AYM 2019/3589 Başvuru Numaralı HALİT KABADAĞ Başvurusuna İlişkin Karar

Abaküs Yazılım
Birinci Bölüm
Esas No: 2019/3589
Karar No: 2019/3589
Karar Tarihi: 23/11/2021

AYM 2019/3589 Başvuru Numaralı HALİT KABADAĞ Başvurusuna İlişkin Karar

 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

HALİT KABADAĞ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2019/3589)

 

Karar Tarihi: 23/11/2021

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Hicabi DURSUN

 

 

Recai AKYEL

 

 

Selahaddin MENTEŞ

 

 

İrfan FİDAN

Raportör

:

Ayhan KILIÇ

Başvurucu

:

Halit KABADAĞ

Vekili

:

Av. Özge İMAMOĞLU

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru; uyuşmazlığın esasına etkili iddiaların ilgili ve yeterli gerekçeyle karşılanmaması nedeniyle gerekçeli karar hakkının, ortaklığın giderilmesi davasına konu evin satışına ilişkin işlemlerin usulsüz olması ve ihalenin feshi davasının reddedilmesi sebebiyle ihale bedelinin %10"u oranında cezaya hükmedilmesi nedenleriyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 17/1/2019 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

8. Başvurucu 1973 doğumlu olup Kocaeli"de ikamet etmektedir.

9. Başvurucunun da müşterek maliki olduğu taşınmaz için Karamürsel Sulh Hukuk Mahkemesinde (Mahkeme) ortaklığın giderilmesi davası açılmıştır. Mahkemece taşınmazın satışı suretiyle ortaklığın giderilmesi kararı verilmiş, Mahkemenin yazı işleri müdürü satış işlemlerini gerçekleştirmek üzere satış memuru olarak tayin edilmiştir.

10. Satış memurunca kıymet takdiri yaptırılmıştır. Taşınmaz için 259.805,61 TL değer öngören kıymet takdir raporu taraflara tebliğ edilmiştir. Taraflarca rapora itiraz edilmemiştir. Satış memurunca 18/4/2014 tarihinde satış kararı alınmış ve açık artırma ilanı yapılmıştır. Kararda satışın adliye divanhanesinde, ilan panosunda ve Kocaeli genelinde yayımlanan bir gazetede ilan edilmesine karar verilmiştir. Satış kararında belirtilen araçlarla ilan yapılmış, bunun yanında kararda yer almadığı hâlde satış belediyede de ilan ettirilmiştir.

11. Taşınmazın üzerinde Sınırlı Sorumlu Karamürsel Esnaf ve Sanatkarları Kefalet Kooperatifi (Kooperatif) lehine ipotek mevcuttur. Satış ilanı ve kıymet takdir raporu Kooperatife gönderilmemiştir.

12. İhale ilanda belirtildiği şekliyle 2/6/2014 tarihinde saat 10.00"da yapılmıştır. İhaleye elektronik ortamda teklif sunan olmamıştır. İhale sonucunda taşınmaz açık artırmada sunulan en yüksek teklif olan 132.000 TL"ye H.B.ye satılmıştır.

13. Başvurucu 10/6/2014 tarihinde ihalenin feshi istemiyle Mahkemede dava açmıştır. Dava dilekçesinde, kıymet takdir raporunun ve satış ilanının kanun gereği tüm ilgililere tebliğ edilmesi gerektiği hâlde taşınmaz üzerine lehine ipotek bulunan Kooperatife tebligat yapılmamasının hukuka aykırı olduğu ileri sürülmüştür. Başvurucuya göre Kooperatife tebliğ yapılması hâlinde Kooperatifin daha yüksek pey sürmesi olasılık dâhilindedir. Dilekçede; rüçhanlı alacaklının bulunması hâlinde taşınmazın muhammen bedelin %50"siyle birlikte rüçhanlı alacaklar ile paraya çevirme masraflarının toplamından fazla bir bedelle satılması gerektiği, somut olayda bu şartın yerine getirilip getirilmediğinin anlaşılamadığı ifade edilmiştir. Dilekçede ayrıca Belediye tarafından düzenlenen tutanakta ilanın belediye ilan panosuna asıldığına dair ibarenin yer almadığı, belediyedeki ilanın 13 gün sürdüğü oysa satış tarihinden bir ay öncesinde ilanın yapılmış olması gerektiği, bu sebeple ilanın usulsüz olduğu belirtilmiştir.

