Esas No: 2019/21128
Karar No: 2019/21128
Karar Tarihi: 14/9/2021
AYM 2019/21128 Başvuru Numaralı MUSTAFA İBİŞ Başvurusuna İlişkin Karar
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
MUSTAFA İBİŞ BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2019/21128) |
|
Karar Tarihi: 14/9/2021 |
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Kadir ÖZKAYA |
Üyeler |
: |
Engin YILDIRIM |
|
|
Celal Mümtaz AKINCI |
|
|
M. Emin KUZ |
|
|
Basri BAĞCI |
Raportör |
: |
Zehra GAYRETLİ |
Başvurucu |
: |
Mustafa İBİŞ |
Vekili |
: |
Av. Osman Turan DURAN |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının tefhim edilmesinden sonra verilen itiraz dilekçesi üzerine gerekçeli karar tebliğ edilmeden dosyanın itirazının incelenmek için yetkili mahkemeye gönderilmesi ve ayrıntılı itiraz dilekçesi verme imkânı sağlanmadan itirazın incelenmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 13/6/2019 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
7. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
9. 1990 doğumlu olan başvurucu, Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) bünyesinde astsubay olarak görev yapmakta iken Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) ile irtibatlı ve iltisaklı olduğu gerekçesiyle meslekten ihraç edilmiştir.
10. Başvurucu hakkında Malatya Cumhuriyet Başsavcılığının 27/9/2018 tarihli iddianamesi ile silahlı terör örgütüne üye olma suçundan kamu davası açılmıştır.
11. Adana 11. Ağır Ceza Mahkemesinin (Mahkeme) 14/5/2019 tarihli kararı ile başvurucunun atılı suçtan mahkûmiyetine hükmedilmiş, sonrasında hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB) kararı verilmiştir. Gerekçeli kararın ilgili kısmı şöyledir:
"Sanığın kullandığı 0507 (...) nolu hattın, 8 farklı ankesörlü hat üzerinden arandığının belirlendiği, sanığa ait hat ve belirlenen ankesörlü hat üzerinden yaptırılan bilirkişi incelemesinde; sanığın belirlenen ankesörlü hatlarla diğer bir kısım askeri personel ile birlikte ardışık arandığının tespitinin yapıldığı, bu yöntemin FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü"ne bağlı mahrem imamların örgüt mensuplarıyla iletişim yöntemi olarak kullanıldığı [...]
...
Sanığın üzerine atılı suçlamayı kabul ederek, 2010-2011 yılları arasında örgüte müzahir evlerde [N. Y.] ve[S. Y.] ile birlikte kaldıklarını, bu evde kendilerinden sorumlu abinin İbrahim kod adlı bir şahıs olduğunu, evde kaldığı dönem zarfında örgütün sohbet adı altındaki toplantılarına katıldığını, örgüt elebaşısı Fethullah Gülen"e ait kitaplar okutulduğunu ve CD"ler izletildiğini, himmet toplandığını ancak kendisinin hiçbir zaman himmet vermediğini, 27.02.2014"te ankesörlü telefondan aranmış olabileceğini, ancak ne konuştuğunu bilmediğini, kendisini arayan kişinin bu yapıyı temsil eden kişiler olduğunu, 17/25 Aralık sonrası bu yapının iç yüzünü görünce gönül bağını kopardığını belirterek, örgütün dağılmasını sağlayacak, Fetö/Pdy Soruşturma ve Kovuşturmalarına faydalı olup katkı sağlayacak bilgileri etkin pişmanlıktan faydalanmak suretiyle örgütle ilgili tüm bildiklerini samimi bir şekilde anlattığı anlaşılmıştır [...]
...
Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkum edilmemiş olması, kişilik özellikleri, duruşmadaki tutum ve davranışları göz önüne alınarak yeniden suç işlemeyeceği hususunda mahkememizce olumlu kanaate varıldığı anlaşılmakla; CMK 231/5 maddesi gereğince sanık için belirlenen Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılmasına karar verilmiştir."
12. Başvurucu müdafii karara itiraz ettiğine ilişkin dilekçesini 17/5/2019 tarihinde vermiş ve gerekçeli itiraz dilekçesini gerekçeli kararın tebliğinden sonra vereceğini bildirmiştir.
