmelerde diğer şirketlerin verdiği parasal hakları da talep ettiklerini belirten işveren, bu esnada işyerinde gerek bu eylemleri destekleyenlerin baskısı ile gerek kendi istekleri ile Türk Metalden istifaların sürdüğünü ancak bu nedenle işverenin herhangi bir olumsuz tutumu olmadığı gibi Sendikadan istifa eden hiçbir işçinin de işten çıkartılmadığını ifade etmiştir.
36. İşveren; bizzat genel müdür dâhil tüm yöneticilerin ister tek tek isterlerse işçileri temsilen seçecekleri temsilci ya da sözcüleri vasıtası ile her türlü sorunlarını çözmeye hazır olduklarını belirttiğini, işçilere net 1.000 TL ödeme yapıldığını ve ileriki yıllarda toplam brüt 3.500 TL destek ödemesi taahhüt edildiğini ifade etmiştir.
37. İşveren, iş barışının sağlanması ve taleplerin karşılanması yönünde gösterdikleri tüm maddi ve manevi çabaya rağmen ilk olarak işyerinde, eylemin ilk günü yaklaşık 150 kişilik bir grubun üretim alanında toplanarak işbaşı yapmadıklarını belirtmiştir. İşveren; işçilerin üretimi durdurduklarını ve bulundukları alan itibarıyla üretimin yapılmasına engel olduklarını, görüşme taleplerini işçilerin slogan atarak geri çevirdiklerini, sağduyulu davranılması için yapılan tüm çağrı, uyarı ve duyurularına rağmen saat 17.00 vardiyası bitiminde dahi üretim alanını ve işyerini terk etmeyerek işyerini işgal ettiklerini ifade etmiştir.
38. İşveren; ikinci gün gece saat 00.17 civarı işçilere sabah 7.00’a kadar işyerinden ayrılarak eylemi sona erdirenlere yasal işlem yapılmayacağını, eylemi sona erdirmeyenlerin ise son çare olarak iş akitlerinin tazminatsız feshedileceğinin bildirildiğini belirtmiştir. Eylemi yine de sona erdirmeyen işçiler için işveren son çare olarak işçilerin iş akitlerinin yasal mevzuatına göre tazminatsız olarak feshedildiğini belirtmiştir.
b. İlk Derece Mahkemesi Kararları
i. Gebze 1. İş Mahkemesindeki Yargılamalar
39. Davaları Gebze 1. İş Mahkemesinde görülen başvurucuların işe iade davaları kabul edilmiş, sendikal tazminat talepleri ise reddedilmiştir. Mahkeme kararlarının benzer gerekçeleri özetle şöyledir:
i. Kararlarda; başvurucuların işyerinde Sendika ile yaşadıkları sorunları işverene yansıttıkları, Sendikadan toplu istifalar gerçekleştirdikleri ancak bu istifalar sebebi ile baskı görmeye başlamaları ve işverenin verdiği sözleri yerine getirmemesi sebebi ile haklarını aramak için eylem başlattıkları, işverenin 2/7/2015 tarihinde başlayan eylem neticesinde 3/7/2015 tarihinde eyleme katılan işçilere sms göndererek eyleme devam etmeleri hâlinde iş akitlerinin feshedileceğini, eylemi bırakmaları hâlinde 6/7/2015 tarihinde işbaşı yaparak çalışmaya devam edebileceklerinin bildirildiği belirtilmiştir.
ii. İşçilerin yazılı taahhüt istemelerine karşın işverenin yazılı taahhütte bulunamayacağını belirttiği, eylemin devam etmesi ve 5/7/2015 tarihinde UİD-DER"in fabrikayı ziyarete gelmesi üzerine işyerindeki eyleme katılanların büyük bir kısmının fabrika bahçesine çıktığı, içeride kalan 18 kişinin ise polis marifeti ile dışarı çıkartıldığı ve eylemin bu şekilde sona erdirildiği, işverenin 6/7/2015 tarihinde fabrikayı tatil ederek işçilere ücretli izin verdiği belirtilmiştir.
iii. Başvurucuların somut olayda iş akdinin sendikal nedenle feshedildiği, işverenin ise feshin yazılı fesih gerekçesine uygun olduğunu ispatlaması gerektiği, öncelikli olarak işçiler tarafından gerçekleştirilen bu eylemin Anayasal ve yasal mevzuat ile uluslararası sözleşmeler ve mahkeme kararları doğrultusunda nasıl değerlendirileceği tartışılmıştır. Bu doğrultuda Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin 11/6/2014 tarihli ve E.2014/7358, K.2014/13055 sayılı içtihadının ışık tutucu olduğu ifade edilmiştir.
iv. Anılan kararda "...Grev hakkı 1982 Anayasamızın 54. maddesinde düzenlenmiştir. 12 Eylül 2010 tarihinde referanduma götürülen 07.05.2010 tarihli Anayasa değişiklikleri kapsamında 54. maddede birtakım değişiklikler gerçekleştirilmiştir. Bu kapsamda AY md. 54/7"de yer alan "Siyasi amaçlı grev ve lokavt, dayanışma grev ve lokavtı, genel grev ve lokavt, işyeri işgali, işi yavaşlatma, verimi düşürme ve diğer direnişler yapılamaz." hükmü kaldırılmıştır. AY md. 54"ün değişiklik gerekçesinde: "Maddeyle, tarafı olduğumuz uluslararası sözleşmeler ile çağdaş demokratik toplumlarda çalışma hayatını düzenleyen ve genel kabul gören evrensel ilkelerle bağdaşmayan, grev ve lokavt hakkına gereksiz sınırlamalar getiren, 54 üncü maddenin üçüncü ve yedinci fıkraları yürürlükten kaldırılmaktadır. Söz konusu hükümlerin kaldırılmasıyla, sendikal haklar ile grev ve lokavt hakkının kullanılabilmesi bakımından ileri bir adım atılmış olmaktadır" " ifadelerinin yer aldığı belirtilmiştir.
