Esas No: 2012/4-850
Karar No: 2012/1828
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2012/4-850 Esas 2012/1828 Karar Sayılı İlamı
- HAKARET SUÇU
- TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 125
"İçtihat Metni"
Hakaret suçundan sanık D’nin beraatına ilişkin, Sivas 2. Sulh Ceza Mahkemesince verilen 12.12.2006 gün ve 240-747 sayılı hükmün Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 4. Ceza Dairesince 27.01.2009 gün ve 4724-848 sayı ile;
“Katılanların aşamalarda verdikleri olayın oluşuna uygun biçimdeki tutarlı beyanları ve kovuşturma aşamasında içeriğini doğruladıkları olay tesbit tutanağı içeriği ile suçun oluştuğu gözetilmeden kanıt yetersizliğinden beraat kararı verilmesi” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Sivas 2. Sulh Ceza Mahkemesi ise 30.09.2009 gün ve 322-794 sayı ile;
“Sanık savunması, müştekilerin beyanları, Yargıtay Bozma İlamı ve tüm dosya kapsamına göre, mahkememizin 12.12.2006 tarih ve 240-747 sayılı kararı yerinde olduğu" gerekçesiyle direnerek, ilk hüküm gibi karar vermiştir.
Bu hükmün de Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay C. Başsavcılığının “bozma” istemli 01.05.2012 gün ve 121844 sayılı tebliğnamesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; suçun sübutuna ilişkindir.
İncelenen dosya içeriğinden;
Katılan A., mağdurlar G. ve A. tarafından 06.10.2005 tarihinde düzenlenen tutanakta; “06.10.2005 tarihinde saat 15.30 civarında işyeri bölümünde bulunan elişi atölyesine kontrol amacıyla gidildi. O esnada D. isimli hükümlü yanımıza geldi. Kendisine bu bölümün kabul odası olacağını ve idarenin burayı boşaltacağını, burada çalışanların malzemelerini yarından itibaren almalarını, bugün de sayımdan sonra atölyeye çıkarılmayacaklarını söylediğimizde hükümlü D. ani tepki vererek ‘sizler kim oluyorsunuz da benim çalışmamı engelliyorsunuz. Bana kimse engel olamaz. Şerefsizler’ dedi. İş bu tutanak tanzimle imza altını alındı” şeklinde ifadelerin yer aldığı,
Olay nedeniyle yapılan disiplin soruşturması sonucunda Cezaevi Disiplin Kurulu Başkanlığınca 10.10.2005 gün ve 292 sayı ile sanığın 5 gün hücre hapsi cezasıyla cezalandırılmasına karar verildiği ve disiplinsizlik nedeniyle Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğünün 14.10.2005 gün ve 62102 sayılı yazısı ile Amasya Kapalı Cezaevine nakledildiği,
Sanığın, katılan ve mağdurlar hakkında şikayette bulunması üzerine iftira ve tehdit suçlarından başlatılan soruşturma sonucunda Sivas C.Başsavcılığınca 06.03.2006 gün ve 141 sayı ile kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği, kararın itiraz edilmeksizin kesinleştiği,
Anlaşılmaktadır.
