Esas No: 2019/11208
Karar No: 2019/11208
Karar Tarihi: 23/11/2021
AYM 2019/11208 Başvuru Numaralı MUAZZEZ ÇELİK KARAKAYA Başvurusuna İlişkin Karar
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
MUAZZEZ ÇELİK KARAKAYA BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2019/11208) |
|
Karar Tarihi: 23/11/2021 |
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Hasan Tahsin GÖKCAN |
Üyeler |
: |
Hicabi DURSUN |
|
|
Recai AKYEL |
|
|
Selahaddin MENTEŞ |
|
|
İrfan FİDAN |
Raportör |
: |
Volkan ÇAKMAK |
Başvurucu |
: |
Muazzez ÇELİK KARAKAYA |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, akademik kadroya yapılan atama işlemine karşı açılan iptal davasında ileri sürülen esaslı iddiaların karşılanmaması nedeniyle gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 2/4/2019 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
6. Başvurucu, Selçuk Üniversitesi Mühendislik Fakültesi bünyesinde yer alan Jeoloji Mühendisliği Bölümünün başkanıdır.
7. Selçuk Üniversitesi Rektörlüğünün 5/7/2017 tarihli ve 30115 sayılı Resmî Gazete"de yayımlanan akademik kadro ilanı uyarınca, başvuranlar arasından A.R.S. Selçuk Üniversite Yönetim Kurulunun 23/8/2017 tarihli kararı ile Uygulamalı Jeoloji Ana Bilim Dalı doçentlik kadrosuna atanmıştır.
8. Atama işlemine esas olan değerlendirmeyi yapan jüride Jeoloji Mühendisliği Bölümü Başkanı başvurucu yer almamıştır. Jüri üyelerinden ikisi Selçuk Üniversitesi Mühendislik Fakültesinin profesör unvanlı öğretim üyeleridir. Bu akademisyenlerden biri Jeoloji Mühendisliği diğeri ise Maden Mühendisliği Bölümünde görev yapmaktadır. Üçüncü jüri üyesi ise Ankara Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Jeoloji Mühendisliği Bölümünün profesör unvanlı öğretim üyesidir.
9. Başvurucu; akademik kadro ilanına çıkılırken ihtiyaç bulunup bulunmadığı yönünde kendisinden görüş alınmadığını, jüride birim yöneticisi olarak kendisine yer verilmediğini, bir jüri üyesinin de atama yapılan bilim dalından olmadığını, ayrıca bu kişinin başvurucu ile ortak çok sayıda eserinin bulunduğunu ve bütün bu hususların süreci hukuksuz kıldığını ileri sürerek atama işleminin iptali için Konya 2. İdare Mahkemesi (Mahkeme) nezdinde dava açmıştır.
10. Mahkeme 26/6/2018 tarihli kararı ile davayı reddetmiştir. Gerekçenin ilgili kısmı şöyledir:
"... davalı idare bünyesinde açılan doçentlik kadrosu için müdahil öğretim üyesinin başvurduğu ve atamasının yapıldığı ancak davacı tarafından kendisinin bölüm başkanı olduğu, bu nedenle juride yer alması gerekirken juride kendisine yer verilmediği ve juride yer alan öğretim üyelerinden biriyle ataması yapılan öğretim üyesinin bir çok yayını olduğu iddia edilmiş olup dosya içerisinde yer alan bilgi ve belgelerin incelenmesinden davacı ile ataması yapılan öğretim üyesi arasında yaşanan olaylar nedeniyle davacı hakkında disiplin soruşturması açıldığı ve davacıya disiplin cezası verildiği, atanan öğretim üyesinin aralarında husumet olduğundan bahisle davacının juride yer almaması için dilekçe verdiği ve bu dilekçe doğrultusunda davacının juriye alınmadığı, jurilerden biri olan Selçuk Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Maden Mühendisliği bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. V.Z nin müdahil ile ortak yayınları olduğu görülmekte ise de davacı hakkında mütaala veren jurilerden üçünün de davacı hakkında olumlu görüş bildirdiği, her ne kadar bir tanesinin ortak yayınları olduğundan bahisle tarafsız kalamayacağı iddia edilmiş olsa da diğer iki jurinin de olumlu görüş bildirmiş ve rektörün bu mütalalar doğrultusunda yönetim kurulunun görüşünü de alarak atamayı gerçekleştirdiği anlaşılmaktadır.
