Esas No: 2021/3089
Karar No: 2022/1824
Karar Tarihi: 30.03.2022
Yargıtay 6. Hukuk Dairesi 2021/3089 Esas 2022/1824 Karar Sayılı İlamı
6. Hukuk Dairesi 2021/3089 E. , 2022/1824 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
Taraflar arasındaki istirdat davasının bozma ilamına uyularak yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik verilen hüküm süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
- K A R A R -
Dava, davalı yükleniciye yapılan fazla ödemenin iadesi istemine ilişkin olup, mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda davanın kısmen kabulüne dair verilen karar davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1) Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma ilamı gereğince inceleme yapılıp hüküm verilmiş olmasına delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir.
2) Davacı vekili dava dilekçesinde ve yargılama sırasında sunmuş olduğu dilekçelerinde, davalı yüklenicinin davacı kooperatife ait inşaatlarla ilgili ısıcamlı pencere doğramaları, balkon kapıları ile iç ve dış kapılar, mutfak dolapları yapımı işini üstlendiğini, bu iş karşılığı davalıya 212.000,00 TL ödeme yapıldığını, ayrıca üye senetleri ve daire verildiğini, bu ödemeleri yapan kooperatif yöneticileri hakkında ceza davası açıldığını, hakkında ceza davası açılan yöneticiler tarafından davalıya iş bedelinden daha fazla ödeme yapıldığını belirterek, fazla ödenen 107.280,82 TL'nin iadesini istemiş, davalı yüklenici ise fazla ödeme yapılmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece verilen 04.10.2013 tarihli ilk kararda, kooperatifin eski yöneticileri hakkında açılan ceza davasının beraat ile sonuçlandığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, kararın davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 04.12.2014 tarihli bozma ilamı ile “Ceza mahkemesince, sanıkların delil yetersizliği nedeniyle beraatine karar verilmiş olup, davalı yüklenici şirket yetkilileri ceza davasında sanık olmadıkları gibi sanık olsalar dahi bu karar sonucu itibarıyla maddi vakıanın tespitine yönelik olmadığından hukuk hakimini bağlayıcı bir karar değildir. Bu sebeple mahkemece, ceza davasının beraatla sonuçlandığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi doğru olmamıştır. Mahkemece yapılacak iş, oluşturulacak konusunda uzman bilirkişi kuruluyla yerinde keşif yapılarak, taraflar arasındaki sözleşme hükümleri uyarınca davalı yüklenicinin hakettiği iş bedeli hesap ettirilip, belirlenen bu iş bedelinden davacı iş sahibinin ödemeleri mahsup edilerek fazla ödemenin bulunup bulunmadığı tespit ettirilip, sonucuna göre karar vermekten ibarettir.” gerekçesiyle kararın davacı yararına bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozmadan sonra yapılan yargılama aşamasında oluşturulan bilirkişi kuruluyla yerinde keşif yapılmış, bilirkişi heyetinin düzenlediği ve hükme esas alınan 06.03.2020 tarihli bilirkişi raporunda taraflar arasında imzalanmış iki sözleşme gereğince davalı yanca yapılmış imalatlar toplamının 305.949,59 TL, davacı yanca bu imalatlar nedeniyle düzenlenmiş faturalara mahsuben davalıya yapılan ödemeler toplamının 326.440,00 TL olduğu, fazla ödeme tutarının ise 20.490,31 TL olduğu belirtilmiştir.
Davalı vekilince, 19.03.2020 tarihli dilekçe ile, bilirkişilerin, hangi daire için ne miktar imalat yapıldığı, yapılan imalatın birim fiyatı ve toplam fiyatı konusunda bir bilgiye rastlanmayan rapor hazırlandığı, bilirkişi raporunda sadece davacı kooperatifin ticari kayıtlarına bakıldığı, davacı tarafın ticari defterlerinin usulüne uygun tutulmadığı için davacı lehine delil olmayacağı ve rapora esas alınamayacağı, bilirkişi raporunda davalıya yapılan ödemeler olarak birtakım senetlerin sıralandığı, hatta nakit ödeme yapıldığına ilişkin kayıtların da bilirkişi raporunda görüldüğü, ancak bu kayıtların gerçek olmadığı, senetli yapılan ödemelerin ise bir kısmının tahsil edildiği, senetlerden sadece davalı şirketin muhasebe kayıtlarında yer alanların ödendiği bu hususun tespitinin davalı şirketin ticari kayıtlarının tetkiki ile mümkün olduğu ileri sürülerek bilirkişi heyet raporuna itiraz edilmiştir.
Bilirkişi raporuna karşı davalı vekili tarafından itiraz edilmesine rağmen mahkemece 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun "Bilirkişiye başvurulmasını gerektiren hâller" başlıklı 266. maddesinde düzenlenen mahkemenin çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar vereceğine, Aynı Kanun'un "Bilirkişi raporuna itiraz" başlığı altındaki 281/2. maddesi gereğince mahkemenin bilirkişi raporunda görülen eksiklik yahut belirsizliğin tamamlanması veya açıklığa kavuşturulmasını sağlamak için bilirkişiden, yeni sorular düzenlemek suretiyle ek rapor alabileceğine ilişkin yasa maddeleri gözetilerek itirazları karşılayacak şekilde bilirkişi heyetinden ek rapor alınmadığı gibi, iş sahibi davalı vekilinin rapora itirazlarının neden kabul edilmediği de kararın gereçesinde denetime elverişli biçimde açıklanmamıştır.
Bu durumda mahkemece hükme esas raporu veren bilirkişi kurulundan, davalı vekilinin rapora itiraz dilekçesinde belirttiği itirazlarını teker teker inceleyip karşılayan ayrıntılı, gerekçeli ve denetime elverişli ek rapor alınıp sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış, kararın bozulması uygun bulunmuştur.
SONUÇ: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, 2. bent uyarınca kabulü ile hükmün davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalıya iadesine, karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteminde bulunulabileceğine, 30.03.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.