13. Gerekçeli karar başvurucu müdafiine tebliğ edilmemiş ve itiraz hususunda karar verilmek üzere dosya 20/5/2019 tarihinde Adana 12. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmiştir.
14. Adana 12. Ağır Ceza Mahkemesi 23/5/2019 tarihinde itirazı reddetmiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:
"Silahlı Terör Örgütüne Üye Olma suçundan sanık Mustafa İbiş hakkındaki hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair Adana 11. Ağır Ceza Mahkemesinin 14/05/2019tarih ve 2019/37-2019/186 E.K. sayılı kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varılmakla, sanık Mustafa İbiş müdafii [nin] 17/05/2019 tarihli İTİRAZININ REDDİNE."
15. Başvurucu 13/6/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
16. İlgili hukuk kaynakları için bkz. Ayşe Eşlik, B. No: 2014/15969, 21/6/2017.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
17. Mahkemenin 14/9/2021 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Adli Yardım Talebi Yönünden
18. Başvurucu, bireysel başvuru harç ve masraflarını karşılayacak geliri olmadığını beyan ederek adli yardım talebinde bulunmuştur.
19. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Şerif Ay (B. No: 2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler dikkate alınarak geçimini önemli ölçüde zor duruma düşürmeksizin yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun açıkça dayanaktan yoksun olmayan adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.
B. Savunma İçin Gerekli Zaman ve Kolaylıklara Sahip Olma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
20. Başvurucu; gerekçeli kararın kendisine tebliğ edilmediğini, ayrıntılı itiraz dilekçesi vermeden HAGB kararına yaptığı itirazın incelenerek reddedildiğini belirterek hak arama özgürlüğünün ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
21. Bakanlık görüşünde, somut davanın kendine özgü koşullarının yargılamanın bütünlüğü içinde dikkate alınarak değerlendirilmesi gerektiğini ifade edilmiştir. Buna göre başvurucunun dosya kapsamında yer alan deliller hakkında yargılama aşamasında yeterli bilgi sahibi olduğu, delillere yönelik bir itirazı olmadığı ve yüklenen suçu hiçbir zaman inkâr etmediği vurgulanmıştır. Görüş yazısında; başvurucunun yargılamaya bizzat katılmış olması ve dosyada bulunan somut delillerin başvurucu tarafından da teyit edilmesi karşısında hakkındaki suçlamalar ve aleyhine ileri sürülen deliller hakkında başvurucunun yeterli bilgiye sahip olduğu, kısa karar ve gerekçeli kararın içeriği gözönüne alındığında başvurucuya itiraz yoluna başvurma hakkını etkili bir şekilde kullanma imkânı sağlanarak başvurucu aleyhine dezavantajlı bir durum yaratılmadığı belirtilmiştir.
22. Bakanlık görüşünde ayrıca, itiraz kanun yolundaki inceleme usulüne ilişkin yerleşik içtihada atıf yapılmak suretiyle itiraz makamının itiraz edilen kararı hem maddi hem de hukuki yönden inceleyebildiği ve işin esasına girerek suçun nitelendirilmesinin doğru yapılıp yapılmadığı hususunda da inceleme yaptığı ifade edilmiştir. Buna göre başvurucu hakkında verilen HAGB kararına yönelik itiraz kanun yolunun etkin bir şekilde kullanılmış olduğu, bu bağlamda başvurucunun gerekçeli itiraz dilekçesi sunamaması nedeniyle aleyhinde verilen ilk derece mahkemesi kararının maddi ve hukuki yönden denetlenmesi imkânından mahrum kalmadığı belirtilmiştir.
23. Başvurucu; Bakanlık görüşüne karşı beyanında, gerekçeli itiraz dilekçesi sunulmadan itirazın reddedilmesinin -somut olayın kendine özgü koşulları- nedeniyle adil yargılanma hakkı yönünden ihlal teşkil etmediğinin söylenemeyeceğini, nitekim adil yargılanma hakkının dava sonucunda verilen kararın değil yargılama sürecinin ve usulünün adil olup olmadığını denetleme imkânı verdiğini ifade etmiştir.