v. Kararlarda 7/5/2010 tarihli Anayasa değişiklikleri ile Anayasa"nın 54. maddesinin yedinci fıkrasında yer alan siyasi amaçlı grev ve lokavt, dayanışma grev ve lokavtı, genel grev ve lokavt, işyeri işgali, işi yavaşlatma, verimi düşürme ve diğer direnişlerin yapılamayacağı yönündeki hükmün kaldırıldığı vurgulanmıştır. Bu çerçevede Anayasa"ya aykırı olmayan ve uluslararası normlar uyarınca işçilerin ekonomik ve sosyal durumlarını etkileyen veya işyerindeki uygulamalara yönelik olarak kısa süreli, demokratik bir hakkın kullanımı niteliğindeki protesto eylemlerinin toplu eylem hakkına dâhil olduğu ifade edilmiştir.
vi. Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) denetim organlarının çeşitli tarihlerde verdikleri kararlarda, siyasi amaçlı grev, genel grev ve sempati grevlerinin yasaklanmasını Türkiye bakımından eleştirdiği ve sendika üyelerine menfaatlerini etkileyen konularda eylem yapma imkânının tanınması ve desteklenen grevin yasal olması kaydıyla sempati eylemlerine izin verilmesi gerektiği, grev hakkının yalnızca TİS"in imzalanması ile çözülebilecek endüstriyel uyuşmazlıklarla sınırlı tutulamayacağı, işçilerin grev hakkı vasıtasıyla korudukları mesleki ve ekonomik menfaatlerin sadece daha iyi çalışma koşulları veya mesleki nitelikteki toplu taleplerden ibaret olmadığı yönünde olduğuna yer verilmiştir. Yine ILO denetim organlarına göre işi yavaşlatma, oturma, aşırı kurallı çalışma gibi eylemlerin barışçıl şekilde gerçekleştirildiği sürece korunması gerektiği ve bu eylemler ancak barışçıl olma niteliğini kaybettiği takdirde sınırlanabileceği belirtilmiştir.
vii. Avrupa Sosyal Şartı (Sosyal Şart) ve denetim organı olan Avrupa Sosyal Haklar Komitesinin kararları ile Anayasa"nın 90. maddesine de vurgu yaparak atıfta bulunulmuş ve Sosyal Şart"ın 6. maddesinin dördüncü fıkrasının Komite yorumunda grev hakkının sadece TİS prosedürü sırasında ve bu prosedürle bağlantılı olarak kullanılamayacağının, sınırlandırılamayacağının kabul edildiği belirtilmiş; uluslararası normlar uyarınca işçilerin ekonomik ve sosyal durumlarını etkileyen veya işyerindeki uygulamalara yönelik olarak kısa süreli, demokratik bir hakkın kullanımı niteliğindeki protesto eylemlerinin toplu eylem hakkına dâhil olduğu ve bu gibi eylemlerin salt politik nitelikte olmadıkça yasaklanamayacağı ifade edilmiştir.
viii. İşveren tarafından iş akitlerinin feshinin haklı nedenle eşitlik ve ölçülülük ilkesine uygun yapıldığı ileri sürülmüş ise de davalı işverenin birçok fesih yaptığı, fesihlerin farklı zamanlarda ve farklı gerekçelere dayandırıldığı, işverenin eyleme destek vermekle birlikte bu eylemi sona erdirmeleri hâlinde bu işçilerin iş akitlerinin sona erdirilmeyeceği yönündeki sözlü taahhüdüne uygun hareket etmediğine yer verilen mahkeme kararlarında eylem sonrasında âdeta bir cadı avı başlatılarak eylem ile ilgisi bulunduğu düşünülen işçilerin tamamının işten çıkartıldığı, eyleme fiziken katılıp katılmadığına bakılmaksızın, somut olarak delil ortaya konmaksızın, sadece sosyal medya paylaşımları ve geri bildirimler alındığından bahisle eylem sona erdikten sonra dahi fesihlere devam edildiği ifade edilmiştir. Zira işverence eylem sona erdikten sonra gerçekleştirilen fesihlerden işverenin bu konuda samimi olmadığı, eşit işlem borcuna aykırı davrandığı kanaatine varıldığı, bu yönü ile işçilerin yazılı taahhüt taleplerinin makul ve kabul edilebilir olarak görüldüğü belirtilmiştir.
ix. İşyerinde eylemin 2/7/2015 tarihinde başladığına, her ne kadar eylemler 5/7/2015 tarihinde bitmiş ise de işverenin eylemlerin ikinci günü de eyleme katılan işçilerin iş akitlerini feshettiğine, bu nedenle eyleme katılan işçiler yönünden eylemin bir gün sürdüğüne ve eylemin kısa süreli olduğuna dikkat çekilmiştir.
x. İşverenin hak arama özgürlüğü iddiasında bulunan işçilere karşı göstermiş olduğu bu tavrın çalışan işçilere gözdağı vermek boyutunda olduğu ve hukuken korunmasının mümkün olmadığı belirtilmiştir. İşverenin ezici üstünlüğünün peşinen korunması hâlinde işveren karşısında zayıf konumda olan işçilerin çok daha fazla ezilmesine sebep olunacağı ve işverenlerin haksız uygulamalarına karşın işçilerin yargı organlarınca da korunmayacakları endişesi ile ses çıkaramayacakları, iş hukukunun temel ilkeleri olan toplum yararı ve işçinin korunması ilkeleri karşısında barışçıl eylemlerin hak arama özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesinin hakkaniyetli bir yaklaşım olacağı belirtilmiştir. Bu çerçevede bu işçilerin ortada hiçbir sorun olmadığı hâlde işlerinden olma, tazminatsız olarak işten çıkarılma tehlikesine karşın eyleme devam etmeleri hayatın olağan akışı yanında Anayasa ve uluslararası sözleşmeler ile güvence altına alınmış olan en temel hak ve özgürlükler arasındaki hak arama özgürlüğüne de aykırı olduğuna yer verilmiştir.