14. Mahkeme 9/9/2014 tarihli kararla davayı reddetmiştir. Kararın gerekçesinde; satış memurluğunca yapılan kıymet takdirine bir itirazın bulunmadığı, satış yapılması esnasında ihalede herhangi bir usulsüzlüğün mevcut olmadığı belirtilmiştir. Kararda, başvurucunun beklediği alıcının ihaleye katılmamasının ihalenin feshi sebebi oluşturmadığı ifade edilmiştir. Gerekçeli kararda ayrıca haksız yere ihalenin feshi davası açması sebebiyle 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra İflas Kanunu"nun 134. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca başvurucu aleyhine ihale bedelinin %10"u oranında para cezasına hükmedilmiştir. Mahkeme kararı Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin (Daire) 26/3/2015 tarihli kararıyla bozulmuştur. Kararın gerekçesinde, kısa kararda para cezasına ilişkin bir hüküm fıkrası olmadığı hâlde gerekçeli kararda başvurucu aleyhine para cezasına hükmedilmesi nedeniyle kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki oluştuğu belirtilmiştir. Daire ayrıca sadece alıcının değil tüm hissedarların davalı taraf olarak gösterilmesi gerektiğini ifade etmiştir.

15. Bozma kararına uyan Mahkeme 1/12/2015 tarihli kararıyla bu sefer davayı kabul etmiş ve ihaleyi feshetmiştir. Kararın gerekçesinde ilk yargılamada verilen karardan ve Daire kararından söz edildikten sonra Dairenin bozma kararına uyularak davanın kabulüne karar verildiği belirtilmiştir. Ancak ihalenin feshine karar verilmesinin gerekçeleri kararda açıklanmamıştır. Daire 17/1/2017 tarihli kararıyla, ihalenin feshi sebeplerinin oluşup oluşmadığı tartışılmadan karar verildiği gerekçesiyle mahkeme kararını yine bozmuştur.

16. Bozma kararına uyan Mahkeme 12/9/2017 tarihli duruşmada davanın reddine ve başvurucu aleyhine 2004 sayılı Kanun"un 134. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca ihale bedelinin %10"u oranında para cezası uygulanmasına hükmetmiştir. Kararın gerekçesinde, her ne kadar kıymet takdir raporunun ve satış ilanının ipotek alacaklısına -Kooperatife- ilgili sıfatıyla tebliğ edilmesi gerekse de ihalenin feshini isteyen başvurucunun, kendisi dışındaki diğer ilgililere satış ilanının tebliğ edilmediği gerekçesiyle ihalenin feshini istemesinin mümkün olmadığı ifade edilmiştir. Kararda, ihale bedelinin 2004 sayılı Kanun"un 129. maddesi uyarınca belirtilen, gayrimenkulün tahmin edilen kıymetinin %50"sini bulduğu, paraya çevirme ve paylaştırma masraflarını da karşıladığı belirtilmiştir. Kararda başvurucunun ihalenin şekline ilişkin itirazlarına yönelik olarak da değerlendirme yapılmıştır. Mahkemeye göre 2004 sayılı Kanun"un 114. maddesi uyarınca ilanın şeklini icra müdürü/satış memuru tayin eder. Satış kararı incelendiğinde satış memurunun satış ilanının ilan panosunda, adliye divanhanesinde ve gazetede yayımlattırılmasına karar verdiği anlaşılmaktadır. Satış kararında ilanın belediye aracılığıyla yapılacağına ilişkin bir hüküm yoktur. Buna rağmen zorunlu olmadığı hâlde belediyede de yapılan ilanın usulsüz olduğundan bahisle ihalenin feshi istenemez. Mahkeme ayrıca somut olayda elektronik ortamda bir teklifin verilmediğinin açık olduğunu, bu nedenle 2004 sayılı Kanun"un 129. maddesindeki elektronik tebligatla ilgili hükümlerin uygulanmayacağı açıklamıştır. Mahkeme son olarak satışın ulusal bir gazetede mi yoksa yerel bir gazetede mi ilan edileceğinin takdirinin satış memuruna ait olduğunu, olayın mahiyeti gözetildiğinde ilanın Kocaeli"de yayın yapan bir gazetede yapılmasının yeterli görüldüğünü ifade etmiştir. Mahkeme tüm bu sebeplerle başvurucunun talebinin reddi gerektiği kanaatine vardığını belirtmiştir.