Bu durumda; davalı idarece Selçuk Üniversitesi Rektörlüğünün 05.07.2017 tarih ve 30115 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan öğretim üyesi ilanı ile bu ilana dayalı olarak A.R.S. nin Selçuk Üniversite Yönetim Kurulunun 23.08.2017 tarih ve 2017/09-17 sayılı kararı ile Doçentlik kadrosuna atanması işleminde hukuka aykırılık bulunmadığı sonuç ve kanaatine varılmıştır."
11. Ret hükmüne karşı yapılan istinaf başvurusu Konya Bölge İdare Mahkemesi 3. İdari Dava Dairesinin 6/2/2019 tarihli kararıyla reddedilmiştir.
12. Başvurucu, nihai hükmü 7/3/2019 tarihinde tebellüğ etmesinin ardından 2/4/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. İlgili Mevzuat
13. 4/11/1981 tarihli ve 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu"nun 25. maddesinin akademik ilan verildiği ve atama işlemi tesis edildiği tarih itibarıyla yürürlükte bulunan hâlinin ilgili kısmı şöyledir:
"Bir üniversite biriminde açık bulunan doçentlik kadrosu, rektörlükçe, isteklilerin başvurması için kadroların devamlı veya kısmi statüleri belirtilerek ilan edilir. Müracaat eden adayların durumlarını incelemek üzere rektör tarafından varsa biri ilgili birim yöneticisi, en az biri de o üniversite dışından olmak üzere üç profesör tespit edilir. Bu profesörler, adaylar hakkında ayrı ayrı mütalaalarını rektöre bildirirler. Rektör, bu mütalaalara dayanarak, üniversite yönetim kurulunun görüşünü de aldıktan sonra atamayı yapar."
14. 28/1/1982 tarihli ve 17588 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan mülga Öğretim Üyeliğine Yükseltilme ve Atanma Yönetmeliği"nin 16. maddesinin akademik ilan verildiği ve atama işlemi tesis edildiği tarih itibarıyla yürürlükte bulunan hâli şöyledir:
"Rektör, ilân edilen doçentlik kadrosuna, başvuran adayların durumlarının incelenmesi için onbeş gün içinde, varsa biri ilgili birim yöneticisi olmak üzere, adayın başvurduğu bilim alanından yoksa en yakın bilim alanından en az biri o üniversite veya yüksek teknoloji enstitüsü dışından olmak kaydıyla üç profesör tespit eder. Aday veya adayların özgeçmişlerini, bilimsel çalışma ve yayınlarını kapsayan dosyaları bu profesörlere yollayarak, kişisel raporlarını bir ay içinde göndermelerini ister. Bu profesörler aday veya adaylar hakkında ayrı ayrı tercih ve görüşlerini rektöre bildirirler. Rektör bu görüşlere dayanarak, üniversite veya yüksek teknoloji enstitüsü yönetim kurulunun gerekçeli görüşünü de aldıktan sonra atama kararını verir. Doçentlik sınavında başarılı olarak doçentlik unvanını alan yabancı uyruklu öğretim elemanlarının sözleşme ile doçentliğe görevlendirilmelerinde de bu hüküm uygulanır, ancak ilan şartı aranmaz."