xi. Kararlarda; başvurucuların somut olayda toplu eylemde bulundukları, işbaşı yapmadıkları ancak saldırgan bir tutumlarının olmadığı, işverene zarar verme kastı ile hareket etmedikleri, işyerinde makine ve aletlere zarar vermedikleri, giriş ve çıkışları engellemedikleri, şiddet içeren herhangi bir eylemde bulunmadıkları, slogan atmakla birlikte tehdit veya hakaret içeren herhangi bir söz söylemedikleri, arbede yaşanmadığı ve bu suretle eylemin barışçıl yollarla yürütüldüğü sonucuna ulaşıldığı belirtilmiş; işverene ait fabrikadaki eylemin hak arama özgürlüğü kapsamında yasal bir eylem olduğu, işverence gerçekleştirilen fesihlerin haklı nedene dayanmadığı ve feshin sendikal sebeple yapılmadığı kanaatine varılmıştır.
xii. Eylemin sendikal sebeplerle yapılmadığı sonucuna ulaşan ilk derece mahkemelerince; işyerinde yetkili bir sendika bulunduğu, yürürlükte bulunan bir TİS olduğu, işyerinde örgütlenmekte olan bir başka sendika bulunmadığı tespiti yapılmıştır. Ayrıca -her ne kadar işçiler Türk Metalin haklarını korumadıklarından bahisle sendika üyeliklerinden istifa etmişlerse de- başka bir sendikaya üye olduklarına dair beyanda bulunmadıkları ve 2015 yılı Mayıs ayında başlayan istifalar sonrasında eyleme kadar geçen sürede, işveren tarafından sendika üyeliğinden istifa ettiği için iş akdi sona erdirilen bir işçi olduğu yönünde iddiada bulunulmadığı belirtilmiştir.
xiii. Mahkemelerce, Sendika ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının (Bakanlık) mahkemeye sundukları yazılarında, işyerinde sendika üyesi olmadığı hâlde çalışan işçiler bulunduğunun belirtildiği ve yaşanan sıkıntılı süreçte işverenin çaba sarf ettiği, destek ödemesi altında ekonomik iyileştirme yoluna gittiği belirtilmiştir. Tüm bu açıklamalar neticesinde başvurucular tarafından feshin sendikal nedene dayandığı iddiasının ispatlanamadığı, emsal olarak dosyaya sunulan Kocaeli İş Mahkemesi kararlarındaki sendikal fesih gerekçesinin somut olayda uygulanamayacağı değerlendirilmiştir.
ii. Gebze 2. İş Mahkemesindeki Yargılamalar
40. Davaları Gebze 2. İş Mahkemesinde görülmüş olan başvurucuların davaları reddedilmiştir. Anılan kararların benzer gerekçeleri özetle şöyledir:
i. Kararlarda; işverene ait işyerinde TİS"in 15/12/2014 tarihinde imzalanması sonrasında 6 ayı aşkın bir süre sonra çıkan uyuşmazlık ile ilgili bir kanuni grev hakkının kullanılmadığına dikkat çekilmiştir. Bireysel ya da toplu iş hukukuna dair işçilerce bazı hakların savunulması için işçilerin demokratik, barışçıl, toplu eylem yapabileceklerinin 87 ve 98 sayılı ILO sözleşmeleri, Sosyal Şart ile Anayasa"nın 51., 54. ve 90. maddeleri gereği düzenlenmiş olsa da işçilerin yaptıkları eylemin işverene özel olarak zarar verme kastı içermemesi ve eylemin ölçülü olmasının gerektiği belirtilmiştir. Kararlarda, davalı işyerinde 2/7/2015 tarihinde başlayan ve polis müdahalesi ile 5/7/2015 tarihinde sonlanana kadar devam eden toplu işi bırakma, işi durdurma, işyerini işgal eyleminin zamanlaması, eyleme üretim sahasında ve üretim sahası dışında katılan katılımcı sayısı, eylemin süresi, bilirkişi kurul raporunda belirtilen günlük zarar miktarı bir bütün olarak değerlendirildiğinde eylemin ölçülü olmaktan uzak olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
ii. Bu itibarla bilirkişi raporlarında yer verilen eylemin ölçülü olduğu konusundaki görüşe katılmanın mümkün olmadığı ifade edilmiştir. Kararlarda, tanık beyanlarına göre işyerinde başlatılan eylemin işverene değil işyerindeki hâkim Sendikaya yönelik olduğu, işçilerin eyleme dayanak olarak yapmış oldukları sendika temsilcilerinin odalarının kaldırılması, kendi temsilcilerinin tanınması gibi talepleri TİS"in yürürlükte olduğu ve sendikanın yetkili olduğu bir işyerinde mümkün olmadığı, tüzel kişiliği bulunmayan ve yasada yer almayan bir topluluğun temsilcilerinin davalı işverence bu kapsamda tanınamayacağı değerlendirilmiştir.
iii. Kararlarda, işverenin işyerinde yürürlükte bulunan TİS"teki feshe ilişkin prosedürü uygulayıp eyleme içeriden ya da dışarıdan destek vermek suretiyle katıldığını belirlediği tüm işçilerin iş akitlerini feshettiği ve fesihte işverenin ölçülü davrandığı belirtilmiştir. İşverenin sendikalı işçiler ile sendikasız işçiler arasında sendikalı işçiler lehine ya da sendikayı korumaya yönelik herhangi bir eylemi olduğu yönünde somut bir delilin de bulunmadığı belirtilerek feshin sendikal nedene dayanmadığı değerlendirilmiş ve sonuç olarak işverenin eyleme katılan veya destek veren tüm çalışanların iş akitlerini haklı nedenlerle feshettiği konusunda tam bir kanaat hasıl olduğu belirtilmiştir.