2. Değerlendirme
24. Anayasa’nın “Hak arama hürriyeti” kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Herkes, meşrû vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."
25. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Gerekçeli kararın tebliğ edilmemesi nedeniyle itiraz nedenlerinin fiilen ilgili yargı merciine ulaştırılamamasına ilişkin başvurunun, savunma için gerekli zaman ve kolaylıklara sahip olma ve mahkemeye erişim hakları kapsamında incelenmesi uygun görülmüştür.
a. Kabul Edilebilirlik Yönünden
26. Anayasa Mahkemesi, Ali Gürsoy (B. No: 2012/833, 26/3/2013) başvurusunda HAGB kararının niteliği üzerinde durmuş; denetim süresi içinde kasıtlı yeni bir suç işlenmesi hâlinde hükmün açıklanmasıyla veya bu süre içinde kasıtlı yeni bir suç işlenmemesi hâlinde verilecek düşme kararıyla yargılamanın nihai olarak sona ereceği, hüküm niteliği olan bu kararlara karşı kanun yoluna başvurulabileceği ve esasa ilişkin itirazların bu aşamada ileri sürülebileceği gerekçesiyle HAGB kararına yönelik esasa ilişkin şikâyetlerin açıkça dayanaktan yoksun olduğuna karar vermiştir.
27. Başvurucu, gerekçeli kararın kendisine tebliğ edilmediğini ve ayrıntılı itiraz dilekçesi vermeden HAGB kararına yaptığı itirazın incelendiğini ileri sürdüğünden söz konusu itirazların kasıtlı yeni bir suç işlenmesi hâlinde hükmün açıklanması veya bu süre içinde kasıtlı yeni bir suç işlenmemesi hâlinde verilecek düşme kararı sonrasında yapılacak kanun yolu başvurusunda dile getirilmesine imkân yoktur. Bu nedenle başvurucunun şikâyeti açıkça dayanaktan yoksun olmadığı gibi bu şikâyet için diğer kabul edilemezlik nedenlerinden herhangi biri de bulunmamaktadır. Dolayısıyla başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
28. Anayasa Mahkemesi aynı mahiyetteki şikâyetleri Ayşe Eşlik (aynı kararda bkz. §§ 24-44) kararında incelemiş olup anılan karardaki ilkelerden ayrılmayı gerektirir bir durumun bulunmadığı anlaşılmaktadır. Ayşe Eşlik kararında Anayasa Mahkemesi, HAGB kararına karşı ayrıntılı itiraz dilekçesi verme imkânı sağlanmadan itirazın incelenmesi şikâyetini savunma için gerekli zaman ve kolaylıklara sahip olma ve mahkemeye erişim hakları kapsamında incelemiştir. Ayşe Eşlik kararında savunma için gerekli kolaylık kavramının, kişinin savunmasını planlayarak mahkeme önünde en uygun ve etkili şekilde yapılabilmesini mümkün kılacak bilgilere ulaşmasını ve böylece yargılamanın sonucunu etkileyebilmesine imkân verilmesini ifade ettiği belirtildikten sonra gerekçeli kararın tebliğ edilmesinin bu kolaylıklardan biri olduğu vurgulanmıştır (Ayşe Eşlik, § 31). Diğer taraftan Ayşe Eşlik kararında mahkemeye erişim hakkının bir uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına geldiği belirtilerek mahkemeye erişim hakkının itiraz, istinaf veya temyiz gibi kanun yollarına başvurma imkânının tanındığı durumlarda üst mahkemelere etkili bir şekilde başvurma hakkını da içerdiği ifade edilmiştir (Ayşe Eşlik, §§ 36-38) .
29. Ayşe Eşlik kararında Anayasa Mahkemesi, karar veya hükmün gerekçesiyle birlikte açıklanmaması durumunda kanun yoluna başvuru süresi tefhimle başlayan kişinin gerekçesini bilmediği karar veya hükme karşı kanun yoluna başvuru hakkını gereği gibi kullandığının kabul edilemeyeceğini; kanun yoluna başvurma nedenlerini bilmeyen kanun yolu merciinin de kanun yolu incelemesini sağlıklı bir şekilde yaptığının söylenemeyeceğini vurgulamıştır (Ayşe Eşlik, § 42).