17. Mahkeme kararı Dairenin 7/6/2018 tarihli kararıyla onanmıştır. Karar düzeltme istemi de Dairenin 4/12/2018 tarihli kararıyla reddedilmiştir. Nihai karar 9/1/2018 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.

18. Başvurucu 17/1/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

19. 2004 sayılı Kanun"un "Artırma hazırlık tedbirleri" kenar başlıklı 114. maddesi şöyledir:

"Satış açık artırma ile yapılır. Birinci ve ikinci artırmanın yapılacağı yer, gün ve saat daha önceden ilân edilir.

İlanın şekli, artırmanın tarzı, yer ve günü ve gazete ile yapılıp yapılmıyacağı icra memurluğunca alakadarların menfaatlerine en muvafık geleni nazarı dikkate alınarak tayin olunur. İlânın yurt düzeyinde yayımlanan bir gazete ile yapılmasına karar verilmesi hâlinde bu ilân satış talebi tarihinde tirajı ellibinin (50.000) üzerinde olan ve yurt düzeyinde dağıtımı yapılan gazetelerden biriyle yapılır.

Gazete ile yapılacak ilanlara satış şartnamesi eklentisiyle geçirilmeyip, satılacak şeyin cinsi, mahiyeti, önemli vasıfları, muhammen kıymeti, bulunduğu yer ve ikinci artırmanın gün ve saati, satış şartnamesinin vesair bilginin nereden ve ne suretle öğrenilebileceği, talep halinde ve ilanda gösterilen masrafı verilmek şartiyle şartnamenin bir örneğinin gönderilebileceği hususları yazılmakla iktifa olunur. İcra dairesince yapılması zaruri ilanlar dışında, taraflar şartnamenin tamamını, masrafı kendilerine ait olmak üzere, diledikleri vasıtalarla ilan edebilirler. Ancak hususi mahiyetteki bu ilan resmi muameleye tesir etmez. Satış ilanı elektronik ortamda da yapılır.

Açık artırmaya elektronik ortamda teklif verme yoluyla başlanır. Elektronik ortamda teklif verme, birinci ihale tarihinden on gün önce başlar, ihalenin tamamlanacağı günden önceki gün sonunda sona erer; ikinci ihalede ise elektronik ortamda teklif verme birinci ihaleden sonraki beşinci gün başlar, en az on gün sonrası için belirlenecek ikinci ihalenin tamamlanacağı günden önceki gün sonunda sona erer. Elektronik ortamda verilecek teklifler haczedilen malın tahmin edilen kıymetinin yüzde ellisinden az olamaz; teklif vermeden önce, haczedilen malın tahmin edilen kıymetinin yüzde yirmisi nispetinde teminat gösterilmesi zorunludur.

Satışa çıkarılan taşınır üzerinde hakkı olan alacaklının alacağı yukarıdaki fıkrada yazılı oranda ise artırmaya iştiraki halinde ayrıca pey akçesi ve teminat aranmaz"

20. 2004 sayılı Kanun"un "İhale" kenar başlıklı 129. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

"Birinci ve ikinci ihale icra memuru tarafından, ilanda belirlenen yer, gün ve saatte, elektronik ortamda verilen en yüksek teklif üzerinden başlatılır. Taşınmaz üç defa bağırıldıktan sonra, elektronik ortamda verilen en yüksek teklif de değerlendirilerek, en çok artırana ihale edilir. Şu kadar ki, artırma bedelinin malın tahmin edilen bedelinin yüzde ellisini bulması ve satış isteyenin alacağına rüçhanı olan diğer alacaklar o malla temin edilmişse bu suretle rüçhanı olan alacakların mecmuundan fazla olması ve bundan başka paraya çevirme ve paraların paylaştırılması masraflarını aşması gerekir."