iii. Gebze 3. İş Mahkemesindeki Yargılamalar
41. Davaları Gebze 3. İş Mahkemesinde görülmüş olan başvurucuların işe iadesine karar verilmiş ancak sendikal tazminat talepleri reddedilmiş olup kararların benzer gerekçeleri özetle şöyledir:
i. Kararlarda; işveren tarafından iş akitlerinin haklı nedenle eşitlik ve ölçülülük ilkesine uygun yapıldığı ileri sürülmüş ise de fesihlerin farklı zamanlarda ve farklı gerekçelere dayandırıldığı, işverenin eyleme destek vermekle birlikte bu eylemi sona erdirmeleri hâlinde bu işçilerin iş akitlerinin sona erdirilmeyeceği yönündeki sözlü taahhüdüne uygun hareket etmediği, eylem sonrasında âdeta bir cadı avı başlatarak eylem ile ilgisi bulunduğunu düşündüğü işçilerin tamamını işten çıkarttığı tespiti yapılmıştır. Eyleme fiziken katılıp katılmadığına bakılmaksızın, somut olarak delil ortaya konmaksızın, sadece sosyal medya paylaşımları ve geri bildirimler alındığından bahisle eylem sona erdikten sonra dahi fesihlere devam edildiği ifade edilmiştir. İşverenin hak arama özgürlüğü iddiasında bulunan işçilere karşı göstermiş olduğu bu tavrın çalışan işçilere gözdağı vermek boyutunda olduğu ve hukuken korunmasının mümkün olmadığı belirtilmiştir.
ii. Seri nitelikteki bu davaların bütününe bakıldığında başvurucuların büyük çoğunluğunun 8-10 yıllık işçilerden oluştuğu, yıllardır işverene hizmet verdikleri, bu işçilerin ortada hiçbir sorun yokken işlerinden olma, tazminatsız olarak işten çıkarılma tehlikesine karşın eyleme devam etmelerinin hayatın olağan akışına aykırı olduğu belirtilmiştir. Kararlarda, böyle bir peşin kabulün varlığı hâlinde iş güvenliği ilkeleri açısından onarılmaz zararların meydana geleceğinin aşikâr olduğu zira hak arama özgürlüğü Anayasa ve uluslararası sözleşmeler ile güvence altına alınmış olan en temel hak ve özgürlükler arasında yer aldığı vurgulanmıştır.
iii. Son yıllarda işçilerin işverenlerini sosyal medya organlarında eleştirmesinin dahi işverenlerce feshe gerekçe yapıldığı belirtilerek eleştiriye dahi tahammülü olmayan işverenlerin güçlü konumlarını kullanarak işçilerin derhâl işlerine son vermeleri ve haklı nedenle feshe dayanmalarının yargı organlarınca korunmasının vahim sonuçların doğmasına sebep olacağı ifade edilmiştir. Nitekim somut uyuşmazlıklarda da işverenin iş akitlerini feshederken işçilerin sosyal medya üzerinde yapmış olduğu paylaşımları ve bu paylaşımlara gönderilen beğenileri esas alarak tespit yaptığı, dosyaya özellikle Facebook sosyal paylaşım ağından elde edilen dokümanları delil olarak sunduğu belirtilmiştir.
iv. İşçilerin eleştiri sınırında kalan sözlü ve yazılı paylaşımlarının ifade özgürlüğü kapsamında kalacağı ve feshe konu yapılamayacağı hususunun Yargıtayın yerleşik içtihatlarından olduğuna, barışçıl ve ölçülü olan hak arama eylemlerinin yasa dışı olarak kabul edilmesinin Anayasa ve uluslararası sözleşmeler gereği mümkün olmadığına dikkat çekilmiş ve somut olayda başvurucuların toplu eylemde bulundukları, işbaşı yapmadıkları ancak işverene zarar verme kasıtlarının bulunmadığı, işyerinde makine ve aletlere zarar vermedikleri, giriş çıkışları engellemedikleri ve bu yönü ile eylemin barışçıl yollarla yürütüldüğü sonucuna varılmıştır.
v. İşverenin geçmişte verdiği sözü tutmaması sebebi ile işçilerin iş akitlerinin feshedilmeyeceği yönünde verilen sözün yazılı taahhüt altına alınmasını istemelerine karşın işverenin bu taahhütte bulunmaması neticesinde eylemin 4 güne uzamasının ölçülülük kapsamında kaldığı belirtilen kararlarda, eylem sona erdikten sonra işveren tarafından gerçekleştirilen fesihlerden işverenin samimi olmadığı, eşit işlem borcuna aykırı davrandığı sonucuna varıldığı ve bu yönü ile işçilerin yazılı taahhüt taleplerinin makul ve kabul edilebilir olduğu ifade edilmiştir.
vi. Kararlarda, diğer mahkemelerin verdiği kararlara benzer gerekçelerle feshin sendikal nedene dayandığı iddiasının ispatlanamadığı ve emsal olarak dosyaya sunulan Kocaeli İş Mahkemesi kararlarındaki sendikal fesih gerekçesinin başvurucuların dosyalarında uygulanamayacağı sonucuna ulaşılmıştır.
c. Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin Derece Mahkemelerinin Kararlarının Temyiz İncelemesi Üzerine Verdiği Kararları
42. Yargıtay tarafından, başvurucuların davalarında temyizen yapılan inceleme sonucunda Gebze 1. ve 3. İş Mahkemelerince davaların kabulüne ilişkin kararların 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanunu"nun 20. maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca bozularak ortadan kaldırılmasına ve davaların reddine karar verilmiştir. Gebze 2. İş Mahkemesi tarafından davaların reddine ilişkin verilen kararlar ise onanmıştır. Kararların gerekçeleri özetle şöyledir:
i. Yargıtay kararlarında; işyerinde uygulanan TİS"in 1/9/2014-31/8/2017 tarihleri arasında yürürlükte olmak üzere 15/12/2014 tarihinde imzalandığı, metal sektöründe faaliyet gösteren başka bazı işyerlerinde daha yüksek oranda zam yapıldığını duyan işçiler tarafından ülke çapında bazı eylemlerin başlatıldığı, bu arada da Arçelik-LG’ye ait Kocaeli’de bulunan işyerinde 21/5/2015-3/6/2015 tarihleri arasında yaklaşık 3.000-4.000 işçinin katıldığı eylemlerin yapıldığı tespit edildikten sonra tanık beyanlarına göre bu eylemler sırasında eylemlerin işyerine sıçramasını önlemek isteyen davalı işverenin fabrikanın bakıma girme zamanını öne çekerek bu tarihlerde işyerini kapattığı ve işçileri ücretli izne yolladığı belirtilmiştir.