30. Somut olayda, gerekçeli karar tebliğ edilmeden dosyanın Adana 12. Ağır Ceza Mahkemesine gönderildiği ve başvurucunun Mahkemenin gerekçesini bilmediği için itiraz nedenlerini sunamadığı anlaşılmış; başvurucuya savunma için gerekli kolaylıklar ve itiraz hakkını etkili bir şekilde kullanma imkânı sağlanmadan yargılamanın sonuçlandırılması nedeniyle savunma için gerekli zaman ve kolaylıklara sahip olma hakkına uyumlu bir yargılamanın yapılmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
31. Belirtilen nedenlerle başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan savunma için gerekli zaman ve kolaylıklara sahip olma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
C. 6216 Sayılı Kanun"un 50. Maddesi Yönünden
32. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun"un 50. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir."
33. Başvurucu, ihlalin tespiti ile maddi ve manevi tazminata karar verilmesi talebinde bulunmuştur.
34. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018) kararında ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağı hususunda genel ilkeler belirlenmiştir. Anayasa Mahkemesi diğer bir kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal kararının yerine getirilmemesinin sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin devamı anlamına geleceği gibi ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına da işaret etmiştir (Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019).
35. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural, mümkün olduğunca eski hâle getirmenin yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması, ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§ 55, 57).
36. İhlalin mahkeme kararından kaynaklandığı veya mahkemenin ihlali gideremediği durumlarda Anayasa Mahkemesi, 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 79. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın bir örneğinin ilgili mahkemeye gönderilmesine hükmeder. Anılan yasal düzenleme, usul hukukundaki benzer hukuki kurumlardan farklı olarak ihlali ortadan kaldırmak amacıyla yeniden yargılama sonucunu doğuran ve bireysel başvuruya özgülenen bir giderim yolunu öngörmektedir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi tarafından ihlal kararına bağlı olarak yeniden yargılama kararı verildiğinde usul hukukundaki yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak ilgili mahkemenin yeniden yargılama sebebinin varlığını kabul hususunda herhangi bir takdir yetkisi bulunmamaktadır. Dolayısıyla böyle bir kararın kendisine ulaştığı mahkemenin yasal yükümlülüğü, ilgilinin talebini beklemeksizin Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı nedeniyle yeniden yargılama kararı vererek devam eden ihlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemleri yerine getirmektir (Mehmet Doğan, §§ 58, 59; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), §§ 57-59, 66, 67).
37. İncelenen başvuruda gerekçeli kararın tebliğ edilmemesi nedeniyle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan savunma için gerekli zaman ve kolaylıklara sahip olma hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
38. Savunma için gerekli zaman ve kolaylıklara sahip olma hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için başvurucuya gerekçeli kararın tebliğ edilerek ayrıntılı itirazlarını sunma imkânının tanınmasından sonra yeniden itiraz incelemesinin yapılmasının sağlanması amacıyla kararın bir örneğinin Adana 12. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmek üzere Adana 11. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmektedir.
39. İhlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden itiraz incelemesi yapılmasının yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından başvurucunun tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
40. 3.600 TL vekâlet ücretinden oluşan yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin kabulüne,
B. Savunma için gerekli zaman ve kolaylıklara sahip olma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
C. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki savunma için gerekli zaman ve kolaylıklara sahip olma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
D. Kararın bir örneğinin savunma için gerekli zaman ve kolaylıklara sahip olma hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için başvurucuya gerekçeli kararın tebliğ edilerek ayrıntılı itirazlarını sunabilmesi için imkân tanınmasından sonra yeniden itiraz incelemesinin yapılmasının sağlanması amacıyla Adana 12. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmek üzere Adana 11. Ağır Ceza Mahkemesine (E.2019/37, K.2019/186) GÖNDERİLMESİNE,
E. Başvurucunun tazminat taleplerinin REDDİNE,
F. 3.600 TL vekâlet ücretinden oluşan yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
G. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 14/9/2021tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.