Esas No: 2018/27081
Karar No: 2018/27081
Karar Tarihi: 26/5/2021
AYM 2018/27081 Başvuru Numaralı KEMAL YÜZBAŞI Başvurusuna İlişkin Karar
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
KEMAL YÜZBAŞI BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2018/27081) |
|
Karar Tarihi: 26/5/2021 |
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Hasan Tahsin GÖKCAN |
Üyeler |
: |
Hicabi DURSUN |
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ |
|
|
Selahaddin MENTEŞ |
|
|
İrfan FİDAN |
Raportör |
: |
M. Emin ŞAHİNER |
Başvurucu |
: |
Kemal YÜZBAŞI |
Vekili |
: |
Av. Cihan EKİCİ |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, imar uygulaması ile kamuya terk edilen taşınmazın terk amacı dışında kullanılması nedeniyle mülkiyet hakkının; mahkeme kararının hatalı olması ve yargılamanın makul sürede tamamlanmaması nedeniyle de adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 7/9/2018 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
7. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
A. Başvuru Konusu Olayın Arka Planı
9. Başvurucu, Gaziantep"in Şehitkamil ilçesi Pancarlı Mahallesi 1308 ada 12 parselde kayıtlı 2157 m² yüz ölçümündeki taşınmazın malikidir. Başvurucunun maliki olduğu taşınmaz, Gaziantep Büyükşehir Belediye (Belediye) Encümeninin 19/6/1998 tarihli kararı ile Gaziantep 100. Yıl Atatürk Kültür Parkı ve Çevresi Spor Tesisleri ve Fuar Alanları Kentsel Tasarım Projesi içinde fuar alanı, kültür sitesi, tematik gösteri alanları, açık otoparklar, gezinti yolları, yeşil alanlar ve sosyal tesis alanı olarak planlandığından kamu yararı açısından kamulaştırılmıştır.
10. Başvurucunun taşınmazının da içinde bulunduğu alan Belediye Meclisinin 18/3/2011 tarihli kararı ile Sarıgüllük kentsel dönüşüm ve gelişim proje alanı ilan edilmiştir. Başvurucu, mezkûr işleme karşı kamu yararı ve kişisel menfaatlerin zedelendiği iddiası ile askı süresi içinde 22/4/2011 tarihinde itiraz etmiştir. Belediye Meclisi 13/5/2011 tarihli meclis oturumunda itirazın reddine karar vermiştir.
11. Başvurucu bu defa 13/6/2011 tarihinde Belediyeye başvurarak 4/11/1983 tarihli ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu"nun 8. maddesine göre anlaşma yolu ile kamulaştırılan taşınmazın yine aynı Kanun"un 23. maddesi mucibince iadesi talebinde bulunmuştur. Belediye Başkanlığı 14/6/2011 tarihli yazısıyla 2942 sayılı Kanun"a göre yapılan kamulaştırma işleminin ardından 5 yıllık süre sonundaki 1 yıllık zaman içinde yapılacak talep doğrultusunda kamulaştırılan taşınmazların iade edilebileceğini, buna mukabil söz konusu taşınmaz hakkındaki kamulaştırma işleminin üzerinden 13 yıl geçtiği gerekçesiyle taşınmazın iadesinin yapılamadığını bildirmiştir.
B. Başvuruya Konu Yargılama Süreci
12. Başvurucu 1998 yılında Belediye tarafından fuar alanı, kültür sitesi ve sosyal tesis alanı yapılmak amacıyla kamulaştırılan taşınmazın imar değişiklikleriyle kentsel dönüşüm alanı, daha sonra da konut alanı ve ticari alan olarak belirlenmesi nedeniyle taşınmazın kendisine iadesi ya da değer artışı nedeniyle tazminata hükmedilmesi istemiyle 22/7/2011 tarihinde Gaziantep 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde (Mahkeme) Belediye aleyhine dava açmıştır. Başvurucu 18/3/2011 tarihli Belediye Meclisi kararı ile kamulaştırma amacı dışına çıkıldığını, eski taşınmazının ticaret ve konut alanı olarak ilan edildiğini belirterek 2942 sayılı Kanun"un 22. ve 23. maddeleri uyarınca geri alma hakkının doğduğunu ileri sürmüştür.