Katılan A. aşamalarda benzer olacak şekilde; “Olay tarihinde tutanakta belirtildiği gibi iş yurdu bölümünde bulunan elişi atölyesine kontrol amacı ile gittik. D. isimli hükümlü orada idi. Kendisine bu bölümün kabul odası olarak düzenleneceğini ve burayı boşaltacağımızı söyledik. Bunun üzerine D. sinirlenerek yanımda A. ve G. da olduğu halde bize "sizler kim oluyorsunuz da benim çalışmamı engelliyorsunuz, bana kimse engel olamaz şerefsizler" şeklinde sözlerle hakarette bulundu. Biz de bunun üzerine 06.10.2005 tarihli tutanağı tanzim ettik. Tutanağın içeriği doğrudur. İddia edildiği gibi tutanak kendisine olan kastımız veya düşmanlığımız sebebi ile değil kendisinin bu davranışları sebebi ile tanzim edilmiştir",
M. aşamalarda benzer olacak şekilde; "06.10.2005 günü saat 16.00 civarında kurum müdürümüzün talimatı doğrultusunda ceza evinde geçici olarak elişi atölyesi olarak kullanılan bölümü boşaltmak üzere ben, infaz koruma baş memuru A. ve nöbetçi müdür O. birlikte söz konusu yere gittik. Hükümlülere atölyenin koğuş olarak kullanılacağını, bu konuda talimat aldığımızı, dolayısıyla özel eşyalarını alarak boşaltmalarını söyledik. Bunun üzerine orada bulunan S., O., İ. ve A. isimli mahkumlar koğuşlarına gittiler. Ancak D. atölyeden çıkmayarak bize hitaben "ben burada çalışacağım, benim çalışmamı engelleyemezsiniz, sizin yaptığınız şerefsizliktir, şerefsizler" dedi. Biz de kendisine hiçbir şekilde cevap vermeden tutanak tuttuk ve onu orada bırakarak kurum müdürünün yanına gittik",
Mağdur A. aşamalarda benzer olacak şekilde; “06.10.2005 günü saat 16.00 civarında kurum müdürümüzün talimatı doğrultusunda ceza evinde geçici olarak elişi atölyesi olarak kullanılan bölümü boşaltmak üzere infaz koruma memuru G. ve nöbetçi müdür O. ile birlikte söz konusu yere gittik. Hükümlülere buranın koğuş olarak kullanılacağını bu konuda talimat aldığımızı dolayısıyla özel eşyalarını alarak boşaltmalarını söyledik. Bunun üzerine orada bulunan S., O., İ. ve A. isimli mahkumlar koğuşlarına gittiler. Ancak D. atölyeden çıkmayarak bize hitaben ‘ben burada çalışacağım, benim çalışmamı engelleyemezsiniz, sizin yaptığınız şerefsizliktir, şerefsizler’ dedi, biz de kendisine hiçbir şekilde cevap vermeden tutanak tuttuk ve onu orada bırakarak kurum müdürünün yanına gittik” şeklinde anlatımda bulunmuştur,
Tanık C. soruşturma aşamasında; "Olay günü sayım saati olduğu için elişi atölyesinde çalışan hükümlüleri koğuşa aldığım sırada katılan ve mağdurlar geldi. Sanık D. görevli arkadaşların yanına gitti. Ben diğer hükümlüleri koğuşa aldım. Sanık D’de 5 dakika sonra geldi. Onu da koğuşa aldım” biçiminde anlatımda bulunmuş, yargılama aşamasında ise olaya ilişkin görgüye dayalı bilgisi olmadığını ifade etmiş,
Sanık aşamalarda özetle; “06.10.2005 günü cezaevinde hükümlülere geçici olarak tahsis edilen ve iş atölyesi olarak kullanılan odada elişi çalışması yapıyordum. Aynı atölyede S., O., İ.ve A. isimli arkadaşlarda vardı. Saat 16.00 da ikinci müdür A., infaz koruma baş memuru A. ve infaz koruma memuru G. atölyeye gelerek kullanılmayan boş dolapları dışarı çıkartacaklarını söylediler. Hatta bana hangi dolapların kullanılmadığını sordular. Ben de kendilerine gösterdim. Daha sonra atölyeyi boşaltarak koğuşlarımıza doğru yöneldik. Koğuşuma doğru giderken orada bulunan infaz koruma baş memuru beni çağırdı. Yanlarına geri döndüm. Diğer arkadaşlar ise koğuşlarına gittiler. Bana atölyeyi koğuş yapacaklarını söylediler. Ben de banyosu olmadığı için buranın koğuş olamıyacağını, uygun olmadığını söyledim. Onlar da bir çaresine bakacaklarını söylediler. Ben de hiçbir itiraz da bulunmadan bu uyarıyı kabul ettim ve koğuştan çıktım. Hiçbir şekilde iddia edildiği gibi hakaret etmedim. Hakkımdaki şuçlamayı kabul etmiyorum” şeklinde savunmada bulunmuştur.
5237 sayılı TCY’nın “Hakaret” başlıklı 125. maddesinde; “(1) Bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat eden veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldıran kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır. Mağdurun gıyabında hakaretin cezalandırılabilmesi için fiilin en az üç kişiyle ihtilât ederek işlenmesi gerekir.
(2) Fiilin, mağduru muhatap alan sesli, yazılı veya görüntülü bir iletiyle işlenmesi hâlinde, yukarıdaki fıkrada belirtilen cezaya hükmolunur.
