Esas No: 2021/10607
Karar No: 2022/5471
Karar Tarihi: 08.06.2022
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2021/10607 Esas 2022/5471 Karar Sayılı İlamı
2. Hukuk Dairesi 2021/10607 E. , 2022/5471 K.Özet:
Davacı kadın ve davalı erkek arasındaki boşanma davasında, mahkeme davalı erkeğin kusurlu olduğunu kabul etmiş ve tarafların boşanmalarına karar vermiştir. Ancak yapılan temyiz sonucunda, davacı kadına yüklenen kusurun hatalı değerlendirildiği ve davalı erkeğin ağır kusurlu kabul edilemeyeceği belirlenmiştir. Maddi tazminat ve iştirak nafakası miktarları da yeniden belirlenmiştir. Türk Medeni Kanunu'nun m. 166/1, m. 174/1, m. 50 ve 51'i hakkaniyet ilkesi, usulî kazanılmış hak ve kişilik haklarına yapılan saldırı gibi hususları içermektedir.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Boşanma
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı kadın tarafından tamamı yönünden; davalı erkek tarafından ise kusur belirlemesi, tazminatlar, nafakalar, velâyet yönünden temyiz edilerek; temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılması istenilmekle; duruşma için belirlenen 08.06.2022 günü duruşmalı temyiz eden davacı ... vekili Av. ... ve karşı taraf temyiz eden davalı ... vekili Av. ... geldiler. Gelenlerin konuşması dinlendikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için duruşmadan sonraya bırakılması uygun görüldü. Bugün dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
1- Dosyadaki yazılara ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına göre tarafların aşağıdaki bentler kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun olan hükmün onanmasına karar verilmesi gerekmiştir.
2-Dava, TMK m. 166/1'de düzenlenen evlilik birliğinin sarsılması hukuki sebebine dayalı boşanma davası olup mahalli mahkemece yapılan yargılama ve toplanan deliller neticesinde verilen 18.03.2016 tarihli ilk hükümle davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına, ortak çocuğun velayetinin anneye verilmesine, ortak çocukla baba arasında kişisel ilişki kurulmasına, ortak çocuk yararına 200,00 TL tedbir nafakası, 200,00 TL iştirak nafakası, kadın yararına 300,00 TL tedbir nafakası, 300 TL yoksulluk nafakası ve kadın yararına 20.000 TL maddi tazminat, 10.000 TL manevi tazminata karar verilmiş; mahalli mahkemece verilen ilk hüküm temyiz edilmekle, dairemizin 27.03.2018 tarihli ilamı ile, davalı erkeğe dava dilekçesinin usulüne uygun olarak tebliğ edilmediği, davalı erkeğe usulüne uygun şekilde dava dilekçesinin tebliği ile cevap dilekçesi sunma hakkı tanınması, dilekçelerin karşılıklı verilmesi aşaması tamamlandıktan sonra ön inceleme duruşma gününün tebliği, usulüne uygun şekilde tahkikat aşamasına geçilerek delillerin toplanması ve toplanan deliller çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesinin hatalı olduğu gerekçesiyle hüküm bozulmuştur. Hükmün bozma kapsamı dışında kalan kısımları ise kesinleşmiştir. Mahkemece bozma sonrası yapılan yargılama sonunda kesinleşen kısımlar hakkında yeniden hüküm kurulamaz. Mahkemece bozmaya uyulmasına rağmen TMK m. 166/1 uyarınca tarafların boşanmalarına ilişkin karar bozmanın kapsamı dışında kalıp kesinleştiği halde yeniden tarafların boşanmalarına karar verilmesi doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir.