B. Danıştay Kararları
15. Danıştay Sekizinci Dairesinin 19/12/2019 tarihli ve E.2015/13902, K.2019/12256 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
"2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu"nun ilgili hükümleri uyarınca, üniversitenin kadro ihtiyaçlarını hazırlamak ve o kadro ile ilgili olarak adaylarda aranacak nitelikleri belirleyerek ilan etmek rektörün görev ve yetkileri arasında sayılmış ve rektör, üniversitenin ve bağlı birimlerinin öğretim kapasitesinin rasyonel bir şekilde kullanılmasında ve geliştirilmesinde, takip ve kontrol edilmesinde ve sonuçlarının alınmasında birinci derecede yetkili ve sorumlu kılınmıştır. Dolayısıyla rektör tarafından, 2547 sayılı Kanun"un verdiği yetkiye dayanılarak kadro ilan edilmesi mevzuata uygun olduğundan, üniversitelerin kadro ihtiyaçlarının belirlenmesi için ilgili bölüm veya anabilim dalı başkanlığınca kadro ihtiyaç talebi belirtilerek dekanlığın görüşü ile rektörlüğe ihtiyaç yazısı gönderilmesi suretiyle kadronun rektörlükçe ilan edilmesine gerek bulunmamaktadır.
Bu durumda, İdare Mahkemesince, işin esası incelenerek bir karar verilmesi gerekirken, bölüm başkanının görüşü alınmadan akademik kadro ilanı verilmesi neticesinde tesis edilen atama işleminde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle dava konusu işlemin iptali yolunda verilen Mahkeme kararında hukuki isabet görülmemiştir."
16. Danıştay Sekizinci Dairesinin 23/1/2017 tarihli ve E.2016/14854, 2017/172 sayılı kararı ile 6/6/2016 tarihli ve E.2014/4143, K.2016/6097 sayılı kararları da yukarıda alıntılanan kararla (bkz. § 15) aynı doğrultudadır.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
17. Anayasa Mahkemesinin 23/11/2021 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
18. Başvurucu, akademik kadroya atama sürecine ilişkin olarak ileri sürdüğü esaslı iddiaların karşılanmadığını belirterek gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğini ileri sürmektedir.
B. Değerlendirme
19. Anayasa"nın 36. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin adil yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiş ancak gerekçeli karar hakkından açıkça söz edilmemiştir. Bununla birlikte Anayasa"nın 36. maddesine adil yargılanma ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye"nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılama hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Nitekim Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi"nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasındaki hakkaniyete uygun yargılanma hakkının kapsamına gerekçeli karar hakkının da dâhil olduğu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) birçok kararında vurgulanmıştır. Dolayısıyla Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının gerekçeli karar hakkı güvencesini de kapsadığının kabul edilmesi gerekir (Abdullah Topçu, B. No: 2014/8868, 19/4/2017, § 75).
20. Anayasa"nın 141. maddesinin üçüncü fıkrasında da “Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır.” denilerek mahkemelere kararlarını gerekçeli yazma yükümlülüğü yüklenmiştir. Anayasa’nın bütünlüğü ilkesi gereği anılan Anayasa kuralı da gerekçeli karar hakkının değerlendirilmesinde gözönünde bulundurulmalıdır (Abdullah Topçu, § 76).
21. Gerekçeli karar hakkı ile kişilerin adil bir şekilde yargılanmalarının sağlanması amaçlanmaktadır. Mahkemeler, kararlarını hangi temele dayandırdıklarını yeterince açık olarak belirtme yükümlülüğü altındadır. Bu yükümlülük tarafların muhakeme sırasında ileri sürdükleri iddiaların kurallara uygun biçimde incelenip incelenmediğini bilmeleri ve demokratik bir toplumda onlar adına verilen yargı kararlarının sebeplerinin toplum tarafından öğrenilmesinin sağlanması için de gereklidir (Sencer Başat ve diğerleri [GK], B. No: 2013/7800, 18/6/2014, §§ 31, 34).