13. Mahkeme 6/6/2012 tarihli kararıyla 2942 sayılı Kanun"un 8. maddesi uyarınca taşınmaz maliki ile varılan uzlaşma sonucu yapılan kamulaştırmalara karşı dava açılamayacağı gerekçesiyle davanın reddine hükmetmiştir.
14. Temyiz edilen hüküm, Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin (Daire) 18/4/2013 tarihli ilamıyla onanmıştır.
15. Başvurucunun karar düzeltme istemi üzerine Daire bu defa 28/1/2014 tarihinde onama kararını kaldırarak somut olayda aynı amacın gerçekleşmesi için davaya konu taşınmazla birlikte çok sayıda taşınmazın da kamulaştırıldığı anlaşıldığından, kamulaştırılan bu taşınmazların kamulaştırma bedeline en son kesinleşen parsele göre dava açma süresi belirlenip yapılacak inceleme sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulduğu gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar vermiştir.
16. Yargılama sırasında 2942 sayılı Kanun"un 23. maddesine 10/9/2014 tarihli ve 6552sayılı Kanun ile eklenen ve 2942 sayılı Kanun"un geçici 9. maddesi gereği devam eden davalarda da uygulanması benimsenen üçüncü fıkra ile kamulaştırılan taşınmazlarda, bu işlemin kesinleşmesinden itibaren kamu hizmetine tahsisi lüzumu kalmaması hâlinde mal sahiplerinin kanundan kaynaklanan yetkilerini kullanabilmeleri için 5 yıllık hak düşürücü süre öngörülmüştür.
17. Yargıtayın bozma kararı sonrasında dava dosyası Mahkemenin 2014/391 Esas numarasını almıştır. Mahkeme 24/12/2014 tarihli kararıyla davanın 2942 sayılı Kanun"un 23. maddesinde tanımlanan geri alma davası vasfı taşıdığını saptamış ancak aynı Kanun"un 22. maddesi gereğince dava konusu taşınmazın ve aynı yerdeki diğer taşınmazların kamulaştırılmasının yapıldığı tarihten dava tarihine kadar 5 yıllık hak düşürücü sürenin geçmiş olduğu gerekçesiyle davanın reddine hükmetmiştir.
18. Temyiz edilen hüküm Dairenin 7/3/2017 tarihli ilamıyla onanmıştır. Kararın gerekçesi özetle şöyledir:
i. Hak düşürücü süreler, kanunlar ve sözleşme ile belirlenen bir sürenin geçmesiyle sadece dava hakkını değil bizzat hakkın kendisini ortadan kaldıran ve hâkim tarafından resen nazara alınması gereken süreler olup hukuki güvenliğin ve istikrarın sağlanması amacına hizmet etmektedir.
ii. 2942 sayılı Kanun"un 23. maddesi ile kamulaştırılan taşınmazların kamulaştırma bedelinin kesinleşmesinden itibaren kamu hizmetine tahsisi lüzumu kalmaması hâlinde mal sahiplerinin yasadan kaynaklanan yetkilerini kullanabilmeleri için 5+1 yıllık süre öngörülmüştür.
iii. Somut olayda da 5+1 yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra açılan davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
19. Başvurucunun karar düzeltme istemi Daire tarafından 5/7/2018 tarihinde reddedilmiş ve karar kesinleşmiştir.
20. Nihai karar başvurucunun vekiline 29/8/2018 tarihinde tebliğ edilmiştir.
21. Başvurucu 7/9/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
22. Başvurucu, bireysel başvuruda bulunduktan sonra 16/5/2019 tarihinde vefat etmiştir.
23. Başvurucunun murisleri, avukatları aracılığıyla 2/7/2020 tarihinde verdikleri dilekçeyle bireysel başvurudaki talepleri yineleyerek başvuruya devam etmek istediklerini beyan etmişlerdir.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
24. Mahkemenin 26/5/2021 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
25. Başvurucu, kamulaştırılan taşınmazın kamulaştırma amacıyla kullanılmamasından ve imar değişikliğiyle Belediyenin taşınmazdan önemli ölçüde gelir elde etmesinden yakınmaktadır. Başvurucu, taşınmazın iadesi ya da kamulaştırma bedeli ile taşınmazın güncel değeri arasındaki farkın ödenmesi gerektiğini ileri sürmektedir. Başvurucu ayrıca mahkeme kararının haksız olmasından ve yargılamanın makul sürede tamamlanmamasından da şikâyetçidir. Başvurucu sonuç olarak fuar alanı, kültür sitesi, tematik gösteri alanları, açık otoparklar, gezinti yolları, yeşil alanlar ve sosyal tesis alanı yapılması amacıyla kamulaştırılan taşınmazın imar planındaki vasfının ticari alan ve konut alanı olarak değiştirilmesi nedeniyle geri alma hakkının doğduğunu ileri sürerek adil yargılanma ve mülkiyet haklarının ihlal edildiğini ileri sürmektedir.