ii. Toplu eyleme katılan işçilerin davalı işverence gerekli duyurular yapılmak suretiyle işe dönmelerinin sağlanmaya çalışıldığı, zaman içinde eyleme katılan işçilerde azalma olduğu ve herhangi bir müdahaleye gerek olmaksızın eylemin sona erdiği ifade edilmiştir. Yargıtay buna rağmen eylemin 3 gün devam ettiğini ve başvurucuların da aralarında bulunduğu işçiler tarafından işe devamsızlık sebebiyle üretim faaliyetinin önemli ölçüde aksadığını belirtmiştir.
iii. 18/10/2012 tarihli ve 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu"nun 58. maddesinde düzenlenen kanuni grevin tanımına yer verilerek işyerinde TİS imzalanması sonrasında çıkan uyuşmazlıkla ilgili bir kanuni grev hakkının kullanılmadığının açık olduğuna dikkat çekilmiş, bireysel veya toplu iş hukukuna dair bazı hakların savunulması için işçilerin demokratik ve barışçıl toplu eylem haklarının olabileceği 87 ve 98 sayılı ILO Sözleşmeleri, Sosyal Şart ile Anayasa"nın 51., 54. ve 90. maddelerinin bir gereği olsa da eylemin işverene özel olarak zarar verme kastı içermemesi ve ölçülü olması gerektiği vurgulanmıştır.
iv. Yargıtaya göre işyerinde gerçekleşen ve emniyet güçlerinin müdahalesi ile sona erdirilen fabrika binasından çıkmama şeklindeki toplu iş bırakma eyleminin zamanlaması, katılımcı sayısı ve süresi değerlendirildiğinde eylem ölçülü olmaktan uzaktır. Ayrıca Yargıtay kararlarında; tanık beyanlarına göre söz konusu eylemin işverene değil ilgili Sendikaya yönelik olduğu, işçilerin eyleme dayanak yaptığı sendika temsilcilerinin odalarının kaldırılması ve kendi temsilcilerinin de tanınması gibi taleplerin TİS"in yürürlükte olduğu ve sendikanın yetkili olduğu bir işyerinde mümkün olmadığı, tüzel kişiliği bulunmayan ve yasadan kaynaklanmayan bir topluluğun temsilcilerinin de işverence bu kapsamda tanınmasının mümkün olmadığı ifade edilmiştir.
v. Kararlarda; işverenin işyerinde yürürlükte bulunan TİS"teki feshe ilişkin prosedürü uygulayıp eyleme katıldığını saptadığı tüm işçileri işten çıkarttığı, sendikalı işçiler ile sendikasız işçiler arasında sendikalı işçiler lehine ya da sendikayı korumaya yönelik dahli olduğu yönünde somut bir delil de bulunmadığı belirtilerek işverenin haklı nedenle iş akitlerini feshettiği kabul edilmiştir.
IV. İLGİLİ HUKUK
43. 5/5/1983 tarihli ve 2821 sayılı Sendikalar Kanunu’nun "Sendikaya üye olup olmama hürriyetinin teminatı" kenar başlıklı 31. maddesi ve 6356 sayılı Kanun’un "Sendika özgürlüğünün güvencesi" kenar başlıklı 25. maddesi ile anılan Kanun"un "Grevin tanımı" kenar başlıklı 58. maddesi.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
44. Mahkemenin 21/4/2021 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların İddiaları
45. Başvurucular; sendikaya serbestçe üye olma ya da çekilme haklarının Anayasa"da güvence altına alındığını belirterek aynı yerde çalışan bir grup işçiyle birlikte Türk Metalden ayrıldıkları için işyerinde ayrımcılığa ve baskıya maruz kaldıklarından ve nihayetinde de katıldıkları barışçıl bir eylem nedeniyle iş akitlerinin feshedildiğinden şikâyet etmiştir. Başvurucular kendileriyle aynı durumda bulunan ve aynı eylemleri gerçekleştiren işçilerden bazılarının çalışmaya devam ettiklerini ve bu nedenlerle eşitlik ilkesi, ifade özgürlüğü, toplantı ve çalışma haklarının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
46. Başvurucular; ilgili Bakanlık ve Türk Metalden gelen listelerden başvurucuların ve Sendikadan istifa eden tüm arkadaşlarının sendikaya yeniden üye oldukları hususunun tartışılmadığını, feshe dayanak gösterilen iş bırakma eyleminin barışçıl bir gösteri niteliğinde olduğunu ve işyerinde bir zarara neden olmadığı hususu ceza soruşturması kapsamında tespit edilmiş olduğu hâlde bu hususlar gözardı edilerek ve eylemin oluş şekli irdelenmeksizin karar verildiğini iddia etmiştir.
47. Başvurucular kendileri ile aynı durumda olan ve benzer eylemler gerçekleştiren diğer şirketlerdeki işçiler yönünden gerçekleşen yargılamalarda Yargıtayın daha lehe değerlendirmelerde bulunduğunu, bu yönden adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
48. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucular tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucuların anayasal haklarının ihlal edildiği iddialarının özünün sendika üyeliğinden ayrılma sonucu iş akitlerinin feshedildiğine ilişkin olduğu görüldüğünden iddialarının bir bütün olarak Anayasa"nın 51. maddesi kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
49. Anayasa’nın “Sendika kurma hakkı” kenar başlıklı 51. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Çalışanlar ve işverenler, üyelerinin çalışma ilişkilerinde, ekonomik ve sosyal hak ve menfaatlerini korumak ve geliştirmek için önceden izin almaksızın sendikalar ve üst kuruluşlar kurma, bunlara serbestçe üye olma ve üyelikten serbestçe çekilme haklarına sahiptir. Hiç kimse bir sendikaya üye olmaya ya da üyelikten ayrılmaya zorlanamaz.”