21. 2004 sayılı Kanun"un "İhalenin neticesi ve feshi" kenar başlıklı 134. maddesinin ikinci fıkrası şöyledir:

"İhalenin feshini, Borçlar Kanununun 226 ncı maddesinde yazılı sebepler de dahil olmak üzere yalnız satış isteyen alacaklı, borçlu, tapu sicilindeki ilgililer ve pey sürmek suretiyle ihaleye iştirak edenler yurt içinde bir adres göstermek koşuluyla icra mahkemesinden şikayet yolu ile ihale tarihinden itibaren yedi gün içinde isteyebilirler. İlgililerin ihale yapıldığı ana kadar cereyan eden muamelelerdeki yolsuzluklara en geç ihale günü ıttıla peyda ettiği kabul edilir. İhalenin feshi talebi üzerine tetkik icra mahkemesi talep tarihinden itibaren yirmi gün içinde duruşma yapar ve taraflar gelmeseler bile icap eden kararı verir. Talebin reddine karar verilmesi halinde icra mahkemesi davacıyı feshi istenilen ihale bedelinin yüzde onu oranında para cezasına mahküm eder. Ancak işin esasına girilmemesi nedeniyle talebin reddi hâlinde para cezasına hükmolunamaz."

V. İNCELEME VE GEREKÇE

22. Anayasa Mahkemesinin 23/11/2021 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Gerekçeli Karar Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları

23. Başvurucu, Daire kararının gerekçesiz olmasından yakınmıştır. Başvurucuya göre Dairenin önceki bozmalarının usule ilişkin nedenlere dayanması sebebiyle Mahkemenin üçüncü yargılama sonucunda verdiği kararındaki gerekçeleri ayrıca incelemesi gerekirdi. Başvurucu, Dairenin onama kararının kendi içtihadıyla çeliştiğini ileri sürmüştür. Başvurucu ayrıca mahkeme kararındaki gerekçelerin de yetersiz olduğunu belirtmiştir. Başvurucu, elektronik ortamda bir teklifin verilip verilmediğinin tutanağa yazılmamış olmasının, ipotek alacaklısı Kooperatife satış ilanının gönderilmemesinin ve ihale ilanının ulusal bir gazetede yapılmamasının ihalenin feshini gerektiren eksiklikler olduğunu iddia etmiştir.

2. Değerlendirme

a. Kabul Edilebilirlik Yönünden

24. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. Esas Yönünden

i. Genel İlkeler

25. Anayasa"nın 36. maddesinin birinci fıkrasında herkesin adil yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiş ancak gerekçeli karar hakkından açıkça söz edilmemiştir. Bununla birlikte Anayasa"nın 141. maddesinin üçüncü fıkrasında "Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır." denilerek kararlarını gerekçeli olarak yazma yükümlülüğü mahkemelere yüklenmiştir. Anayasa"nın 36. maddesi, 141. maddesinin üçüncü fıkrası ışığında yorumlandığında adil yargılanma hakkının gerekçeli karar hakkını da güvence altına aldığı anlaşılmaktadır. Öte yandan adil yargılanma hakkı, doğası gereği gerekçeli karar hakkını da içermektedir. Bu sebeple gerekçeli karar hakkının Anayasa"nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının temel güvencelerinden biri olduğu sonucuna ulaşılmaktadır (Hilmi Kocabey ve Diğerleri, B. No: 2018/27686, 17/11/2021, § 77).

26. Gerekçeli karar hakkı, kişilerin adil bir şekilde yargılanmalarını sağlamayı ve denetlemeyi amaçlamaktadır. Tarafların muhakeme sırasında ileri sürdükleri iddialarının kurallara uygun biçimde incelenip incelenmediğini bilmeleri ve ayrıca demokratik bir toplumda, kendi adlarına verilen yargı kararlarının sebeplerini toplumun öğrenmesinin sağlanması için de gereklidir (Sencer Başat ve diğerleri [GK], B. No: 2013/7800, 18/6/2014, §§ 31, 34).

