Yargıtay 6. Hukuk Dairesi 2021/4603 Esas 2022/3183 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
6. Hukuk Dairesi
Esas No: 2021/4603
Karar No: 2022/3183
Karar Tarihi: 08.06.2022

Yargıtay 6. Hukuk Dairesi 2021/4603 Esas 2022/3183 Karar Sayılı İlamı

6. Hukuk Dairesi         2021/4603 E.  ,  2022/3183 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 31. Hukuk Dairesi
    İLK DERECE MAHKEMESİ : Kayseri 6. Asliye Hukuk Mahkemesi

    Yukarıda tarih ve numarası yazılı olan bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince verilen kararın temyizen tetkiki davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu, gereği konuşulup düşünüldü.

    - K A R A R -

    Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve HMK 355. maddedeki kamu düzenine aykırılık halleri resen gözetilmek üzere istinaf incelemesinin, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılacağı kuralına uygun biçimde inceleme yapılıp karar verilmiş ve verilen kararda bir isabetsizlik görülmemiş olmasına göre yerinde olmayan bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz eden davalıdan alınmasına, 6100 sayılı HMK 373. madde hükümleri gözetilerek dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 08.06.2022 gününde oy çokluğyla karar verildi.

    MUHALEFET ŞERHİ

    Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle, davalı ile müvekkili kooperatif arasında, Kayseri .... Noterliğinin 09.08.96 tr/31224 yevmiye no.lu daire karşılığı inşaat sözleşmesi yapıldığını, davalı bu sözleşmeyle arsa karşılığı olarak müvekkilinden A 8 Blok 4. Kat 18 no.lu, A 15 Blok 21 ve 22 no.lu daireleri teslim aldığını fakat arsayı kooperatife devretmediğini, bu nedenle de davalı tarafından şartları yerine getirilmeyen sözleşmenin feshi/geçersizliğinin tespitini, yargılama giderleri ve ücreti vekâletin davalı yana tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
    Davalı, cevap vermemiştir.
    Mahkemece, taşınmazın sözleşme tarihi itibarı ile ve halen hisseli olarak tapuya kayıtlı ve tescilli olduğu, davalının da hisse maliklerinden birisi olduğu, sözleşmeye konu parselin sözleşmenin yapıldığı tarihte ve halen birçok hissedar adına kayıtlı yani hisseli bir taşınmaz olduğu, hissenin davacı kooperatife devir edilmediği, davalının hissesini devretmemesi nedeniyle sözleşme ile üzerine düşen hisse devri edimini yerine getirmediğinin anlaşıldığı, (Yargıtay 15. HD nin 30.06.2005 tarih 2004/5781 Esas 2005/3948 Karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere) bu tip sözleşmelerin geçerli olabilmesi için tüm tapu hisse maliklerinin sözleşmede yer alması gerektiği, tüm hisse maliklerinin sözleşmede yer almadığı, bu nedenle söz konusu sözleşmenin geçerli olmadığı, geçerli hale gelebilmesi için diğer paydaşlarla da aynı konuda sözleşme yapılması gerektiği, diğer paydaşlarla da yapılan sözleşme ya da sözleşmelerin sunulmadığı, tüm bu sebeplerle davacı kooperatif ile davalılar arasında yapılmış olan Kayseri 3. Noterliğinin 09.08.1996 tarih ve 31224 yevmiye no.lu düzenleme şeklinde daire karşılığı inşaat sözleşmesinin geçersiz olduğunun tespitine karar verilmiştir.
    Karar, davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
    Bölge Adliye Mahkemesi, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermiştir.
    Yüksek Özel Daire Sayın Çoğunluğu anılan kararı oyçokluğu ile onamıştır.
    Yüksek Özel Daire Sayın çoğunluğunun kararına aşağıda açıklanan nedenlerle katılmıyorum.
    Dava, kat karşılığı inşaat sözleşmesinden kaynaklanan sözleşmenin geçersizliğinin tespiti istemine ilişkindir.
    HMK’ nın 106. maddesine göre, ‘’
    ‘’Madde 106 - (1) Tespit davası yoluyla, mahkemeden, bir hakkın veya hukuki ilişkinin varlığının ya da yokluğunun yahut bir belgenin sahte olup olmadığının belirlenmesi talep edilir.
    (2) Tespit davası açanın, kanunlarda belirtilen istisnai durumlar dışında, bu davayı açmakta hukuken korunmaya değer güncel bir yararı bulunmalıdır.
    (3) Maddi vakıalar, tek başlarına tespit davasının konusunu oluşturamaz’’.
    Maddenin gerekçesi şu şekildedir.
    ‘’Maddenin birinci fıkrasında, tespit davalarıyla ilgili genel bir tanımlamaya yer verilmiş ve ikinci ve üçüncü fıkralarında ise tespit davasının açılabilmesi için varlığı gereken şartların neler olduğuna açıkça işaret edilmiştir.