1. Genel İlkeler
50. Anayasa"nın 51. maddesinde yer alan “çalışanlar... üyelerinin menfaatlerini korumak için” ibaresi üyelerin mesleki menfaatlerini korumak için gerçekleştirecekleri sendikal faaliyetlerinin Anayasa tarafından korunduğunu açıkça ortaya koymaktadır (Kristal-İş Sendikası [GK], B. No: 2014/12166, 02/07/2015, § 54). Dolayısıyla sendika hakkı, mensuplarının menfaatlerini korumak üzere yapılan sendikal faaliyetlere izin verilmesini de gerektirmektedir (Tayfun Cengiz, B. No: 2013/8463, 18/9/2014, § 31).
51. Sendika, çalışanların mali ve sosyal haklarını korumak ve geliştirmek için meydana getirilen kuruluştur. Sendikal özgürlük kavramı, sendika kurma hakkı ile sendikaya üye olma ve sendikadan çıkma haklarını kapsamaktadır. Sendikaya üye olma özgürlüğü, bir kimsenin sendikaya üye olmasının iradi olmasını gerektirir. Bu özgürlük aynı zamanda birden çok sendikadan istenilen sendikanın seçilmesi ve o sendikaya üye olma hakkını da içerir (Yasemin Ekşi, B. No: 2013/5486, 4/12/2013, § 68). Dolayısıyla kişiler kendi istedikleri şekilde sendika kurmak veya kendi istedikleri bir sendikaya üye olmakta özgür olmalıdır. Anayasa"nın 51. maddesinde, çalışanların sendikalara serbestçe üye olma ve üyelikten serbestçe çekilme haklarına sahip olduğu ve hiç kimsenin bir sendikaya üye olmaya ya da üyelikten ayrılmaya zorlanamayacağı ifade edilmiştir (Abbas Akçay ve diğerleri, B. No: 2015/2790, 23/5/2018, § 30).
52. Anayasa"nın 51. maddesinde düzenlenen sendika hakkı, bu hakka yönelik kamu gücü tarafından gerçekleştirilen müdahalelerin yanı sıra kimi durumlarda özel hukuk kişilerince yapılan müdahalelere karşı da anayasal koruma sağlamaktadır. Dolayısıyla sendika hakkı devlete, müdahalede bulunmama biçimindeki negatif yükümlülüğün yanı sıra üçüncü kişilerden gelebilecek müdahalelere karşı ilgiliye koruma sağlama şeklindeki birtakım pozitif yükümlülükler de yüklemektedir.
53. Sendika hakkının devlete yüklediği pozitif yükümlülükler, devletin koruyucu ve düzeltici önlemler almasını gerektirebilmektedir. Sendika hakkının korunması pozitif yükümlülüğü devlete, üçüncü kişilerin ve özellikle işverenin çalışanların sendikaya üye olma ve sendikal faaliyette bulunma haklarını kullanmayı engelleyici davranışlarından kaçınmasına yönelik ve sırf bu haklarından yararlandıkları gerekçesiyle yaptırıma tabi tutulmalarını, ayrımcılığa maruz kalmalarını önleyici tedbirler alma ödevi yüklemektedir. Bu çerçevede alınacak tedbirlerin üçüncü kişilerin ve özellikle işverenin çalışanların sendika hakkına müdahalede bulunmaları bakımından caydırıcı nitelik taşıması gerekir. Öte yandan üçüncü kişiler tarafından sendika hakkına müdahale edilmesi durumunda müdahaleye karşı itirazların öne sürülebileceği ve müdahalenin sonuçlarının giderilmesi açısından gerçek ve etkili koruma temin edecek hukuksal mekanizmaların oluşturulması gerekiyorsa tazminat ve benzeri giderimler için dava açma imkânının getirilmesi devletin pozitif yükümlülüklerindendir (Anıl Pınar ve Ömer Bilge, B. No: 2014/15627, 5/10/2017, § 37).
54. Alınacak koruyucu ve düzeltici tedbirlerin türü ve niteliği konusunda Anayasa"da herhangi bir sınırlama bulunmayıp bunların tespiti konusunda kanun koyucunun takdir yetkisi bulunmaktadır. Bu tedbirlerin yerindeliğinin denetimi Anayasa Mahkemesinin denetimi dışında olmakla birlikte sendika hakkının güvenceye bağlanması bakımından yeterli ve elverişli olup olmaması yönüyle bu tedbirler Anayasa Mahkemesinin denetimine tabidir (Anıl Pınar ve Ömer Bilge, § 38).
2. Sendikal Nedenlerle Feshe İlişkin Bazı Tespitler
55. Sendikal özgürlüklerin teminat altına alınması, bireylerin sendikal haklarını kullanırken iş sözleşmelerinin de güvencede olması ile sağlanabilir. Sendikaya üye olma, olmama veya sendikal faaliyetlerde bulunma nedenleriyle iş sözleşmelerinin feshedilmesi hâlinde feshin sendikal nedenlerle yapıldığından bahsedilebilir.
56. Bilindiği üzere 2821 sayılı Kanun"un 31. maddesine göre iş akdinin sendikal nedene dayanmadığını, geçerli veya haklı nedenle feshedildiğini ispat yükümlülüğü işverene aittir. Buna karşın iş sözleşmesinin sendikal nedenle feshedildiğini iddia eden işçinin bunu ispatlama zorunluluğu vardır. Bu kapsamda uygulamada fesih tarihinde işyerinde çalışan ve sendikaya üye olan işçilerin sayısı, üyelikten çekilen işçilerin olup olmadığı, işyerinde çalışmakta olan işçilerin bulunup bulunmadığı, yeni işçi alınıp alınmadığı ve alınmışsa yeni işçilerin sendikalı olup olmadığı gibi hususlar sendikal feshin ispatında dikkate alınmaktadır.