26. Bakanlık görüşünde, aynı konuda daha önce farklı başvurucular tarafından Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) nezdinde yapılan başvurular hakkında tesis edilen kararlar hatırlatılarak söz konusu kararların başvuranların mevcut bir mülkü veya meşru bir beklentilerinin olmadığı ve makul dengeyi bozan bir yüke katlandıklarının söylenemeyeceği yönünde hükümler içerdiği belirtilmiştir. Bakanlık, aynı şekilde makul süre şikâyeti hakkında da yine ilgili AİHM kararlarını hatırlatarak tüm bu hususların da gözönünde bulundurulmasının faydalı olacağı yönünde görüş bildirmiştir.
B. Değerlendirme
27. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 49. maddesinin (7) numaralı fıkrası şöyledir:
"Bireysel başvuruların incelenmesinde, bu Kanun ve İçtüzükte hüküm bulunmayan hâllerde ilgili usul kanunlarının bireysel başvurunun niteliğine uygun hükümleri uygulanır."
28. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü"nün (İçtüzük) 84. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
"Bireysel başvuruların incelenmesinde, kararların infazında Kanun ve İçtüzükte hüküm bulunmayan hâllerde ilgili usul kanunlarının bireysel başvurunun niteliğine uygun hükümleri uygulanır."
29. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun "Dava sırasında taraflardan birinin ölümü" kenar başlıklı 55. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
"Taraflardan birinin ölümü hâlinde, mirasçılar mirası kabul veya reddetmemişse, bu hususta kanunla belirlenen süreler geçinceye kadar dava ertelenir. Bununla beraber hâkim, gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde, talep üzerine davayı takip için kayyım atanmasına karar verebilir."
30. 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu"nun 606. maddesi şu şekildedir:
"Miras, üç ay içinde reddolunabilir.
Bu süre, yasal mirasçılar için mirasçı olduklarını daha sonra öğrendikleri ispat edilmedikçe mirasbırakanın ölümünü öğrendikleri; vasiyetname ile atanmış mirasçılar için mirasbırakanın tasarrufunun kendilerine resmen bildirildiği tarihten işlemeye başlar."
31. Başvuruyla ilgili inceleme devam ederken başvurucunun 16/5/2019 tarihinde öldüğü, nüfus kayıtlarından anlaşılmıştır.
32. Anayasa Mahkemesi Asya Oktay ve diğerleri (B. No: 2014/3549, 22/3/2017, §§ 18-21) kararında başvurucunun bireysel başvurunun yapıldığı tarihten sonra ölmesi durumunda başvurunun incelenmesine devam edilip edilemeyeceğine ilişkin ilkelerini belirlemiştir. Anılan kararın ilgili kısmı şöyledir:
"18. Uygulamada hukuk yargılamalarında, taraflardan birinin ölümü halinde dava sonunda verilecek hükmün olumlu veya olumsuz bir şekilde mirasçıların haklarını etkilemesi nedeniyle davaya mirasçılar tarafından devam edilebileceğinin kabul edildiği hallerde, mahkemelerce mirasçılara usulüne uygun olarak tebligat yapılarak mirası reddetmeyen mirasçıların mecburi dava arkadaşı olarak davada yer almalarının sağlandığı görülmektedir (Yargıtay 21. Hukuk Dairesi E. 2015/20127, K. 2015/21189, 26/11/2015).
19. Asli görevi Anayasa"yı yorumlamak, böylece Anayasa"da yer alan temel hak ve özgürlüklerin kapsam ve sınırlarını belirlemek olan Anayasa Mahkemesinin (Mahkeme) bireysel başvuru yolunda başvurucuların başvuru tarihinden sonra vefat etmeleri hâlinde yukarıda yer verilen usulü benimseyerek 4721 sayılı Kanun"un anılan hükümlerindeki tarihleri tespit etme ve buna göre mirası reddetmeyen mirasçıların başvuruya devam etmelerini sağlama yükümlülüğünü üstlenmesinin, Mahkemenin asli görevini yerine getirmesi önünde engel teşkil edecek ve böylelikle Mahkemeyi temel işlevinden uzaklaştırabilecek olması nedeniyle bireysel başvurunun niteliğine uygun düşmediği görülmektedir.