27. Mahkemelerin anılan yükümlülüğü, yargılamada ileri sürülen her türlü iddia ve savunmaya karar gerekçesinde ayrıntılı şekilde yanıt verilmesi gerektiği şeklinde anlaşılamaz. Ancak derece mahkemeleri, kendilerine sunulan tüm iddialara yanıt vermek zorunda değilse de (Yasemin Ekşi, B. No: 2013/5486, 4/12/2013, § 56) davanın esas sorunlarının incelenmiş olduğu gerekçeli karardan anlaşılmalıdır. Bir kararda tam olarak hangi unsurların bulunması gerektiği davanın niteliğine ve koşullarına bağlıdır. Muhakeme sırasında açık ve somut bir biçimde öne sürülen iddia ve savunmaların davanın sonucuna etkili olması, başka bir deyişle davanın sonucunu değiştirebilecek nitelikte bulunması hâlinde davayla doğrudan ilgili olan bu hususlara mahkemelerce makul bir gerekçe ile yanıt verilmesi gerekir (Sencer Başat ve diğerleri, § 35). Aksi bir tutumla mahkemenin davanın sonucuna etkili olduğunu kabul ettiği bir husus hakkında ilgili ve yeterli bir yanıt vermemesi veya yanıt verilmesini gerektiren usul veya esasa dair iddiaların cevapsız bırakılmış olması hak ihlaline neden olabilecektir (Sencer Başat ve diğerleri, § 39).

28. Öte yandan temyiz merciinin yargılamayı yapan mahkemenin kararını uygun bulması hâlinde bunu ya aynı gerekçeyi kullanarak ya da bir atıfla kararına yansıtması yeterlidir. Burada önemli olan husus temyiz merciinin bir şekilde temyizde dile getirilmiş ana unsurları incelediğini, derece mahkemesinin kararını inceleyerek onadığını ya da bozduğunu göstermesidir (Yasemin Ekşi, § 57).

ii. İlkelerin Olaya Uygulanması

29. Başvurucu; elektronik ortamda bir teklifin verilip verilmediğinin tutanağa yazılmamış olmasının, ipotek alacaklısı Kooperatife satış ilanının gönderilmemesinin ve ihale ilanının ulusal bir gazetede yapılmamasının ihalenin feshini gerektiren eksiklikler olduğunu iddia etmiş ve Mahkemenin bu konulardaki gerekçelerinin ilgili ve yeterli olmadığını savunmuştur.

30. Belirtilmelidir ki Anayasa Mahkemesinin gerekçeli karar hakkı bağlamındaki görevi uyuşmazlığın esası yönünden önem taşıyan meselelere ilişkin olarak derece mahkemelerinin ilgili ve yeterli bir gerekçe ortaya koyup koymadıklarının incelenmesinden ibarettir. Anayasa Mahkemesinin derece mahkemesinin gerekçelerinin hukuka uygun olup olmadığını denetleme gibi bir görevi bulunmadığı gibi derece mahkemesi kararlarındaki hukuka aykırılıkları gidermek de Anayasa Mahkemesinin görevi değildir.

31. Mahkemenin 12/9/2017 tarihli kararına bakıldığında başvurucunun dava dilekçesinde belirttiği ve ihalenin feshini gerektirdiğini ileri sürdüğü tüm hususların karşılandığı görülmektedir. Bu bağlamda Dairenin ilk bozma kararında belirlediği kısa karar ile gerekçeli karar arasındaki çelişki giderilmiş ve başvurucu aleyhine 2004 sayılı Kanun"un 134. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca ihale bedelinin %10"u oranında para cezası uygulanmasına ilişkin hüküm fıkrasına hem kısa kararda hem de gerekçeli kararda yer verilmiştir.