57. Mevzuatın gerektirdiği hususların ve ispat koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediğini değerlendirmek öncelikle derece mahkemelerinin görevidir. Derece mahkemelerinin olayın koşullarını değerlendirmek açısından daha avantajlı konumda bulunduğu tartışmasızdır. Anayasa Mahkemesinin rolü ise bu kuralların yorumunun Anayasa’ya uygun olup olmadığını belirlemekle sınırlıdır. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi, derece mahkemeleri tarafından izlenen usulü denetlemek ve özellikle mahkemelerin Anayasa’nın 51. maddesindeki güvenceleri gözetip gözetmediğini belirlemekle yetinmektedir. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesi, derece mahkemelerinin yerini almamakta; kamusal makamların süreç içindeki tutumlarını sendika hakkı bağlamındaki usule ilişkin güvenceler açısından değerlendirmektedir (benzer değerlendirmeler için bkz. Türkiye Gıda ve Şeker Sanayi İşçileri Sendikası, B. No: 2016/13328, 19/11/2020, § 40; Türkiye Petrol, Kimya ve Lastik Sanayi İşçileri Sendikası, B. No: 2016/13351, 15/12/2020, § 40).
3. İlkelerin Olaya Uygulanması
58. Somut olayda başvurucular ilk olarak iş akitlerinin işyerinde baskı ve ayrımcılığa maruz kalmaları sonucu katıldıkları barışçıl eylem nedeniyle feshedildiğini, iş akdi feshedilenlerin hepsinin sendikadan ayrılan işçiler olması dolayısıyla sendikal nedenlerle fesih yapıldığını ileri sürmüştür. Derece mahkemelerinin tamamı başvurucuların söz konusu iddialarını ispatlayamadıkları sonucuna ulaşmış ve sendikal tazminat taleplerini reddetmiştir. Anayasa Mahkemesi önündeki mesele, başvurucuların sendika üyeliğinden ayrılmaları ve işyerindeki eyleme katılmaları nedeniyle işverence iş akitlerinin feshedildiği iddialarının derece mahkemelerince usulüne uygun incelenip incelenmediği ve sendika hakkının ihlal edildiği iddiasıdır.
59. Sendika hakkı sendikaya üye olanların haklarını güvence altına aldığı gibi aynı şekilde serbestçe üyelikten çekilme hakkını da korumaktadır. Zira sendikaların üyelerinin ekonomik ve sosyal çıkarlarını koruma amacı vardır ve sendika üyesi olan işçiler bu amaçların gerçekleşmediğini düşünüyorlarsa her zaman üyelikten çıkma hakkına sahiptir. Eldeki başvuruda, başvurucuların iddialarına göre mensubu oldukları Sendika, bir başka işyerinde işçiler için daha lehe hükümler içeren TİS imzalamıştır. Başvurucular da bu nedenle Sendikadan ayrılmış ve kendilerine aynı şartların sağlanması adına bulundukları işyerinde 3 gün süren iş bırakma eylemi yapmıştır.
60. Burada altı çizilmesi gereken en önemli nokta başvurucuların protestolarının Sendikaya yönelik olduğudur. Olayların meydana geldiği tarihte başvurucuların üyesi olduğu sendika işyerinde yetkili sendika konumundadır ve işverenle 1/9/2014 tarihinde yaklaşık 3 yılı kapsayacak şekilde TİS imzalamıştır. Başvurucuların TİS öncesi ya da TİS görüşmeleri sırasında bu Sendikaya zorla üye olduklarına ya da TİS şartlarını protesto ettiklerine dair bir iddiaları bulunmamaktadır. Ancak aynı Sendikanın yaklaşık 4 ay sonra bir başka işyerinde bağıtladığı TİS şartlarının daha iyi hükümler içerdiğini öğrenen başvurucular, aynı imkânların kendilerine sağlanmamış olması nedeniyle Sendikadan ayrılarak işyerinde eylem yapmıştır.
61. Mahkemelerce, işyerinde sendika üyesi olmadığı hâlde çalışan işçiler bulunduğunun belirtildiği ve yaşanan sıkıntılı süreçte işverenin çaba sarf ettiği, destek ödemesi altında ekonomik iyileştirme yoluna gittiği belirtilerek feshin sendikal nedene dayandığı iddiasının ispatlanamadığı sonucuna ulaşılmış; başvurucularca emsal olarak dosyaya sunulan diğer mahkeme kararlarındaki sendikal fesih gerekçesinin somut olayda uygulanamayacağı değerlendirilmiştir. Yine işverenin eyleme bilfiil içeriden ya da dışarıdan destek vermek suretiyle katıldığını belirlediği tüm işçilerin iş akitlerini feshettiği tespitinde bulunan mahkemelerce, fesihte işverenin ölçülü davrandığı, işverenin sendikalı işçiler ile sendikasız işçiler arasında sendikalı işçiler lehine ya da sendikayı korumaya yönelik herhangi bir eylemi olduğu yönünde somut bir delilin bulunmadığı belirtilmiştir.
62. İş akdinin sendikal nedenlerle feshedilmesi durumunda sendika hakkı yönünden devletin pozitif yükümlülüklerini yerine getirip getirmediğinin Anayasa Mahkemesince incelenebilmesi için öncelikle başvurucuların sendikal haklarını kullanmaları -somut olayda sendikadan istifa ettikleri için baskıya maruz kalmaları ve feshin nedeninin sendikadan ayrılmaları iddiası olması- nedeniyle iş akitlerinin feshedildiğini ikna edici gerekçelerle ortaya koymaları gerekir. Aksi hâlde devletin sendika hakkının korunması yönünde pozitif yükümlülükleri gündeme gelmeyecektir.