(3) Hakaret suçunun;
a) Kamu görevlisine karşı görevinden dolayı,
b) Dinî, siyasî, sosyal, felsefi inanç, düşünce ve kanaatlerini açıklamasından, değiştirmesinden, yaymaya çalışmasından, mensup olduğu dinin emir ve yasaklarına uygun davranmasından dolayı,
c) Kişinin mensup bulunduğu dine göre kutsal sayılan değerlerden bahisle,
İşlenmesi hâlinde, cezanın alt sınırı bir yıldan az olamaz.
(4) Hakaretin alenen işlenmesi halinde ceza altıda biri oranında artırılır.
(5) Kurul hâlinde çalışan kamu görevlilerine görevlerinden dolayı hakaret edilmesi hâlinde suç, kurulu oluşturan üyelere karşı işlenmiş sayılır. Ancak, bu durumda zincirleme suça ilişkin madde hükümleri uygulanır” hükmü yer almaktadır.
Maddenin birinci fıkrasında hakaret suçunun temel şekli, üçüncü ve dördüncü fıkralarında ise nitelikli halleri düzenlenmiş olup, madde gerekçesinde de; “Hakaret fiillerinin cezalandırılmasıyla korunan hukuki değer, kişilerin şeref, haysiyet ve namusu, toplum içindeki itibarı, diğer fertler nezdindeki saygınlığıdır” şeklinde açıklama yapılmıştır. Buna göre, suçun konusu kişilerin onur, şeref ve saygınlığı olup, somut bir fiil veya olgu isnat etme ya da sövme suretiyle kişilerin onur, şeref ve saygınlığına saldırma eylemi hakaret suçunu oluşturacaktır.
Ceza Genel Kurulu’nun 14.10.2008 gün ve 170-220 sayılı kararında da belirtildiği üzere; 5237 sayılı Türk Ceza Yasasında, 765 sayılı Türk Ceza Yasasındaki hakaret ve sövme suçu ayrımı kaldırılmıştır. Hakaret fiillerinin cezalandırılmasıyla korunan hukuki değer, kişilerin şeref, haysiyet ve namusu, toplum içindeki itibarı, diğer fertler nezdindeki saygınlığı olup, bu suçun oluşabilmesi için, davranışın kişiyi küçük düşürmeye matuf olarak gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Somut bir fiil ya da olgu isnat etmek veya sövmek şeklindeki seçimlik hareketlerden biri ile gerçekleştirilen eylem, bireyin onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte ise hakaret suçu oluşacaktır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
06.10.2005 günlü tutanak içeriği, aşamalarda değişmeyen katılan ile mağdurlarının anlatımları, bu anlatımların tutanak içeriğini doğrulaması, sanığın katılan ve mağdurlar ile arasında herhangi bir husumet olduğu yönünde savunmasının bulunmaması, sanıkla husumetleri bulunmayan katılan ve mağdurların sanık aleyhine olacak şekilde tutanak düzenlemelerini gerektiren herhangi bir nedenin olmaması, olaydan hemen sonra düzenlenen tutanak üzerine yapılan disiplin soruşturması sonucunda cezaevi disiplin kurulunca sanığın 5 gün hücre hapsi cezasıyla cezalandırılması ve katılan ile mağdurlar hakkında iftira ve tehdit suçlarından takipsizlik kararı verilmiş olması karşısında; Sivas Kapalı Ceza ve İnfaz Kurumunda hükümlü olan sanığın olay günü geçici olarak elişi atölyesi olarak tahsis edilen bölümde çalışma yaptığı sırada atölyeye gelen ve atölyenin koğuş olarak düzenleneceğini bildiren katılan ve mağdurlara hitaben "sizler kim oluyorsunuz da benim çalışmamı engelliyorsunuz. Bana kimse engel olamaz. Şerefsizler" diyerek hakaret suçunu işlediğinin kabulü gerekmektedir.
Bu nedenle, sanığın suçtan ve cezadan kurtulmaya yönelik savunmasına itibar ederek beraatine karar veren yerel mahkeme hükmü isabetsizdir.
Bu itibarla, Özel Daire bozma kararı yerinde olup, yerel mahkeme direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Sivas 2. Sulh Ceza Mahkemesinin 30.09.2009 gün ve 322-794 sayılı direnme hükmünün sanığın suçunun sabit olduğunun gözetilmemesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
2- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C. Başsavcılığına TEVDİİNE, 31.10.2012 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.