32. İkincisi, kıymet takdir raporu ile satış ilanının ipotek alacaklısına tebliğ edilmemesinin ilanı usulsüz kıldığı iddiasına yönelik olarak Mahkeme; her ne kadar kıymet takdir raporunun ve satış ilanının ilgili sıfatıyla Kooperatife tebliğ edilmesi gerekse de ihalenin feshini isteyen başvurucunun, kendisi dışındaki diğer ilgililere satış ilanının tebliğ edilmediği gerekçesiyle ihalenin feshini istemesinin mümkün olmadığını vurgulamıştır. Kararda, ihale bedelinin gayrimenkulün tahmin edilen kıymetinin %50"sini bulduğu, paraya çevirme ve paylaştırma masraflarını da karşıladığı, bu nedenle 2004 sayılı Kanun"un 129. maddesindeki gerekliliğin yerine getirildiği tespiti yapılmıştır.

33. Kararda başvurucunun ihalenin şekline ilişkin itirazları da değerlendirilmiştir. Mahkeme, 2004 sayılı Kanun"un 114. maddesi uyarınca ilanın şeklini satış memurunun tayin edeceğini belirtmiş ve satış memurunun ilan araçlarını ilan panosu ve adliye divanhanesinde asma ve gazetede ilan şeklinde takdir ettiğini, belediye aracılığıyla ilan yapılmasına yönelik bir karar almadığını vurgulamıştır. Mahkemeye göre herhangi bir zorunluluk yokken belediyede de ilan yapılmış ise de bu ilanın usulsüz olduğundan bahisle ihalenin feshi istenemez.

34. Mahkeme ayrıca somut olayda elektronik ortamda bir teklifin verilmediğinin açık olduğu belirtmiş ve bu nedenle 2004 sayılı Kanun"un 129. maddesindeki elektronik tebligatla ilgili hükümlerin harekete geçmeyeceğini değerlendirmiştir. Mahkeme son olarak satışın ulusal bir gazetede mi yoksa yerel bir gazetede mi ilan edileceğinin takdirinin satış memuruna ait olduğunu, olayın mahiyeti gözetildiğinde satışın Kocaeli"de yayımlanan bir gazetede ilan edilmesinin yeterli görüldüğünü ifade etmiştir.

35. Görüldüğü üzere Mahkemenin başvurucunun tüm iddialarını karşıladığı ve başvurucuya sunulan cevapların ilgili ve yeterli gerekçe standardını sağladığı anlaşılmaktadır. Mahkemenin sunduğu gerekçenin icra iflas hukukuna uygun olup olmadığını incelemenin ise Anayasa Mahkemesinin görevi olmadığı bir kez daha hatırlatılmalıdır.

36. Öte yandan gerekçeli karar hakkının başvurucunun iddialarının iki derecede incelenmesini ve iki derecede ayrı ayrı gerekçeler ortaya konulmasını garanti etmediği vurgulanmalıdır. Gerekçeli karar hakkı bir bütün olarak yargılama sürecinde başvurucuya ilgili ve yeterli gerekçe sunulmasını güvence altına almaktadır. Bu sebeple ilk derece mahkemesinin gerekçesinin ilgili ve yeterli olması kaydıyla temyiz merciinin ayrı bir gerekçe ortaya koymadan ilk derece mahkemesinin kararına atıf yapmakla yetinmesi yeterli görülebilir. Somut olayda Mahkemenin gerekçesi ilgili ve yeterli görüldüğünden Dairenin bu gerekçeye atıfla kararı onaması gerekçeli karar hakkını ihlal eden bir unsur olarak görülmemiştir.

37. Ayrıca başvurucu; ilk derecedeki yargılama sırasında mevcut olmayan, ilk kez temyiz aşmasında ortaya çıkan ve bu sebeple Dairenin ayrı ve açık yanıt vermesini gerektiren bir durumun varlığını da iddia etmemiştir. Başvurucunun bireysel başvuru formundaki şikâyetleri incelendiğinde ilk dava dilekçesinde öne sürülenlerden farklı bir iddiasının bulunmadığı görülmektedir.