    Bu çerçevede, bir hakkın yahut hukukî ilişkinin varlığının ya da yokluğunun yahut da bir belgenin sahte olup olmadığının belirlenmesini hedefleyen davalara, tespit davası denir. Tespit davaları, uygulamada sıkça müracaat edilen bir dava türüdür. Çoğu kere de bir geçici hukuksal korunma türü olan delil tespiti kurumuyla karıştırılmaktadır. Bu genel tanımlama ile tespit davasının hukukumuzda caiz olduğu ve delil tespitinden tümüyle farklı bir kurum olduğu hususuna, uygulamada duyulan tereddüt giderilmek suretiyle açıklık kazandırılmıştır.
    İkinci fıkrada, kanunla belirtilen durumlar dışında tespit davası açan davacının, eda davası ile inşai davalardan farklı olarak dava açmakta hukuken korunmaya değer güncel bir yararının bulunduğu hususunu açıkça ortaya koyması, bir şart olarak öngörülmüştür.
    Üçüncü fıkrada ise maddî vakıaların tek başlarına tespit davasına konu yapılamayacağı; ancak bir hakkın yahut hukukî ilişkinin varlığının ya da yokluğunun belirlenmesi bağlamında tespit davasına konu yapılabileceği hususu hüküm altına alınmıştır.
    Bu çerçevede, maddî vakıaların tek başlarına tespiti isteniyor ise tespit davasına değil; delil tespiti kurumuna başvurulması gerekecektir (Hükümet Gerekçesi m. 112)’’.
    Bu maddeye göre, tespit davası açanın, kanunlarda belirtilen istisnai durumlar dışında, bu davayı açmakta hukuken korunmaya değer güncel bir yararı bulunmalıdır. Ayrıca maddi vakıalar, tek başlarına tespit davasının konusunu oluşturamaz.
    6100 sayılı HMK’ nın 114. maddesinde dava şartları sayılmıştır. Bu maddeye göre,
    ‘’Madde 114 - (1) Dava şartları şunlardır:
    a) Türk mahkemelerinin yargı hakkının bulunması.
    b) Yargı yolunun caiz olması.
    c) Mahkemenin görevli olması.
    ç) Yetkinin kesin olduğu hâllerde, mahkemenin yetkili bulunması.
    d) Tarafların, taraf ve dava ehliyetine sahip olmaları; kanuni temsilin söz konusu olduğu hâllerde, temsilcinin gerekli niteliğe sahip bulunması.
    e) Dava takip yetkisine sahip olunması.
    f) Vekil aracılığıyla takip edilen davalarda, vekilin davaya vekâlet ehliyetine sahip olması ve usulüne uygun düzenlenmiş bir vekâletnamesinin bulunması.
    g) Davacının yatırması gereken gider avansının yatırılmış olması.
    ğ) Teminat gösterilmesine ilişkin kararın gereğinin yerine getirilmesi.
    h) Davacının, dava açmakta hukuki yararının bulunması.
    ı) Aynı davanın, daha önceden açılmış ve hâlen görülmekte olmaması.
    i) Aynı davanın, daha önceden kesin hükme bağlanmamış olması.
    (2) Diğer kanunlarda yer alan dava şartlarına ilişkin hükümler saklıdır’’.
    HMK’ nın 115. maddesine göre ise;
    ‘’Madde 115 - (1) Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler.
    (2) Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Ancak, dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddeder.
    (3) Dava şartı noksanlığı, mahkemece, davanın esasına girilmesinden önce fark edilmemiş, taraflarca ileri sürülmemiş ve fakat hüküm anında bu noksanlık giderilmişse, başlangıçtaki dava şartı noksanlığından ötürü, dava usulden reddedilemez’’.
    HMK’ nın 114/1 – h maddesi gereğince, bir davada hukuki yarar dava şartıdır. Aynı kanunun 115. maddesine göre, dava şartları yargılamanın her aşamasında mahkemece resen gözetilir. Bir davada, dava şartı yoksa dava, dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddedilir.
    Mahkemece taraflar arasında düzenlenmiş bulunan sözleşmenin geçersizliğinin tespitine karar verilmiştir. Sözleşmenin geçersizliğinin tespiti, taraflar arasında açılacak bir eda davasında her halükarda tartışılacaktır. HMK’ nın 106/2. bendine göre, tespit davası açanın, kanunlarda belirtilen istisnai durumlar dışında, bu davayı açmakta hukuken korunmaya değer güncel bir yararı bulunmalıdır. Aynı Kanunun 106/2. bendine göre, maddi vakıalar, tek başlarına tespit davasının konusunu oluşturamaz.
    Açıklanan tüm bu nedenlerden dolayı somut olayda, davacı vekili tarafından açılan davanın hukuki yararı bulunmadığından reddine karar verilmesi gerekirken kabulü hatalı olduğundan, İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne dair kararın onanması yönündeki Yüksek Özel Daire Sayın Çoğunluğunun kararına katılmıyorum.


    Hemen Ara