22. Mahkemelerin anılan yükümlülüğü, yargılamada ileri sürülen her türlü iddia ve savunmaya karar gerekçesinde ayrıntılı olarak yanıt verilmesi gerektiği şeklinde anlaşılamaz. Ancak derece mahkemeleri, kendilerine sunulan tüm iddialara yanıt vermek zorunda değilse de (Yasemin Ekşi, B. No: 2013/5486, 4/12/2013, § 56) davanın esas sorunlarının incelenmiş olduğu gerekçeli karardan anlaşılmalıdır.
23. Bir kararda tam olarak hangi unsurların bulunması gerektiği davanın niteliğine ve koşullarına bağlıdır. Muhakeme sırasında açık ve somut bir biçimde öne sürülen iddia ve savunmaların davanın sonucunu etkilemesi, başka bir deyişle davanın sonucunu değiştirebilecek nitelikte bulunması hâlinde davayla doğrudan ilgili olan bu hususlara mahkemelerce makul bir gerekçe ile yanıt verilmesi gerekir (Sencer Başat ve diğerleri, § 35).
24. Aksi bir tutumla mahkemenin davanın sonucuna etkili olduğunu kabul ettiği bir husus hakkında ilgili ve yeterli bir yanıt vermemesi veya yanıt verilmesini gerektiren usul veya esasa dair iddiaların cevapsız bırakılmış olması hak ihlaline neden olabilecektir (Sencer Başat ve diğerleri, § 39).
25. Mahkemenin gerekçesini oluştururken dayandığı olgu ve delillerin takdiri Anayasa Mahkemesinin yetki alanı dışında olup yukarıda alıntılanan ilkelerde de belirtildiği üzere derece mahkemelerinin ileri sürülen her iddiayı karşılama yükümlülüğü bulunmamaktadır. Bu anlamda ileri sürülen ancak derece mahkemesince karşılanmayan iddiaların esasa etkili ve sonucu değiştirebilecek nitelikte olduğunun başvurucu tarafından ortaya konulması gerekmektedir.
26. Somut yargılama sürecinde başvurucu, dava ve savunmaya cevap dilekçelerinde (karşılanmamış olmalarının ihlal iddiasına esas alındığı) birden fazla hukuka aykırılık iddiası ileri sürmüştür. Bu iddialardan kendisinin bölüm başkanı olarak jüride yer almamasının ve jüride bulunan bir üyenin başvurucu ile ortak eserlerinin bulunmamasının süreci hukuka aykırı kıldığı yönündekiler Mahkemece karşılanmıştır. Mahkeme bu iddialar bağlamında gerekçelendirme yaparken atanan kişinin başvurucu ile husumetli olduğunu ve jürisinde bulunmaması için dilekçe verdiğini, ayrıca bir üyenin başvurucu ile ortak eseri bulunsa da diğer üyelerin de başvurucuyu yeterli gördüğünü, Rektör"ün de bu mütalaalar doğrultusunda yönetim kurulunun görüşünü alarak atamayı yaptığını ifade etmiştir (bkz. § 10).
27. Başvurucunun bölüm başkanı sıfatıyla ilana çıkılmadan önce görüşünün alınmamasının tek başına atama işlemini sakatlayan bir eksiklik olmadığı ilgili hukuk kısmında alıntısı yapılan yakın tarihli kararlardan (bkz. §§ 15, 16) anlaşıldığı gibi bilim jürisinin, ilgili bilim alanı dışında yakın bir bilim alanından profesör öğretim üyesinin katılımı ile oluşturulması işlem tarihinde yürürlükte olan mevzuat uyarınca mümkündür. Bu bağlamda söz konusu iddialara ilişkin olarak kararda bir açıklamada bulunulmaması gerekçeli karar hakkı yönünden ihlale vücut verecek nitelikte bir eksiklik değildir.
28. Bu durumda yapılan yargılama sonunda hükme ulaşılması için yeterli gerekçe bulunduğu, başvurucunun esasa etkili olan iddialarının karşılandığı dikkate alındığında gerekçeli karar hakkına yönelik bir ihlal olmadığının açık olduğu anlaşılmaktadır.
29. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksunluk nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 23/11/2021 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.