3-Mahalli mahkemece, her ne kadar boşanmaya sebebiyet veren olaylarda davalı erkeğin davacı kadına nazaran ağır kusurlu olduğu kabul edilerek tarafların boşanmalarına karar verilmiş ise de; yapılan yargılama ve toplanan delillerden; davacı kadına kusur olarak yüklenen "Eşinin annesini ortak konuta almayarak komşuda kalmasına sebebiyet vererek eşinin annesine karşı gerekli ... şefkati göstermediği" vakıası sonrasında tarafların birlikte yaşama devam ettikleri, bu nedenle bu vakıaya dayalı olarak erkeğin kadının davranışlarını affettiği yahut en azından hoşgörü ile karşıladığının kabulünün gerektiği, dolayısıyla kadına bu vakıanın kusur olarak yüklenemeyeceği; her ne kadar mahalli mahkemece bozma sonrası yapılan yargılama neticesinde davalı erkeğe "Fiziksel şiddet, hakaret, birlik görevini ihmal ettiği, annesinin eşine hakaret ettiği, tehdit, terke zorladığı" vakıaları kusur olarak yüklenilmişse de erkeğe yüklenen "Birlik görevini ihmal ettiği ve annesinin eşine hakaret" ettiği vakıaları mahalli mahkemece kurulan ilk hükümde davalı erkeğe kusur olarak yüklenmemiş ve bu husus davacı kadın tarafından temyiz edilmemek suretiyle erkek lehine usuli kazanılmış hak oluşmuş olup erkeğe bu vakıaların kusur olarak yüklenemeyeceği; ancak mahkemece belirlenen ve gerçekleşen erkeğin diğer kusurlu davranışlarına göre boşanmaya sebebiyet veren olaylarda erkeğin tamamen kusurlu olduğu anlaşılmakla, bu husus gözetilmeden yanılgılı değerlendirme sonucu davalı erkeğin davacı kadına nazaran ağır kusurlu olduğunun kabulü doğru olmamış bozmayı gerektirmiştir.
4-Mahkemece bozma öncesi verilen ilk kararda, davacı kadın yararına 10.000 TL manevî tazminata hükmedilmiş, bu hüküm davalı erkek tarafından kusur belirlemesi, tazminatlar ve kadın yararına hükmedilen nafakalar yönünden temyiz edilmiş, bozma sonrası verilen son kararda ise davacı kadın yararına 13.000 TL manevi tazminata hükmedilmiştir. İlk kararda davacı kadın yararına hükmedilen 10.000 TL manevi tazminat davacı kadın tarafından temyiz edilmeyerek, bu miktar yönünden davalı erkek lehine usulî kazanılmış hak oluşmuştur. Bu sebeple bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda usulî kazanılmış hakka aykırı olacak şekilde davacı kadın yararına hükmedilen manevî tazminatın arttırılması doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir.
5-Tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur dereceleri, paranın alım gücü, kişilik haklarına yapılan saldırı ile ihlâl edilen mevcut ve beklenen menfaat dikkate alındığında davacı kadın yararına takdir edilen maddi tazminat azdır. Türk Medeni Kanunu'nun 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesi ile Türk Borçlar Kanunu'nun 50. ve 51. maddeleri hükmü ve usuli kazanılmış hak da dikkate alınarak daha uygun miktarda maddi (TMK m. 174/1) tazminat takdiri gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir.
6-Mahkemece bozma öncesi verilen ilk kararda, ortak çocuk yararına aylık 200,00 TL iştirak nafakasına hükmedilmiş, bozma sonrası verilen son kararda ise ortak çocuk için aylık 400,00 TL iştirak nafakasına hükmedilmiştir. İlk kararda ortak çocuk için hükmedilen aylık 200,00 TL iştirak nafakası davacı kadın tarafından temyiz edilmeyerek, bu miktar yönünden davalı erkek lehine usulî kazanılmış hak oluşmuştur. Bu sebeple bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda usulî kazanılmış hakka aykırı olacak şekilde ortak çocuk için hükmedilen iştirak nafakasının arttırılması doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda (2.), (3.), (4.), (5.) ve (6.) bentlerde gösterilen sebeplerle BOZULMASINA, bozma kapsamı dışında kalan temyize konu diğer bölümlerinin ise yukarıda (1.) bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, duruşma için takdir olunan 3.815 TL vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine 3.815 TL vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine, temyiz peşin harcının istek halinde yatıranlara geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.08.06.2022(Çar.)