20. İçtüzük"ün 80. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (ç) bendine göre başvurunun incelenmesinin sürdürülmesini haklı kılan bir sebebin olmadığı kanaatine varılması hâlinde başvurunun düşmesine karar verilebilir. Bununla birlikte İçtüzük"ün 80. maddesinin (2) numaralı fıkrası gereği Anayasa"nın uygulanması, yorumlanması veya temel hakların kapsamının ve sınırlarının belirlenmesi ya da insan haklarına saygının gerekli kıldığı hâllerde başvurunun incelenmesine devam edilebileceği öngörülmüştür.
21. Yukarıda yer verilen açıklamalar doğrultusunda Anayasa"nın uygulanması ve yorumlanması veya temel hakların kapsamının ve sınırlarının belirlenmesi ya da insan haklarına saygının gerekli kıldığı hâller gibi başvurunun incelenmesinin sürdürülmesini haklı kılan bir sebebin olmadığı kanaatine varıldığı durumlarda, başvurucuların vefat etmesi hâlinde başvuruya devam edilmesinin sağlanması yönünden öncelikli yükümlülüğün başvuruya devam etme hakları olan şahıslarda bulunduğu kabul edilmelidir."
33. Anayasa Mahkemesi Asya Oktay ve diğerleri kararındaki içtihadından sonraki dönemde, bireysel başvuru devam ederken başvurucunun ölmesi durumunda ölüm tarihinden sonra makul bir süre içinde kendiliğinden Anayasa Mahkemesine başvurarak başvuruya devam etmek istediğini bildiren mirasçıların -menfaatlerinin bulunup bulunmadığını da gözeterek- başvurularını incelemiştir (diğerleri arasından bkz. Ayten Yeğenoğlu, B. No: 2015/1685, 23/5/2018 [ölümden yaklaşık üç ay sonra]; Fatma Ülker Akkaya, B. No: 2014/18979, 22/2/2018 [ölümden iki ay sonra]). Mirasçıların başvuruyu devam ettirme yönündeki iradelerini Anayasa Mahkemesine bildirmediği hâllerde ise düşme kararı verilmektedir (Ali Sedat Yücelik ve diğerleri, B. No: 2015/2574, 9/5/2018, §§ 22-25; Abbas Çelik ve diğerleri, B. No: 2014/749, 7/3/2018, §§ 26-29; Haşim Özpolat, B. No: 2014/3140, 21/9/2017, § 19; Şükran Çopuraslan, B. No: 2014/4695, 14/9/2017, § 22).
34. Anayasa Mahkemesi T.G. (B. No: 2017/21163, 9/1/2019, §§ 17-20) kararında bireysel başvuru yapıldıktan sonra ölen başvurucuların mirasçılarının başvuruyu devam ettirme yönündeki taleplerini Anayasa Mahkemesine iletebilecekleri makul süreyi -haklı mazeretler saklı kalmak kaydıyla- ölüm tarihinden itibaren dört ay olarak tespit etmiştir.
35. Somut olayda başvuru devam ederken ölen başvurucunun mirasçıları ölüm tarihinden itibaren dört ay geçtikten sonra başvuruya devam etmek istediklerine ilişkin taleplerini Anayasa Mahkemesine iletmişlerdir. Bu durumda başvuruya devam etme talebinin dört aylık süre içinde yapılmadığı açıktır.
36. Öte yandan somut başvuruya benzer şikâyetler, Anayasa Mahkemesince karara bağlanmış olup bu kararlarda ilgili Anayasa hükümleri uygulanıp yorumlanmış, temel hak ve özgürlüğün kapsam ve sınırları belirlenmiştir (Sadettin Tiryaki ve diğerleri, B. No: 2013/4623, 21/1/2016, Emine Çelik ve diğerleri, B. No: 2013/5809, 15/12/2015). Dolayısıyla başvurunun incelenmesini devam ettirmeyi gerekli kılan ve İçtüzük"ün 80. maddesinin (2) numaralı fıkrasında öngörülen nedenlerden biri de bulunmamaktadır.
37. Açıklanan gerekçelerle başvurunun düşmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurunun DÜŞMESİNE,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 26/5/2021 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.