63. Somut olayda başvurucuların iş akitleri sendikadan ayrılmalarından sonra değil sendikayı protesto etmek amacıyla iş bırakmaları nedeniyle gerçekleşmiştir. Dolayısıyla burada işverenin başvurucuların toplu bir biçimde iş bırakmalarına ne ölçüde katlanması gerektiği ve bu katlanma eşiğinin sendika hakkını nasıl etkileyeceği meselesinin çözümlenmesi gerekecektir.
64. İşçiler mesleki ve ekonomik menfaatlerini TİS ile korurlar. İşçiler TİS süreci içinde, toplu bir şekilde bir araya gelmek yoluyla hem çalışma koşullarına yönelik itirazlarını hem de ekonomik ve sosyal sorunlarını dayanışma göstererek dile getirme hakları vardır. Ancak TİS bir kez akdedildikten sonra işçilerin kendilerini doğrudan ilgilendiren ekonomik ve sosyal politika sorunları ve çalışma sırasında işyerinde karşılaştıkları problemlere yönelik çözüm taleplerini dile getirme imkânlarının bulunmadığı söylenemez. Bununla birlikte hangi yöntem seçilirse seçilsin işverene zarar verme kastı içermemeli, seçilen yöntem dile getirilen problemlerin haklılığıyla orantılı olmalı ve izlenen amaçlara uygun şekilde ortaya konmalıdır.
65. Bu bağlamda eldeki başvuruda başvurucular işyerinde karşılaştıkları -çalışma koşullarından veya başka bazı ekonomik ve sosyal meselelerden kaynaklanan- somut sorunlara ilişkin bir şikâyet dile getirmemiştir. Başvurucuların eylemlerinin odak noktasını, mensubu oldukları Sendikanın diğer işyerinde daha iyi şartlarda imzaladığı TİS oluşturmaktadır. Başvurucular bu itirazlarını işyerinde 3 gün iş bırakma şeklinde gerçekleştirmiş ve bunun sonucunda iş akitleri feshedilmiştir. Bu itibarla başvurucuların eylemlerinin zamanlaması, katılımcı sayısı ve süresi değerlendirildiğinde işverene yönelik hak arama amacı taşıdığı değerlendirilmeyen bu şekilde bir eylemin ölçülü olduğu söylenemeyecektir.
66. Açıklanan gerekçelerle sendika hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Sendika hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA 21/4/2021 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
Başvurucu Listesi
1- Ahmet Sefa TOPUZ
2- Kenan REÇBER
3- Bayram ÖZTÜRK
4- Ali ÇAKIR
5- Özgür OFLU
6- Serpil ÇETİNKAYA
7- Hüseyin KARABEL
8- Fırat TARHAN
9- Mahmut YILDIZ
10- Bedrettin DEMİR
11- Sinan GÜMÜŞ
12- Ferhat KILIÇ
13- Muhammet Ali KARAKAYA
14- Yurtaslan GÜR
15- İbrahim GÜLTEKİN
16- Ferdi SAKA
17- Mehmet Akif KÜÇÜKBAY
18- Şenol ERZURUM
19- Tuncay TURAN
20- Yüksel DOĞAN
21- İlhami KAYA
22- Ahmet USLU
23- İsmail AKBULUT
24- Serkan KIZGIR
25- Uğur ASLAN
26- Serdar BAYRAM
27- Orhan KÖSE
28- Serkan TOPKARA
29- Mustafa SAĞKOL
30- Mehmet YILMAZ
31- Serkan RODOPLU
32- Şinasi YAŞAROĞLU
33- Erdinç ÇALIŞKAN
34- Ferhat YILDIRIM
35- Mehmet TUTUM
36- İbrahim TAŞ
37- Alaattin CANLI
38- Müjdat KURTCUOĞLU
39- Serhat SARIKAŞ
40- İsmail BELEN
41- Hüsnü CENGİL
42- Gökhan KALYONCU
43- Hatice GENCER
44- İsa ÇANKAYA
45- Sabahattin KÖMÜRCÜ
46- Efraim DEMİRKAYA
47- Deniz ÇELİK
48- Soner BAYSAL
49- Sezer KURBAN
50- Hüseyin TOHUMCU
51- Süleyman GÜL
52- İsmail ÇOLAK
53- Özgül ALĞAN
54- Olgun TEKİRDAŞ
55- Sebahattin DERE
56- Yılmaz AKGÖZ
57- Emrah Zİya PİLLİK
58- Süleyman YILMAZ
59- Davut AY
60- Melih ŞEN
61- Zafer ALTUNDAŞ
62- Tolga ŞİMŞEK
63- Sultan KARACA
64- Aynur YANGIN
65- İlimnur ESKİCİ
66- Sezer KÖROĞLU
67- İsmail ÇETİNKAYA
68- Zeki DEMİR
69- Mücahit KOCADAĞ
70- Ali Rıza DUMAN
71- Gökhan GÜLER
72- Adem IŞIK
73- Vedat USLU
74- Kevser ATALAN
75- Hürlen KANTAR
76- Süleyman ULUDAĞ
77- Özkan TEMİZ
78- Olcay KARACA
79- Medet KARATAŞ
80- Onur KAPLAN
81- Hasan TEKİN
82- Turgut KAYA
83- Sezgin SİSNELİOĞLU
84- İlker CAN
85- Fesih DEMİR
86- Caner BEKTAŞ
87- Cem HAYAS
88- Rıza KARAKUŞ
89- Onur ATAKUR
90- Düzgün KÜÇÜKDOĞAN
91- Özgür TUTAN
92- Zekeriya ÇETİNKUŞ
93- Salih KARAMAN
94- Şaban AVCI
95- Osman POLAT
96- Ayhan ÖZATA
97- Oktay DEVELİ
98- İsmail KARABULUT