38. Sonuç olarak başvurucunun uyuşmazlığın çözümü için esaslı nitelikteki iddia ve itirazları derece mahkemelerince konuyla ilgili makul ve yeterli bir gerekçe ile karşılanmıştır. Bu sebeple yargılama süreci bir bütün olarak değerlendirildiğinde başvurucunun gerekçeli karar hakkının ihlal edilmediği sonucuna varılmıştır.

39. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.

B. Mülkiyet Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları

40. Başvurucu, evinin usulsüz işlemlerle satılmasının ve bunun yanında aleyhine ihale bedelinin %10"u oranında para cezasına hükmedilmesinin mülkiyet hakkının ağır bir biçimde ihlal edilmesi sonucunu doğurduğunu ileri sürmüştür.

2. Değerlendirme

41. Anayasa Mahkemesi ancak temellendirilebilmiş bir bireysel başvuruyu inceler. Başvurucuların şikâyetlerini hem maddi hem hukuki olarak temellendirme zorunluluğu bulunmaktadır. Başvurucuların maddi dayanaklar yönünden yükümlülüğü şikâyetlerine konu temel olay ve olguları açıklamak, bunlara ilişkin delilleri Anayasa Mahkemesine sunmak; hukuki dayanak yönünden yükümlülüğü ise bireysel başvuruya konu temel hak ve özgürlüklerden hangisinin hangi nedenle ihlal edildiğini özü itibarıyla açıklamaktır (Sabah Yıldızı Radyo ve Televizyon Yayın İletişim Reklam Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi [GK], B. No: 2014/12727, 25/5/2017, § 19).

42. Bireysel başvuru incelemesinde Anayasa Mahkemesi, kamu gücü eylem ve işlemleri ile mahkeme kararlarının Anayasa"ya uygunluğunun ve müdahale gerekçelerinin denetimini kendiliğinden yapmaz. Bu sebeple başvurucunun başvurusunun esasını ve bu kapsamda kamu makamları tarafından ortaya konulan gerekçelerin ilgili ve yeterli olup olmadığını Anayasa Mahkemesine inceletebilmesi için öncelikle kendisinin ihlal iddialarını gerekçelendirmesi, buna ilişkin olay ve olguları açıklaması ve delillerini sunması zorunludur (Cemal Günsel [GK], B. No: 2016/12900, 12/1/2021, § 24).

43. Başvurucunun mülkiyet hakkına yönelik olarak evinin usulsüz işlemlerle satılması ve ayrıca aleyhine ihale bedelinin %10"u oranında para cezasına hükmedilmesi şeklinde iki husustan şikâyet ettiği anlaşılmaktadır. Başvurucu, başvuru formunun mülkiyet hakkıyla ilgili şikâyetini açıkladığı bölümünde evinin satılması sırasındaki usulsüzlüklerin ne olduğunu belirtmemiştir. Başvurucunun gerekçeli karar hakkıyla ilgili bölümde ileri sürdüğü usulsüzlüklere atıf yaptığı düşünülebilse de belirtilen usulsüzlük iddiaları gerekçeli karar hakkı bağlamında zaten incelenmiştir. Başvurucu, bunların dışında mülkiyet hakkı şikâyetine özgü bir usulsüzlüğün varlığını öne sürmediği gibi evinin satılmasının mülkiyet hakkını ne şekilde ihlal ettiğiyle ilgili olarak da hiçbir açıklamada bulunmamıştır. Öte yandan başvurucu, aleyhine hükmedilen para cezasına ilişkin olarak ise başvuru formunda sadece bu durumun mülkiyet hakkını ihlal ettiğini belirtmekle yetinmiş; aleyhine para cezası uygulanmasının hangi nedenlerle mülkiyet hakkını ihlal ettiğini açıklamamıştır.

44. Sonuç olarak başvurucu, mülkiyet hakkının hangi nedenle ihlal edildiğini açıklamak yönündeki yükümlülüğünü yerine getirmemiş; bu bağlamda ileri sürdüğü ihlal iddialarını temellendirememiştir.

45. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

2. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Anayasa"nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,

C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA,

D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 23/11/2021 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

Hemen Ara